Beklenen inceleme yazısı sonunda internet sitemizde. Neredeyse Ekim 2019’un ortasından beri Death Stranding oyununu oynama şansına sahip oldum ve ambargonun bittiği şu dakika da incelememi yayımlamayı başardım. Dilerseniz ben girişi çok uzatmayayım, Hideo Kojima tarafından yapımı üstlenilen bu yeni PlayStation 4 ve PlayStation 4 Pro oyununun incelemesi ile sizi baş başa bırakayım.
Death Stranding, hikayesi ile anlaşılmaz olmaya devam ediyor
İncelememe, oyunun hikayesi ile başlamak istiyorum. Yalnız, merak etmeyin; hikayenin temellerinden bahsedip, birkaç görüşümü ileteceğim. Yani, önemli noktalara veya en sonda ne olduğu gibi kritik bilgiler inceleme yazımda olmayacak. Bu yüzden, gönül rahatlığı ile bu satırları okuyabilirsiniz fakat hikaye hakkında hiçbir şey bilmek istemiyorsanız da birkaç başlık ileri gitmenizi önereceğim sizlere.
Death Stranding, bugüne kadar anlaşılmazlığını koruyan bir video oyunu idi. Şimdi oyun çıktı ama deneyimleyeceğiniz hikaye de bir noktaya kadar anlaşılmazlığını koruyor. Benim anladığım kadarıyla ise Amerika Birleşik Devletlerine farklı saldırılar düzenlendi ve ülke bölündü. Sam olarak bizim amacımız ise ülkeyi tekrardan birbirine bağlamak. Bunu yapabilmek için de belli noktaları, veri ağına bağlıyoruz.
Tabii ki oyunun hikayesi bu kadarı ile sınırlı değil. Karşımıza bir Hideo Kojima oyunu var ve hikaye sürekli olarak daha kompleks ve ilgi çekici bir hal alıyor. Oyun boyunca ilgi çekici karakterlerle tanışıyoruz, onların amacını anlamaya çalışıyoruz. Tabii Sam da oldukça ilgi çekici bir kişilik; bu karakter, Öteleşim geçirdiği için KT isimli öbür dünyadan gelen varlıkları hissedebiliyor.
Şimdi diyeceksiniz, öbür dünyadan gelen varlıklar nereden çıktı. Bu soruyu ben de sürekli olarak kendime soruyorum ama KT adı verilen bu varlıklar, oyunda oldukça önemli bir yere sahip. Ayrıca, oyunda Öteleşim geçirmiş olan farklı karakterler de bulunuyor ve bu Öteleşim, farklı seviyelerde olabiliyor. Hikayeye göre de Sam, ikinci seviyede Öteleşim geçirmiş bir insan evladı.
Birinin ne olduğunu bana anlatması gerekiyor
Sam, Bridges isimli bir örgüt için çalışıyor. Örgüt diyorum ama aslında Bridges, oyundaki kargo şirketlerinden bir tanesi. Aynı zamanda bir de Fragile Express var kargo şirketi olarak ama onlara daha sonra değineceğim. Şimdi, anladığım kadarıyla Sam daha önce Bridges ile çalışıyordu ama yaşanan bazı olaylardan ötürü işi bıraktı. Şimdi ise aynı işe geri dönüyor; ortada önemli bir durum var.
Bu durumlardan tabii ki bahsetmeyeceğim; sizin tatmanızı tercih ediyorum. Ayrıca oyunun başlarında KT isimli varlıklarla ve Fragile isimli ilk karakterle de tanışıyoruz. Oyunun ilk bölümlerinde Fragile, kendisi ile çalışmamız için bir teklifte bulunuyor ama Sam tabii ki bunu kabul etmiyor. Tabii oyunun ilerleyen noktalarında bu konu üzerinde farklı gelişmeler yaşanıyor ve oyun ilginç bir hal alıyor.
Oyunun en başlarında sadece varlıklarla ve yeni bir karakter ile tanışmıyoruz. Zamanyıkım isimli bir sistem ile de tanışıyoruz. Zamanyıkım, yağmur şeklinde karşımıza çıkıyor ve dokunduğu her şeyde zamanı ileri atıyor. Mesela, diyelim ki parmağınızın ucuna bir Zamanyıkım tanesi değdi, o parmağınızın ucu anında 70-80 yaşındaki bir insanın parmak ucuna dönüyor; zaman sadece o noktada ileri gidiyor.
Zamanyıkım, hikayeden ziyade oynanış tarafını biraz etkiliyor. Bu yüzden de kendisinden biraz sonra bahsedeceğim; şimdi sırada oyunun dünyasında efsanevi bir kişilik olan Sam var. Sam, oyunun başlarında Ceset İmha ekibi ile bir işe çıkıyor. Anladığım kadarıyla cesetleri hemen yakmak gerekiyor; aksi taktirde patlıyorlar. Yalnız, bu sadece hikaye ile alakalı; oynanış kısmında benzer sistem görmedim.
Death Stranding, sinematik anlarında adeta bir film gibi
Hideo Kojima, her ne kadar video oyunları geliştiriyor olsa da kendisi bir Hollywood hayranı ve film yapımından çok hoşlanıyor. Aslında bu hoşlanmanın izlerini de Death Stranding oyununda bolca görebiliyoruz; oyundaki sinematikler gerçekten film gibi bir his veriyor bana. Bu sinematikler hem uzun, hem kaliteli, hem de çekimleri oldukça başarılı. Bu da bana güzel bir deneyim yaşatıyor açıkçası.
Hideo Kojima ve kendisinin sinema sevgisini de oyunun en başlarında görebilmek mümkün: Hemen yukarıda dediğim gibi Ceset İmha ile işe çıkıyoruz ve bu noktada işler çok ters gidiyor. Bu tersliği sinematik bir çekim ile izliyoruz ve ben ilk bu noktada Hideo Kojima’nın sinematik çekimlerde dahi olduğunu tekrardan hatırladım. Oyunun devamında da durumu hatırlamaya devam ettim.
Ayrıca bu sahnenin, oyundaki en gergin sahnelerden biri olduğunu da belirtmek istiyorum. Bu sahnede oyunun efektleri de oldukça ön plana çıkıyordu. Sahnenin sonunda ise Bağ Bebeği ile tanışıyoruz. Bu bebek, öbür dünya ile bir bağ kuruyor ve kendisi sayesinde öbür dünyadan gelen varlıkları, kısa bir süreliğine olsa bile dünyada görebiliyoruz. Bu da aslında ortamı daha fazla geriyor.
Bu sahnede, oyunun ana kötü karakteri olduğunu düşündüğüm kişiyi de görebiliyoruz. Yalnız, şimdilik kendisi ile pek bir etkileşim olmuyor. Ardından da varlıklar sayesinde bir patlama yaşanıyor ve oyunun ilk açılış sahnesinde kurulan, patlama ile alakalı şeylere bağlanıyor her şey. Bu noktaya kadar hikayeden çok karışık bir şekilde bahsettim ama elimden daha iyisi gelmedi; oyun gerçekten karmaşık başladı.
Her şey o kadar güzel ki gözlerim doldu
Yukarıdaki başlığı, prolog bölümü bittiği zaman not olarak yazmıştım. Prolog, Death Stranding oyununun açılış bölümüydü ve bu bölümün açılış konuşmasından tutun da kapanış konuşmasına kadar gördüğüm, duyduğum, hissettiğim her şey çok güzeldi. Hatta bu prolog, benim hayatımda deneyimlediğim net olarak en iyi prolog idi. Böylesine güzel bir deneyim için teşekkür etmek lazım.
Prolog bölümü sağ olsun, neredeyse her anda Hideo Kojima’nın tam bir dahi olduğunu anladık. Bu sırada tabii yine çok karışık şeyler izledik, cümlelere nasıl dökeceğimi bilmiyorum bile. Özetle suya düştük, bedenimizi bulduk, Bağ Bebek olduk, uyandık. Bu sırada anladım ki Bağ Bebek’in anılarını sanki kendi anılarımız gibi hatırlayabiliyoruz. Bu da oyunun hikaye anlatımı için ilginç bir detaydı.
Death Stranding oyununun prolog ardındaki ilk bölümü Bridget hakkında. Yalnız, merak etmeyin; artık hikaye hakkında detay vermeyi bırakacağım. Sadece genel birkaç cümle kuracağım. Bu cümlelerden ilki ise hikaye anlatımının çok zekice ve güzel bir şekilde oyuna işlenmiş olması. Bu anlatım, çok farklı noktalardan geliyor ama en etkilisi tabii ki film tadındaki sinematikler.
Death Stranding, anlaması kolay bir oyun değil. Fakat oyunun sinematikleri o kadar güzel ve zekice bir şekilde tasarlanmış ki aslında oyun, üzerindeki o anlaşılmazlığı bozmadan hikaye ile alakalı önemli olan tüm ögeleri başarılı bir şekilde anlatmayı başarıyor ve bu inanılmaz güzel bir sonuç doğuruyor. En nihayetinde, karmaşıklığını koruyan bir video oyununu net bir şekilde anlamış gibi hissediyorsunuz.
Death Stranding, her anında çok havalı
Eğer bu video oyununun hikayesine bakmaya devam edecek olursak, her anın çok havalı olduğunu söyleyebiliriz. Karakterlerin duruşları olsun, her zaman arka planın çok epik olması ve çok daha fazlası, aslında bu oyunu bakması güzel bir hale getiriyor. Bu güzellik, detaylar ile de destekleniyor. Mesela, oyunun bir noktasına başıma çok kötü bir şey geldi ve bunun hakkında doğal bir şekilde yorumlar aldım.
Örnek vermek gerekirse bir bölümde, o öbür dünyadan gelen varlıkların arasında kalıyoruz. Ben bir hata yaptım ve onlara yakalandım. Bunun sonucunda tarif edilemez sahnelere şahit oldum. Sonucunda onlardan kaçmayı başardım ama her yerim simsiyah bir sıvı ile kaplandı. Bundan birkaç dakika sonra bir karakterle konuştuğum zaman ise sinematik sahnede bana temizlenmem gerektiği söylendi.
Şimdi, bu söylem o kadar doğal bir şekilde yaşandı ki ya o bölümde varlıklarla mecburen yakalanmamız gerekiyordu, ya ben yakalanmamış olsam başıma farklı bir şey gelecekti; o karakter, sinematik anda o kadar doğal bir şekilde temizlenmem gerektiğini söyledi ki onun durumsal bir söylem olduğuna inanamadım. Belki öyle bir durumdu, belki de değildi ama bana hoş bir detay gibi göründü.
Bu arada, eğer o varlıklara yakalanmış olsaydım, yakalandığım yerde dev gibi bir krater oluşacaktı. Yani, haritanın yapısı tamamen değişecekti. Ayrıca, Death Stranding oynarken sadece 1 kere öldüm ve o da oyunun başında yaşandı. Tabii buna pek ölmek denmiyor; o kadar garip bir deneyim yaşandı ki ölümle burun buruna gelince, ne olduğunu anlayamadım bile ve anlamak için kendimi öldürmeyi düşündüm.
Hideo Kojima, bizlere bir oda bile veriyor
Death Stranding oyununda farklı güvenli alanlar bulunuyor. Eğer ziyaret ettiğiniz güvenli alan büyükse, kendinize ait bir odanız olabiliyor. Bu odada duş almak, Bağ Bebek’i kontrol etmek, kıyafetlerinize veya silahlarınıza bakmak gibi birçok farklı aktiviteyi yapabiliyorsunuz. Aynı zamansa Sam ile etkileşime de geçebiliyorsunuz ama sonucunda Sam genelde dördüncü duvarı yıkıyor.
Mesela, büyük veya küçük tuvaletimizi ve duşumuzu yaparak bombalar üretebiliyoruz. Şimdi, bu size çok saçma bir cümle gibi gelecek ama oyunun hikayesinde gayet mantıklı bir şekilde anlatılıyor bu. Aynı zamanda, küçük tuvaletimizi de düzenli olarak yapmamız gerekiyor, aksi taktirde kan seviyemiz ile alakalı problemler yaşıyoruz, kondisyonumuz düşüyor ve genel olarak olumsuz etkileniyoruz.
Eğer kansız kalırsak, canımızın yeniden dolma süresi etkileniyor. Tabii bir de dayanıklılık var. Dayanıklılık, birkaç farklı sistemden etkilenebiliyor. Mesela, oyunda bir noktadan sonra ayaklarımıza filan yardımcı olabilecek dış iskeletler takabiliyoruz. Bunlar bizim dayanıklılığımızı arttırıyor. Aynı zamanda, ayağımızdaki botların da dayanıklılığına dikkat etmemiz gerekiyor.
Eğer botlarımız çok eskirse, ayaklarımız yara olmaya başlıyor ve bu durum da kansızlık ile sonuçlanabiliyor. Ayrıca oyundaki botların ve daha fazlasının farklı tipleri ve seviyeleri de yer alıyor. Bu farklılıklar da ögeleri başka başka yönlerden değiştirebiliyor. Aynı zamanda, farklı işler için farklı kıyafetler de bulunuyor ama nedir bu işler, ne yapıyoruz biz bu video oyununda?
Death Stranding sayesinde kargo şirketlerinin durumunu anlıyoruz
Death Stranding oyunundaki asıl amacımız, Amerika Birleşik Devletlerini birbirine bağlamak. UCA isimli bir birlik bulunuyor ve bu birliğin internet ağı var. Kiral Ağ denen bu internet ağına, Amerika Birleşik Devletler sınırları içerisindeki birçok noktayı bağlamamız gerekiyor. Bu bağlamalar ile doğu uçtan batı uca gitmemiz gerekiyor ve en sonunda da gereken her noktayı, ağa dahil etmemiz gerekiyor.
Şimdi, oyundaki amacımızı böyle anlatınca her şey havalı görünüyor ama oyunda Sam’in yaptığı şey bildiğiniz kargo taşımak. Kargo taşıdığımız noktalara gidiyoruz ve aynı zamanda onları Kiral Ağ içine dahil ediyoruz. Yalnız, bu oyunun arkasında Hideo Kojima bulunuyor. Yani, oyunda oldukça basit bir şekilde kargo taşıdığımızı düşünmeyin. Oyun, Elite Dangerous gibi taşımacılık oyunları kadar basit değil.
Şimdi, oyundaki bir noktadan bir diğer noktaya yük taşımayı etkileyen birçok sistem bulunuyor. Bu sistemlerden en önemlisi, tabii ki ulaşım. Oyunun başlarında sadece yürüyorsunuz ve adım attığınız yerlere dikkat etmeniz gerekiyor; bu oyunda düşebiliyoruz, kayabiliyoruz, ayağımız takılabiliyor ve hatta akarsularda sürüklenebiliyoruz. Bu yüzden nereye bastığınıza dikkat etmeniz gerekiyor.
Oyunda birçok farklı noktaya gitmemiz gerekiyor ve bu noktada da merdiven ve halat gibi araç-gereçleri kullanıyorsunuz. Aynı zamanda, eğer internete bağlıysanız, diğer oyuncular tarafından bırakılmış merdivenleri ve diğer işaretleri de görebiliyorsunuz; aynı Dark Souls oyunlarında olduğu gibi insanlar, sizlere uyarılar veya diğer bildirimleri bırakabiliyor. Bu da oyunu çok interaktif bir seviyeye getiriyor.
Bu oyun, oldukça detaylı sistemlere sahip
Eğer nerelere, nasıl adım atabileceğinizi öğrendiyseniz, ne yazık ki bu size yetmeyecek; bu video oyununda yüklerinizi de kontrol etmeniz gerekiyor. Sam, neticede bir insan ve sınırsız ağırlık taşıyamıyor sırtında. Her kargonun bir ağırlı var ve siz belli bir ağırlığa kadar taşıyabiliyorsunuz. Sırtına, eline ve kollarına yük alabilen Sam, birkaç kiloluk yükten bile etkilenebiliyor. Bu da inanılmaz bir sistem bence.
Yüklerinizi ne kadar dengeli ve tahammül edilebilir bir seviyede yüklerseniz, o kadar dengede kalabilirsiniz. Eğer sırtınıza yüklerden bir kule yaparsanız, muhtemelen sürekli olarak sağa ve sola savrulacaksınız. Ayrıca bu yükler, duvarların içinden çıkmadığı için dar alanlarda tepeden yükler de devrilebiliyor. Hatta, esen rüzgar sayesinde bile savrulabiliyorsunuz.
Tahmin edebileceğiniz gibi Death Stranding oyununda kargo hasarı da var. Daha önce bahsetmiştim, Zamanyıkım denen olay, kargolara da zarar veriyor ve biran önce Zamanyıkım alanından çıkmanız gerekiyor. Tabii kargolara hasar sadece Zamanyıkım aracılığı ile gelmiyor; kargoları düşürmek, suyun içine sokmak gibi şeyler de zarar verebiliyor. Hatta bazı kargoların, özel durumları bile oluyor.
Mesela, bu oyunda bir noktada pizza taşımanız gerekiyor ve eğer pizzayı sırtınıza, dikey bir şekilde koyarsanız, o pizzayı mahvediyorsunuz. Pizzayı yatay bir şekilde taşıyıp, aynı zamanda da 30 dakika içerisinde teslim etmeniz gerekiyor. Oyunda, buna benzer birçok farklı şart da bulunuyor; kargonuzun suya girmemesi, yere düşmemesi veya belli bir zamanda teslim edilmesi gibi.
Death Stranding ile en önemli şey bağ
İnsanların birbiri ile bağlı olması, Death Stranding için en önemli şey gibi görünüyor. Bağ terimi zaten oyunun da birçok farklı noktasında karşımıza çıkıyor. Mesela, kargoları teslim ettiğiniz her mekan ile belli bir bağınız bulunuyor ve her teslimde, bağınız yükseliyor. Belli noktalarda ise ödüllendiriliyorsunuz. Bu ödüller, kozmetik ögelerden, oynanışı etkileyen çok önemli ögelere kadar çeşitlenebiliyor.
Güneş gözlüğü ve şapka gibi ögeler takabildiğimiz bu video oyununda, diğer oyunculara bağlanıp, beğeni almak da oldukça önemli. Daha önce söylemiştim, dünyaya işaret veya merdiven gibi ögeler bırakabiliyorsunuz. İşte bu ögeler, diğer oyuncuların dünyasında belirirse, size beğeni bırakabiliyorlar. Aynı zamanda oyundaki NPC tipi karakterler de size beğeni gönderebiliyor; beğeni ile ödüllendiriliyoruz.
Bağ kurarak beğeni kazanmaya çalıştığımız bu video oyununda, herkes bizimle bağ kurmak istemiyor tabii ki. Kıyametçiler adı verilen insanlar, bizim peşinde olduğumuz rüyaya inanmıyor. Onlara göre Amerika Birleşik Devletlerini birbirine bağlamak mümkün değil ve Kiral Ağ içine girmeyi tercih etmiyorlar. İşte bu video oyununda, o kararları değiştirmek de başarılı kargo vererek bizim elimizde.
Tahmin edebileceğiniz gibi Death Stranding oyununda sadece sırtımızda kargo taşımıyoruz. Oyun boyunca motosiklet ve kamyon gibi daha farklı araçları kullanabiliyoruz ve tahmin edebileceğiniz gibi onların kargo kapasitesi daha yüksek. Yalnız, o araçlar şarj ile çalışıyor ve dikkat etmemiz gerekiyor. Ayrıca Zamanyıkım da bu araçlara ciddi anlamda hasar veriyor ve araçlar hemen paslanıyor.
Bu gidişle kargo şirketinin başına geçeceğiz
Death Stranding oyununda motosiklet gibi araçlar kullanabildiğimiz için bir garajımız da var. Bu garajımız, kişisel odamızın yanında ve araçlarımız o garajda otomatik tamir ediliyor. Şarj sorunu ise sizin veya oyuncular tarafından dünyaya koyulan jeneratörler sayesinde çözülüyor. Aynı zamanda, eğer şirketinize bağlı asfalt yolları kullanırsanız, aracınızın şarjı da düşmüyor.
Evet, Death Stranding oyununda dünyaya jeneratör, gözlem kulesi ve posta kutusu gibi ögeler yapabiliyoruz. Aynı zamanda asfalt yol ve köprü yapma gibi sistemler de bulunuyor. Tüm bu sistemler, diğer oyuncularla da paylaşılıyor. Bu paylaşımlar sonucunda tabii ki beğeni alıyorsunuz. Tüm bu sistemler sayesinde, tek bir yere gitmenin bolca farklı yolu olabiliyor.
Karşınızda dimdik bir dağ mı var? Yoksa geçemeyeceğinizi düşündüğünüz çok geniş bir akarsu mu var? İsterseniz bu engelleri merdivenler veya köprüler ile geçebiliyorsunuz. İsterseniz de farklı bir yol arayabiliyorsunuz. Oyunun ilk bölümü bence oldukça çizgisel idi. Bu çizgisel yapıya rağmen ilk bölümde bile tek bir noktaya gidilebilecek birçok farklı yol bulunuyordu. Peki, bu yolları nasıl bulacağız?
Death Stranding oyununda haritayı açıp, gideceğiniz yeri işaretleyip, oyunun sizi oraya götürmesini bekleyemezsiniz; öyle bir şey yapmak mümkün değil. Onun yerine kendi rotanızı oluşturmanız gerekiyor. Yani, kargoyu götürmeniz 20 dakika sürecekse, en az 5 dakika boyunca da rota ayarlamanız gerekiyor. Haritada, düşük bir çözünürlüğe sahip. Bu noktada daha kaliteli bir harita beklerdim ama dert değil.
Death Stranding oyununda kayıp kargolar da var
Amerika Birleşik Devletlerini birbirine bağlamak için yüzlerce kiloluk kargolar taşıyan Sam, iş alınabilecek güvenli noktalarda 1’den fazla iş türü ile karşılaşabiliyor. Bu işlerden bir tanesi, Sam’e özel kargolar. Bu tip kargolar, genellikle oyunu ilerletiyor. Bir de standart işler oluyor. Standart işler, bağlarınızı güçlendirmek için kullanılabiliyor. Aynı zamanda, minik detaylar da bu sistemde yer alıyor.
Bu iki farklı iş tipi haricinde, oyunda kayıp kargolar da bulunuyor. Açık dünyada gerçek oyuncular tarafından düşürülmüş kargolar bulabiliyorsunuz. Bazen de bu kargoları, posta kutularından filan emanet alabiliyorsunuz. Eğer bu kargoları, gitmesi gerektiği yere teslim ederseniz, yine bağ kazanıyorsunuz. Açık dünyada klasik ganimet bulabilmek de mümkün bu arada.
Tabii tüm bu kargo taşıma süreçlerinde güvende olmuyoruz. Oyunda hem öbür dünyadan gelen varlıklar, hem de kargonun peşinde olan insan tipinde düşmanlar var. Öbür dünyadan gelen varlıklar, her karşılaştığınız zaman inanılmaz gergin ve korku dolu bir deneyim yaşatmayı başarıyor. Zaten Zamanyıkım başladığı zaman anlayın ki biraz sonra o varlıklar da gelecek.
İsterseniz gerçek insanlara karşı olun, isterseniz de o varlıklara karşı olun; gizlilik sürekli olarak ön planda. Varlıklara karşı gizlilikten ziyade biraz sessizlik ön planda ama insan düşmanlar için gizlilik gerekiyor. Bu noktada belirtmek isterim ki varlıklarla karşılaşmaları sevsem de insan düşmanlarla savaşmak bence pek eğlenceli değildi. Hatta en başta, bu olay çok canımı sıkmıştı ama alıştım.
Farklı silahlar, farklı işlere yarıyor
Death Stranding oyununda farklı düşmanlara sahip olduğumuz için farklı silahlarımız var. Sam, özel bir insan ve kanı ve vücut sıvısı, o varlıklara karşı etkili olabiliyor. Bu sebepten ötürü zaten duş suyundan filan bomba oluşturulabiliyor. Bunun haricinde, oyunun ilerleyen noktalarında direkt olarak kanımızı kullanan silahlar da kullanabiliyorsunuz. Kan kullanan silahlar, varlıklara karşı çok etkili oluyor.
Tabii bir de gerçek insanlar var. Bu noktada, gizliliği kullanarak düşmanların arkasına geçip, bir ip ile onları boğabiliyorsunuz. Aynı zamanda, kare tuşuna 6 kere basmanız sonucunda yumruklar sayesinde de ölebiliyorlar ama yumruk ile dövüşmek konusunda sürekli tek bir animasyonu izliyorsunuz, hemen sıkıcı olabiliyor. Tabii oyun ilerledikçe insanlara karşı etkili olan silahlar da sunuluyor size.
Death Stranding oyununda eşya üretme sistemi de bulunuyor. Zaten daha önce, açık dünyaya yapılar koyabildiğinizi belirtmiştim. Bunun haricinde, güvenli noktalarda merdivenden tutun da motosiklete kadar birçok ögeyi oluşturabiliyorsunuz. Merdiven gibi ögeleri yanınızda taşımanız gerekiyor ve kargo yönetimi ile uğraşmak istemezseniz, oyun sizin için dengeli bir dağıtım yapabiliyor.
Bu arada, oyunda tek bir tipte kargo görevi olmadığını söylemem gerekiyor. Kargo bulma ve kurtarma gibi temel tipler de bulunuyor. Aynı zamanda, kargo sonunda rol yapma oyunlarındaki seviye sistemlerine benzer bir olay bulunuyor. Mesela, çok ağır yük taşırsanız, onunla alakalı olan seviyeniz atlıyor. Karakterinizin nihai seviyesi de bulunuyor. Bu seviyeler, oyun içinde yeni özellikler de açıyor.
Death Stranding, sizi pek rahat bırakmıyor
Silahlardan ve kargolardan bahsetmişken, oyunun dünyasından da biraz bahsetmek istiyorum. Şimdi, Death Stranding net olarak bir açık dünya oyunu değil. Oyundaki her bölüm için farklı bir açık dünya bulunuyor ama aslında her açık dünya bölümü, birbirine bir şekilde bağlı. Siz sadece o bölümlerde serbest bir şekilde ileri veya geri gidemiyorsunuz. Açıkçası ben bu durumdan memnun kaldım.
Bu açık dünyada gidebileceğiniz ve yük bırakabileceğiniz sığınaklar varken, varlıkların olduğu bölgeler ve kargolarınızı çalmak isteyen insanların olduğu bölgeler var. Bunların haricinde, Zamanyıkım da sizi yer yer rahatsız edebiliyor. Genel anlamda açık dünyanın her bölüm daha kompleks olması, uçurumlar, dağlar ve diğer şartlar da aslında bu açık dünyaları oldukça düşmancıl bir havaya sokuyor.
Demek istediğim şudur ki bence Death Stranding oyununun açık dünyası, sizi sürekli olarak rahatsız ediyor. Kargo hırsızlarından kurtuluyorsunuz, varlıklarla karşılaşıyorsunuz; varlıklar bitiyor, Zamanyıkım başlıyor; Zamanyıkım tam bitti diyorsunuz, bu sefer de karşınıza zorlu bölge şartları çıkıyor uçurum gibi. Oysa ki bu oyunda çok rahatlatıcı anlar da bulunuyor ama bu anların sayısı oldukça az ve nadir kendileri.
Bazen, eğer Zamanyıkım yoksa ve karşınıza herhangi bir tehlike çıkmayacağı kesinse oyun, kamerayı biraz daha geriye alıp, geniş bir alanı size gösteriyor. Bu sırada da Low Roar gibi sanatçılardan müzikler çalmaya başlıyor. İşte tam bu anlarda, Death Stranding oyununun güzelliğini içinize çekebiliyorsunuz. Her video oyunu, her zaman düşmanlarla alakalı olmamalı. Böyle rahatlatıcı anlar da bulunmalı.
Çok mu rahat kaldık yoksa?
Death Stranding oyununun açık dünyaları bence çok güzel. Ayrıca, her bölümde değişen açık dünyaların kendilerine ait biyomları da bulunuyor. Yani, kendinizi sürekli olarak aynı kırlarda yürürken bulmuyorsunuz. Böylesine büyük bir oyun için bence en önemli olan şey buydu: Gittiğiniz yerlerin sürekli olarak benzersiz hissetmesi ve Hideo Kojima, bunu kesinlikle başarmış gibi hissediyorum ben.
Tabii benzersiz olan tek şey, açık dünyadaki biyomlar değil; bu dünyada kargoları bırakacağınız insanlar da benzersiz. Kargo teslim alabilecek herkesin kendisine ait bir görünümü, hikayesi ve dahası var. Hatta bu insanlar arasında ünlü kişiler bile bulunuyor. Tabii bunların kim olduğunu söylemeyeceğim, görsellerimde görebileceksiniz ama geri kalan herkesi bence siz keşfetmelisiniz.
İnsanların benzersiz olması, kendilerine ait bir kişilikleri ve görünümleri olması, bu oyunu kesinlikle diğer benzer oyunlardan farklı bir noktaya koyuyor. Ayrıca her kargonun arkasında az da olsa bir hikaye bulunabiliyor ve bu da aslında gönderilen kargoları anlamlı yapıyor. Mesela, oyunda yaşlı bir amca bulunuyor ve kendisinin sürekli ilaca ihtiyacı var, yoksa ölecek. Şimdi, ona kargo taşımaz mısınız?
Standart siparişler çoğu zaman anlamlı iken oyunu ilerleten hikaye görevlerindeki siparişler her zaman anlamlı oluyor. Ayrıca bu siparişlerde sürekli olarak birbirinden farklı kargolar taşıyoruz. Bu kargoların kutuları genelde aynı oluyor ama büyüklükler, ağırlıklar, tasarımlar farklı oluyor. Ayrıca, zaman zaman ceset, gerçek insan ve daha birçok farklı tipte kargo taşıyabiliyoruz ki bu da oyunu hep taze tutuyor.
Death Stranding, size yardımcı olmaya da çalışıyor
Geçen başlıklarda söyledim, bu oyunda başınıza sürekli bir bela gelebiliyor. Bu noktada, oyun sizi çok zorluyor gibi hissetmenizi istemem. Evet, rahat bırakılmıyorsunuz ama net olarak da zorlanmıyorsunuz; size yardımcı olabilecek birçok farklı öge bulunuyor oyunda. Mesela, çok ağır yük mü taşıyorsunuz? Bunları motosiklete, kamyona veya uçan kargo robotlarına ekleyebiliyorsunuz ve işiniz kolaylaşıyor.
Bu noktada söylemem gerekiyor ki açık dünyada zaten size yardımcı olabilecek birçok yapı var gerçek oyuncular tarafından kurulmuş ama bunların üzerine, yine açık dünyada motosiklet gibi araçlar bulabilmek de mümkün oluyor. Hız iskeletleri, güç iskeletleri ve daha fazla yardımcı öge hem temel seviyelerinde, hem ilerleyen seviyelerinde size her bakımdan yardımcı olmaya da çalışıyor.
Eğer sürekli siz teslimat yapmak istemezseniz, oyunun bir noktasında teslimat robotları açılıyor. Bu robotlar, sadece standart siparişler alabiliyorlar ve kargoya çok hasar veriyorlar. Fakat yine de size çok ters düşen bir noktaya gitmek yerine, teslimat robotlarını kullanabiliyorsunuz ve yine işinizi bir tık da olsa kolaylaştırmış oluyorsunuz. Aynı zamanda bu oyunda bir hızlı seyahat sistemi de yer alıyor.
Death Stranding oyunundaki Fragile, farklı noktalara zıplamalar yapabiliyor ve bir süre sonra bu özelliği biz de kullanabiliyoruz. Bu noktada, portatif güvenli bölgelere veya kargo bırakılan her bölgeye, hızlı ışınlanma yapabilmek mümkün oluyor. Yalnız, ışınlanma sonucunda kargolarınızı taşıyamıyorsunuz. Ayrıca oyundaki bu sistem, benim hayatımda gördüğüm en havalı tanıtıma ve açılışa sahip.
Sam, az ama öz konuşmayı seviyor herhalde
Death Stranding oyunundaki ana karakterimiz olan Sam, pek konuşmayı sevmiyor. Bu karakteri canlandıran kişi Norman Reedus ve tahmin edebiliyorum ki kendisi yüzlerce satır diyalog okumak için her zaman müsait değildi. Bu yüzden de Sam; genelde yalnız olmayı seven, içine kapanık, mimikleri ile cevap veren bir karaktere sahip. Normalde bu durum beni rahatsız ederdi ama bu sefer olmadım.
Rahatsız olmamamın sebebi ise Sam, ne tamamen dilsiz gibi sürekli susuyor; ne de Destiny oyunlarındaki gibi tüm oyun boyunca sadece 1 cümle kuruyor. Kendisi, gerektiği kadarın biraz altında konuşuyor. Ayrıca oyunun daha en başından beri Sam’in konuşmayı sevmediği ve yalnız olmayı sevdiği de karaktere o kadar yediriliyor ki ben hiçbir şekilde yadırgamadım karakterimizin az konuşmasını.
Sam, konuşmayı sevmediği gibi kendisine dokunulmasından da hoşlanmıyor. Bu durumun direkt olarak hikaye ile alakası var. Sam, her ne kadar fiziksel teması sevmese de oyundaki neredeyse herkes, kendisi ile tokalaşmak için can atıyor gibi. Bu, oyundaki sadece küçük bir detay ama az konuşma mevzusundan bahsetmişken, bu detayı da vermenin doğru anının şu an olduğunu düşündüm.
Bu arada, küçük bir detay daha var ki tanıştığımız insanlardan elektronik postalar alabiliyoruz. Oyun Türkçe olduğu için bu iletileri okumak ekstra eğlenceli oluyor ve bu iletiler, sürekli olarak oyunun dünyasının ilerlediği hissini veriyor. Ayrıca, taşımak üzere olduğunuz bazı kargoların hikayesi de bu iletilerle size nadir de olsa aktarılıyor. Yani, güzel bir sistem olmuş bu da. Ben açıkçası beğendim.
Death Stranding, bir noktada ortayı bulamıyor gibi
Genelde bir video oyununu oynarken, ortada çok önemli bir denge vardır. Eğer oynanan oyun macera türündeyse veya hikaye ögesi çok önemliyse, oyunculara sürekli olarak oynanış sunulmaz, aralara dinlendirici anlar katılır sinematik veya ara sahneler ile. Death Stranding de kesinlikle hikayeye önem veren bir video oyunu ama ortada bir denge, ne yazık ki bulunmuyor.
Hideo Kojima, sinematik çekimleri efsane bir şekilde hazırlamıştı. Bunu size söylemiştim ama o sinematik sahneleri izleyebilmek için saatlerce ama saatlerce saf oynanış deneyimlemeniz gerekiyor. Ardından da normal oyunculara uzun gelebileceğini düşündüğüm sinematik anlarla karşılaşıyoruz. Ben, uzun sinematikleri dert etmiyorum; daha önce de söylediğim gibi sinematikler çok kaliteli.
Oynanış ile sinematik arasında doğru düzgün bir ritm olmadığı için oynanış arada sırada sıkıyor ama birkaç an daha tahammül ettiğiniz zaman, Hideo Kojima bir anda karşınıza etkili bir sinematik sunuyor ve bir anda oyuna karşı heyecanınızı tekrardan kazanıyorsunuz. Eğer sinematik yoğunluğu bir tık daha fazla olsaydı aslında bu oyun, bu yönden kusursuz olabilecekti ama şu an oynanış kısmı yoruyor.
Ayn zamanda, sinematik sahneler ile oynanış sahnelerinin zaman zaman birbirine çok iyi yedirildiğini söylemek isterim. Yani, bazen iki tip sahne de birbirine öyle bir bağlanıyor ki sanki oynamış olduğunuz oynanış anları bile sinematikti gibi hissediyorsunuz. Ayrıca Sam, nadiren hayal görebiliyor. Bu hayaller, kişisel odada, BB ile yaşanıyor ama bunun ne olduğunu söyleyip, sürprizi kaçırmak istemiyorum.
Hava durumuna bakmayı unutmayın
Death Stranding oyununda kargo bıraktığınız her mekan, deneyiminizi iyileştirebiliyor. Mesela, bir hurdacı ile iş yaparsanız, hurdalardan elde edilen önemli araç ve gereçler elde edebiliyorsunuz. Eğer bir hava durumunu takip eden bir binaya yardımcı olursanız da o konu ile alakalı yenilikler elde edilebiliyor. Mesela, bu oyunda hava durumunu takip edebilme, kargolar aracılığı ile sonradan açılıyor.
Zamanyıkım ve Zamanyıkım ile alakalı olan büyük fırtınalar, oyunda önemli bir yere sahip. Araçlarınızın veya kargolarınızın çok uzun bir zaman boyunca Zamanyıkım’a maruz kalmasını istemezsiniz. İşte bu yüzden de rotanızı oluştururken, hava durumuna bakabiliyorsunuz. Hava durumu konusunda sadece şu anlık veriyi, 10 dakika sonrayı, 20 dakika sonrayı ve 30 dakika sonrasını görebiliyorsunuz.
Hava durumunu kolunuzdaki bir cihazdan kontrol edebiliyorsunuz. Bunun haricinde, sırtınızdaki çantayı da ekstra araç ve gereç paketi gibi şeylerle geliştirebiliyorunuz. Hatta bu çantanıza bir akü bile yerleştirebilmeniz mümkün. Yalnız, çantanızda belli bir yer olduğu için tüm geliştirmeleri aynı anda çantaya ekleyebilmek mümkün değil. Yine de duruma göre değişiklik yapılabiliyor.
Tüm bunların haricinde, Death Stranding oyununda farklı yapıtlara göndermeler olduğunu da belirtmek istiyorum. Bu oyunda, halihazırda ünlü insanlar yer alıyor ve bunun yanında Horizon Zero Dawn ve çok daha fazla video oyunundan karakterler, farklı şekillerde karşınıza çıkıyor. Horizon Zero Dawn ve bu oyun, aynı motorda geliştirildiği için Hideo Kojima, Guerrilla Games ekibine teşekkür etmek istemiş.
Death Stranding, inanılmaz bir görsellik performans sunuyor
Death Stranding, Sony şirketinin birinci parti oyunlarından bir tanesi. Bu noktada da sizin tahmin edebileceğiniz gibi görsellik açısından herhangi bir problem yok. Bence bu oyun, görsellik seviyesi olarak Red Dead Redemption 2 gibi bir oyuna henüz yaklaşamıyor ama kesinlikle yakın. Oyundaki karakter modelleri, kargo modelleri ve çok daha fazlası oldukça detaylı bir tasarıma sahip.
Modellerin haricinde, genel oynanış anlarında çok güzel çevre detayları ve atmosferlerle karşılaşabiliyorsunuz. Işıklandırma konusunda henüz pek özel bir an ile karşılaşmadım ama bu demek değil ki ışıklandırmalar başarısızdı. Sinematikler ise apayrı bir görsellik kalitesinde. Animasyonlar da bu görselliğe kesinlikle katkı sağlıyor. Hem oynanış anında, hem de ara sahnelerde animasyonlar kusursuz.
Yalnız, ben Death Stranding oyununu PlayStation 4 Pro ile 1080p bir televizyonda, Supersampling özelliği aktif iken deneyimledim. Bu noktada da açıkçası bana bir görsellik seçimi sunulabileceğini düşündüm. Genelde oyunlar soruyor; grafik mi, çözünürlük mü, yoksa performans mı istersiniz diye ama belli ki bu oyun sadece tek bir ayar için optimize edilmişti. Bu, olumsuz bir nokta da değil.
PlayStation 4 Pro için herhangi bir görsel, performans veya çözünürlük ayarı olmasa bile grafiklerin yanında çözünürlük de kusursuzdu. Performans ise sanıyorum ki 30 FPS idi. Sanıyorum dedim; emin olamadım. Bunun sebebi ise oyunun performansının kusursuz bir akıcılık ile ilerliyor olması. Asfalt yolda, kamyon ile hızlı bir şekilde ilerlerken bile performans konusunda sıkıntı yaşamadım.
Görsellik ve performans haricinde, ses ve müzikler de başarılı
Death Stranding oyununda sesler ve müzikler de oldukça önemli. Bu yüzden de öncelikle seslerden bahsetmek istiyorum. Oyunu isterseniz kulaklıkla oynayın, isterseniz de televizyon hoparlörü gibi bir cihazdan dinleyin. Aklınıza gelebilecek her ses, oldukça gerçekçi ve detaylı. Adım attığınız yerlerden çıkan sesler; kargoların, robotların araçların, varlıkların ve bebeğin sesleri de oldukça başarılı.
Karakterlerin seslendirmeleri ise ayrı bir noktada. Ana karakterimiz olan Sam zaten harika bir seslendirmene sahip: Norman Reedus. Norman Reedus haricinde bu oyunda Mads Mikkelsen, Léa Seydoux ve tabii ki Troy Baker gibi isimler bulunuyor. Adeta yıldızlar geçidi gibi bir oyun olan Death Stranding, sadece önemli karakterlerin değil, yan karakterlerin seslendirmelerini de başarılı sunuyor.
Norman Reedus ve Mads Mikkelsen gibi isimleri genelde video oyunlarında görmüyoruz ama Troy Baker, aklınıza gelebilecek neredeyse her video oyununda yer alan bir isim. Kendisi bu tip konularda daha deneyimli olduğu için oynadığı karakter olan Higgs’i kesinlikle bir adım öne çıkartmayı başarıyor. Higgs, bu oyundaki en havalı karakterlerden bir tanesi ve bunun sebebi de Troy Baker ve Hideo Kojima.
Bu başlıktaki son paragrafımda, müziklerden de bahsetmek istiyorum. Oyunda genelde Low Roar isimli gruba ait müzikler bulunuyor. Bu açıkçası beni üzdü; müzik konusunda farklılık isterdim ama aynı zamanda da Hideo Kojima’nın neden Low Roar ile çalıştığını da anlayabiliyorum; bu oyuna uygun müzik besteleyebilecek olan tek isim Low Roar. Bu yüzden, müzik konusundan da kusursuz puan verdim.
Death Stranding ile onlarca farklı şey taşımaya hazır olun
Death Stranding, temelinde bir kargo taşıma oyunu ama eğer bu oyunu sadece bu şekilde tanımlarsak, oyunda emeği geçen herkese çok büyük bir haksızlık yapmış oluruz. Oyun, günümüzün en detaylı ve en kaliteli oyunlarından bir tanesi. Sadece A noktasından B noktasına gidebilmek için bile onlarca farklı noktayı değerlendirmeniz gerekiyor; strateji kurmanız gerekiyor.
Farklı silahlar, kargo taşımanızda yardımcı sistemler, görev tipleri, kargo çeşitleri ve çok daha fazlası bu oyunu kesinlikle benzersiz bir noktaya taşıyor. Oyunda, oyun konsollarından tutun da pizzalara; ilaçlardan tutun da nükleer bombalara kadar birçok farklı şey taşıyorsunuz ve her şey ayrı bir özen istiyor. Ayrıca, tüm bu oynanış parçaları, güçlü bir hikaye anlatımı ile birleştiriliyor.
Death Stranding, oynanış bakımından bir kargo taşıma simülasyonu olsa bile bu simülasyon olabildiğince detaylı bir şekilde sunuluyor. Ayrıca, akıl almaz hikaye anlatımı, havalı karakterler ve sahneler, başarılı sinematik sahneler ve çok daha fazlası, bu video oyununu oldukça zengin gösteriyor. Oyunun çevrim içi desteği ise inanılmaz bir interaktiflik sunuyor oyuncular için.
Monster marka içecekler, havalı güneş gözlükleri, su samuru başlıkları, küçüklüğümüzden veya gençliğimizden hatırladığımız o yeşil renkli küçük plastik askerler ve çok daha fazlası, bu Hideo Kojima oyununda da yer alıyor. Yani, bu oyun kendisini Red Dead Redemption 2 kadar ciddiye almıyor; oyun bize çok fazla sistem sunuyor ama kendi kendisini eğlendirmeyi de biliyor.
PlayStation 4 Pro ağlıyor
Tabii ki Death Stranding, kusursuz bir video oyunu değil. Mesela, bu oyunda beni ilk başlarda en çok rahatsız eden sistem, her kargo teslimat bölgesinde doldurulması gereken 5 yıldızın olması idi. En başlarda bu sistemi sevmedim ama yıldız seviyelerine göre zaman zaman ödüllendirilmek ve yine yıldız atlattığımız için, yani bağ seviyesi, ödüllendirilmemiz de gayet hoş bir duygu idi.
Oyunun başından, sonuna kadar beni sürekli rahatsız etmiş olan bir sistem ise düşmanların hiçbir zaman bitmemesi. Şöyle ki oyunda hem varlıkların, hem de yük hırsızlarının belli bölgeleri var. Diyelim ki bir bölgedeki tüm yük hırsızlarını öldürdünüz; işte bu mümkün değil çünkü sürekli olarak yeni bir hırsız doğuyor. Ben, bölgelerin tamamen temizlenebilir olmasını tercih ederdim açıkçası.
Aynı zamanda bu oyunda fotoğraf modu olmaması da inanılmaz bir eksiklik. Sony, genelde birinci parti oyunlarının çoğunda fotoğraf modunu bulunduruyor. Bu oyunun hem oynanış, hem de sinematik anları o kadar kaliteli ki sürekli bir fotoğraf modu arıyorsunuz. Belki gelecekte güncellemeler ile böyle bir mod eklenebilir. Yine de incelemem için fotoğraf modunu kullanamamak beni çok üzdü.
Daha önce dediğim gibi bu video oyununu PlayStation 4 Pro konsolum ile oynadım ve konsolum sanki uzaya fırlatılmak üzere olan bir roket gibiydi. Bu da benim için büyük bir başka problem. Yalnız, konsolun çıkarttığı sesten rahatsız olmak yerine konsolun kendisinin acı çektiğini düşünmek beni rahatsız ediyor. Özellikle sinematik sahnelerde konsolun bağırma sesi yükseliyor.
Death Stranding, kolay anlaşılıyor
Bana soracak olursanız, Death Stranding oyununu ne kadar uzun yazarsam yazayım, size tam olarak anlatamam. Mesela, şu satırları yazdığım anda incelememde 90 paragraf ve neredeyse 5000 kelime bulunuyor. Bu; hem benim, hem de internet sitemiz için yeni bir rekor ama bana soracak olursanız, oyunu hala yeteri kadar anlatamadığımı düşünüyorum.
Ben, oyunu her ne kadar anlatamadığımı düşünsem bile oyun kendisini çok iyi anlatıyor. Bu kadar uzun bir inceleme ardından oyunun çok karışık olduğunu düşünebilirsiniz ama eğer dikkatli oynarsanız ve konuşulanları dinlerseniz, aslında oyun her şeyi inanılmaz basit bir şekilde anlatıyor. Oyunun kendisi karışık bir yapıya sahip ama anlatım, aslında bu oyunu çok basitmiş gibi gösteriyor.
Yukarıda bahsetmiş olduğum şey, kesinlikle olumlu bir şey; bu sayede oyun çok basit bir şekilde öğrenilebiliyor. Sadece üzerinde ustalaşmanız biraz zaman alacaktır diye düşünüyorum. Tabii bu anlamaya ve ustalaşmaya oyundaki Türkçe metin desteği ve zorluk seviyeleri de yardımcı olacaktır. Evet, bu dev video oyunu tamamen Türkçe metin desteğine sahip.
Bahsetmiş olduğum zorluk seviyeleri de kesinlikle herkese hitap ediyor. Mesela, bu oyunda zorlanmak istemiyor musunuz? Eğer oyunu en kolay seviyeye çekerseniz, kesinlikle kolay bir deneyim yaşıyorsunuz. En zorda ise oyun sizi gerçekten zorluyor. Mesela ben bu oyunu 3 farklı zorluk seviyesinde oynadım. En kolay seviyenin bir üstünü de denedim, en zoru da; ciddi bir fark bulunuyor.
Hideo Kojima yine başardı
Efsanevi video oyunlarının efsanevi yapımcısı olan Hideo Kojima, yine başardı. Genelde başarılı birinci parti oyunları ile karşımıza çıkan Sony ve PlayStation markaları, yine başardı. Tüm bu başarılar sonucunda Death Stranding isimli video oyunu oluştu. Bana soracak olursanız, bu video oyunu herkese hitap etmeyecek ama ilgilerini bu yönde bulan oyuncular da çok büyük bir zevk alacak.
Death Stranding, kesinlikle kusursuz bir video oyunu değil. Ayrıca Hideo Kojima, bu oyun ile yeni bir tür oluşturacağını da söylemişti ama ben açıkçası bu oyunun, yeni bir tür oluşturacağını sanmıyorum. Belki bu oyunun izinden gitmek isteyen birkaç farklı proje daha olacaktır ama oyunun temelinde yeni bir tür oluşturmaya yetecek kadar yenilik bulunmuyor benim fikrime göre.
Peki, bu oyunu almalı mısınız? İşte bu, cevaplaması çok zor bir soru. Ben, kesinlikle bu oyuna hayran oldum ama oyunu bir başka insana önermem oldukça zor; böyle bir video oyunu, herkese hitap edemez. Yani, herkes spor oyunu oynamaz. Bulmaca ve strateji gibi oyun türleri de herkes tarafından tercih edilmez. Death Stranding de aksiyon ve macera oyunu gibi görünüyor ama o kadar basit değil işler.
Sonuç olarak söylemek istediğim şudur ki kargo taşırken, zengin bir hikaye anlatımı ile karşılaşmak istiyorsanız; bu hikayeyi deneyimlerken de oldukça detaylı bir oynanış ile baş başa kalmak istiyorsanız, Death Stranding oyununa kesinlikle bir şans vermeniz gerekiyor. Hideo Kojima, kesinlikle tüm başarılı yönlerini bu oyuna aktarmayı başarmış ve benzersiz bir deneyim yaşatabiliyor sizlere.
Steam’den oyun çıkınca hemen incelemenize baktım, diğer yorumun dediği gibi çok güzel ve açıklayıcı olmuş. İndirime girdiği zaman kesinlikle alacağım Death Stranding’i.
Çöp oğlu çöp oyun hiç bi kesime hitap etmiyor
Öncelikle Gayet Güzel ve Açıklayıcı İnceleme Olmuş. Her Ne Kadar Bana Hitap Etmediğinden Oyunu Almayacak Olsamda Bence İlgilisi İçin Bence Mükemmele Yakın Bir oyun. Bu Arada Oyunun Hikayesi Kaç Saat Sürüyor ?
Yazımı güzel ve açıklayıcı bulduğunuz için çok teşekkür ederim. Açıkçası, incelemeyi bu kadar uzatmış olmama rağmen çok açıklayıcı olamadığımı düşünüyordum.
Ben sadece hikayeye odaklanarak ilerlemedim ama o şekilde ilerleyen arkadaşlar muhtemelen 30 saat civarı bir deneyim alacaktır. Yan içerikleri filan dahil ettiğiniz zaman 50 saati bulur. Eğer tüm teslimat alanlarında en yüksek bağlantı seviyesine ulaşmak, oyunu %100 bitirmek isterseniz de sanırım 60 saat civarına yükselecektir süre.
Tahmin Etdiğimden Daha Uzunmuş. Cevap İçin Teşekkürler