Zaman nasıl geçiyor, bilmiyorum ama Destiny 2 oyununda bir sezonu daha geride bıraktım. Season of the Chosen, sadece 1 hafta sonra bitecek ve bence Bungie, en iyi sezonluk deneyimlerinden birini ortaya koydu bu dönemde. Öncelikle, hikaye tarafında sonunda Empress Caiatl ile tanıştık. Calus’un kızı olan ve şu anda da Cabal ırkı için bir lider olan Empress Caiatl, Hive tarafından neredeyse yok edilecek olan ırkı için bizden yardım istiyor ama işler ne yazık ki zaman geçtikçe oldukça karışık bir hal alıyor. Ayrıca, geçen sezondan Crow’un da var olduğunu hatırlayacak olursak, aslında güzel bir hikaye için tüm taşlar yerinde gibi görünüyor.

Sadece sezonluk içerikleri göz önünde bulunduracak olursam, Season of the Chosen bence en iyi hikaye deneyimlerinden birini sundu. Arada sırada gösterilen sinematik sahneler öncelikle hikayenin ana noktalarını çok güzel bir şekilde gösterdi. Aynı zamanda daha sanatsal bir şekilde tasarlanan ara sahneler sayesinde de diğer önemli sahnelere tanıklık ettik; kendilerini ganimetlerin hikaye sayfasından okumadık. Ayrıca, sezon boyunca haftalarca sürekli olarak ilerleyen bir hikayeydi bu. Özellikle de Battlegrounds modundaki diyalogların her hafta değişmesi, H.E.L.M. tarafının da hikaye için sıkça kullanılması çok iyi bir fikirdi.

Destiny, bir evren olarak ciddi anlamda yüksek bir hikaye potansiyeline sahip. Ben inanıyorum ki kaynak olsa, bu evrenden Star Wars seviyesinde multimedya ögeleri bile çıkabilir ortaya. Video oyunları ise ne yazık ki bu tip hikayeleri anlatabilmek için en ideal noktalar değil; özellikle de Destiny gibi neredeyse tamamen oynanışa önem veriliyorsa, hikaye oldukça arka planda kalabiliyor. Season of the Chosen ise Destiny 2 oyununun en iyi sezonluk hikayelerinden birini, yine en iyi şekilde anlatıyor. Kendimi tekrar edeceğim ama sinematik sahneler, ara sahneler, diyaloglar, hatta o hikaye kitapları filan bu sezon muhteşemdi.

Season of the Chosen ile anlatılan hikaye boyunca H.E.L.M. ile tanıştık, bu hikaye kapsamında oyuna yeni bir Strike eklendi, hatta benim bugüne kadar oynadığım en eğlenceli içerik olan Presage da muhteşem bir tattı. Tüm bunlar yaşanırken, Crow’un Zavala’yı korumaya çalışması, kendisinin kim olduğunun Zavala tarafından öğrenilmesi, hatta Crow ile Amanda arasında geçen kısmen flörtleşme bile gayet güzeldi. Season of the Hunt ile tekrardan hayatımıza giren Crow, umuyorum ki önümüzdeki sezonlarda da yoğun bir şekilde yer alır ve kendisini The Witch Queen döneminde de başrole yakın bir seviyede görürüz.

Destiny 2: Season of the Chosen

Destiny 2: Season of the Chosen ile her şey hikayeden ibaret değil

Destiny 2 oyununun 13. sezonu olan Season of the Chosen, hikaye anlamında kesinlikle muhteşem bir iş çıkarttı. Beni bıraksanız, birkaç başlık altında daha bu hikayeden bahsedebilirim ama artık konunun değişmesi gerekiyor. Kısmen hikaye ile bağlı olarak bir de karşımıza H.E.L.M. çıktı. Yeni bir güvenli alan olan H.E.L.M., Vanguard için stratejilerin ve planlamaların yapıldığı bir alan. Season of the Chosen boyunca da zaten bu alanda Crow, Osiris, Zavala ve Lord Saladin ile birçok kez karşılaştık, kendileriyle diyaloğa girdik. Bu bölgenin özelliği ise kendisinin zamanla gelişecek olması. Yani, H.E.L.M. aslında önümüzdeki sezonlarda varlığını korumaya devam edecek.

Season of the Chosen dahilinde H.E.L.M. aracılığı ile Battlegrounds içerisindeki operasyonların yönetimi sağlanıyor. Bungie yine sağ olsun sadece tek bir sezon boyunca işimize yarayacak olan boş sistemleri tanıtmaya devam ediyor. Bu sefer de sezonun ana döngüsü olarak karşımıza şu çıkıyor: H.E.L.M. içerisindeki War Table’ı güçlendirebilmek adına Strike, Gambit ve Crucible oynayarak Cabal Gold kazanıyoruz, onlarla Hammer of Proving üretiyoruz ve bu yeni ürettiğimiz ögeleri de Battlegrounds görevlerinin sonlarındaki özel ganimet kutularını parçalamak için kullanıyoruz. Sistem tabii ki benim dediğimden birkaç tık daha detaylı.

Destiny 2 oyununun bu sezonundaki döngü açıkçası pek değişmiyor. Yani, yine bir önceki sezondaki içeriklere benzer şeyler yapıyoruz. Açıkçası burada iyileştirme yapılabilecek birkaç nokta bulunuyor ama Bungie, içerik üretimi konusunda güncel içeriklerden çok ileride olduğu için geri bildirimler sadece 2-3 sezon sonra devreye girebiliyor. Bu yüzden de sürekli bir iyi, bir kötü sezonluk döngü yaşamaya devam ediyoruz. Yine de ben bu sezonun döngüsünden memnun kaldım; kendisi biraz uzun, bence senelerdir oynadığımız Strike, Crucible ve Gambit, bu işin içinden çıkartılması diye düşünüyorum. Artık kendileri sıkıyor.

Sıkıldığınız noktada da işin içine Battlegrounds giriyor. Oyunda sanıyorum ki 4-5, belki 6 adet Battlegrounds görevi bulunuyor. Bu görevler, tamamen Strike gibi ilerliyor ama her bölümde, bir sonraki görev alanına gidebilmek için basit seviyede görevler tamamlamamız gerekiyor; toplarla bazı şeyleri patlatmak gibi. Battlegrounds, Strike tipi içeriklerden sanki bir tık daha uzun ama buna karşılık olarak da yüzlerce ama yüzlerce düşman sunuluyor görevlerin içinde. Normalde, bir Strike içerisinde 50-60 düşman öldürebiliyorsanız, Battlegrounds içerisinde bu rakam 120 civarına kadar bile çıkabiliyor.

Destiny 2: Season of the Chosen

Battlegrounds, uzun zamandır oyuncuların istediği bir şeyi sunuyor

Destiny 2 oyununun şu anki en önemli problemlerinden bir tanesi, bizim bir Guardian olarak çok güçlü olmamız. Yani, ilk Destiny oyununu geçtim, Destiny 2 oyununun ilk senesini bile karşılaştırsanız, şu andaki halimiz ciddi anlamda güçlü ve artık 1. seneden kalma içerikler de bu yüzden sıkıcı olmaya başlıyor. Battlegrounds ise bu durumu, karşımıza yüzlerce düşmanı bolca atarak çözmeye çalışıyor ki bence çözüyor da. Ayrıca bu olay sayesinde takım arkadaşlarınız ile düşman öldürme yarışına girme durumu da kısmen bitiyor; görevlerde o kadar fazla düşman var ki yarışa girmeden, kendi görevlerini rahatlıkla bitirebiliyorsunuz.

Battlegrounds haricinde aynı şeyi Season of the Chosen ile oyuna eklenen Strike içerikleri de sunuyor. Öncelikle, iki farklı Strike, orijinal Destiny oyunundan düşman sayısı yükseltilmiş bir şekilde geliyor. Kendileri, Devil’s Lair ve Fallen S.A.B.E.R.; tamamen yeni olan Strike ise Proving Grounds. Bu üç Strike için de söyleyebileceğim olumsuz hiçbir şey bulunmuyor. Bu sezonda Grandmaster Nightfall deneyimlemedim ama görevlerin Strike halleri de, standart Nightfall halleri de inanılmaz eğlenceli ve yeteri kadar zorluydu. Ayrıca, Nightfall tipi içerikler için yine ilk Destiny oyunundan gelen üç farklı Legendary silah da oldukça güzel.

Evet, Season of the Chosen ile ganimete gerçekten doyduk. Bir önceki sezon olan Season of the Hunt, açıkçası beni Legendary ve Exotic seviye silahlar bakımından hiç memnun edememişti. Season of the Chosen ise bu konuda muhteşem bir iş başarıyor. Sezonluk içeriklerden gelen temalı silahlardan tutun da, Nightfall için eklenen yeni silahlara kadar her ganimet, gerçekten kaliteliydi. Ayrıca, sezonluk silah görevi aracılığı ile de muhtemelen herkesin yeni favori silahı olan Salvager’s Salvo ile tanıştık. PvE için neredeyse kusursuz olan Salvager’s Salvo ardından bir de Dead Man’s Tale gelince, sezon adeta şenlik oldu.

Dead Man’s Tale, Presage isimli yeni bir egzotik görev ile oyunculara veriliyor. Bu görevde, Cabal tarafına ait ama tamamen terk edilmiş ve şimdi de Scorn tarafından ele geçirilmiş bir uzay gemisine gidiyoruz. Uzayın derinliklerinde kayıp olan bu gemi, adeta korku filmlerinden kopup gelmiş gibi ve Destiny 2 için de ciddi anlamda ferahlatıcı bir şey bu görev. Presage gibi bir içerik görmeyeli çok uzun zaman olmuştu. Ben bu içeriğe ilk defa tamamen kör bir şekilde girdim ve 1-2 saatlik uğraşım ardından Dead Man’s Tale silahına ulaştım ki daha önceki egzotik görevlere göre bu çok daha iyi hissettirdi beni.

Destiny 2: Season of the Chosen

Destiny 2: Season of the Chosen, ganimet konusunda yine de üzmeyi başarıyor

Presage, Destiny 2 oyununun kesinlikle en iyi görevlerinden biri ve Dead Man’s Tale da en azından benim için en iyi Scout Rifle. Kendisini aldığım günden beri sürekli olarak envanterimde ve Heavy silah olarak egzotik bir şey, The Lament, kullanmıyorsam kesinlikle Dead Man’s Tale ile ilerliyorum. Bu sırada, sezonluk içerikler arasında egzotik silah olarak bir yay-ok bulunuyor. Kendisi kesinlikle eğlenceli bir silah ama benim hiç hoşuma gitmedi; bu yüzden adını bile hatırlamıyorum. Ganimetlerle alakalı olarak geri dönen Umbral Engram sistemi de kesinlikle olumlu bir şey. Ayrıca bu sefer bu sistem sezon sonunda geri gitmeyecek; bir süre daha bizimle kalacak.

Bungie, her şeye rağmen ganimetler üzerinden beni üzmeyi başarıyor. Tahmin edebileceğiniz gibi bu üzüntü, zırh setlerinden geliyor. Önceki sezonlarda Warlock sınıfı için özel olarak berbat zırh tasarımları görüyordum ama Destiny 2: Season of the Chosen, bu sefer tüm sınıflara eşit davranıyor bence. Hem sezonluk zırh, hem de savaş sezonluk biletten elde edebileceğiniz ek görünüş bence çok kötü. Ben açıkçası hala orijinal Destiny oyununun zırh tasarımı prensiplerini özlüyorum. Yani, bu sezondaki zırhlara bakacak olursak, sadece ama sadece mikro ödeme ile satılan set hoşuma gitmişti ama ona da Shader eklediğiniz zaman hareketli olan kısımları yok oluyordu.

Destiny 2: Season of the Chosen boyunca birçok kez Iron Banner da yaşandı ama kendisi hakkında ne yazık ki söyleyebilecek hiçbir şeyim yok; Iron Banner işte. Yalnız, Trials of Osiris tarafında söyleyeceğim bazı şeyler var. Ben açıkçası PvP tarafında iddialı değilim ve Trials of Osiris de bana fazla geliyor. Yine de şu intihar ederek haftada 1 kere de olsa Trials of Osiris temalı ganimet alma olayını denedim ve bir hafta, bunu birlikte yaptığımız rastgele insanlar savaşmaya başladı, tabii ki bende onlarla birlikte savaştım ve aslında oyunda çok da kötü olmadığımızı gördük ve ben bu sayede 3-4 hafta boyunca Trials of Osiris de oynadım.

Sorun şu ki Trials of Osiris, sadece hafta sonları gerçekleştiriliyor ve ben de hafta sonu Destiny 2 oyununa zaman ayırmak istemiyorum. Yani, bütün hafta boyunca zaten ganimet peşinde koşuyoruz, en azından hafta sonu tatil yapmak istiyorum. Buna rağmen Trials of Osiris temalı bolca silahı hem intihar yoluyla, hem de gerçekten savaşarak elde ettim. Bu silahlar ne yazık ki Perk tarafında biraz zayıf ama dediğim gibi, hafta sonumu da Trials of Osiris ile hiç etmek istemediğim için ganimetlerin üzerine çok gidemedim. Yine de bu sezonda PvP tarafında oldukça eğlendiğimi söyleyebilirim; Iron Banner için tekli listesi de eğlenceliydi.

Destiny 2: Season of the Chosen

Yeni sezonluk görevler, en tatmin edici meydan okuma temelli görevler olabilir

Destiny 2: Season of the Chosen, oyuncuların karşısına bir de sezonluk meydan okuma görevleri ile çıktı. 3 ay süren bir sezonun içerisinde 10 hafta boyunca her hafta içerisinde yeni bir görev seti oyunculara sunuluyor ve bu görevlerde de hediye olarak bolca tecrübe puanı, Bright Dust ve birkaç diğer hediyeyi kazanabiliyorsunuz. İşte bu sistem, bence sezonun en iyi yönlerinden bir tanesiydi. Tecrübe puanı kazanmak bu şekilde oldukça kolay oldu; mesela benim bu sezondan önceki sezonluk seviye rekorum 182 idi ama şu anda oyunda 223 seviye civarındayım. Ayrıca bu görevler sayesinde Bright Dust içerisinde de yüzüyorsunuz.

Sezonluk meydan okuma görevleri bir sonraki sezonda da yer alacak. Bu yüzden gelecek için heyecanlıyım ama şu anda pek keyifli sayılmam; Guardian Games etkinliği gerçekleştiriliyor. Destiny 2 için geçen senenin bence en sıkıcı etkinliği olan Guardian Games, bu sene için de geri döndü ve nasıl oldu bilmiyorum ama daha da sıkıcı bir deneyim sunmayı başardı. Bu etkinlik, tema ve düşünce olarak kesinlikle güzel ama konu içeriğe ve oynanışa geldiği zaman ciddi anlamda sıkıcı. Açıkçası kendisinden detaylıca bahsetmek bile istemiyorum; birinci haftadan önemli görevleri bitirdim ve tamamen mola moduna girdim; etkinliğe katılım göstermeye gerek bile yok.

Guardian Games etkinliğine rağmen Season of the Chosen, Destiny 2 için çok güzel bir sezondu. Anlatılan hikaye, deneyimlenen hikaye, yeni içerikler, yeni ganimetler, yeni görevler, yeni sistemler, yeni mekanikler ve çok daha fazlası, bana ciddi anlamda kaliteli bir sezon yaşattı. Şimdi ise bu sezonun son haftasını yaşıyoruz ve gelecek için daha da heyecanlıyım. Bunun sebebi ise değişecek olan Shader sistemi ve şu anda bir anda aklımdan çıkan diğer birkaç öge daha. Umuyorum ki Bungie, Season of the Chosen ile sunduğu kalitenin bir tık üzerine çıkabilir 14. sezonda. Ayrıca, umuyorum ki hikayeye verilen önem de bu seviyeden aşağı hiç inmez.

Destiny 2 oyununun 13. sezonu tam olarak buydu. İnceleme yazım boyunca bazı konuları çok uzatmak istemedim. Ayrıca, 3 ay boyunca inceleme notu alamayacağım için mutlaka aklımdan kaçan ve bahsetmeyi unuttuğum şeyler de olabilir. Yine de genel anlamda hissettiğim duygulara bakacak olursam, bu sezon beni mutlu etti ama aynı zamanda da yordu. Özellikle geçen sezonlarda çok daha fazla mola dönemi oluyordu ama sezonluk meydan okuma görevleri, bu mola dönemlerini biraz kapattı. Gelecekte de bu durum değişecek gibi görünmüyor. Yine de 14. sezonu, ondan sonraki sezonları ve The Witch Queen isimli genişletme paketini merakla bekliyorum.

Destiny 2: Season of the Chosen
Destiny 2: Season of the Chosen
Olumlu
Anlatılan ve yaşatılan hikaye, ilk haftadan itibaren muhteşemdi.
Battlegrounds ve yeni Strike görevlerindeki düşman sayısı kusursuzdu.
Legendary ve Exotic seviyedeki yeni silahların neredeyse hepsi güzeldi.
Presage, diğer tüm egzotik görevlere göre çok daha benzersiz bir yapıda.
Sezonluk meydan okuma görevleri ciddi anlamda tatmin edici seviyede.
Olumsuz
Guardian Games, inanılmaz sıkıcıydı ve sezonun en kötü noktasıydı.
Warlock için tasarım anlamında birbirinden kötü görünen zırhlar.
Sezon boyunca oyuna eklenen kozmetik ögeler pek hoşuma gitmedi.
Iron Banner ile sunulan yeni oyuncu eşleştirme sistemi de hoşuma gitmedi.
İki sezonu arkamızda bıraktık ama Statis kullanan silahlar hala yok.
8

Etiketler:

,