Trickjump Games tarafından geliştirilen ArcRunner, bilim kurgu temalı roguelike türünde bir üçüncü şahıs nişancı oyunu ve roguelike türünde birçok oyun görüyoruz. Burada iş tabii ki özgün bir oyun çıkarmakla bitiyor. ArcRunner bunu güzel bir temayla işlemeyi başarmış. Bu tip video oyunlarının büyük bir hayranı ve seveni olarak, çıkan her oyunda gerçekten sinir olarak saatlerimi harcamaktan bir türlü vazgeçemiyorum. Cyberpunk temasının özellikle ilgimi çekmesiyle birlikte oyun bana beklentilerimin de üstünde bir oynanış sundu diyebilirim. Etkileyici renkleri, şehir tasarımı, renk paleti ile güzel bir tema sunmuş. Bununla birlikte aksiyonun hiç bitmemesi ve sürekli devam etmesi de sıkılmamanızı sağlıyor.
Oyunumuzda Arc olarak bilinen bir yapay zeka üssü var ve bu üsse bir virüs bulaşıyor. Bu virüs yüzünden tüm robotlar bizi düşman gibi görüyor ve artık kendi işlerini yapmak yerine bize saldırmaya başlıyorlar. Bu robotları öldürmek ve üssü temizleyerek eski haline döndürmek için görevlendirilen biz de koşarak bu robotları alt etmeye çalışıyoruz ve her aşamadan sonra robotlar daha da güçleniyor. Oyun aslında klasik bir roguelike türü oynanışına sahip. Oyun o kadar hızlı akıp gidiyor ki, bir yerden sonra zamanın nasıl akıp gittiğini anlamadım. Hayatta kalmak için çok dikkatli oynamak gerekiyor ve seviyeler arasındaki zorluk dengeleri oldukça yerindeydi.
ArcRunner bize oynayabileceğimiz 3 farklı sınıf sunuyor: Soldier, Hacker ve Ninja. Bu sınıfların her birinin farklı özellikleri var. Soldier oynarsanız, düşmanlarınızı kullanacağınız kalkan ile daha kolay savurabilirsiniz ve kendinizi koruyabilirsiniz. Hacker ile düşmanlarınızın ya da etrafta etkileşime geçebileceğiniz aletlerin yazılımlarını değiştirerek savaşabilirsiniz. Benim oynamaktan en keyif aldığım sınıf olan Ninja ise, hızlı hareketlerle oynamanızı sağlıyor ve düşmandan kaçmak daha kolaylaşıyor. Görünmez olarak gizlilik ile de oynayabilirsiniz. Aksiyon dolu oyunda bu çok kolay olmuyor tabii ama yer yer düşmanı arkasından vurmamız gereken zamanlar da olabiliyor. Her ne kadar oyunlara bu sınıflardan biriyle başlasanız da oyun içinde zamanla istediğiniz silahları da edinebiliyorsunuz.
Bu silahlarla birlikte birçok eşya da oyunda var. Düşmanı alt etmek için kullanmamız gereken bombalar ya da silahlarımızı geliştirmek için kullanacağımız materyaller de topluyoruz. Her eşyanın kendine özgü bir kullanımı var ama benim düşmana dümdüz ateş etmekten aklıma bomba atmak falan gelmedi. O yüzden sadece silah kullanarak koşmaya devam ettim. Her seviyenin sonunda Nanit denilen para biriminden topluyoruz ve bunları da akıllıca harcayarak yeteneklerimizi geliştirmemiz gerekiyor. Çoğu zaman düşmanlardan herhangi bir materyal düşmüyor ve bunu her bölüm sonunda topladığımız birimlerle almamız gerekiyor. Burada iş gerçekten zorlaşıyor çünkü bazen bölüm başlarında canımız düşüyor ve mecburen o bölümü ölmeden bitirmeye çalışmak zorunda kalıyoruz. Eşya açısından bölümler biraz eksikti.
Neon ışıklar arasında etkileyici bir oynayış sunuyor
Oyunun grafiklerine ve renklerine geçmeden önce, oyundaki bir diğer sistem olan Kriyo’dan bahsetmek istiyorum. Bu sistem, bölümler arasında topladığımız Nanitlerle güçlenmek dışında, sadece karakterin hayatta kalmasına yardımcı olabilecek özellikleri geliştirmemizi sağlıyor. Bu iyileştirmeler ve düzenlemelerin dengesini iyi ayarlarsanız, gerçekten bölümler arasında ne kadar güçlendiğinizi ve geliştiğinizi görebilmek mümkün. Oyunun en iyi yanlarından biri de bu dengeydi; bazı oyunlarda her ne kadar karakterinizi geliştirseniz de belki gözünüze yetersiz geliyor gibi olabiliyor. ArcRunner bu konuda bence gayet dengeliydi. Bölümlerin içerisinde bomba ve diğer materyalleri kullanabilmek de bölümleri daha rahat oynamanızı sağlayacaktır.
Oyunun atmosferi gerçekten çok güzeldi. Renk paleti ve çevrenin temayı tam olarak yansıtıyor olması bence göz zevki açısından da çok önemli. ArcRunner oyununun Cyberpunk temalı olduğunu söylemiştim, dolayısıyla daha neon renkler ve daha göz yoran ögelere de sahip. Oyun oynarken bu beni rahatsız etmedi. Yalnızca aksiyonun fazla olduğu yerlerden sonra sakin bir ekrana geçtiğimde gözlerimin yorulduğunu fark ettim. Kullanılan haritalar da dahil olmak üzere canlı canlı renkler kullanılmış. Her seviyede de oyunun o renk teması fazla değişmiyor. Daha canlı renkler bizleri karşılıyor. Bu sanki biraz tekrar gibi durmuş ama oynanış benim için daha ön planda olduğundan bundan fazla rahatsızlık duymadım.
ArcRunner oyununda bence en tekrara düşen durum müziklerdi. Aksiyonu bol ve akıp giden bir oyunda arka plandaki müzik oldukça önemlidir. Oyunda müzikler fazla bulunmadığından sürekli tekrarlanıyor. Her seviyede aynı ya da oldukça benzer bir müzik çalıyor. Aslında sürekli koşuşturduğunuz bir oyunda arkadaki müziğe belki çok dikkat etmezsiniz ama aksiyonu arttırmak açısından kullanılan müzikler daha iyi olmalıydı. Sakin bir duruma geçtiğimizde de daha farklı bir müzik kullanılmalıydı. Sonuçta göz zevkimiz kadar müzik zevki de önemli. Daha dengeli bir müzik sistemi beklerdim. Bunun dışında herhangi bir oynayışı etkileyen durumla karşılaşmadım.
Oyun dört ana oyun bölgesi ve 7 seviyeden oluşuyor. Bu seviyeler içinde devam etmek istediğiniz kadar edebilirsiniz. Öldüğünüzde başa döndüğünüz bir oynanışa sahip olduğu için, bir zaman sonra artık hızlı hızlı oynayarak geçmeye çalışabilirsiniz. Sadece oyunu nasıl oynayacağınıza karar vermelisiniz. Oyunda 3 sınıf yerine daha fazla sınıf olsaydı bence çok daha iyi olurdu; ArcRunner, arkadaşlarımızla oynama imkanını da bize veriyor ve 3 sınıftan daha fazla sınıf olsaydı, bu farklı kategoriler oyunu daha eğlenceli hale getirebilirdi. Her sınıfa bir süre sonra zaten alışıyorsunuz ve farklı farklı sınıflar eklenseydi her seferinde bir diğerinden farklı bir oynayış görebilirdik.
ArcRunner, aksiyonu hiç kesmiyor
Gerçekten de öyle, ArcRunner öyle bir oyun ki sürekli hareket halindesiniz ve sürekli ateş etmeniz gerekiyor. Virüs bulaşmış yapay zekalar da gerçekten zorlayıcı olabiliyor zaman zaman. Bunun dışında silahların dengeli ve yeterli olması da sizi tatmin ediyor. Her şeyden önce roguelike aksiyon oyunları arasında şimdilik en eğlendiren oyun bu oldu diyebilirim. Arkadaşlarınızla bu aksiyona dalmak elbette ki daha keyifli olacaktır. Tek başına düşmanları alt etmek bazı noktalarda zorlayıcı olabiliyor. Bölüm sonu canavarlarını arkadaşlarınızla yenmek her zaman daha eğlencelidir bence. Oyunu birden fazla kez oynamak da gerekiyor. Zaten hemen bölümleri hızlı hızlı geçmeyi beklemeyin, mutlaka birden fazla kez başa dönmeniz gerekebiliyor ve her şey sıfırlanıyor.
ArcRunner oyununun tek hatası, oyundaki hikayenin fazla açık olmaması ve yönlendirme yapmamasıydı. Evet, yapay zekaya bulaşan virüs var ve bundan etkilenen robotları temizlemek için görevlendirildik, ama bu kadar mı? Harita çoğu zaman anlaşılır olmuyor ve bize ipucu vermiyor, hikayesi de öyle. Bu tarz oyunlarda hikaye belki çok önemli olmayabilir ama en azından oyun içinde akıp giden birkaç konuşma ile ne olduğunu çözebilirdik. Bu anlamda biraz zayıf kalan ArcRunner, daha çok aksiyona odaklanmayı seçmiş gibi. Bu açığını da karaktere her bölüm sonunda bol bol yetenek seçimi yaptırarak kapatmış diyebilirim.
Oyuna daha fazla silah eklenirse ve karakter sınıfları çoğaltılırsa, oyun uzun süreli bir oynanış sunabilir. ArcRunner oyununun bu tarz güncellemelerle daha iyi olacağını düşünüyorum. Sadece 3 sınıf arasında gidip gelmek bazen sıkabiliyor, ne kadar geliştirirseniz geliştirin karakter aynı kalabiliyor. Bunların dışında çevre tasarımı olarak renk dengeleri yapılabilir ve daha fazla aydınlık yer eklenebilir. Bu tarz iyileştirmeler yapıldığında oyunun türündeki en iyi oyunlardan biri olabileceği çok açık. Bütün bunların yanında oynanış açısından hiçbir sıkıntı yaşamadım, herhangi bir takılma sorunu olmadı. Düşük grafiklerde bile akıcı bir oynanış sunuyor.
ArcRunner gerçekten de oynamaya değer bir oyun. Uzun soluklu bir aksiyon oyunu arıyorsanız güzel bir seçenek olabilir. Şuan geliştirilmesi gereken noktalar olsa da, oyun kendini akıcı bir şekilde oynatıyor. Her ölümden sonra hatanızı fark etmek ve o hatayı yapmadan geçmek sizi de tatmin ediyor. Oyundaki düşmanlar oldukça dengeli. Bunların yanında hatırlatmakta fayda var ki, oyun klasik bir roguelike mantığıyla çalışıyor. Aksiyonun daha ön planda olması bunu geri plana atmamış. Oyunun Steam sayfasını inceleyebilirsiniz. Fiyatı biraz pahalı olsa da, piyasadaki aksiyon oyunları arasında güzel bir seçenek olduğunu söylemeliyim.