A Plague Tale: Innocence, 2019 senesinde piyasaya sürülmüş ve oyuncuların anında dikkatini çekmiş olan bir aksiyon-macera oyunu idi. Bu oyunda 1348 senesine geri dönmüştük ve 15 yaşındaki bir kızın, babası öldürüldükten sonra küçük kardeşinin hastalığını iyileştirmek için çıktığı dev gibi bir maceraya tanıklık etmiştik. Tabii ki oyunun hikayesinde çok daha fazlası vardı; söylediğim kadar basit değildi. İşte bu ilgi çekici oyunun şimdi bir de devamı çıktı. A Plague Tale: Requiem ile iki kardeş de geri dönüyor ve ilk oyundaki hikaye devam ettiriliyor. Yani, hala küçük kardeşimiz için şifa arıyoruz.
18 Ekim 2022 tarihinde PC, PlayStation 5, Xbox Series X/S ve Nintendo Switch için piyasaya sürülen A Plague Tale: Requiem, ilk oyunda olduğu gibi bir aksiyon-macera temelli bir deneyim sunuyor. Bu deneyim, gizliliğin çoğu zaman ön plana çıkması ile de şekilleniyor. Oyunun hikayesi hakkında çok fazla detay vermeyeceğim. Malum, bu tip oyunların hikayelerini incelemelerden okumak yerine sizin birinci elden deneyimlemeniz gerekiyor. Bu yüzden, çok da sürprizleri kaçırmadan belirtmem gerekirse oyunun hikayesi, ilk oyundan 6 ay sonrasında geçiyor ve iki kardeş, Fransa’nın güney kısımlarına seyahat ediyor.
Eğer ilk oyunu oynadıysanız, biliyorsunuzdur ki küçük kardeşimizin hastalığı yavaş yavaş kontrolden çıkıyor ve A Plague Tale: Requiem oyununda anlatılan temalardan bir tanesi de bu. Artık bu hastalığın son seviyelerine ulaştığına tanıklık ediyoruz ve kardeşimizi kurtarmak için yapabileceğimiz şeyler de yavaş yavaş tükeniyor. Son bir çare olarak da kardeşimizi çağıran bir adaya gitmeye çalışıyoruz. Tabii ki bu sırada ilk oyundan beri peşimizde olan düşmanlarımızdan ve hastalığın kendisinden de kaçmamız gerekiyor. Bu sırada, büyük kardeş de hem bu sorumluluklarla, hem de birilerini öldürme duygusuyla baş etmeye çalışıyor.
A Plague Tale: Requiem oyununun hikayesinde, ilk oyuna kıyasla her şey ikiye katlanıyor. Daha fazla tanışılacak yeni karakter, daha fazla ziyaret edilecek mekan ve tabii ki daha fazla fare bizleri bu oyunda bekliyor. Tabii ki hikaye haricinde, oyunun temel oynanışı, keşif ve gizlilik ögeleri de geliştiriliyor. Tüm bu deneyiminiz boyunca 20 saatlik sinematik bir hikayeyi deneyimliyorsunuz. Kaliteli hikaye anlatımı, etkileyici seslendirme performansları ve çok daha fazlası ile muhteşem bir oyun deneyimi yaşatılıyor. Yani, biraz daha kaynak harcansa, tahmin ediyorum ki bir The Last of Us seviyesinde hikaye anlatımı görebilecektik.
A Plague Tale: Requiem, bambaşka seviyelere ulaşıyor
A Plague Tale: Requiem, hikaye tarafında ilk oyunu ikiye katlarken, birbirinde ilgi çekici ve sır dolu karakterler sunarken, oynanış tarafını da unutmuyor. Artık oyunun çizgisel bölümlerinde çok daha akıcı bir şekilde dolaşabiliyoruz. Gizlilik ve savaş anları için de artık yeni opsiyonlar bulunuyor. Bu büyük yeniliklerden en önemlileri, büyük kardeşin artık düşmanlarını gerçekten öldürebiliyor olması. Bununla birlikte karakterimizin kullanabileceği yeni silahlar ve ekipmanlar sunuluyor. Küçük kardeşimiz ise hastalığı sayesinde fare ordusunu daha büyük bir şekilde kontrol edebilirken, bu kontrolü bizim elimize de veriyor.
A Plague Tale: Requiem oyunundaki savaş anlarında artık gizlilik tarafında başarısız olursanız, oyun otomatik olarak başarısız olmuyor. Tam tersine, başarısızlığınız ile yaşamaya devam ediyorsunuz ve bu sefer gizlilik olmadan rakiplerinizi alt etmeniz gerekiyor. Tabii aynı zamanda hızlı bir şekilde kaçıp, izinizi kaybettirip, gizliliğe tekrar geri dönebiliyorsunuz. Yalnız, bu oyunun tamamında düzenli bir şekilde sunulmuyor. Ne yazık ki hala tamamen gizliliğe odaklanan bölümler, başarısız olduğunuz zaman sizi en başa geri döndürebiliyor. Bu çok eski bir oyun tasarımı mantığı ama oyun içerisinde de çok nadir bir şekilde kullanılıyor.
Yine de A Plague Tale: Requiem oyununun benzersiz yenilikler sunduğunu söyleyemeyeceğim. Yani; savaş anlarında olsun, hikaye anlarında olsun, bulmaca anlarında olsun veya kaynak toplama anlarında olsun her şey, bir önceki oyundan geliştirilmiş sistemler gibi hissettiriyor. Yenilik arıyorsanız, sadece anlatılan hikaye olacaktır. Tabii bu demek değil ki oyunun içerisinde muhteşem anlar bulunmuyor. Geliştirici ekibin söylediğine göre tek bir anda, televizyonunuzda 30 bin fare yer alabiliyor ve bu sahneleri oyun içerisinde gerçekten kaçırmak istemezsiniz. Tekerlek belki yeniden icat edilmiyor ama en azından kalite de yükseltiliyor.
Durumu özetlemek gerekirse A Plague Tale: Requiem, hikaye tarafında gayet hoş bir deneyim sunuyor. Aynı hoşluk ve kalite, oynanış kategorisi altında da korunuyor. Bu sayede, 20 saatlik maceranız gerçekten su gibi akıp, gidiyor. Yalnız, yine de bu akışı bozan bazı şeyler bulunuyor oyunda. Mesela, bu oyun yeni nesil konsollara özel bir şekilde piyasaya sürülüyor ve muhtemelen kendisini teknolojik açıdan geri tutan pek bir şey yokken, 30 FPS değerinde bir deneyim sunuyor. Ayrıca, herhangi bir performans modu da mevcut değil. Gotham Knights ile benzer bir sorun ile tekrar karşı karşıya kaldık.
Sunum tarafında işler birazcık kötüye gidiyor
A Plague Tale: Requiem, görselliği ile gerçekten etkiliyor. Oyun, grafiklerine önem veriyor ve bu grafikler hem kalitesi, hem de yaratıcı sanat tasarımları ile ön plana çıkıyor. Hastalığın saldığı o karanlık havadan tutun da festivallerden ötürü şenlenen ufak kasabalara kadar birbirinden farklı şeylere rastlıyorsunuz oyun içerisinde ve bunların tamamı muhteşem görünüyor. Zaman zaman oyunu oynamayı bırakıp, manzara bile izlemek isteyebilirsiniz. Yalnız, bu görsellik, hemen yukarıda da bahsetmiş olduğum gibi ne yazık ki başarısız bir performansı beraberinde getiriyor. Buradaki tek problem, oyunun 30 FPS olması da değil.
Evet, A Plague Tale: Requiem ne yazık ki yeni nesil konsollarda 30 FPS olarak oynanıyor ve oyunda herhangi bir performans seçeneği de bulunmuyor. Daha da kötüsü, oyunun sunduğu performans stabil bir seviyede kalmıyor; aksiyon hızlandığı zaman ve sahneler zenginleştiği zaman 20 FPS civarına kadar düşebiliyorsunuz. Bu da oyunun genel hissini bayağı olumsuz etkiliyor. Yine de oyunda neredeyse hiçbir şekilde hata bulunmuyor, yükleme ekranları da çok kısa sürüyor. DualSense üzerinden sunulan destek de tek kelime ile muhteşem. Yani, sunum tarafındaki tek problem, ne yazık ki oyunun performansı.
Sesler ve müzikler de A Plague Tale: Requiem oyununda kesinlikle şahane. Ana karakterlerden tutun da yan karakterlere kadar karşınıza çıkan herkesin seslendirme performansları oldukça başarılı. Oyundaki ses efektleri de kesinlikle dikkat çekici bir seviyede. Müzikler de oyunun atmosferine tam bir şekilde uyum sağlıyor ve sizi oyunun evreninin içine çekiyor. Buradaki tek sıkıntı, müziklerin tamamının unutulabilir seviyede olması. Yani, öyle aklınıza takılacak, beyninizin bir köşesinde sürekli olarak çalacak, hatırlanabilir bir parça yok. Yine de özetle, oyunun sunumu gayet kaliteli, sadece performans biraz faul veriyor.
A Plague Tale: Requiem, neredeyse kusursuz bir video oyunu. Eğer oyunun sunduğu performans 30 FPS olmasaydı, gözünüz kapalı bir şekilde bu oyunu satın alın derdim ama yeni nesil konsollarda sunulan performans hem 30 FPS, hem de hiç stabil değilken işler biraz zorlaşıyor. Evet, oyun kesinlikle kaliteli ve oynanmayı hak ediyor ama performans her şeyi biraz geride tutuyor. Eğer bilgisayarlarda bu oyunu oynamak istiyorsanız, hiç düşünmeyin derim ama konsollarda şansınızı deneyecekseniz, performansı göz önünde bulundurun. Belki muhtemelen gelecekte eklenebilecek olan bir 60 FPS opsiyonunu bile beklemek isteyebilirsiniz.