Ubisoft tarafının uzun süredir en çok eleştirilen oyun serilerinden birisi olan Assassin’s Creed, yeni oyunu olan Assassin’s Creed Valhalla ile karşımızda duruyor. İnceleme yazısına geçmeden önce okumakta olduğunuz yazının içerisinde, bu oyunun önceki yapımlara çok benziyor şeklindeki serzenişlere fazla rastlamayacağınızı söylemek istiyorum. Derinlemesine bir inceleme yazısını sizlere aktarmak istiyorum ve bir serinin oyunlarının birbirleriyle benzer özellikler barındırdığının da farkındayım. Yalnız, şahsıma göre benzer mekaniklerin kullanılması, bir video oyununun kötü bir yapım olduğu anlamını taşımıyor.
İncelemeye dönersek, Assassin’s Creed serisiyle en başından beri fazla yakın olmadığımı söyleyerek devam etmek istiyorum. Serinin ilk oyunları çıktığında muhtemelen bilgisayarım yetersiz olduğu için bu deneyimi rahatlıkla yaşayamamıştım. Yıllar sonra merak edip Assassin’s Creed II ile seriye bir merhaba deme isteğim ise fazla uzun olmayan bir deneyimlemeden sonra son bulmuştu. Benzer şekilde Assassin’s Creed II oyunundan sonra çıkan ara oyunlara, tatmin edici olmayan uzunluklarda göz atmış, Assassin’s Creed III ile de biraz zaman geçirmiştim.
Yalnız, serinin bir oyunu vardı ki beni benden almış ve memnuniyetimi ziyadesiyle kazanmayı başarmıştı. Bu oyun ise Assassin’s Creed Origins idi. İncelemesini gerçekleştirdiğim yapım da Assassin’s Creed Origins ile başlayan üçlemenin son oyunu olarak nitelendirilebilecek bir yapım. Yeni oyundan bahsetmeden önce Assassin’s Creed Origins oyununun hem mekan anlamında, hem de genel çerçevede neden beğendiğimi de söylemek istiyorum fazla zamanınızı almadan. Bahsettiğim bu yapımdan önce The Witcher 3: Wild Hunt oyununu ve iki genişletme paketini tamamlamıştım.
Bu devasa içerikler son bulduğundaysa içimde derin bir boşluk kalmıştı. Açık dünya temasını barındıran, at vasıtasıyla seyahat edebileceğim bir aksiyon ve rol yapma oyununu aramıştı gözlerim ve başarılı bir seçenek bulamamıştım. Assassin’s Creed Origins karşıma çıktığındaysa bir hayli mutlu olmuştum. Tamam, bir The Witcher gibi derin hikayeler barındırmıyordu ama aradığım da beni yormayacak, fazla karmaşık olmayan bir açık dünya oyunuydu. Bu deneyimin ardından uzun süre geçti ve Assassin’s Creed Valhalla karşılaşmam da bu deneyimi hatırlattı.
Assassin’s Creed Valhalla ile İskandinav kültürüne merhaba diyoruz
Assassin’s Creed Origins ile Mısır, Assassin’s Creed Odyssey ile Yunan teması olduğunda, devam oyununun İskandinav odaklı olacağını tahmin etmiştim. Dünyada en çok bilinen mitolojilerin yaşadığı coğrafyaları geziyorduk ve bir sonraki adım Assassin’s Creed Valhalla ile İskandinavya bölgesi oldu. Tahmin etmediğim nokta ise oyundaki bölge olarak Britanya’nın kullanılmasıydı. Diğer iki oyunda nasıl ki Mısır ve Yunan coğrafyalarında hareket ettiysek, bu kez de İskandinav coğrafyasında bulunacağımızı zannediyordum. Tamamen yanılmışım diyemeyeceğim aslında.
Assassin’s Creed Valhalla oyununun tanıtımlarında bizlere Britanya bölgesinin haritasında geçen bir oyunla karşılaşacağımızdan genellikle bahsedildi. Oysa ki Assassin’s Creed Valhalla, Norveç bölgesinde başlangıcını yapıyor ve sürpriz bölgelerle birlikte çok sayıda açık dünya haritaları sunuyor. Oyunun başlangıcında, ana karakterimiz Eivor ile geçmişe gidiyoruz ve bu karakterin çocukluğunda yaşadığı trajediye şahit oluyoruz. İngiliz saldırısı sonucunda anne ve babasını kaybeden Eivor, yıllar sonra yeniden İngilizler tarafından öldürülmek üzere olarak kontrolümüze veriliyor.
İngiliz güçlerinden kurtularak arkadaşlarımızı bulmamız ve yerleşim alanına kaçmamızla da oyuna tam manasıyla başlamış oluyoruz. Belirttiğim gibi bu oyunun ilk kısımlarını Norveç haritasında geçiriyoruz. Şimdiye kadar Assassin’s Creed serisinde görmediğim şekilde dikine yükseklikler var bu bölgede. Tahmin edeceğiniz üzere karla kaplı mekanlar da çoğunlukta. Fazla uzun olmayan bir deneyimin ardından Britanya bölgesine geçiş sağlanıyor ama dilediğimizde yine Norveç haritasına dönebiliyoruz. Ana görevleri takip etmezseniz, uzunca zamanınızı Norveç haritasında geçirme imkanınız da bulunuyor.
Bu haritanın büyük bir kısmı başlangıç seviyesi için uygun fakat haritanın bazı bölgelerine ulaşmak için biraz güçlenmemiz gerekiyor ki yazının devamında nasıl güçleneceğimizi de sizlere anlatacağım. Norveç bölgesinde temel savaş mekanikleri, mekanların işlevleri gibi temel bilgilere ulaşmamızın ardından ana bölgeleri takip ederek Britanya haritasına geçit yapıyoruz. Asıl oyunun da bu geçişten sonra başladığını söyleyebilirim. Karşımızda yepyeni bir ülke ve yaşanacak pek çok yeni macera bulunuyor. Peki, bu macerada biz neler yapıyoruz diye merak ediyorsanız, Assassin’s Creed Valhalla oyununda neler yaptığımızı anlatarak yazıya devam edeyim.
Neler yapıyoruz, nerelere gidiyoruz?
Öncelikle genel olarak Assassin’s Creed Valhalla oyununda neler yapabildiğimizden bahsetmek istiyorum. Henüz bu serinin hiçbir oyununu deneyimlemeyen okurlarımız da karşımızda nasıl bir yapımın bulunduğunu öğrenmiş olacaktır. Muhtemelen pek çoğunuzun bildiği üzere Assassin’s Creed Valhalla, açık dünya temasını barındıran, aksiyon ve rol yapma oyunu türünde bir video oyunu. Oyunun başında karakterimizin cinsiyetini seçerek yola çıkıyoruz ki dilersek bu karakterin cinsiyetini oynanış sırasında değiştirebilme imkanımız bulunuyor. Cinsiyet değişiminin oynanışımıza bariz bir etkisinin olmadığını da sizlerle paylaşayım.
Karakterimizle çıkacağımız macerada, takip etmemiz gereken ana görevler olduğu gibi pek çok etkinlik ve yan görev de bu açık dünya macerasında bizleri karşılıyor. Pek çok topyekun savaşa girdiğimiz bu oyunda, gizlilik unsurlarını kullanarak hareket etme yolunu da seçebiliyoruz. Şimdi bunları anlattığımda bu seriyi uzun süredir oynayan kişiler bildiğimiz şeyleri tekrarlıyor diye içlerinden geçirebilirler. Kısaca, oyunun genel yapısından bahsetmeyi uygun gördüm ve biraz da Assassin’s Creed Valhalla oyununda olan ve serinin diğer oyunlarında bulunmayan özelliklerin üzerinden neler yaptığımızı anlatayım.
İncelemekte olduğum oyunda, serinin önceki oyunlarına göre çok keskin yenilikler bulunmamasına karşın, hiçbir yeniliğin olmadığını da kesinlikle söyleyemem. Karşımıza çıkan yeniliklerden bir tanesi olarak yerleşim alanlarını kurma ve geliştirme mekaniği karşımıza çıkıyor. Norveç haritasındaki merkezi yerleşim alanında bu alanları hazır bir biçimde görüyoruz. İngiltere tarafında ise bedel karşılığında farklı binaların oluşturulmasına yardım ediyoruz ve bu binaların her birisiyle farklı bir iletişimimiz oluyor. Birazdan, yerleşim alanları sisteminin nasıl işlediğini detaylıca anlatacağım.
Bu oyunun temel açık dünya haritası İngiltere bölgesi olsa da oyunda ilerledikçe farklı bölgelerin kilitlerini açıyor ve bu bölgelere ziyaretlerde bulunuyoruz. Norveç ve İngiltere üzerindeki bölgeler, önerilen gücümüze göre bölgelere ayrılmış vaziyetteler. Girdiğimiz bölgelerde yaptığımız keşifler, bulduğumuz hazineler, çözdüğümüz gizemler, savaşlarımız ve pek çok unsur bize deneyim kazandırıyor. Seviye atladıkça beceri puanları kazanıyor ve bunları uyguluyoruz. Assassin’s Creed serisinden aşina olunacağı üzere uçan bir dostumuz bize geniş görüş açısı sunarak yardım etmeye devam ediyor.
Baskınlar ve topyekun savaşlar bu oynanış anlamında farklılık getiriyor
Assassin’s Creed Origins ile başlayan bu serinin yeni üçlemesinde, Assassin’s Creed Odyssey nasıl denizlere ve deniz savaşlarına odaklandıysa, incelemesini gerçekleştirdiğim yapım da bölgesel baskın ve kale kuşatması benzeri savaş mekaniklerine odaklanıyor. Oyunun ana görevleri, İngiltere haritasında yer alan, bizim seçtiğimiz bölgeleri ve bu bölgelerdeki yerleşim alanlarını fethetmekle ilerliyor. Merkezimizden sırasıyla bir bölge seçerek bu bölgedeki kumandanın vereceği görevleri yapıyoruz. Görevlerin içerisinde de illa ki kuşatma ve fetih temelli savaşlara görmemiz gerekiyor. Öte yandan, haritada belirlenen bölgelere gemimizdeki askerlerle baskınlar düzenleyebiliyoruz.
Assassin’s Creed Odyssey oyununda yer alan meydan savaşları mekaniğini andıran bu özellikte, yerleşim alanlarını kademeler halinde ele geçiriyoruz. Bu kademeler de genellikle önümüzdeki kapıları açarak, yerleşim alanının bir sonraki bölgesine ulaşmamızla ilerliyor. Bölgede düşman askeri kalmadığındaysa veya bölgenin liderini öldürdüğümüzde tabiri yerindeyse fetih işlemi tamamlanmış oluyor. Bu sistem bana, her ne kadar incelediğim oyunla tür olarak birbirlerine pek benzemeseler de Mount & Blade II: Bannerlord oyununu hatırlattı. Açıkçası, toplu savaşları oldukça severim fakat sistemin işleyişinin kusursuz olduğunu söyleyemiyorum.
Savaş alanında bizim ve düşman orduların askerleri çatışma halinde oluyorlar. Öte yandan, oyunda görevimiz bir sonraki kapıyı açmak olarak gösterildiği zamanlarda çatışmaya dahil olmamız fazla bir fayda sağlamıyor. Kapıyı kırmaya çalışan askerlere ok atan düşmanları öldürdüğümüzde kısmen bir fayda sağlayabiliyoruz. Koçbaşı denen araçla bu kapı kırma işlemlerine biz de dahil olabiliyoruz bu arada. Geriye çekilip kapıya vurmak ve gelen ok saldırılarına karşı kalkan kullanma talimatı vermek dışında koçbaşı kullanım mekaniğinin geniş bir kapsamı yok.
Unutmadan, görevlerin haricinde harita üzerinde kırmızı simgelerle gösterilen baskın görevlerine kendi isteğimizle gidebileceğimizi de hatırlatmak istiyorum. Bu görevlere, deniz kenarında olduğumuz bir anda istediğimiz an çağırabileceğimiz gemimiz ve gemideki askerlerimizle gidebiliyoruz. Bu arada, bahsettiğim mekaniğin oyunun İngiltere haritası ve genel teması için geçerli olduğunu belirtmem gerekiyor. Mitolojik ve kardeşlik adına farklı bölgelere gittiğimizde genel amacımızda büyük oranda değişimler ortaya çıkıyor.
Assassin’s Creed Valhalla oyununun savaş mekanikleri ne durumda?
İncelemesini gerçekleştirdiğim oyunun bazı mitolojik ve tapınakçılara dair detayları bulunsa da bunlara geçmeden önce oyunun ilk dakikalarından itibaren karşılaştığımız savaş mekaniklerine biraz değinmek istiyorum. Assassin’s Creed Valhalla, oyununun pek çok noktasında savaşlara giriyor, kanlı mücadeleler veriyor ve gizlilik unsurlarını biraz daha geri plana atmak durumunda kalıyoruz. Bu arada, bahsettiğim durumlar Norveç ve İngiltere haritaları için biraz daha geçerli oluyor. Zihninizin şu anda bulanmaması için detayları ilerleyen bölümlere saklıyorum. Peki, nasıl savaş mekanikleri buluyoruz bu oyunda diye merak ediyorsanız, hemen anlatayım.
Serinin bu en yeni oyununun savaş mekanikleri, Assassin’s Creed Odyssey oyunundan biraz daha farklı ve Viking temasına uygun bir biçimde geliştirilerek bizlere sunulmuş. Daha tok vuruş hissi veren ve biraz daha acımasız savaşlarda boy gösterirken, kullandığımız savaş aletlerinin de oyunun temasına uygun bir biçimde sunulduğunu söyleyebilirim. Bundan önceki iki oyundaki gibi kılıçlar ön plana çıkmıyor bu oyunda. Kılıçlardan ziyade, Assassin’s Creed Valhalla oyununda baltalar ve çekiçleri deneyimlediğimiz bir savaş mekaniğinin kullanıldığını gördüm.
Oyunu deneyimlediğim PlayStation 4 kontrolcüsünün R1 tuşuyla normal vuruş yapıyoruz. R2 tuşu ile ağır saldırı yaparken bu tuşun kullanımının çok işlevsel olduğunu söyleyemiyorum. L1 tuşu, düşman saldırılarını savuşturma hareketini gerçekleştirirken, aynı tuşa basılı tuttuğumuzda ikincil silahımızı devreye sokmuş oluyoruz. İki elle kullanılan bir silah kullanmıyorsak, birincil ve ikincil silahlarımızın yerlerini değiştirme imkanımız bulunuyor. Her bir silah, ikincil silah olarak atandığında farklı bir animasyonla saldırı yapmamızı sağlıyor. Ok atmak için L2 tuşu ile nişan almamız ve R2 tuşuna basılı tutarak tuşu bırakmamız yeterli oluyor.
Yine PlayStation 4 kontrolcüsündeki L2 ve R2 tuşlarına basılı tuttuğumuz anda özel yetenek kullanma sistemi ortaya çıkıyor ki bunu da birazdan detaylıca sizlerle paylaşacağım. Son olarak, yenilenen animasyonlarla birlikte düşmanımızın dayanıklılığının tükenmesiyle yapılan özel bitirici vuruşları da sizlerle paylaşayım. Rakibimizin dayanıklılık barı dolduğunda, düşmanın yanına giderek R3 tuşuna basarak bitirici vuruşlar yapıyoruz ve düşmanımızı ortadan kaldırmış oluyoruz. Oldukça kanlı sahnelerin bu sırada ortaya çıktığını söyleyebilirim.
Assassin’s Creed Valhalla ile 5 farklı açık dünya haritasıyla karşılaşıyoruz
Norveç haritasında başlayan maceramız, belirttiğim üzere İngiltere haritasında devam ediyor fakat Assassin’s Creed Valhalla oyununda gideceğimiz diyarlar bunlarla sınırlı kalmıyor. İncelediğim oyun boyunca tam 5 farklı açık dünya haritasının bulunduğu bölgeye gidiyoruz. Öncelikle oyunun başladığı Norveç haritasının genişlik olarak fazla büyük olmadığını fakat yükseklik anlamında şimdiye dek açık dünya oyunlarında rastladığım en abartılı bölgelerden birisi olduğunu söylemek istiyorum. Bu haritadaki yükseklik durumu, henüz oyunun başındayken başımı döndürdü. Yükseltilere tırmanabilme özgürlüğümüz de eklenince, farklı bir deneyim yaşadığımı hissettim.
İngiltere haritasındaysa, yükseltiler Norveç kadar göze batmıyordu. İngiltere bölgesinin, bir Mısır kadar masalsı olmadığını belirtebilirim. Bununla birlikte, bu haritada at sürerken kendimi sıklıkla Red Dead Redemption 2 oynuyormuş gibi hissettim. Zamansal anlamda yakınlık olmamasına karşın böyle bir izlenim uyandı bende. Fazla büyük olmayan pek çok yerleşim alanının yer aldığı İngiltere bölgesi, tamamı denizlerle çevrili bir Assassin’s Creed Odyssey haritasından daha iyi hissettirdi. Güneş ışıklarının etkisiyle de pek çok etkileyici manzarayla yüz yüze kaldım.
Assassin’s Creed Valhalla oyununun en temel haritasının İngiltere olduğunu yineleyeyim. Bu harita, yaklaşık olarak 120 kilometre kare boyutunda ve dikey konumlanmış bir biçimde karşımıza çıkıyor. Denizlerden ziyade nehirlerin bulunduğu bir yapıyı bu haritada görüyoruz. Bununla birlikte, incelediğim oyunda 3 farklı harita daha bulunuyor. Bunlardan iki tanesi, mitolojik temellere dayanan ve karakterimize farklı bir deneyim yaşatabilen Asgard ve Jotunheim haritaları. İngiltere haritasında Valka the Seer için bir kulübe yaptığımızda ve bu kişinin görevlerini başardığımızda bu mitoloji temelli haritalara ulaşıyoruz.
Biraz daha açık ifade etmek gerekirse, öncelikle Asgard haritasına gidiyoruz ve buradaki görevlerimizi tamamlayabilirsek Jotunheim haritası açılıyor. Tüm bu saydıklarımdan farklı olarak bir de Vinland haritası var ki bu da suikastçı kimliğimizi destekleyen, Order of the Ancient temelli bir yapıda hareket etmemiz için aktif hale geliyor. Fazla büyük olmamalarına karşın bahsettiğim haritalar sayesinde oyuna eğlenceli bir çeşitlik sunulduğunu düşünüyorum. Tek haritadansa çeşitli bölgelere ve evrenlere geçiş yapmak beni ziyadesiyle memnun etti.
Order of the Ancient ile suikastçı kimliğimiz yeniden ortaya çıkıyor
Hikayenin henüz başlarında bir suikastçı olmak ve gizli örgütler gibi kavramlar Eivor isimli karakterimize öğretilmeye başlıyor. Bununla birlikte, Assassin’s Creed serisinin son oyunlarında karşılaştığımız suikast listesi düzenini büyük benzerliklerle birlikte yeniden bu yapımda görüyoruz. Şöyle anlatayım ki öldürmemiz gereken örgüt üyelerinin listesi, oyunun menüsündeki Order seçeneğinin altında yer alıyor. Yalnız, bu kişilerin kimlikleri belirli değil ve bahsettiğim seçenekte gölge halinde bulunuyorlar. Gölgeyi kaldırmak ise bize ve biraz da keşif yeteneğimize düşüyor.
Bazı karakterlerin detaylarını oyunun hikayesinde ilerledikçe çözüyoruz. Yalnız, karakterlerin kimliklerinin ve dolayısıyla bulundukları yerlerin ortaya çıkması adına bilgi toplamamız gerekiyor. Gerekli bilgiler ise öyle tek bir parşömenle yeterli olmuyor. Oyunun haritaları üzerinde girdiğimiz her yerde gerekli bilgilerin bulunduğu ögeleri bulabiliyoruz. Bunlara ulaşmak için biraz dikkatli olmak, biraz da zihnimizi çalıştırmak yeterli oluyor. Belgeleri buldukça sır perdesi aralanırken, gizli örgütün dünya düzenine etkisini daha yakından çözmüş oluyoruz.
Bu arada, Assassin’s Creed Valhalla ile bahsettiğim konuya getirilen bir yenilikten daha bahsetmek istiyorum. Bahsi geçen serinin daha eski oyunlarında, bu örgüt üyelerini bulduğumuzda ve öldürdüğümüzde görevi tamamlardık ve işimiz biterdi. İncelediğim oyundaysa, örgüt üyelerini öldürdüğümüz zamanlarda bir ara sahneyle karşılaşıyoruz. Ara sahnelerde, ölümün diğer yüzüne gidiyor ve Odin ile birlikte öldürdüğümüz karakterle son bir kez daha karşılaşıyoruz. Bu karşılaşmalarda ise öldürdüğümüz örgüt üyesi bize bazı itiraflarda bulunuyor. Bir diğer deyişle, öldürdüğümüz örgüt üyelerinin son sözlerini, farklı sinematik sahnelerle yaşayabiliyoruz.
Bahsettiğim sahnelerin gayet etkileyici ve birbirinden farklı temalarla tasarlandıklarını söylemeden geçmek istemedim. Bu arada, Order of the Ancient için bir yapıyı inşa edebiliyoruz. İnşa işlemini tamamladıktan sonra menüdeki Order seçeneği aktif hale geliyor ve yukarıda sizlere bahsettiğim öldürülmesi gereken örgüt üyelerinin listesi ortaya çıkıyor. Order of the Ancient için ilerlemek istediğimizde bazı belgeleri bulmalı ve bazı başarımları tamamlamamız bizden isteniyor. Bu arada, inceleme yazısının çeşitli yerlerinde yeni yapı sisteminden bahsettim. Dilerseniz bu konuya da bir göz atalım.
Yerleşim alanını nasıl geliştiriyoruz, neler yapabiliyoruz?
Assassin’s Creed Valhalla oyununda karşılaştığımız yeni mekaniklerden bir tanesinin yerleşim alanları kurma ve geliştirme olduğunu üst kısımlarda belirtmiştim. Bu mekanikle, oyunun başında karşılaşsak da asıl dahil olmamız İngiltere haritasına geçişimizle gerçekleşiyor. Ele geçirdiğimiz köy büyüklüğündeki yerleşim alanındaki bazı birimleri inşa etmemiz gerekiyor. Bu inşa durumunu uzun uzadıya gerçekleştirmiyoruz. Birbirinden farklı işlevleri olan yapıların yerleri zaten köyün belirli alanlarına konumlandırılmış vaziyette karşımıza çıkıyor. Yalnızca gerekli olan malzemeleri toplamamız ve oluşturacağımız yapının önündeki tabelaya gelerek onaylamamız yeterli oluyor.
Yapıları geliştirmek için gerekli olan birimleri ise baskın görevlerinden ve yerleşim yerlerindeki bazı büyük hazine sandıklarından elde edebiliyoruz. Oyunun ana görevlerinden bir süre ilerlediğimizde bu birimleri büyük ölçüde elde edecek bir ilerleyiş sağlayabiliyoruz. Bu arada, oluşturulan yapıların bazıları yalnızca yeni menüleri aktif ederken, bazıları ise dükkan ve geliştirme birimi görevlerini üstleniyorlar. Bu yapılardan bir tanesi bu oyunda Assassin Bureau olarak adlandırılıyor ki üst kısımda suikastçıların merkezi olarak buranın kullanıldığından ve işlevlerinden bahsettim.
Yerleşim alanında; balıkçı kulübesi, demirci, Reda’nın dükkanı, kışla, ahır, tersane, dövmeci gibi oynanışımızı görsel, maddi ve kuvvet anlamında etkileyen yapıları da inşa edebiliyoruz. Reda’nın dükkanı, oyun içinde alış veriş yapabildiğimiz ve sınırlı süreli suikast görevlerini alabildiğimiz bir alan oluyor. Balıkçı kulübesini inşa ettiğimizde balık tutmaya başlayabiliyoruz. Balıkçı kulübesine tuttuğumuz balıkları satabiliyor, listelenen siparişleri getirerek özel ödüller kazanabiliyoruz. Kışla kısmında, yanımızda savaşacak olan ordu komutanının görünümünü değiştirme ve saldırı birliğimizi özelleştirme imkanına erişiyoruz.
Ahırlarda, farklı atlar satın alabiliyor ve suda yüzmek, sürat gibi bazı yetenekleri gümüş para karşılığında aktif edebiliyoruz. Bir nevi kullandığımız atları geliştirdiğimiz alan ahır oluyor. Tersanelerde, gemilerimizi geliştirme ve özelleştirme işlemlerini yapıyoruz. Valka the Seer için hazırlanan bir yapıyı oluşturmak ise bu kişinin kampımıza bir süre sonra katılmasına ve üst kısımda haritalardan bahsettiğim yeni bölgelere gidebilmemize imkan tanıyor. Yenilik anlamında yerleşim sisteminin farklılık oluşturduğunu söyleyebilirim fakat sonuç itibariyle seriye çok büyük bir yenilik getirmediğini de belirtmem gerekiyor.
Assassin’s Creed Valhalla oyununda karakter geliştirme sistemi nasıl işliyor?
Assassin’s Creed Valhalla oyunundaki karakter geliştirme sistemi, hem kendisinden önce gelen iki oyuna benziyor, hem de sistem olarak bazı yenilikleri içeriyor. Severek oynadığım Assassin’s Creed Origins isimli yapımda bir seviye sistemi bulunuyordu. Her bir bölgenin tavsiye edilen bir seviye limiti vardı ve düşmanlarımızla bu seviyeler kapsamında mücadele ediyorduk. Assassin’s Creed Odyssey oyununda da bazı yeniliklerle birlikte benzer bir sistem işlemekteydi. Assassin’s Creed Valhalla oyunundaysa, bir seviye değil, güç sistemi geçerli.
Çok farklı bir yapısı bulunmayan bu güç sisteminde, karakterimize yeni beceriler eklediğimizde gücümüz de bir birim artıyor. Beceri ekleme kısmı da yeni bir sistemle karşımıza çıkıyor. Üst kısımda kısmen bahsettiğim üzere yeni beceri sisteminde, oyunun genelinde attığımız her adımdan tecrübe puanı kazanarak seviye atlıyoruz. Atladığımız her seviyeden sonra iki beceri puanı veriliyor. Bu puanlarla, yıldız kümeleri yapısındaki becerilerin kilidini açıyoruz. Her bir beceri için bir beceri puanı gerekiyor.
Dolayısıyla, her seviye atladığımızda 2 becerinin kilidini açarken, güç seviyemiz 2 birim artmış oluyor. Yalnız, açtığımız becerilerin her birisinin bambaşka özelliklerde bulunduğunu söyleyemiyorum. Zaten sıklıkla açtığımız beceriler; can seviyemiz, dayanıklılığımız, çeşitli vuruş güçlerimizin artması gibi unsurları arttırıyor. Her bir yıldız kümesinin ortasında ise asıl beceri unsurunu aktif edebiliyoruz. Bu arada, yıldız kümeleri 3 farklı koldan; ayı, kurt ve kuzgun olarak sınıflandırılıyorlar. Bu sınıflar, eşyalarımızda ve silahlarımızda da kullanılıyor. Geliştirmeler bu sınıflar üzerinden değerlendiriliyor.
Öte yandan, Assassin’s Creed Odyssey ile gelen, R2 ve L2 tuşlarıyla birlikte kullanılabilen özel yetenekler sistemi bu oyunda da biraz farklılaştırılarak karşımıza çıkıyor. Serinin bu yeni oyununda, genellikler yerleşim alanlarında yer alan özel kaynaklara ulaştığımızda yeni özel yeteneklerimizi alıyor ve dilediğimiz gibi aktif edebiliyoruz. Bu hareketlerin bir kısmı; ok gibi mesafeli silahlarla, bazıları yakın dövüş silahlarıyla, bazılarıysa kuzgunu saldırtmak gibi farklı yeteneklerden oluşuyor. Yetenekleri ise yalnızca haritada sarı renkle gösterilen kitapları bularak elde edebiliyoruz. Bir diğer deyişle, yeteneklere ulaşmak için keşif yapmaktan başka bir çaremiz bulunmuyor.
Bu oyunda hangi silahları ve eşyaları kullanıyoruz?
Bazı okurlarımız, Assassin’s Creed Valhalla oyununda hangi silahları, zırhları ve eşyaları kullandığımızı merak ediyor olabilir. Bahsettiğim ögeler; pelerin, vücut zırhı, kask, kol zırhı, bacak zırhı, birincil ve ikincil silahlar, yaylar, oklar ve diğer eşyalar olarak sıralanıyorlar. Bu eşyaların büyük bir bölümünü, topladığımız ham maddeler yardımıyla geliştirebiliyoruz. Karakter geliştirme içeriklerini anlattığım kısımda belirttiğim üzere bu kısımdaki zırh ve silah unsurları; ayı, kuzgun, kurt şeklinde sınıflandırılıyorlar. Her bir silahımızın belirli geliştirme kapasitesi bulunuyor.
Aynı zamanda, şehirdeki demirci vasıtasıyla silahlarımızı geliştirebiliyoruz. Silahlarımızın birçoğuna değerli taşlar ekleyebildiğimizi de belirtmeden geçmeyeyim. Oyunun farklı bölgelerinde pek çok değerli taş buluyoruz ve bu taşları silahlarımıza ekleyebiliyoruz. Bu taşlar, farklı unsurlarda geliştirmeler sağlıyorlar. Öte yandan, oyunun haritalarının pek çok alanında maden ve deri gibi ham maddeleri toplayabiliyoruz. Assassin’s Creed Valhalla, mecbur bırakmasa da bizden haritayı keşfetmemizi ve etkileşimde bulunmamızı istiyor.
Oyunun ilerleyişindeki adımlarımız da keşfetme olgusu üzerine odaklandırılıyor. Yeteneklerde belirttiğim gibi özel zırh parçalarını edinmek için de haritalarda gösterilen özel noktalara gitmemiz gerekiyor. Biraz daha açık ifade etmem gerekirse, yeni silahlar ve zırhlar bulmak keşfetmeye ve bazı bulmacaları çözmeye itiliyoruz bu oyunda. Harita üzerinde aradığımız unsurun nerede olduğu o bölgeye ulaştığımızda veya bölge haritalarının kilidini açtığımızda gösteriliyor. Yalnız, büyük ihtimalle bu unsurları alabilmek için gizli yollar bulmalı ve bazı bulmacaları çözmemiz lazım.
Örneğin, bir zırhın bulunduğu binanın içerisine doğrudan giremiyoruz ve gizli bir yolu keşfederek bu yolu kullanarak hareket etmek zorunda kalıyoruz. Gizli yol ise doğrudan görülmeyen bir bulmacayla açılabiliyor. Assassin’s Creed Valhalla oyununda, ağır yüklerin kilitlerini parçalayarak yere düşürülen ve yerde oyuk açan pek çok noktayı bu konuya örnek olarak gösterebilirim. Öte yandan, yerleşim alanlarında, zarlı oyun, içki içme yarışması gibi bazı mini aktivitelerin bulunduğunu da sizlerle paylaşayım. Bu aktiviteleri fazla eğlenceli bulmadım. Oyunun genelinde yapılacak o kadar fazla iş var ki aktivitelerle zaman harcamak muhtemelen gereksiz zaman kaybı olarak görülebilir.
Grafikler, sesler ve performans için neler söylenebilir?
İtiraf etmek gerekirse Assassin’s Creed Valhalla oyununun çıkışı biraz zamansız gerçekleşti. Yeni bir oyun konsolu neslinin tam başlangıç döneminde bu çıkışın gerçekleşmesinden ötürü bu yorumları yapıyorum. Bu oyunu, PlayStation 4 konsolunda inceleme imkanı buldum. İnceleme yazısını kaleme aldığım dönemde henüz yeni nesil oyun konsolları çıkışını gerçekleştirmediğinden ve internet sitemize de yeni nesil oyun konsollarından gönderilmediği için eski bir teknolojiyle değerlendirme şansına erişmiş oldum. Şimdi bu oyunun grafiklerini beğenmedim desem, yeni nesil grafiklerini görmeden yorum yapmış olacağım.
Yine de PlayStation 4 konsolunun özelinde konuşmak gerekirse, Assassin’s Creed Valhalla oyununun beni görsel anlamda rahatsız etmediğini ifade edebilirim. Hatta, güneşin yansımalarını ve gölgelendirmeleri bir hayli eski bir teknolojiyi kullanmama rağmen oldukça beğendim. Oyunun genelindeki detaylar ise PlayStation 4 konsolunun geçmişte kalmaya başladığını gösterir nitelikteydi. Performanstan fazla ödün vermemek adına bazı detayların kalitesinin düşürüldüğüne defalarca şahit oldum. Oyunun genel performansı ise idare ederken, bekleme süreleri bir an önce yeni nesil oyun konsollarına kavuşmam gerektiğini söyletti şahsıma.
Sesler ve seslendirmeler konusunda da büyük sıkıntılar çekmesem de erkek olarak seçtiğim Eivor karakterinin fazla düzgün bir İngilizce konuşması dikkatimi çekti. Özellikle gemileri sürerken duyulan şarkılara ise bayıldığımı sizlerle paylaşabilirim. Tüm bunlarla birlikte, Ubisoft etiketli oyunlarda sıklıkla rastlanan hataların Assassin’s Creed Valhalla oyununda yer aldığını da söylemeden geçmek istemiyorum. Bu yapım henüz çıkışını gerçekleştirmeden deneyimlediğimiz inceleme kopyası 2 kez güncelleme aldı. Her bir adımda biraz daha iyi bir oyun deneyimi yaşasam da sıkıntılara yok diyemem.
Konuşmak için bir yapay zeka karakterin etrafında dönmeme rağmen konuşma simgesinin çıkmaması, PlayStation 4 konsolunda neredeyse hiç yaşamadığım oyundan atma durumu, FPS düşüşleri gibi sıkıntıları göz ardı edemiyorum. Belirttiğim gibi bu oyunun PlayStation 5 ve Xbox Series X ile nasıl bir performans verdiğini henüz göremediğim için yorum yapamıyorum. Yine de PlayStation 4 için gelecek olan güncellemelerle mevcut durumun daha sorunsuz hale geleceğini düşündüğümü belirterek son yorumlara geçiş yapayım.
Assassin’s Creed Valhalla kesinlikle küçük ve gereksiz bir yapım değil
İzninizle bu son bölümde genel yorumlarımı sizlerle paylaşmak istiyorum. Hemen üst kısımdaki başlıktan da göreceğiniz üzere incelediğim bu yapımın kesinlikle basit veya küçük bir oyun olduğunu düşünmüyorum. Aksine, oynayanların onlarca saatinin nasıl geçtiğini anlamayacağı, pek çok göreve sahip olan, bizleri tek bir haritaya mahkum bırakmayan bir video oyunu var karşımızda. Mitolojik unsurların devreye girmesi ve örgüt üyelerinin peşinden gittiğimiz yapısıyla da göründüğünün çok daha fazlasını sunabilen bir yapım Assassin’s Creed Valhalla.
Muhtemelen bu oyun Assassin’s Creed Origins ve Assassin’s Creed Odyssey oyunlarına benzerliğinden dolayı eleştirilecektir ama ben bu konuda katı fikirlere sahip değilim. Bu oyunları kısa süre önce oynamadıysanız veya ilk kez bir Assassin’s Creed oyununu deneyimleyecekseniz incelediğim oyunu beğenmeyeceğinizi düşünmüyorum. Baskın ve savaş mekanikleri de oyunun ilerleyişine ayrı bir heyecan katıyor. Toplu halde girilen savaşlarla birlikte aksiyon düzeyinin arttığı bir yapım olan Assassin’s Creed Valhalla, beni eğlendirmeyi ve sürüklemeyi başardı.
Her ne kadar bundan önceki iki oyunda gördüğümüz unsurlarla sıklıkla karşılaşsak da yeni gelen özellikleri ve yapıyı beğendim. Açık dünya haritalarının keşfetmeye iten yapısı da oyuncuları boşa zaman geçirdiğine dair izlenimlerden kurtaracaktır. Bu arada, inceleme yazısında fazlaca dile getiremediğim seçimlerin etkisinin de oyunun gidişatına etki ettiğini söylemeden geçmeyeyim. Yaptığımız tercihlerle yeni müttefikler kazandığımız gibi, dostlarımızın düşman olmasını neden olabiliyoruz. Oyunun hikayesinin en üst düzeyde olduğunu söyleyemesem de sürprizleriyle ilerleyişe tat kattığını söyleyebilirim.
Toparlamak gerekirse, Assassin’s Creed Valhalla büyük bir yapım ve deneyimlenmeyi kesinlikle hak ediyor. Onlarca saatlik eğlence sunan, detaylarından ötürü zaman zaman içerisinde kaybolacağınız, öncelikle hangi yolu izlemeliyim diyeceğiniz, sizi düşünmeye iten bir aksiyon oyunuyla birlikteydik. Gizlilik unsurlarını ve bu unsurların kullanım tarzlarını sevenler ise Assassin’s Creed Valhalla oyununda aradıklarını pek bulamayabilirler. Benim gibi açık dünya teması içeren aksiyon oyunlarından hoşlanıyorsanız, verdiğiniz ücretin karşılığını bu oyunda alacağınızı düşünüyorum.