Burada içerik üretirken genellikle kendi hayatıma çok ışık tutmamaya çalışıyorum. Tabii ki arada sırada ipin ucu kaçıyor ama bazen öyle oyunlar inceliyorum ki mecburen kendi hayatıma değinmem gerekiyor. Bugün inceleyeceğim A Little to the Left de o oyunlardan biri olacak gibi görünüyor; bu bulmaca oyununun içerisinde bize verilen eşyaları olabildiğince düzenli bir hale getirmeye çalışıyoruz. Evet, OCD ve hatta ADHD ile benim gibi sürekli olarak boğuşanlar, şimdiden sevinç çığlıkları atmaya başlayabilirsiniz; sonunda her şeyi bir düzen içerisine sokarken hayat kaynağı oluşturabileceğiniz bir video oyunu var karşımızda.

Tabii ki A Little to the Left, her şeyi belli bir şekilde koordine etmekten daha ilerisine giden bir oyun. Bu oyunun içerisinde bir kedi var ve her bölümde kendisi, sizin halihazırda düzene sokmuş olduğunuz eşyalarınızı bir şekilde bozuyor. Sizin de o eşyaları yeniden düzenlemeniz gerekiyor. Yani, aslında bu oyuna sadece mental problemlerle uğraşan insanlar değil, evcil kedi sahibi olan insanlar da kendilerini bayağı yakın hissedebilirler. İşte bu oyunun içerisinde şu anda çözmeniz gereken 75 adet bulmaca/düzenlemeniz gereken bölüm bulunuyor. Bunları bitirdikten sonra, aynı bulmacaların farklı varyasyonları da günlük olarak sunuluyor.

Max Inferno tarafından geliştirilen ve Secret Mode tarafından piyasaya PC ve Nintendo Switch için sürülen A Little to the Left, daha önce de söylediğim gibi bulmaca türünü hedef alan bir oyun ve atmosferi ile de oldukça rahatlatıcı bir hava sunuyor. Bunu zaten inceleme yazıma eklediğim görsellerden de hemen anlayabilirsiniz. Tahmin edebileceğiniz üzere bu oyunun içerisinde öyle çok geniş bir hikaye yok; sadece başımızın tatlı belası olan bir kedimiz var ve kendisi arada sırada sahneye girip, bir şekilde eşyalarımız ile oynuyor. Ortalığı toparlamak ise bize kalıyor. Buradaki tek sıkıntı, oyunda yeterince fazla kedinin olmaması.

A Little to the Left oyunundaki kedimiz, bembeyaz tüylere sahip ve yumuşacık görünüyor. Yalnız, aslında kendisini her defasında tam olarak göremiyoruz. Kedi, sürpriz bir şekilde bazen sadece kuyruğu ile, bazen de patisi ile tüm bölümü kaosa sürükleyebiliyor. Kendisini tamamen göstermiyor oyunculara. Daha sonra da işin oynanış kısmı başlıyor; kedinin yaratmış olduğu kaos içerisinden bir düzen çıkartmamız gerekiyor. Burada da aslında oyuncuların yaratıcılıklarına bırakılıyor bazı şeyler. Tabii yine de her bulmacanın belli bir çözümü mevcut. Yırtılmış kağıtları büyükten küçüğe doğru sıralamak değil de, bir hale getirmek gerekiyor.

A Little to the Left

A Little to the Left, günlük hayatımızdaki objelere odaklanıyor

A Little to the Left oyununda kaos sürekli olarak günlük olarak kullandığımız objeler üzerinden çıkıyor. Yani, bazen kıyafetlerle uğraşıyoruz, bazen de anahtarlarla oynuyoruz. Buradaki mevzu, oyunun kendi eviniz gibi hissettirmesi. Tabii burada oyunun sunduğu atmosfer oldukça sevgi dolu, sıcak, konforlu bir yapıya sahip. En son baktığım zaman bunların hiçbiri benim evimde yoktu ama olsun. Bu arada, işin içine tanıdık objeler girdiği için bulmacalar çok karışık bir hale gelse bile siz kendi beyninizde bunları hala çözebilecek gibi hissedebiliyorsunuz; oyun bu noktada oldukça akıllıca bir şekilde tasarlanmış bence.

İşler gerçek hayata çok yaklaşınca, eşya düzenlemenin yine gerçek hayattaki gibi sıkıcı olduğunu da düşünmeyin. A Little to the Left, tüm bunları eğlenceli bir şekilde sunuyor. Mesela, farklı anahtarları nasıl sıralayacağınız veya kitaplıktaki kitapları hangi düzende yerleştireceğiniz gerçekten hayatta çok sıkıcı ve vasat işler olsa bile bu oyunda her şey eğlenceli ve hatta ödüllendirici olabiliyor. Bulmacaların konsepti düzenli olarak değiştiği ve adım adım da zorlaştığı için kendinizi sürekli olarak ilerliyormuş gibi de hissedebiliyorsunuz. Son olarak, günlük bulmacalar da size rozetler kazandırabiliyor.

A Little to the Left, zaman zaman gerçekten zorlayıcı olabiliyor ve sıkıştığınızı hissettiğiniz zaman da iki farklı seçeneğiniz oluyor. Bunlardan ilki, ipucu almak. Problem şu ki, ipucu almak aslında size ipucu vermiyor, direkt olarak sonucu gösteriyor. Bu da bulmacaların keyfini kaçırıyor. İkinci seçenek ise bence ipucu almak yerine daha iyi bir alternatif; direkt olarak bölüm atlama. Bu seçenek, “Böylece kalsın.” dediğiniz zaman bölümü atlamanızı sağlıyor ki bunu da gerçek hayatta eminim ki herkes yaşamıştır. Yani, bir olayın içinden çıkamayıp, “Aman, bununla mı uğraşacağım?” deyip, hayatınıza devam etmişsinizdir mutlaka.

A Little to the Left içerisinde yer alan günlük bulmacalar ise oyunu bitirdikten sonra her gün bu yapıtı ziyaret etmek için hoş bir bahane. Daily Tidy isimli bu mod, oyundaki 75 adet bulmacadan bir tanesini alıyor ve her gün oyunculara farklı bir şekilde sunuyor. İşte tüm bu içerikler, Steam üzerinde size 100 TL gibi bir bedel ile sunuluyor. Açıkçası, böylesine ufak görünen bir oyun için 100 TL size biraz fazla gelebilir ama yaşayacağınız deneyime bu ücretin değdiğini belirtmek istiyorum. Ayrıca, günlük bulmacalar da öyle hiç fena değil, uzun sürebiliyor çözmesi. Bu yüzden de oyun, fiyat etiketindeki rakamları hak ediyor bence.

A Little to the Left

Görselliği ve oynanışı ile bir bütünlük yakalamayı başarıyor

A Little to the Left, konfor dolu ve rahatlatıcı bir video oyunu. Bu oyunun temeli, görselliğine de yansıyor. İnceleme yazımdan da görebileceğiniz üzere oyunun kullandığı renkler gayet yumuşak ama aynı zamanda da biraz karatılmış bir yapıya sahip. Oyun bu sayede bakması çok kolay olan bir deneyim sunuyor. Renkler haricinde, eşyaların ve çevrelerin çizimleri de yine aynı konforu yaşatmaya devam ediyor. Görsel tasarımın temiz yapısı sayesinde bulmacalara rahatlıkla odaklanabiliyorsunuz. Ayrıca, daha sonra bahsedeceğim sesler ve müzikler de bu odaklanmaya oldukça yardımcı oluyor bence.

A Little to the Left oyununun performans tarafında da herhangi bir sıkıntı bulunmuyor. Oyunu oldukça düşük donanımlara sahip olan bilgisayarlarda bile rahatlıkla deneyimleyebiliyorsunuz. Minimum sistem gereksinimlerinde de zaten işlemci olarak direkt 1.8 GHz veya daha hızlı herhangi bir işlemci öneriliyor. Ekran kartlarında da sadece DirectX 9.0c desteği sunan bir parça aranıyor. Önerilen sistem gereksinimlerinde de işlemcinin çalışma hızı 2.8 GHz olarak isteniyor. Zaten bu oyun Nintendo Switch konsolunda da piyasaya sürüldüğü için tahmin edebileceğiniz üzere öyle çok yüksek bir görsel detay bulunmuyor sistemleri zorlayacak kadar.

Sesler ve müzikler de A Little to the Left oyununda gayet hoş bir şekilde sunuluyor. Aslında oyunda seslendirme adına pek bir şey bulunmuyor ama bulmacaları çözdüğünüz zaman, çözmeye yaklaştığınız zaman veya ipucu filan aldığınız zaman verilen ses efektleri oldukça tatmin edici. Bunların arkasında çalan müzikler de oyunun kendisi gibi rahatlatıcı. Yani, bu video oyununun sunum elementlerini bir bütün olarak ele aldığımız zaman kusursuz bir deneyimin sunulduğunu gözüm kapalı bir şekilde söyleyebilirim. Oyunun atmosferi, seslerinden tutun da oynanış mekaniklerine kadar bir bütün olarak yansıtılıyor.

Eğer konfor verici ve tatlı bir bulmaca oyunu arıyorsanız, aradığınız o yapıt A Little to the Left olabilir. Yalnız bu oyunun biraz daha günlük eğlence tarafında olduğunu belirtmek istiyorum. Yani, öyle beyinleri zorlayıcı, çok kompleks ve detaylı bir bulmaca oyunu arıyorsanız, bu oyun sizin beklentilerinizi karşılayamayacaktır. Bu yapıt çok daha farklı bir kitleye hitap ediyor. Eğer o kitleden biriyseniz de oyunu Steam üzerinde denemenizi öneriyorum; Nintendo Switch üzerinde oyun 15 USD ve bu da 280 TL filan yapıyor. Steam üzerindeki 100 TL şeklindeki fiyat etiketi, bunun yanında sudan ucuz gibi görünüyor.

A Little to the Left
A Little to the Left
Olumlu
Temel bulmacalar ve günlük bulmacalar oldukça hoş bir yapıya sahip.
Rahatlatıcı atmosferi ile oldukça güzel bir deneyim sunuluyor.
Görselliği ve müzikleri ile benzersiz duran bir oyun.
Olumsuz
İpucu sistemi biraz fazla basit hissettiriyor.
Müzikler de sanki biraz basit seviyede kalıyor.
8