Şöyle güzel bir Diablo oyunu oynamayalı çok uzun zaman oldu. Belki de Diablo III oyununa geri dönebilirim ve hala devam ediyorsa sezonluk içeriklere filan katılabilirim ama bu da pek benim tarzım değil. Diablo IV oyununa da daha çok var. O zaman elimizde sadece Diablo Immortal mı kalıyor? Bu konuda biraz şanslıyım; bahsettiğim o oyunun kapalı teknik alfa sürümüne iOS üzerinden katılma şansına sahip oldum, SetiPR ve Blizzard Entertainment sağ olsun. Şimdi de sırada bu hem mobil, hem de MMOARPG diyebileceğimiz yapıtın ön incelemesi bulunuyor. Dilerseniz her şeye hikaye ile başlayayım.
FIFA veya Need for Speed gibi oyunlarda bile hikayeye çok önem veren bir kişi olarak öncelikle Diablo Immortal oyununun hikayesine değinmek istiyorum. Anladığım kadarıyla bu oyun, Diablo II: Lord of Destruction ile Diablo III oyunlarının arasında bir yerde geçiyor. Sene ise tam olarak 1270. Çok büyük bir güç kaynağı olan Worldstone, yerle bir ediliyor ve yıkımdan sağ kalmayı başaran parçalar, Sanctuary boyunca virüs gibi yayılıyor. Herald of Diablo olan Skarn ise bunu bir fırsat olarak biliyor; tüm parçaları toplamayı, böylece ustasını tekrar hayata döndürmeyi ve Eternal Conflict olayını tekrar başlatmak istiyor.
Bunların hiçbiri iyi bir şey değil ve Skarn da oyunun ana kötü karakteri olarak görünüyor. Karşımızda bir çevrim içi servis olduğu için zamanla oyuna muhtemelen daha fazla hikaye eklenecektir ve yepyeni rakiplerle karşı karşıya kalacağızdır. Diablo II: Lord of Destruction ile Diablo III arasında çok uzun bir zaman bulunuyor ve belli ki Diablo Immortal da o aralığı doldurmaya çalışacak. Böyle deyince aslında anlatılan hikayenin ana oyunlardaki gibi etkili olduğunu düşünebilirsiniz ama ben ne yazık ki öyle bir şey pek hissetmedim. Bunun sebebi, oyunun kapalı teknik alfa sürümünde olması olabilir.
Diablo Immortal oyunundaki ana bölgemiz ise Westmarch gibi görünüyor. Burada oyundaki satıcılar ve oyuncular ile etkileşime geçebiliyoruz ve oyunun ana açık dünyalarına giriş yapabiliyoruz. Mobil oyunların klasik güvenli bölgeleri ile aynı işlevsellik var yani karşımızda. Güvenli bölgelerin dışında ise yine oyunun hikayesine bağlı kalan birçok açık dünya bölgesi, zindan, etkinlik, aktivite ve daha fazlası yer alıyor. Ayrıca tüm bu bölgelerde isterseniz tek başınıza bir maceraya atılabiliyorsunuz, isterseniz de grup kurabiliyorsunuz. Ne olursa olsun, diğer oyuncuları görebilmeniz mümkün oluyor.
Diablo Immortal, ganimetlerin peşinden koşturuyor
Ben aslında 2020 senesine kadar sıkça mobil oyun oynardım; oradaki piyasayı da yakından takip ederdim ama dediğim gibi 1 senedir de mobil oyunlardan uzaktım. Diablo Immortal, uzun bir zaman sonra oynadığım ilk mobil oyun oldu ve temel kontroller şaşırtıcı bir şekilde beni pek rahatsız etmedi. Klasik olarak karakteri, sanal bir analog tuş ile kontrol ediyoruz ve ekranın çeşitli köşelerinde de yeteneklerinizi kullanmanız için dokunmatik alanlar bulunuyor. Yani, kontrol tarafında öyle çok yenilikçi bir şey yok; her şey yeterince klasik. Yalnız, böyle bir oyunun kesinlikle kontrolcü desteğine ihtiyacı var diye düşünüyorum.
Kontrollere alıştıktan sonra Diablo Immortal oyununun içeriklerine dalış yapma vaktimiz geldi demektir. Öncelikle, Westmarch bölgesinden bahsetmek istiyorum. Dediğim gibi burası standart bir güvenli bölge gibi görünüyor ve içerik olarak da ödül tahtasını kullanarak görevler alabiliyoruz. Bu görevleri ve daha fazlasını yapabilmek için ise ana bölgeden dışarı çıkmamız, oyundaki altı farklı açık dünya bölgesinden birini keşfetmemiz gerekiyor. Bu noktada oyunun açık dünya bölgeleri de iki tipte farklı içerik sunuyor. Bu içeriklerden ilki, klasik açık dünya oluyor. İkincisi ise tabii ki zindanlar olarak geçiyor.
Açık dünya bölgelerinin kendilerinde dinamik olarak bazı olaylar gerçekleşebiliyor, serbest bir şekilde dolaşıp, canavarları öldürebiliyorsunuz ve bölge sınavı denen içerikleri tamamlayabiliyorsunuz. Zindanlar ise en fazla dört oyunculuk gruplar tarafından ziyaret edilebiliyor. Zindanların tamamı, sizin seviyeniz ile birlikte güçleniyor ve siz ne kadar güçlenirseniz, zindanlar da o kadar zorlu ve ödüllendirici oluyor. Bu da Diablo Immortal oyununa ciddi bir tekrar oynanabilirlik katıyor ama Diablo serisi için bunlar zaten normal şeyler. Ayrıca oyunda Elder Rift ve Challenge Rift içerikleri de yer alıyor.
Elder Rift, özellikle Diablo III oyunundan Nephalem Rift içeriğine benziyor. Bu içerikte oyuncular, bazı ögeler kullanarak içeriğin zorluğunu dilediği gibi arttırabiliyor. Bu artış, ödüllerin de artmasına sebep oluyor. Böylece oyuncular, oyun sonu içeriği kendileri eğlenceli bir şekilde oluşturabiliyor. Bu arada, oyunun zindan tipi içerikleri ise aslında hikayenin temeli için önemli ilerlemeler bulundurabiliyor ama bunları tabii ki bir kere yaşıyorsunuz. Ardından her içerik kendisini tekrar oynanabilir bir hale sokuyor. Bu da zaten Diablo markasının klasik noktalarından bir tanesi. Olumsuz bir şey söylemek çok güç.
Tanıdık karakter sınıfları ile deneyim başlıyor
Diablo Immortal oyununun oynamış olduğum sürümünde karakter sınıfı olarak sadece Barbarian, Wizard, Monk ve Demon Hunter yer alıyordu. Ben de açıkçası Diablo III oyununu birlikte oynamış olduğum Demon Hunter ile deneyimimi yaşamak istedim ve karakter, bir anda beni Diablo III oyunundaymış gibi hissettirmeyi başardı. Zaten genel olarak oyunun kendisi, Diablo markasının köküne oldukça bağlı bir his veriyor. Bu da zaten mobil oyunlar için çok önemli bir şey; kökü kaybettiğiniz anda Apple App Store veya Google Play Store içerisindeki herhangi bir MMORPG tipi oyuna benzer hale geliyorsunuz.
Diablo Immortal, anlık oynanış deneyimi ile her zaman kendi markasına olan bağını koruyor. Basit düşmanlarla savaşmak, bölüm sonu canavarlarına karşı zorlanmak, düşmanlar öldüğü zaman adeta ganimet yağdırması ve çok daha fazlası, gerçek bir Diablo oyunu hissi veriyor ki konu mobil oyunlar olduğu zaman ben böyle yoğun bir bağlılık hissi almaya alışık değilim. Zaten mobil oyun olarak sevdiğim sadece 2-3 yapıt bulunuyor ve bu oyun da daha kapalı teknik alfa sürümünde kendisini sevdirmeyi başardı. Normalde bu oyunun çıkışını çok da meraklı bir şekilde beklemiyordum ama artık Diablo IV gelene kadar beni idare edebilir diye düşünüyorum.
Diablo Immortal oyununun iyi yönlerinden bir tanesinin ise her zindanın aslında belli bir kategoride ek ganimet veriyor olması. Yani, belli bir zırh veya silah parçası arıyorsanız, her zaman için oynayabileceğiniz bir zindan bulunuyor. Bu zindanın zorluk seviyesini arttırarak, aradığınız ganimeti veya ondan daha iyisini bulmayı da neredeyse garanti hale getirebiliyorsunuz. Aslında bu sistem çok uzun zamandır birçok mobil oyunda kullanılıyor ama Diablo evreninde ayrı bir güzel his veriyor. Sizler tüm bu içeriklerde zaman harcarken, bir yandan da seviyeniz artıyor ve bambaşka bir sistem ile tanışıyorsunuz.
Diablo Immortal oyununun kapalı teknik alfa sürümündeki seviye sınırı 45 idi. Bu satırları yazdığım sırada henüz maksimum seviyeye ulaşamadım ama alakalı olarak Paragon sisteminin geri döndüğünü de biliyorum. Bu sistem sayesinde maksimum seviye sınırına ulaştıktan sonra bile karakterinizi güçlendirmeye devam edebiliyorsunuz ve Paragon sistemine bağlı olan farklı yetenek ağaçlarında yeni özelliklere sahip olabiliyorsunuz. Ayrıca bu ağaçlar arasında PvP tipi içeriklerde size avantaj sağlayabilecek şeyler de bulunuyor ki böyle bir Diablo oyununda PvP deneyimi yaşamak oldukça ilginç olacaktır diye düşünüyorum.
Diablo Immortal, tahmin ettiğimden daha mı iyi?
Diablo Immortal, kapalı teknik alfa sürümünde gayet oynanabilir bir oyun gibi görünüyor ama tam sürümde bu deneyimi bir tık sıkıcı hale getirecek olan özelliklerin tanıtılacağı halihazırda biliniyor. Mesela, bu oyunun temeli ücretsiz ve hikaye ile oynanış hakkındaki yeni içerikler de her zaman ücretsiz olacak ama oyunda mikro ödemeler de yer alacak. Bunlar sayesinde öncelikle bir savaş bileti satın alabileceksiniz ki ben artık bir mobil oyunda savaş bileti görmekten, oyunu oynamak yerine onu bitirmeye uğraşmaktan gerçekten sıkıldım. Ayrıca mikro ödeme ile kozmetik ögeler ve daha fazlası da satılacaktır.
Mikro ödeme sistemi haricinde bir de Black Desert veya diğer benzer MMORPG tipi oyunlardan bilebileceğiniz bir açık arttırma ve takas temelli bir sistem oyuncuların karşısına çıkacak. Diablo Immortal, temelinde bir MMOARPG olduğu için aslında ön inceleme yazım boyunca hissettiğim temel Diablo hissinden zamanla uzaklaşılabilir. Bu yüzden de oyun, zaman geçtikçe mobil dünyadaki herhangi bir MMORPG tipi oyuna dönüşebilir. Ayrıca, PvP sistemi de kulağa pek güzel gelmiyor. Özellikle de işin içine mikro ödemeler girince, durum iyice kötüleşebilir diye düşünüyorum. Yine de tüm bunlar, beta sürümünde filan daha net belli olacaktır.
Diablo Immortal, en azından benim gözümde atıştırmalık bir oyun gibi görünüyor. Tabii ki bunu ana oyunu yapmak isteyen oyuncular da olacaktır. Ben açıkçası bunun mümkün olacağını da düşünüyorum. Sonuçta, günümüzde artık Blizzard Entertainment gibi dev şirketler, atıştırmalık oyun yapmıyorlar. Her oyun, savaş biletleri ve diğer oyuncuyu oyuna bağlayacak olan sistemlerle çıkışını gerçekleştiriyor. Bu oyun da farklı olmayacaktır. Yine de eğer Diablo IV oyununu beklerken, elinizin altında güncel bir Diablo oyunu bulunsun istiyorsanız, beta sürümünden itibaren bu yapıta şans vermeyi deneyebilirsiniz.
Tabii tüm bunları mobil oyunlara alışık olan kişiler için söylüyorum. Diablo Immortal oyununda şimdilik sadece akıllı telefonlardaki klasik dokunmatik kontroller yer alıyor. Zamanla kontrolcü desteğinin ekleneceği de açıklandı ama bu destek ne zaman gelir, bilinmiyor. Alternatif olarak bu oyunu, Android için emülatörler üzerinden de oynayabilirsiniz ama orada da işin içine sizin bilgisayarınızın gücü girecektir. Donanımınız yeteri kadar güçlü değilse, emülatörler de pek zevk vermeyecektir. Net bir yorum yapabilmek için en azından oyunun beta sürümünü beklemek gerekiyor sanırım ama en azından şu anda, Diablo Immortal iyi görünüyor.