Assassin’s Creed her zaman daha da büyüyen, her zaman daha da yüksekleri hedefleyen bir seri olmuştur. Ubisoft, bu noktada büyüklüğü direkt olarak harita boyutu ve içerik bolluğu olarak algıladı ve oyunculara her yeni oyunda daha büyük haritalar sundu. Haritalar büyüdükçe, içindeki içerikler de çoğaldı ama burada genellikle nicelikten ziyade nitelik yolu takip edilmedi. Yani, az ama öz içerikler/haritalar değil de çok ama boş içerikler/haritalar gördük. Tabii ki bazı oyuncular tek bir oyun alıp, onu yüzlerce saat boyunca oynamak isteyebilir ama ben bu seride öyle bir deneyim hiçbir zaman yaşamak istemedim ve Assassin’s Creed Mirage da tam aradığım oyun olabilir.
Assassin’s Creed Odyssey ve Assassin’s Creed Valhalla oyunlarının bitmek bilmeyen haritaları ve içerikleri sizi boğduysa, bu serinin o eski ve güzel günlerini özlediyseniz, Assassin’s Creed Mirage tam da sizin için reklam edilen bir oyun. Bağdat ve çevresinde geçen bu yapıt, aslında ilk olarak serinin bir önceki oyunu için genişleme paketi olarak hayatına başlamıştı ama sonra, nedendir bilmiyorum ama Ubisoft bunu bağımsız bir oyun olarak sunmak istedi. Bunun zaten tam bir oyun olmadığını fiyatlandırmadan da görebiliyorsunuz. Ubisoft şirketinin tam oyunları 70 USD iken bu yapıtın standart sürümü sadece 50 USD üzerinden satılıyor.
Daha fiyatlandırmasından küçük bir oyun olduğunu belli eden Assassin’s Creed Mirage, yine de öyle birkaç saatte bitmiyor tabii ki. Oyunu özellikle de %100 bir şekilde bitirmek istiyorsanız, 25-30 saat harcamanız gerekecek. Bu fiyat ve uzunluk bilgilerini, bu oyunun sıradaki büyük Assassin’s Creed oyunu olmadığını anlamanız için belirtiyorum. Yani, Assassin’s Creed Origins, Assassin’s Creed Odyssey ve Assassin’s Creed Valhalla üçlemesinden sonraki sıradaki büyük oyun kesinlikle bu değil. Bu daha çok, o büyük oyun gelene kadar oyuncuların oyalanmasını sağlayacak olan ve ayrıca hikayeyi de güzel bir şekilde detaylandıran hoş bir deneyim.
Assassin’s Creed Mirage, Assassin’s Creed Valhalla oyunundan geri dönen Basim karakterini bizlere sunuyor. Kendisi ana karakterimiz ve bu oyun, oldukça geçmişte geçtiği için de karakterimizin gençlik günlerine tanık oluyoruz, The Hidden Ones cephesine nasıl katıldığına tanıklık ediyoruz. Assassin’s Creed Origins oyunundan dokuz yüzyıl, Assassin’s Creed Valhalla oyunundan da on yıl öncesinde yer alan bu yapıt, seriyi köklerine döndürüyor ve tamamen hikayeye odaklanan, gizlilik temelli bir aksiyon-macera oyunu görüyoruz. Evet, oyunda rol yapma ögeleri var fakat bu ögeler, serinin önceki iki oyunundaki kadar gelişmiş değil; sadece izlerini taşıyor.
Assassin’s Creed Mirage, bir başka yapıta çok benziyor
Assassin’s Creed serisinden son zamanlardaki favori oyunum kuşkusuz Assassin’s Creed Origins idi. Yani, ondan sonra gelen iki ana oyun da güzeldi ama bence onlar gereksiz yere uzundu; bu üçlemenin ilk oyunu bence en etkili noktayı bulmuştu ve uzunluk ile içerik kalitesi arasındaki dengeyi muhteşem bir şekilde ayarlamıştı. Ayrıca, Antik Mısır bence daha ilgi çekici bir şekilde ele alınmıştı ki gerçek hayatta ben İskandinavya ile daha ilgiliyim. Neyse, bunları söylüyorum; ilk andan itibaren Assassin’s Creed Mirage, muhtemelen aynı çöl yapısından ötürü bana Assassin’s Creed Origins oyununu hatırlattı ve kendimi o en etkili noktada hissettim bir kere daha.
Assassin’s Creed Mirage oyunundaki maceramız Bağdat değil de onun çok yakınındaki bir yerleşim alanında başlıyor. Orada bazı olaylar yaşıyoruz, daha sonra kendimizi bir kampta buluyoruz. Orada da yeteri kadar zaman geçirdikten sonra Bağdat ile tanışıyoruz. Bu şehir, oyunun asıl oyun alanı. Şehrin dışı genellikle çöl ve sağda solda rastgele yapılar ve/veya yaşam alanları bulunuyor. Oyun, tek bir büyük şehir sunuyor yani. Hikayede bir kere daha The Hidden Ones ile The Order karşı karşıya geliyor. Hikaye hakkında çok bir detay söylemek istemiyorum; oyunun odaklandığı yer burası ama serinin geçmişine kıyasla, anlatılan hikaye bence gayet güzeldi.
Assassin’s Creed Mirage oyununda Basim, oldukça detaylandırılan bir karakter haline geliyor ve eğer Assassin’s Creed Valhalla oyununu da bitirdiyseniz birçok şey daha fazla anlam kazanıyor. Sadece, bu oyun yaşatılan deneyimlere final noktayı koyan bir yapıt gibi hissettirmiyor. Sonuçta, The Hidden Ones cephesine odaklanan üçleme bitti ve sıradaki büyük oyun, yeni bir üçleme başlatacak. Bu genişleme paketi seviyesinden bir tık yüksek olan oyunda daha güzel bir final noktayı görmek isterdim. Yine de eğer Assassin’s Creed Valhalla oyununu oynadıysanız, onun verdiği final de tek başına yetebilir diye düşünüyorum.
Bu arada, Assassin’s Creed Mirage oyunundaki ilerleme sistemi de görevler üzerinden veriliyor. Yani, karakterimiz, ana görevleri yaptıkça yetenek puanı filan kazanıyor ve rütbesi/seviyesi atlıyor. Oyundaki maceramız, basit bir sokak hırsızı olmaktan başlıyor ve Master Assassin olana kadar ilerliyoruz. Oyun kısa sürse bile bu ilerleme hissi sinematik montajlarla filan çok güzel veriliyor. Montaj anlarında hikaye güzel ele alınıyor ama oyunun içine girdiğiniz zaman benim gözüme çarpan birkaç problem vardı ve bunları ele almak biraz zor olacak sanıyorum ki. Özetle, oyunun diyalogları pek de hoş gelmiyor hem kulağa, hem de beyne.
Diyaloglarda büyük sıkıntılar seziyorum
Assassin’s Creed Mirage oyununda benim dikkatimi anında çeken şey aslında karakterlerin İngilizce olan seslendirmelerinde Orta Doğu ağzıyla İngilizce konuşuluyor olmasıydı. Ubisoft aslında bunu uzun zamandır yapan bir şirket. Yani, oyun nerede geçiyorsa, ona uygun seslendirme sanatçıları bulunuyor ve sanki dublaj yapılmıyor da oyun karakterleri sırf biz oyunu anlayalım diye İngilizce öğrenmiş gibi hissediliyor. Bu, uzayda doğup, büyüyen insanların İngiliz İngilizcesi ile konuşmasından kesinlikle çok daha iyi ve benim bahsettiğim problem de kesinlikle bu değil. Sadece, seslendirmedeki bu hoş detayı söylemek istedim diyaloglara geçmeden önce.
Assassin’s Creed Mirage, seslendirmeleri ile hoş bir detay yakalamış olsa bile bu seslendirme sanatçılarına okutulan diyaloglar bana tek kelimeyle berbat geldi. Evet, diyalogların kesinlikle ön plana çıktığı anlar var ama genellikle tüm cümleler çok vasat bir yazıma sahip ve ses sanatçıları da bu cümlelere pek duygu eklemiyor. Ben daha önce herhangi bir Assassin’s Creed oyununda bu kadar duygusuz ve kötü hissettiren bir diyalog gördüğümü hatırlamıyorum açıkçası. Daha da kötüsü, bazı diyaloglar o kadar vasat ki sanki iki tane yapay zeka birbiriyle konuşuyormuş gibi duruyor. Burada, oyunda yapay zeka ile yazılan diyaloglar var demiyorum, sadece verilen his o.
Assassin’s Creed Mirage oyununda bahsettiğim bu diyalog ve seslendirme problemleri ne yazık ki sadece NPC ve önemsiz olan yan karakterlerde değil, ana karakterlerde de mevcut. Hatta en çok önemli karakterlerde ve NPC tarafında mevcut. Bazı yan karakterler çok daha doğal, gerçek bir insan gibi konuşuyor. Bu doğallığı oyunun şehrinde de hissedebiliyorsunuz. Özellikle de Starfield gibi tamamen tepkisiz bir dünyaya sahip olan bir oyunu oynadıktan sonra, Cyberpunk 2077 ve bunun gibi reaktif şehirlere sahip olan oyunlar daha da ön plana çıkıyor benim gözümde. Bağdat ve çevresi kesinlikle canlı ve reaktif hissettiriyor.
Assassin’s Creed Mirage, kesinlikle hoş bir açık dünya sunuyor. Yani, Bağdat zaten güzelce ele alınmış ve şehrin içinde parkur yapa yapa dolaşmak hoş hissettiriyor ama şehrin dışına çıktığınız zaman da güzel mekanlar ve etkileyici manzaralar karşınıza çıkabiliyor. Tüm bu alanlarla farklı insanlarla karşılaşabiliyorsunuz ve özellikle şehir içinde birinden bir şey çaldığınız zaman veya peşinizde askerler filan olduğu zaman şehir buna çok güzel bir şekilde tepki veriyor. Ayrıca, bahsetmiş olduğum bu iki örnek de aslında oyunun temelinde yatan iki önemli mekanik ile birlikte çalışıyor. Şimdi gelin biraz da onlardan bahsedelim.
Assassin’s Creed Mirage, köklerinden kopamıyor
Assassin’s Creed Mirage oyununda Basim, hayatına bir hırsız olarak başladığı için diğer karakterlerin ceplerinden para ve eşya taşımak, temel mekaniklerden biri oluyor. Pickpocketing isimli bu mekanik ile açık dünyada dolaşırken insanların cebinden basit bir mini oyun ile bir şeyler çalabiliyorsunuz. Ayrıca bu mekanik oyundaki görevler ve diğer aktivitelerde de kullanılıyor. Mesela, kilitli bir kapıyı açmak için illa başka bir giriş bulmak zorunda değilsiniz; anahtar taşıyan güvenliğin cebinden onu çalabilirsiniz veya klasik bir Assassin’s Creed oyuncusu olarak onu öldürebilirsiniz. Burada önemli olan şey oyunculara farklı opsiyonların sunuluyor olması.
Hırsızlık yapmak ve tabii ki insan öldürmek, Bağdat içerisinde legal bir aktivite değil ve eğer diğer insanlar sizi suç işlerken görürse, aranma seviyeniz artıyor. Assassin’s Creed Mirage oyununda üç farklı aranma seviyesi var ve seviye yükseldikçe şehirdeki insanlar sizi tanımaya başlıyor ve hatta güvenliklere haber de verebiliyorlar. Aranma seviyesini düşürmek için ya belli bir karaktere jeton vermeniz gerekiyor, ya da şehre dağıtılmış posterlerinizi yırtmanız gerekiyor. Her poster, bir seviye düşürdüğü için maksimum aranma seviyesindeyken üç poster bulup, onları yırtmak her şeyi sıfıra döndürüyor. Bu çok minik bir sistem ama oyuna ihtiyacı olan derinliği veriyor.
Biraz önce jeton demiştim. Assassin’s Creed Mirage oyununda üç farklı jeton var ve bunları görev ve hırsızlık yaparak elde edebiliyorsunuz. Bu jetonların birden fazla kullanım yolu var. Mesela, satıcılar için olan özel jetonu kullanarak hem satıcılardan kalıcı indirimler alabilirsiniz, hem de bir satıcıyı, sizi girilmesi zor bir bölgeye sokması için ikna edebilirsiniz. Evet, artık bir kaleye veya hapishaneye sızmak istediğiniz zaman ön kapıdan veya arka kapıdan girmek yerine, birinin sizi içeri sokmasını da isteyebiliyorsunuz. Oyun, her büyük mekan için birden fazla giriş yolu sunuyor ve burada jetonlar eğer isterseniz önemli bir rol oynayabiliyor.
Assassin’s Creed Mirage oyununda bunun haricinde; insanların arasında gizlenme, düşmanların ilgisini çekmek için ıslık çalma, etrafı kolaçan etmek için kuşumuzu kullanma, gizlilik temelli birkaç farklı alet kullanma imkanı filan bulunuyor. Tüm bu mekanikler birleşince, kendinizi gerçekten klasik bir Assassin’s Creed oyunu oynuyormuş gibi hissediyorsunuz. Bu video oyununda, Assassin’s Creed Valhalla içerisinde yaptığınız gibi kılıcınızı çekip, bir kaleye bağıra bağıra giremiyorsunuz. Daha doğrusu, girebiliyorsunuz ama bunu yaparsanız muhtemelen öleceksiniz. Gizliliği kullanmanız gerekiyor ve oyunda size sunulan her yetenek ve silah da gizlilik ile alakalı.
Orijinal oyunun izlerini hala görebiliyorsunuz
Daha önce de söylediğim gibi Assassin’s Creed Mirage, aslında ilk olarak Assassin’s Creed Valhalla için bir genişleme paketi olarak geliştiriliyordu ve bunu, oyunun kullanıcı arayüzünde hemen görebiliyorsunuz. İki oyunun da kullanıcı arayüzü tamamen aynı, sadece tematik farklılıklar var. Bu arayüzde öncelikle envanterimizi görüyoruz. Burada; kıyafetimizi, kıyafetimiz için farklı renkleri, kılıcımızı, tamamen kozmetik olan kostümümüzü, yine sadece kozmetik olan aksesuarımızı ve hançerimizi seçebiliyoruz. Bir önceki oyunda olduğu gibi bu oyunda da yeni kıyafetler ve silahlar, işaretli sandıklardan çıkıyor veya görev ödülü olarak veriliyor.
Assassin’s Creed Mirage oyununda aynı sandıklardan çıkan güçlendirme şemalarını kullanarak, eşyalarınıza seviye atlatabiliyorsunuz. Burada, her seviye atlamada eşyalarınız gelişiyor ama Assassin’s Creed Valhalla oyununda olduğu gibi görüntü değişmiyor. Kullanıcı arayüzünde ayrıca ekipmanlarınızı gösteren bir alan da var. Oyunda toplamda 6 farklı ekipman var. Meşale ve fırlatılabilir bıçaklar ile maceranıza başlıyorsunuz ve daha sonra yeni açılacak ekipmanları siz seçiyorsunuz. Daha önce de dediğim gibi bu ekipmanların tamamı gizlilik temelli. Ayrıca her ekipman iki farklı seviyede yükselebiliyor ve farklı avantajlar seçilebiliyor bu yükseltmelerde.
Assassin’s Creed Mirage oyununda tabii ki yeteneklerimiz de var. Yetenek puanlarını görev yaptıkça elde ediyoruz ve bu puanlarla üç farklı ve küçük yetenek ağacından yeni yetenekleri elde edebiliyoruz. Aletlerimizde olduğu gibi yeteneklerimiz de tamamen gizlilik temelli. Suikastları zincirleme, alet sayısını yükseltebilme, kuşunuzu daha etkili kullanma filan derken adım adım karakteriniz gözle görülür bir şekilde gelişiyor. Bu arada, dikkatinizi çekmiş olabilir, oyunda her şey gizlilik temelli iken bir kılıç ve hançerimiz var. Evet, oyunda bunlarla savaşabilmek de mümkün ama burada sunulan deneyim pek de ideal sayılmaz.
Assassin’s Creed Mirage oyununda gizliliğiniz bozulduğu zaman kılıç ve hançerinizi elinize alıyorsunuz. Yalnız, burada oyun aslında sizden düşmanlara vurmanızı değil, saldırıları savuşturmanızı istiyor; savuşturulan bir saldırıya cevap olarak tek bir hamlede düşmanları öldürebiliyoruz. Aksi taktirde, yarım saat R1 tuşu ile berbat animasyonlara bakarak saldırı yapmamız gerekiyor. Bu arada, bu noktada oyunun kontrol şemasından nefret ettiğimi söyleyebilirim. Saldırı için R1, savuşturma için L1 ve kaçmak için kare tuşu kullanılıyor ve bunların arasından kare tuşu nedense benim beynime çok ters geliyor ve bir türlü saldırılardan kaçamıyorum.
Assassin’s Creed Mirage, hoş içeriklere sahip
Assassin’s Creed Mirage, Ubisoft şirketinin klasik açık dünya yapısını sunuyor. Yani, yine etrafta görevler, toplanabilir eşyalar, açılabilir sandıklar ve tırmanılabilir kuleler bulunuyor. Bunları basit bir kontrol listesi ile takip edebiliyorsunuz. Böylece oyunu %100 olarak bitirmeye çalışırken rahat hissediyorsunuz. Ana görevler ve yan görevlerin dışında oyunda yenilenen kontrat görevleri, bulmaca çözerek alacağınız kayıp kitaplar, Codex girişleri ve Isu temalı oyun sonu bir ekipman setini alabilmek için toplamanız gereken gizemli taşlar bulunuyor. Evet, normal bir Assassin’s Creed oyunundaki içerikler saymak için paragraflar yetmezdi. Bu içerikler birkaç cümlede bitti.
Assassin’s Creed Mirage oyununda yeterli sayıda ve hoş içerikler var. Ana görevler kesinlikle eğlenceli ve daha önce yan görevler dediğim Tales of Baghdad da önceki oyunlardaki World Events yerine geçiyor. Diğer geri kalan içerikler de klasik toplanabilir öge içeriği seviyesinden öteye geçmiyor. Yine de her içerik yeteri kadar ödüllendiriyor. Sadece, Isu temalı zırh setini aldığınız zaman muhtemelen oyunun artık sonlarına gelmiş olacaksınız ve bu oyunda, oyunun sonuna geldikten sonra yapacak bir şey olmadığı için o oyun sonu seviyesindeki zırh setini almak biraz anlamsız hissettiriyor. Bu tip şeyler bence oyunun ortalarında verilmeli.
Ayrıca, bahsetmek istediğim bir diğer ufak problem de Assassin’s Creed Mirage oyunundaki görevleri haritadan takip edemiyor olmamız. Yani, haritayı açıyorum ve yakınımda bir görev var mı diye bakıyorum. Görevi görüyorum ve onu oyun içinde takip edebilmek için üstüne tıklıyorum ve bu aksiyon, görevi takip etmek yerine beni Investigation sayfasına atıyor. Burada görevi bulup, öyle üstüne tıklayınca takip ediyorum. Bu anlattığım olay bana sadece bir tık fazladan attırıyor ama yani çok basit bir yaşam kalitesi özelliği bu. Sürekli o sayfaya gidip, oradan görev takip etmek biraz sinir bozucu olabiliyor. Özellikle de uzun vadede.
Bu arada, Assassin’s Creed Mirage oyununun Investigation sayfasında tüm görevleri takip edebiliyorsunuz ve The Order içerisinde öldürmeniz gereken hedefleriniz de burada bir bir beliriyor. Benzer sayfalar önceki birçok Assassin’s Creed oyununda vardı; burada da farklı bir şey yapılmıyor. Sadece kendinizi gerçekten bir şey araştırıyormuş gibi hissediyorsunuz ki bu da hoş bir detay bence. Yani, durumu özetlemek gerekirse, burada serinin kıdemli oyuncularını şaşırtacak hiçbir şey bulunmuyor. Oyunun geneli için de bunu söyleyebiliriz. Tabii ki oynanış kısmını bu işlemin içinden çıkartmamız gerekiyor bunu yapabilmek için.
Kılıcı sallaya sallaya savaşma devri bitti
Uzun bir süredir Assassin’s Creed oyunlarında tam bir rol yapma oyunu havası mevcuttu ve oynanış kısmında bunu görebiliyorsunuz. Seri, gizlilik temelli bir Assassin’s Creed oyunu olmak yerine herhangi bir rol yapma oyunu olmayı tercih ediyordu. Tabii ki o oyunlarda da gizlilik ile işinizi halledebiliyordunuz ama bu sadece işi uzatıyordu. Assassin’s Creed Mirage içerisinde ise sadece gizlilik yapabiliyorsunuz. Oyunda gizliliğin benimsenmesi için hem siz güçsüz hissettiriliyorsunuz, hem de düşmanlarınız güçlü hissettiriliyor. Ayrıca, serinin geçmişinde olduğu gibi herkesi tek bir gizlilik darbesinde öldürebiliyoruz. Bu da hoş bir geri dönen detay.
Yani, Assassin’s Creed Valhalla oyunundaki rol yapma elementlerinin büyük bir kısmını çıkartırsanız, geriye kalan kısmını da güçsüzleştirirseniz, karşınıza Assassin’s Creed Mirage çıkıyor. Bunu kesinlikle kötü bir anlamda söylemiyorum. Artık alıştığımız o yüzlerce saat süren rol yapma deneyimlerini geride bırakıp, 20 saat süren ve gizliliğe odaklanan bir yapıtı deneyimlemek kesinlikle güzel hissettiriyor. Yalnız, Ubisoft bunun B, hatta C sınıfı bir oyun olduğunu her noktada size gösteriyor. Çok derinleştirilmeyen karakter kadrosu, sürekli aynı düşmanlara karşı bir savaş veriyor olmamız ve çok daha fazla örnek, bu oyunu arka planda tutuyor.
Assassin’s Creed Mirage oyunundaki ilerleme hissinin tamamen hikayeye bağlanmış olması kesinlikle çok güzel hissettiriyor. Yeteneklerin büyük bir kısmının sizi gerçekten güçlendiriyor olması da hoş bir detay. Her şeyden önemlisi, bu oyunun gizliliğe önem vermesi ve aynı anda birden fazla düşman saldırınca kılıcımızı etrafa savurup, herkesi anında öldüremiyor olmamız da hoş bir artı. Serinin gerçekten özüne döndüğünü hissedebiliyorsunuz ama bu öz çok yaşlı ve oyun, kendi özünü geliştirmek için hiçbir şey yapmıyor. Sadece, Assassin’s Creed Valhalla oyununun eksik bir versiyonunu deneyimliyormuş gibi hissedebiliyorsunuz zaman zaman.
Assassin’s Creed Mirage oyunundaki kıyafetlerimizi özel boyalar ile değiştirebiliyor olmamız ve hatta Basim ile Haytham ikilisinin nasıl tanıştığını görebiliyor olmamız gibi hoş detaylar var fakat bunların hiçbiri temel oynanış ile alakalı değil. Oynanış ne yazık ki zaman zaman vasat hissettiren animasyon kalitesi ile bizi seneler öncesine götürüyor; neredeyse modern bir video oyunu gibi hissettirmeyecek seviyelere gelebiliyor bu yapıt. En azından Ubisoft, oyunun sunum tarafında daha fazla taviz vermiyor ve görselliği, sesleri ve müzikleri ile ilgi çekici bir deneyim yaşayabiliyoruz. Gelin, biraz da bunlardan bahsedelim şimdi.
Assassin’s Creed Mirage, otantik bir deneyim sunuyor
Assassin’s Creed Mirage, kesinlikle güzel görünen bir video oyunu. Oyunun genel manzarası, bölüm detayları, dünya tasarımı ve uzaktan baktığınız zaman karakterleri kesinlikle hoş duruyor. Sadece, oynanış anlarındaki yakın çekimlerde bana karakterler biraz garip göründü ama o da açıkçası görmezden gelinmeyecek bir şey değil. Bu arada, ayarlardan oyun için özel bir filtre açıp, renk şemasını filan orijinal Assassin’s Creed oyununa benzetebiliyorsunuz ama bu basit bir numaradan başka bir şey değil. Yine de alternatif olarak belki denenebilir.
Assassin’s Creed Mirage, performans tarafında benim karşıma herhangi bir sorun ile çıkmadı. Oyunun hem kalite, hem de performans modu var ve ben kendisini, PlayStation 5 konsolumda, performans moduyla, 60 FPS olarak deneyimledim. Tüm deneyimim boyunca performans tarafında en ufak bir sıkıntıyla bile karşılaşmadım. Bethesda gibi Ubisoft da hatalı oyunları ile bilinir ama bu oyunda benim karşıma hiçbir hata çıkmadı. Yani, teknik açıdan oldukça güçlü bir deneyim sunuluyor. Bu, hoş görsellik ile birleştiği zaman da kesinlikle tatmin edici anlar yaşayabiliyorsunuz. Peki, ses ve müzik cephesinde neler oluyor?
Ben normalde oyunları orijinal dillerinde oynamayı severim. Mesela, seslendirmeler orijinal olarak bir oyunda Japonca ise İngilizce dublaj yerine Japonca seslendirmeyi, İngilizce altyazı ile birleştiririm. Ben bunu yaptığımı sanıyorum ki Assassin’s Creed Mirage içerisinde tamamen unuttum; bu oyunu Arapça yerine İngilizce olarak başlattım ve belki de bu sebepten ötürü daha önce bahsettiğim seslendirme performansı temelli problemleri yaşadım; oyunun Arapça seslendirmeleri kesinlikle başarılı ve Bağdat içerisinde olduğumuz için de inanılmaz otantik hissettiriyor. Yalnız, ülkemizde yeterince Arapça olduğu için bunu es geçerseniz, anlarım.
Assassin’s Creed Mirage, özellikle hikayesini etkileyen problemlerine rağmen kesinlikle kötü bir video oyunu değil. Hatta, Assassin’s Creed serisinin eski günlerini özleyen oyuncular için ideal bir video oyunu bile olabilir. Evet, oyunda hala belli bir rol yapma oyunu hissi var ama buna rağmen gizliliğe verilen önem kendisini belli ediyor ve sonunda tekrar kendinizi bir asker yerine suikastçı olarak hissediyorsunuz. Eğer bu serinin yüzlerce saat süren son girişleri sizi yorduysa, kısa süren ve eski Assassin’s Creed oyunları gibi hissettiren bir deneyim arıyorsanız, onu buldunuz demektir. Sadece biraz zayıf dublaj performansına ve duygusuz diyaloglara hazır olun.