Bright Memory: Infinite, kendisini ilk kez Xbox Series X konsolunun resmi gösterimi sırasında oyunculara sunmuştu. Unreal Engine ile geliştirilen bu video oyunu, görsel sunumu iyileştirebilmek adına kullanabileceği her hileyi de görüntülerde yapıyordu. Tüm ışıklandırma teknikleri, kaliteli gölgelendirmeler ve çok daha fazlası, bu oyunun muhteşem görselliğini öne çıkartmaya yetmişti. Tahmin edebileceğiniz gibi Xbox Series X konsolunun gösterimi sırasında bu oyun akıllarda kalmıştı. Şimdi ise bahsi geçen yapıt, resmi çıkışını gerçekleştirdi ve bizler de bu oyunu Xbox Series X yerine PC üzerinde deneyimleme şansını elde ettik.
Bright Memory: Infinite, oldukça yüksek tempolu bir nişancı oyunuydu. Oyun zaten çok güzel görünüyordu ve ateş etmek de yeterince eğlenceli duruyordu. Daha da ilgi çekici olan nokta, bu oyunun sadece tek bir kişi tarafından geliştiriliyor olmasıydı. Zeng “FYQD” Xiancheng tarafından geliştirilen bu oyunun bir de öncesi bulunuyordu; bu geliştirici daha çok teknoloji demosu niteliğinde Bright Memory isimli bir oyunu PC için sunmuştu. Şimdi ise bu teknoloji demosunun tam sürümü, konsollara ve bilgisayarlara geldi. Yalnız, her ne kadar tam sürümde, tam bir oyun deneyimi hedeflense bile bunu oyun içerisinde pek hissedebilmek mümkün değil.
Bright Memory: Infinite, havalı olan her şeyi size göstermeye ve yaşatmaya çalışıyor. Yani, öncelikle herhangi bir modern nişancı oyunu tarzında bir temel oynanış sunuluyor. Bununla birlikte, geçmişten gelen şeytani varlıklara ateş ediyoruz. Sonunda ise adeta Souls serisinden gelen bölüm sonu canavarları ile savaşıyoruz. Oyunun içerisinde, diğer oyunlardan taşınan birbirinden farklı detaylar var ve bu da aslında kafaları biraz karıştırıyor. Bu karışıklık, özellikle de oyunun hikayesini derinden etkiliyor; sonucunda bu yapıtın anlatmaya çalıştığı hikayeden hiçbir şey anlamıyorsunuz, sadece kelimeler ve fikirler ortalıkta uçuşuyor gibi duruyor.
Bright Memory: Infinite oyununun hikayesinde ana karakterimiz, bir garip olayı incelemek için başka bir yere gidiyor. Oraya aynı zamanda düşman askerler de geliyor. Sonra havada bir da kara delik var ki bu kara deliğin içinden şeytanlar geliyor. Bizim ana karakterimiz, önüne çıkan her şeyi öldürmeye programlanmış bir robot gibi hareket ederken, telsizden konuştuğumuz kişi de yaşanan hiçbir olaya tepki vermiyor. Kısa bir süre içerisinde hikaye tamamen anlamsız bir hal alıyor. Ayrıca kendinizi çok yalnız hissetmeye başlıyorsunuz ve böyle bir video oyununda da hikayenin varlığını hiç hissettirmemesi biraz garip oluyor.
Bright Memory: Infinite, kendisini çok çeşitlendiremiyor
Bright Memory: Infinite oyununa adımınızı ilk attığınız andan itibaren birbirinden farklı düşmanlarla savaşıp, farklı silahları kullanma lüksüne sahip oluyorsunuz. Saldırı tüfekleri, pompalı tüfekler, keskin nişancı tüfekleri ve otomatik tabancalar, bu yapıtın içerisinde karşınıza çıkabiliyor. Yani, konu silah olduğu zaman herhangi bir nişancı oyununda karşınıza çıkabilecek olan standart tüm silahlar kullanılabiliyor. Aynı şeyi düşman tipleri ve bölüm sonu canavarları için de söyleyebiliriz. Yani, oyunda karşınıza çıkan hiçbir silah, hiçbir canlı veya diğer hiçbir şey sizi şaşırtmıyor. Genel anlamda oyunda kreatif bir yapının eksik olduğunu rahatlıkla hissedebiliyorsunuz.
Yine de oyundaki standart silahları tamamen yerin dibine gömmek doğru olmaz. Bright Memory: Infinite oyunundaki her silahın hem standart, hem de alternatif tipte atış tipleri var. Mesela, pompalı tüfeğin alternatif atış sistemi sayesinde silahı, adeta bir keskin nişancı tüfeğine çevirebiliyorsunuz. Kendilerini kullanmak oldukça eğlenceli olabiliyor. Tabii bu oyunda sadece silahlarla hasar vermiyorsunuz, aynı anda bir enerji kılıcı ve EMP sahibi de oluyorsunuz. Bu iki oynanış ögesini de zaman geçtikçe, yeni yeteneklerle geliştirebiliyorsunuz ve temel oynanışı bir tık bile olsa yeni saldırı tipleri ile genişletebiliyorsunuz.
Silahlar gibi standart düşman tipleri de oldukça klişe bir eğlence sunuyor. Saldırı tüfeği kullanan düşmanlar, pompalı tüfeklerle üzerinize koşan düşmanlar, attığı atışı hiçbir şekilde kaçırmayan keskin nişancılar ve daha fazlası, öldürebileceğiniz bolca düşman çıkartıyor. Yalnız, asıl benzersizlikleri özel düşman tiplerinde görüyorsunuz. Birden canlanan heykeller, üzerinize alev sıkan ağır zırhlı düşmanlar ve farklı birkaç özel düşman tipi daha Bright Memory: Infinite oyununun temel oynanışını zaman zaman renklendiriyor. Yalnız, tüm bunlar oyunun monoton yapısını tamamen bozmaya yetmiyor. Zaten sınırlı sayıda benzersiz düşman tipi var.
Standart ve özel düşmanlarla savaşırken sürekli olarak hareket etmeniz ve yeteneklerinizi kullanmanız gerekiyor. Tüm bunlar aslında sizleri bölüm sonu canavarı savaşlarına hazırlıyor. Düşman sayısı yükseldikçe, bu oyun sizi ciddi anlamda zorlayabiliyor ama asıl zorluğu bölüm sonu canavarı karşılaşmalarında görüyorsunuz. Bu canavarlar genellikle yakın dövüş ile size saldırıyor ve Souls serisine benzer bir deneyim elde ediyorsunuz. Yalnız, birçok savaş sırasında oyun hem dengesiz, hem de adaletsiz gibi hissettiriyor. Yani, bu Souls serisindeki zorluk hissinden çok daha farklı bir şey; sanki bir şeyler ters gibi hissettiriyor Bright Memory: Infinite.
Bu oyunun geliştirilme süreci daha zengin olmalıydı
Bright Memory: Infinite oyunundaki birçok şey yarım bırakılmış gibi hissettiriyor. Silahlar, düşmanlar, bölüm sonu canavarları ve oynanışı zenginleştiren benzersiz anlar, bence üzerinde biraz daha zaman harcansa çok daha iyi noktalara ulaşabilirdi. Mesela, oyunda araba sürüşü ve gizlilik anları çok nadiren kullanılıyor ama onlar bile sanki geliştirilme süreci hiç bitmemiş gibi duruyor. Oyunun arkasında sadece tek bir kişinin çalıştığını göz önünde bulundurursak, bunlar normal görünebilir ama karşımızda düşük bütçeli bir proje yok; bütçenin bir kısmı keşke daha fazla çalışan almak için kullanılsaydı veya geliştirilme süreci daha da uzatılsaydı…
Bright Memory: Infinite oyununun görselliği de ne yazık ki ne kadar az geliştirildiğini gösteriyor. Aslında oyun, uzaktan baktığınız zaman gayet güzel duruyor ama görsellik genel anlamda ışıklandırmaların ve gölgelerin arkasına saklanıyor. Doku kaplamalarına yakından baktığınız zaman grafik kalitesinde biraz hile yapıldığını görebiliyorsunuz. Aynı şeyi karakter modelinde de fark ediyorsunuz; modelimiz her ne kadar hoş dursa bile ölü bakışları ve olmayan yüz animasyonları, ne yazık ki güzel bir deneyim sunmuyor. Ayrıca oyunun hava durumunun bile bütün deneyim boyunca hiç değişmemesi, biraz yorucu olabiliyor.
Böyle diyorum ama Bright Memory: Infinite oyununun kendisi en fazla 2-3 saat sürüyor. Yani, yine tam bir video oyunu yerine teknoloji tadında deneyim yaşıyoruz. Oyunun kendisi birkaç saatte bittiği için hava durumunun hep fırtına olması, müziklerin ve ses efektlerinin kendisini çok tekrar etmesi, tam rahatsız edici olacak seviyeye çıkacak iken oyun bitiyor. Bu arada, oyunu sağlıklı bir şekilde oynayabilmek için ciddi anlamda yüksek bir donanıma sahip olmanız gerekiyor. Oyunun arkasında sadece tek bir kişi çalıştığı için optimizasyon da ne yazık ki pek başarılı sayılmaz. Yine de tek bir kişinin üzerine daha fazla gitmeye gerek yok.
Bright Memory, net bir şekilde teknoloji demosuydu. Bright Memory: Infinite ise o teknoloji demosu için yapılmış olan bir oyun yerine, devam seviyesindeki bir teknoloji demosu gibi hissettiriyor. Oyun, kendi içerisinde birçok şey yapmaya çalışıyor ama bunların hiçbiri, ulaşmaya çalıştığı seviyeye gelebilecek kadar emek bulundurmuyor üzerinde. Yani, 1 kişilik bir ekip tabii ki bundan daha fazlasını zor yapar, özellikle de bu kadar yüksek kaliteyi hedefleyen, üç boyutlu bir oyunda ama durumun böyle olması, oyunun başarısız olduğu noktaları görmezden gelmemizi sağlamıyor. Bu yüzden, bu oyunu pek öneremeyeceğim sizlere.