Chernobyl Exclusion Zone, bugüne kadar birçok video oyununun konusu oldu. Hatta, Call of Duty gibi popüler oyun markaları bile kendi hikayelerinde bir bölüm olsa bile bu bölgeye yer verdi. Şimdi ise The Farm 51, elindeki teknolojileri kullandı ve bahsi geçen alanı, bir oyun haritası olarak bire bir oluşturmayı başardı. Stüdyo, bunun için senelerce bağış topladı ve önemli bir geliştirilme sürecinden geçti. Sonunda ise tüm alan tarandı ve Chernobylite isimli video oyunu karşımıza çıktı. Bu oyun, şimdilik PC için piyasaya sürülmüş olsa bile yakında PlayStation 4, PlayStation 5, Xbox One ve Xbox Series X/S platformları için de gelecek.

S.T.A.L.K.E.R. oyununa da benzetebileceğiniz Chernobylite, aslında bahsi geçen deneyimden biraz daha farklı yapılar sunuyor. Mesela, S.T.A.L.K.E.R. tarafında tamamen açık dünya temelli bir yapı sunuluyordu ama incelemekte olduğum bu oyun, dünyayı farklı bölümlere bölüyor ve sizler de yarı açık dünya şeklinde bir deneyim elde ediyorsunuz. Oyun, net olarak çizgisel bir şekilde ilerlemiyor. Bu yüzden, daha önce ziyaret ettiğiniz yarı açık dünyalara sıkça geri dönebiliyorsunuz. Bu geri dönüşlerinizde de aslında bölümlerin geliştiğini ve değiştiğini fark edebiliyorsunuz. Sadece bölümün kendisi değil, içindeki yaratıklar da değişiyor.

Chernobylite oyununda birbirinden farklı bölümleri ziyaret ederken, bir de kendi üssümüz oluyor. Zaten oyunun temeli de bu üsse dayanıyor; oyunun içerisinde kendi üssümüzü oluşturmak ve onu geliştirmek, meta içerik olarak sunuluyor. Yalnız, bu içerik ne yazık ki içerisinde önemli problemler bulunduruyor. Bu problemlerin önemsiz olduğunu söylemek isterdim ama oyunun temelini oluşturan bir özellikte olabildiğince az problem görmeyi tercih ederdim. Durum böyle olunca, belki önemsiz sayılabilecek şeyler bile deneyimi en temelinden, en olumsuz şekilde etkileyebiliyor. Yine de bu meta içeriğin çok iyi yanları da bulunuyor.

Chernobylite oyununda üs kurma sistemiyle filan tanışmadan önce aslında hikayenin temelleri anlatılıyor. Bu oyunun hikayesinde, Igor Khymynyuk isimli bir karakteri kontrol ediyoruz. Kendisi bir fizikçi ve Chernobyl NPP için çalışıyor. 26 Nisan 1986 tarihinde hepimizin bildiği o korkunç olay yaşanıyor ve 30 yıl ileriye gidiyoruz. Karakterimiz, yaşanan o kazada eşini de kaybediyor ve 30 sene sonra, eşinin hala kaza alanında olduğuna dair bazı vizyonlar görüyor. Bu vizyonların üzerine, tam 30 sene sonra, Chernobyl Exclusion Zone içerisine tekrardan giriyoruz ve işaretleri takip etmeye, eşimizi bulmaya çalışıyoruz.

Chernobylite

Chernobylite, bazı anlamsızlıklar ve boşluklar içeriyor

Chernobylite oyununun hikayesi, ne yazık ki biraz zayıf başlıyor. Mesela, aradan 30 sene geçtikten sonra neden eşimiz ile alakalı vizyonlara güveniyoruz? Bir insan, o kazadan sağ kurtulmayı da geçtik, radyasyon yüzünden 30 sene boyunca orada hayatta kalabilir mi? Bunları hiç düşünmüyoruz. Karakterimizin mental problemleri mi var? Bunlardan hiçbir şekilde bahsedilmiyor. Bahsedilen şey ise kaza alanında ayrıca NAR olarak bilinen özel bir askeri şirketin yer alıyor olması. Bu şirket, kazadan sonra ortaya çıkan ve Chernobylite adını taşıyan yeni bir madeni araştırmaya çalışıyor. Yalnız, böyle bir basit bilgi de çok zor öğreniliyor oyun içinde.

Eşimiz ve NAR hakkındaki birçok soru işareti kafamızayken, bir tren aracılığı ile Chernobyl Exclusion Zone’a geliyoruz. Yalnız, öyle geziye gelir gibi hazırlanmamışız; arkadaşımız Olivier ile gecenin karanlığını kullanıp, ana enerji santraline sızmaya çalışıyoruz. Bu sırada, NAR şirketine ait askerlerden de olabildiğince uzak duruyoruz. Açıkçası, Chernobylite oyununun açılış bölümü ciddi anlamda kaliteli bir şekilde işliyor. Sadece oynanış değil, sızma sırasında kazaya dair diğer vizyonların yaşanması filan hikaye anlatımını çok güçlü bir noktaya çekiyor. Ayrıca, bu olay basit bir hikaye de değil; dünyamızın bir gerçeği, tarihi.

İlk görevimizde Chernobylite isimli madenden az da olsa bir parça ele geçiyoruz ve bunu bir aletimizi güçlendirmek için kullanıyoruz. Daha sonra da bir depoyu, kendi üssümüz haline getiriyoruz. Tahmin edebileceğiniz üzere üssümüzü güçlendirebiliyoruz, yeni alet ve ekipmanlarla donatabiliyoruz ama bunu yapabilmek için hem oyunda ilerlememiz, hem de kaynak toplamamız gerekiyor. Yalnız, tüm bunları yapmamız için önemli bir sebep de sunuluyor: Aynı enerji santraline ikinci kere baskın düzenleyeceğiz ve bu sefer her şey daha farklı olacak. Bu noktada oyun benim hoşuma gidiyor; kaynak toplamak için gerçekten bir sebebimiz oluyor.

Chernobylite oyununda her gün, tek bir şey yapabiliyorsunuz. Tabii oyun içi gün sisteminden bahsediyorum. Eğer isterseniz, sadece kaynak toplamak için veya üssünüzde kalan insanların ihtiyaçlarını giderebilmek için 5 farklı yarı açık dünya alanından birini ziyaret edebiliyorsunuz. Bunların haricinde, hikayeyi ilerletebilmek için ana hikaye görevlerini de ziyaret edebiliyorsunuz. Her bir içerik, oyun içerisinde bir günün geçmesini sağlıyor. Yapılacak farklı şeyler var gibi görünse bile aslında görevlerin temeli pek değişmiyor; özellikle oyunda ilerledikçe, adım adım her şey çok daha sıradan ve kolay bir hal alabiliyor. Oyunun başları ise pek öyle değil.

Chernobylite

Oyundaki deneyim biraz gergin bir şekilde başlıyor

Chernobylite oyununun ilk saatleri kesinlikle tehlikeli bir deneyimin içerisindeymişsiniz gibi hissettiriyor. O zamanlarda daha oyuna yeni alıştığımız için NAR tarafının askerleri çok acımasız, mutant gibi yaratıklar ise çok korkunç görünebiliyor. Ayrıca, elimizin altında kullanabileceğimiz çok fazla ekipman olmadığı için oynanış imkanları da kısıtlı oluyor. Yine de görevlere girip, çevreyi keşfedip, ana görevi tamamlayıp, bölümlerden kaçabiliyoruz. Eğer karşımıza bir tehlike çıkarsa, onunla savaşmayı veya gizliliği kullanıp, ondan uzak durmayı tercih edebiliyoruz. Her me yaparsanız yapın, ilk saatlerde oyun her şekilde gergin bir hal alıyor.

Red Forest, Moscow Eye, Duga Radar Array ve Pripyat Port gibi bölgeleri keşfedebiliyoruz. Bu bölgelerin tamamı benzersiz görünüyor ve hissettiriyor. Ayrıca, yarı açık dünyalar sürekli olarak aynı da kalmıyor; daha önce de dediğim gibi günler geçtikçe ve hikaye ilerledikçe, oyun alanları da değişebiliyor. En basit şekilde, mutant gibi yaratıklar daha güçlü bir hal alabiliyor, NAR tarafının askerleri daha iyi ekipmanlarla karşınıza çıkabiliyor ve tabii ki radyasyon alanı genişleyebiliyor. Bunların tamamı, sizin için ölümcül bir tehlike oluyor. Oyun daha da ilerledikçe, Black Stalker gibi bölüm sonu canavarları, oyun dünyasında belirmeye başlıyor.

S.T.A.L.K.E.R. ile karşılaştırdığınız zaman Chernobylite oyununun bölümleri ne yazık ki pek de canlı hissettirmiyor. Malum, o seriye ait ilk oyun, canlı ve dinamik bir açık dünya oluşturma konusunda inanılmaz bir iş başarmıştı. İkinci oyun ise aynı yolu takip ediyor gibi görünüyor. İncelemekte olduğum oyun ise canlı ve dinamik oyun alanı havasını olabildiğince basit bir şekilde sunuyor. Bu yine kötü bir sistem değil ve kesinlikle hiç yoktan iyidir. Yine de işin içinde S.T.A.L.K.E.R. olduğu zaman, özellikle de o markaya ait oyunları oynadıysanız, bu oyunun dünyayı dinamikleştirme çabasına sadece acır bir şekilde gülebiliyorsunuz.

Chernobylite oyunundaki bölümler öyle çok büyük de sayılmaz. Bu bölümleri ilk ziyaret ettiğiniz zaman olumsuz şeyler görmeniz imkansız ama aynı alanları, her ne kadar dinamik sistemler olsa bile ziyaret ettikçe, bölümlerin aslında çok küçük olduğunu ve dinamik yapının da hiçbir işe yaramadığını keşfediyorsunuz. Ayrıca, oyunda ilerleyip, güçlendikçe bu bölümlerde hareket etmek çok daha kolay oluyor ve en sonunda da oyun, tüm ilgi çekiciliğini kaybediyor. Bu problemler, oyunun orta kısımlarından başlıyor ve en sonuna kadar devam ediyor. Sadece, bazı rol yapma mekanikleri bu sıkıcılığın önüne engel olabiliyor.

Chernobylite

Chernobylite oyununda alkol, her şeyi çözüyor

Chernobylite oyununda önünüze gelen her insanı öldürememeniz için ilginç bir sistem sunuluyor. Bu sistem, akıl sağlığınızı gösteriyor ve sağlık barı gibi işliyor. Yani, kendi sağlık barınız halihazırda var ve hasar aldığınız zaman canınız düşüyor. Aynı zamanda, düşman öldürdükçe de ruh sağlığınız düşüyor. Üssünüze döndüğünüz zaman arkadaşlarınız ile içki içmek ise tüm akıl sağlığınızı yerine getiriyor. Tabii bunu gerçek hayatta denemeyiniz. Oyunun kendisini tekrar eden halini eğlenceli bir şekle sokabilen bir diğer içerik ise daha önce de söylemiş olduğum üs kurma. Bu noktada, üssün elektrik kullanımı, radyasyon dayanıklılığı ve konforu devreye giriyor.

Chernobylite oyunundaki üssünüzde sadece siz ve asker arkadaşınız olmuyor. Zaman geçtikçe yeni insanlarla tanışıyorsunuz ve kendileri, üssünüze silah oluşturma masası kurduğunuz zaman filan rahatsız oluyorlar. Bu insanlar, Chernobyl Exclusion Zone gibi bir alanda, depo içinde yaşarken ne yapmamızı bekliyor, tam olarak bilemiyorum ama insanların konforuna dikkat etmeniz gerekiyor. Aynı zamanda harcanan elektrik de ürettiğiniz elektriği her zaman karşılamalı. Aksi taktirde, elektrikler gidiyor. Yalnız, üssünüze kuracağınız hiçbir şey, ne yazık ki his anlamında bir etki bırakmıyor. Yani, konfor için kurduğunuz televizyonlar filan hiç izlenmiyor.

Depoda yaşayan karakterlerin hiçbir ögeyi kullanmıyor olması, oyunun dünyası gibi kendi küçük üssümüzü de ruhsuz ve cansız bir havaya sokuyor. Ayrıca, karakterlerle olan ilişkileriniz de var ve bunlar da oyuna hiçbir şekilde etki etmiyor. Bu ilişkilerin hikayeye bıraktığı etki için de aynı şeyi söyleyebilirim. Yani, üs kurma sistemi üzerinden çok güzel düşünceler ortaya atılmış gibi görünüyor ama bunların hiçbiri, oyunun kendisine yansıtılmıyor. Bu yüzden de çok uğraşıp, görevden göreve koşup, kaynaklarını toplayıp, deponuzda kurduğunuz bir cihaz, tamamen büyük bir hayal kırıklığı olarak size geri dönebiliyor ne yazık ki.

Tüm bunların karşısında, Chernobylite oyununun en güçlü yönü, kesinlikle hikayesi ve görevleri. Hikayenin kendisi, anlatımı, diyalog yazımı, karakterler hakkında her şey ve alakalı diğer birçok alanda büyük bir başarı elde ediliyor. Görevler de bizleri aynı, sıkıcı yarı açık dünyaya bıraksa bile en azından çeşitli amaçlarımız oluyor ve bu yüzden bölge sıkıcı olsa bile görev, deneyimi ferah tutmayı başarıyor. Ayrıca, görevler sırasında verdiğiniz bazı kararlar, sonraki görevleri ve hatta oyunun yarı açık dünya alanlarını bile ciddi bir şekilde etkileyebiliyor. Benim açıkçası oyunda en çok sevdiğim iki nokta, kesinlikle bunlar oldu.

Chernobylite

Görsel anlamda etkileyici bir video oyunu

Chernobylite hakkındaki inceleme yazımı bitirmeden önce oyunun sunumuna da değinmek istiyorum. Her zaman olduğu gibi öncelikle görsellikten bahsedeceğim. Oyun, görsel anlamda kesinlikle etkileyici. Karanlık yapı çok sık kullanılıyor ve bu noktada gölgeler çok etkili bir şekilde sunuluyor. Genel anlamda, Chernobyl Exclusion Zone tarafının kaliteli bir şekilde oyun dünyasına aktarıldığını da söyleyebilirim. Görsel efektler, doku kaplamalarının kalitesi ve çok daha fazlası, oyunu görsel açıdan iyi bir seviyeye taşıyor. Sanat tasarımı tarafında ise birkaç yaratıcılıktan yoksun nokta görüyorum ama onları da bence görmezden gelebiliriz.

Performans tarafı açıkçası beni biraz korkutuyordu ama PC tarafında kısmen başarılı bir optimizasyon çalışması yapılmış gibi görünüyor. Örnek vermek gerekirse, NVIDIA GeForce GTX 1080 ile bu oyunu 1080p gibi bir çözünürlükte, High ayar setinde, 60 FPS olarak oynayabiliyorsunuz. Yalnız, yine de oyunun bazı noktalarında, özellikle de eğer aksiyon ciddi anlamda yükselirse, 50 FPS civarına kadar keskin düşüşler görünebiliyor. Bu da aslında çok problem olmayacaktır; oyunun yapısı nedeniyle bol efektli, bol aksiyonlu anlar pek sık yaşanmıyor. Eğer sizin deneyiminizde yaşanıyorsa, daha dikkatli olmanızı önerebilirim.

Ses ve müzik tarafında da güzel bir iş çıkartılıyor. Her şeyden önce, oyundaki ses efektleri filan atmosferi ciddi anlamda olumlu bir şekilde etkiliyor. Müzikler ise benim gözümde her şeyden bir tık daha geride kalıyor. Kendilerinin daha baskın olmasını isterdim ama açıkçası şu durumda da Chernobylite oyununda pek problem yok gibi duruyor. Yani, sesler ve müzikler tam ayarında gibi. Özetle, bu video oyununun sunumu gayet başarılı. Kendisinin özellikle konsol sürümlerini merak ediyorum; umuyorum ki PlayStation 5 konsolunda 60 FPS bir deneyim sunulabilir. Oyunu bir de yeni nesil konsolumda oynamak isterim.

Chernobylite, bir S.T.A.L.K.E.R. oyunu değil. Her ne kadar inceleme yazımda alakalı karşılaştırmalar yapmış olsam bile ben bu oyundan bir S.T.A.L.K.E.R. deneyimi beklemiyordum. Aynı şeyi size de öneriyorum. Eğer, S.T.A.L.K.E.R. serisinin ikinci oyunu çıkana kadar kendinizi bir S.T.A.L.K.E.R. ile oyalamak istiyorsanız, serinin ilk oyununu oynayın; Chernobylite oyununu değil. Bu oyunda sunulan deneyim, S.T.A.L.K.E.R. ile karşılaştırıldığı zaman çok eksik kalıyor ama tek başına başarılı sayılabilecek bir deneyim sunuluyor. PC tarafındaki fiyatı da hazır uygunken, bu oyunu meraklısı olan herkese öneriyorum.

Chernobylite
Chernobylite
Olumlu
Hikaye ve karakterler ile alakalı aklınıza gelebilecek her şey muhteşem.
Görevlerde yapılan seçimlerin oyuna büyük bir etki bırakıyor olması.
Hayatta kalmaya çalışmak ve gizlilik ile ilerlemek eğlenceli.
Görsellik, performans, sesler ve müzikler oldukça başarılı.
Olumsuz
Yarı açık dünyaların dinamik yapısı pek de etkileyici değil.
Meta bir içerik olan üs geliştirme sistemi çok anlamsız duruyor.
Bölümler aslında göründüğü kadar büyük değil; oldukça küçük.
Moral sistemi hiçbir şeyi etkilemiyor; boş bir özellik gibi duruyor.
7

Etiketler: