Diablo IV için hazırladığım ön incelemede aslında kendi adıma yapabileceğim en uygun girişi yapmıştım. Şimdi, onun üzerine söyleyebileceğimi bilemiyorum. Sadece benim değil, oldukça geniş bir oyuncu kitlesinin duyurulduğu günden beri merakla beklediği, Diablo Immortal ardından biraz korkuttuğu ama daha sonra güvenleri tekrar kazandığı bu efsanevi yapıt sonunda piyasaya sürüldü. Ben de bu video oyununu PlayStation 5 konsolumda oynama ve inceleme fırsatına sahip oldum. Zaten oyunun önceki beta süreçlerinden karşıma çıkacak deneyimin az çok ne kadar güzel olduğunu görmüştüm ama şimdi tam oyun ile bu deneyim iyice mühürlenmiş oldu.
Diablo IV, temelinde bir ARYO (aksiyon rol yapma oyunu) ve oynanış tarafında da bolca “hack and slash” mantığı bulunduruyor. Oyunun rol yapma elementleri ise karakter istatistikleri, yetenekleri, yapıları ve sayısız ganimet ile zenginleştiriliyor. Yani, bu oyundaki asıl amacımız en güçlü karaktere sahip olmak. Durum böyle olunca hikaye bir tık geride kalabiliyor; en azından serinin önceki oyunlarında durum böyleydi. Dördüncü ana oyunda da aslında net bir hikaye deneyimi sunulmuyor ama aynı zamanda hikayede ilgi çekici bolca an yaşanıyor. Yani, aslında Lilith’in tek başına ana düşmanımız olması bile bence bu oyunu hikaye açısından ilgi çekici yapmaya yetiyor.
Diablo IV, oldukça yüksek kaliteli bir sinematik video ile açılıyor. Bu anlarda birkaç hırsızın hazine peşinde koşarken, yanlışlıkla Lilith’i çağırdığına tanıklık ediyoruz. Lilith tabii ki bu daveti havada kabul ediyor; Diablo III: Reaper of Souls içerisindeki olaylardan sonra meleklerin çoğu artık yok ve Sanctuary de Lilith tarafından oluşturulduğu için kendisi, bu bölgeyi yeniden ele geçirmek istiyor. Mephisto’nun kızı Lilith, beni bugüne kadar en çok etkilemiş açılış sinematik görüntülerinden sonra adımına adım adım ilerliyor ve bizler de oyun içerisinde onun peşinden gidiyoruz. Bu arada, bizim karakterimiz de hikayede Wanderer olarak biliniyor ve Lilith ile bir bağ bulunduruyor.
Diablo IV oyununun hikayesinden daha fazla bahsetmeyeceğim; daha önce dediğim gibi bu tip oyunlar hikayeyi en ön plana çıkartmasa bile Blizzard Entertainment, takip etmesi ve deneyimlemesi oldukça eğlenceli olan bir hikaye çıkartmış. Bu yüzden de hikaye hakkında “spoiler” verip, tatları kaçırmak istemiyorum. Bahsettiğim bu hikaye özellikle de nadiren izlediğimiz çok yüksek kaliteli sinematik anlarla zirve yapıyor; onun haricinde basit ara sahneler izliyoruz ve karakterler arasındaki diyalogları dinliyoruz. Bu noktada, metin yazımı çok başarılı olsa da karakter seslendirmelerinin çoğunu ben açıkçası başarısız buldum.
Diablo IV, önceki oyunların hikayesinden ders alıyor
Diablo IV, her ne kadar karakter seslendirmelerinin büyük bir kısmı ile memnun edememiş olsa da bu büyük kısım aslında oyundaki NPC seviyesindeki önemsiz karakterler için geçerli. Yani, sadece bir yan görev serisinde kendisini üç kere göreceğimiz bir karakterin seslendirme performansı kötü. Diğer örnekler de bununla aynı seviyede. Aslında ana karakterimiz de zaman zaman kötü bir performans sergiliyor ama bunun haricinde önemli olan karakterlerin tamamı, özellikle de Lilith inanılmaz bir seslendirme performansına sahip. Sadece seslendirme değil, Lilith genel olarak çok iyi yönetilen, çok iyi gösterilen, inanılmaz etkileyici bir kötü karakter.
Diablo IV oyununda sadece ana kötü karakterimiz olan Lilith değil, hikaye boyunca karşımıza çıkan yardımcı karakterler, “companion” tipi karakterler de serinin önceki oyunlarına göre daha kaliteli bir şekilde sunuluyor. Sadece seslendirme performansları değil, kendilerinin diyalog yazımı ve kişilikleri filan da gayet başarılı. Bir diğer ilgi çekici olabilecek nokta ise hikayenin, Diablo III oyunundaki hikayeye göre daha az fantastik olması ve hikayenin ayaklarının daha fazla yere basıyor olması. Bu durum karakterleri de olumlu bir şekilde etkiliyor ve hikaye temelli bir video oyunu olmamasına rağmen bu yapıt, muhteşem bir hikaye deneyimi sunuyor.
Diablo IV oyununun hikayesini ve tabii ki oyun sonu içeriklerini deneyimleyebileceğiniz dünya bir kere daha Sanctuary ama bu sefer Sanctuary, bildiğiniz Sanctuary değil. Oyun artık tamamen bir açık dünya sunuyor ve bu açık dünyanın içerisinde girebileceğiniz zindanlar ve tamamlayabileceğiniz bolca diğer içerik bulunuyor. Oyunun dünyası toplamda beş birbirinden dev gibi bölgeden oluşuyor ve bu bölgelerin içerlerinde de daha fazla alt bölge bulunuyor. Mesela, başlangıç bölgesi olan Fractured Peaks kendi içerisinde yedi farklı güvenli alana ve yine ona yakın bir sayıda alt bölge içeriyor. Peki, bu açık dünyada neler yapabiliyoruz?
Diablo IV oyunundaki her beş büyük ana bölgenin içinde tamamlamanız gereken irili ufaklı içerikler bulunuyor. Keşfedilmesi gereken güvenli alanlar, fethedilmesi gereken zorlu ve şeytani bölgeler, ana görevler, yan görevler, keşfedilmesi gereken alt bölgeler, zindanlar ve Lilith için yapılan heykeller, oyunun dünyasında yer alıyor. Açık dünyada tamamlanabilecek olan bu içerikler, Renown sistemine bağlanıyor. Bu sistem, açık dünyadaki içerikleri tamamladıkça seviye atlıyor ve her seviye atladığınızda hem karakteriniz, hem de hesabınız için ödüller kazanıyorsunuz. Hesap ödülleri, aynı hesaptaki tüm karakterleriniz için otomatik olarak kullanılabilir oluyor, yetenek puanları gibi.
İstemediğiniz kadar içerik bu oyunda sizi bekliyor
Diablo IV oyununda keşfedilmesi gereken açık dünya muhteşem. Bu açık dünyanın içerisinde Renown sistemi dahilinde tamamlanması gereken içerikler de gayet güzel. Bahsi geçen bu sistem de uzun vadede gayet ödüllendirici, özellikle de ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci karakterlerinizde daha hızlı bir başlangıç yapabilmeniz için… Yalnız, her şey bu kadar değil. Daha oyun sonu içeriklere ulaşmadan bile önce bunların haricinde açık dünya etkinlikleri gibi diğer oyuncularla birlikte veya tek başına yapabileceğiniz içeriklerle de tanışıyorsunuz. Hikayeyi bitirip, oyun sonu içeriklerine geçtiğiniz zaman ise çok daha fazla sistem ve içerik karşınıza çıkıyor.
Diablo IV oyunundaki oyun sonu içerikleri, halihazırda tamamlamış olabileceğiniz zindanların çok daha zorlu versiyonları, tamamen yeni zindanlar, açık dünyada diğer oyuncularla öldürebileceğiniz bölüm sonu canavarları, önceki oyunlardan hatırlayabileceğiniz Paragon sistemi ve daha fazlası ile deneyiminizi zenginleştiriyor. Bu tip oyunlar zaten hikaye anlarını bir nevi öğretici bölüm olarak sunuyor ve bunu oyunda da zaten hissedebiliyorsunuz; 48. seviyeye kadar her şey hızlı giderken, o civarlarda hikaye bitiyor ve World Tier III seviyesinin açılması ile birlikte bir anda hem seviye atlama hızınız, hem de ganimet elde etme durumunuz baştan aşağı değişiyor
Diablo IV oyunundaki deneyiminiz, 50. seviyeye kadar World Tier I veya World Tier II içerisinde yaşanabiliyor. Birinci seviyede özel hiçbir şey yokken; ikinci seviyede düşmanlar zorlaşıyor ama bunun karşılığında daha fazla altın ve tecrübe puanı kazanıyorsunuz. 50-70 civarı seviyeler için hazırlanan World Tier III ise Sacred ve Unique gibi nadirlik seviyelerinin kilidini açıyor, oyunculara daha fazla zindan, zorluk ve içerik sunuyor. World Tier IV de aynı şekilde yepyeni bir nadirlik seviyesi ve daha fazlasını sunuyor. Bu son seviye de 70-100 civarı seviyelere hitap ediyor. Daha zor Champion tipi düşmanlar, Helltide içerikleri ve daha fazlası en zor seviyede sizi bekliyor.
Diablo IV oyununda ilgilenebileceğiniz diğer iki içerik ise aslında meydan okuma görevleri ve Codex of Power koleksiyonu. Meydan okuma görevleri, klasik olarak size “1000 tane x tipi düşman öldür” tarzı hedefler veriyor. Bu görevler giderek zorlaşıyor ve ödül olarak da unvan ve benzeri şeyler veriyor. Codex of Power ise oyundaki zindanları ilk kere bitirdiğiniz zaman toplanıyor ve hesabınızda kalıcı bir yer ediyor. Bunları daha sonra, oyun sonu içerikler için ekipmanlarınıza ekleyip, benzersiz güçler kazanabiliyorsunuz, Yani, bu video oyununda hem hikaye seviyesinde, hem de oyun sonu seviyesinde yapılabilecek sayısız içerik var.
Diablo IV, karakterlere oldukça fazla önem veriyor
Şimdi gelelim Diablo IV oyununun odak noktasına: Ana karakterimiz. Blizzard Entertainment çok açık bir şekilde oyuncuların ana karakterlerine, serideki diğer oyunlara kıyasla daha fazla önem veriyor. Bunu daha oyunun başındaki karakter oluşturma ekranından anlayabiliyorsunuz. Oyunda karakter oluşturma çok detaylı değil ama var olan ayarlar gayet kaliteli bir şekilde sunuluyor ve aslında az sayıda ayar ile istediğiniz detay seviyesine ulaşabiliyorsunuz. Ayrıca, beş farklı karakter sınıfını içinde bulunduran bu yapıt, oldukça yüksek kaliteli karakter modelleri sunuyor. Özellikle oyunun giriş ekranında karakterinizi görünce ayrı bir havaya giriyorsunuz.
Görüntüyü geçelim, Diablo IV oyununda asıl iş, o karakteri güçlendirmek ve bunu yapabilmek için de sayısız ganimet toplamanız gerekiyor. Oyundaki karakterimiz 10 farklı parça ganimeti üstüne takabiliyor ve bunlar silah, zırh ve aksesuar kategorilerine giriyor. Tüm ganimetler Item Power değerine sahip ve zırhlar ile silahlar ise kendilerince savunma ve saldırı değerlerine sahip. Bunlar ganimetlerin temelini oluşturuyor. Ganimetlerin nadirlikleri yükseldikçe için içine alt istatistikler, efsanevi güçler ve daha fazlası giriyor. Mesela, bazı ganimetler “%3 daha fazla buz hasarı” verebiliyor, bazıları ise “X yeteneği için 1 ek puan” verebiliyor.
Diablo IV oyunundaki tüm bu ganimetler, karakterimizin Attack Power, Armor, Life, Strength, Intelligence, Willpower ve Dexterity değerlerini etkiliyor. Bu değerlerden bazılarını daha sonra Paragon sistemi üzerinde de ayrıca güçlendirebiliyorsunuz. Oyunda ayrıca bolca farklı iksir, materyaller ve daha fazlası da bulunuyor. Aynı zamanda oyunda birkaç farklı para birimi de bulunuyor Gold, Platinum, Obol ve Red Dust gibi. İstatistik seven oyuncular için ise oyunda karakterinizin güçlendirebileceğiniz 39 farklı istatistik bulunuyor, “can” gibi değil de, “zehre karşı dayanıklılık” ve “kritik vuruş şansı” tarzında. Bunlar da ganimetlerle ve yeteneklerle güçlenebiliyor.
Yetenek demişken, Diablo IV oyununda beş aktif, bir pasif yeteneğin kilidini ana yetenek ağcından açabiliyorsunuz. Oyunda beş farklı yetenek tipi var; Basic, Core ve Defensive gibi. Oyunda da zaten beş farklı butona yetenek atayabiliyorsunuz ama bu butonlara sadece tek bir kategoriden, tek bir yetenek atamak zorunda değilsiniz. Mesela, ben şu anda bir Basic, bir Core, üç Defensive ve bir Ultimate yeteneği kullanıyorum. Yani, Mastery ve Conjuration tipi yeteneklerden hiç ekli değil şu anda karakterimde. Ayrıca, bunların haricinde mini pasif yetenekler de bolca. Bahsettiğim altıncı yetenek, büyük bir pasif etki yarattığı için kendi özel alanına sahip.
Yeteneklerden sonra da karşımıza Paragon çıkıyor
Diablo IV oyununda 50. seviyeye ulaştığınız zaman 48 adet yetenek puanınız olacak ama Renown sisteminde de ilerlediyseniz aslında 58 civarı yetenek puanına sahip olabilmek mümkün. Bunlarla da aslında yetenek ağacını güzelce tamamlayabiliyorsunuz. Tamamlamak derken, sadece istediğiniz aktif ve pasif yetenekleri açıp, güçlendirmekten bahsediyorum. Yoksa, tüm seviyelerdeki tüm yetenekleri açıp, onları da maksimum seviyeye ulaştırabilmek mümkün değil. Oyunun amacı bu değil zaten; sadece beş yeteneği aynı anda kullanabiliyorsunuz. Ayrıca, her aktif yeteneğin bir de pasif özelliği bulunuyor ama sadece iki aktif yeteneği seçip, pasiflerini alabiliyorsunuz.
Diablo IV oyunundaki her karakter sınıfı, kendisine has özelliklere sahip. Mesela, Necromancer sınıfı doğurabileceği ve sizin için savaşabileceği ölümü karakterlere sahip ve bu, tamamen kendisine ait bir ilerleme sistemi ile sunuluyor. Aynı şey diğer tüm karakter sınıfları için de geçerli. Mesela, Barbarian sınıfı da silahları üzerinde ustalık kazanabiliyor. Bu arada, yetenek puanlarını sıfırlamak filan da oldukça kolay. Bu yüzden, oyun boyunca kolaylıkla beğenmediğiniz yetenekleri sıfırlayıp, puanlarınızı altın karşılığında geri alıp, yeni yeteneklere atayabiliyorsunuz. Bu özellik, özellikle karaktere alıştığınız süre içerisinde çok işe yarıyor.
Diablo IV oyununda 50. seviyeye ulaştığınız zaman hem World Tier III, hem de Paragon sistemi açılıyor. Seviye atlamanız bu noktada ciddi anlamda yavaşlarken, seviye başına artık dört adet Paragon puanı kazanıyorsunuz ve onları da daha önce belirttiğim gibi istatistiklerinizi güçlendirmek için kullanıyorsunuz. Tüm bu yeteneklerinizi ve güçlerinizi de oyunun içerisindeki sayısız düşmana ve bölüm sonu canavarlarına karşı kullanabiliyorsunuz. Oyunda sayısız farklı düşman ve sayısız farklı mekaniğe sahip olan bölüm sonu canavarları bulunuyor ama özellikle yan zindanlardaki bölüm sonu canavarları, diğerlerine kıyasla biraz zayıf ve sıkıcı kalabiliyor.
Diablo IV oyununda dikkatimi çeken olumsuz bir diğer şey ise oyunun birazcık işbirlikçi deneyime yaslanıyor olması. Özellikle de World Tier III ve World Tier IV işin içine girdiği zaman oyun, öyle bir zorlaşıyor ki yanınızda arkadaş istiyorsunuz. Bununla alakalı göndermeleri zaten oyun içerisinde de görebiliyorsunuz. Açık dünyada diğer oyuncularla birlikte olmayı anlayabiliyorum ama oyuncuları sırf tek başlarına oynadılar diye zorluk ile cezalandırmak bana pek güzel gelmiyor; aynı içerikleri ek bir kişi ile denediğim zaman, bu kişi tamamen yabancı birisi olsa bile her şey çok daha kolay ve hızlı bir şekilde tamamlanabiliyor. Problem, tek oyunculu deneyimde.
Diablo IV içerisindeki asıl oyun sonu içerik moda
MMORPG tipi oyunların önemli bir kısmında asıl oyun sonu içerik, ne derseniz deyin, modadır. Aksini kabul etmiyorum ve Diablo IV oyununda da durum farklı değil. Yani, 100. seviyeye ulaşıp, istediğiniz her şeye ulaştıysanız, karakterinizi en iyi görüntüye sokmaktan başka ne yapabilirsiniz ki? Bu noktada işin içine öncelikle “Transmog” özelliği giriyor. Oyunda bulduğunuz ganimetleri “Salvage” yaparak, görünümlerini elde edebiliyorsunuz ve daha sonra o görünümleri, üzerinizdeki zırhların üzerine geçirebiliyorsunuz. Bu sayede istatistiklerini sevdiğiniz zırh ile görünümü sevdiğiniz zırhı aynı anda kullanmış oluyorsunuz efendim.
Sıkıntı şu ki moda, Diablo IV oyununun hikaye kısmında pek ön plana çıkamıyor; bu seviyelerde elde ettiğiniz ganimetler görüntü açısından pek de tatmin edici olamıyor. Asıl benzersiz zırhları World Tier III ve World Tier IV seviyelerinde, 50-100 civarı karakter seviyelerinde elde edebiliyorsunuz. Tabii daha sonra o benzersiz zırhları parçalayıp, görünümlerini elde etmeniz gerekiyor. Alternatif bir çözüm ise tabii ki mikro ödemeler. Evet, bu video oyunu bir çevrim içi servis ve o yüzden de oyuna verdiğiniz 70 USD yeterli gelmiyor. Karşımıza bu yönde çıkan ilk içerik ise mikro ödeme temelli bir kozmetik mağazası; geri kalanı ise şu anda oyunda değil.
Diablo IV oyununda her hafta güncellenen ve her karakter sınıfı için tamamen kozmetik ögeler satan bir mağaza bulunuyor. Bu mağazada zırh görünümleri, silah görünümleri, karakter aksesuarları, ifade animasyonları ve daha fazlası bulunuyor. Problem şu ki mikro ödemeler inanılmaz pahalı. Mesela, prestij seviyesinde bir kozmetik paket (içerisinde bir zırh-silah görünümü seti ve ifade bulunuyor), 2400 Platinum üzerinden satılıyor ve onun için de 508 TL ödeyip, 2800 adet Platinum almanız gerekiyor. Evet, 1000 + 1000 + 500 adet Platinum da alabilirsiniz ama o zaman fiyat 504 TL oluyor, yani pek bir şey değişmiyor, 2800 Platinum almak daha mantıklı.
Diablo IV oyununda mantıklı olmayan şey, tüm bunların çok pahalı olması. Sadece ülkemizin ekonomik şartları için değil, yurt dışında da her şey çok pahalı. Yani, bu setlerin 20 USD üzerinden satılıyor olması yurt dışında da oyuncuların tepkisini çekiyor. Bunların üzerine bir de Temmuz 2023 içerisinde savaş bileti sistemi eklenecek ki o zaman oyuna biraz daha para vermeniz gerekecek; ben açıkçası Blizzard Entertainment şirketinin ücretsiz savaş bileti ile prestij seviyede kozmetik paketi ögeleri vereceğini sanmıyorum. Yani moda sadece son seviyelerdeki oyunculara ve zengin olan oyunculara hitap ediyor gibi hissettirdi bana efendim.
Oynanış tarafında nasıl bir deneyim sunuluyor?
Daha önce de dediğim gibi Diablo IV, “hack and slash” tarzında oynanan, karakter güçlenmesini temel alan bir deneyim sunuyor. Oyunda toplamda beş adet yetenek var ve bu yetenekler, saldırılarınızın temelini oluşturuyor. Yani, X ile yaptığınız vuruş bile yetenek olarak geçiyor. Saldırı yetenekleri, savunma yetenekleri, yardım yetenekleri, nihai yetenekler filan derken oyunda her bir karakteri, birden farklı yapıda kurabiliyoruz ve kurduğumuz karakterimizin gücünü sayısız düşmana karşı test edebiliyoruz. Açık dünyada, zindanlarda veya başka yerlerde binlerce minik düşmana, zorlu bölüm sonu canavarlarına, elit düşmanlara, şampiyonlara karşı bir savaş veriyoruz.
Diablo IV içerisindeki düşmanlar farklı temalara ve ailelere ayrılıyor; her temada ve ailede farklı saldırı şekilleri görebiliyoruz. Bazı düşmanlar yakın dövüşe odaklanıyor, bazıları menzilli savaşıyor, bazıları daha çok can çalmaya odaklanıyor, bazıları ise sizi sersemletmek istiyor. Bunun gibi çok fazla örnek var oyunun içerisinde. Açıkçası tüm bu düşmanlarla savaşırken oyun döngüsü her zaman çok ferah ve yeni hissettiriyor. Sürekli yeni mekanlara girmek, yeni düşman tipleriyle karşılaşmak, yeni yetenekleri denemek filan derken oyun oyun sonu içeriklere ulaşana kadar kendisini tekrar etmiyor. Oyun sonunda tekrar da gayet normal bence.
Diablo IV oyununda, özellikle de oyun sonu içeriklere ulaşmadan önce, hikaye anlarında ziyaret ettiğiniz zindanların çoğu birbirine çok benziyor. Yani, zindanlar tabii ki temel tasarım olarak değişiyor. Yani, odaların girişleri çıkışlarının yeri değişiyor, bazen geniş, bazen dar koridorlar görüyoruz ama tema genellikle aynı; zindanlardaki odalarda kullanılan çevre detayları hep aynı. Geliştirici ekip, birkaç tane temel tasarım yapmış, onları zindanların tamamına kopyalamış gibi hissettim ben açıkçası. Yine de zindan tasarımları bir yana, genel oynanış Diablo III yapıtına göre çok ama çok daha kaliteli ve zengin hissettiriyor.
Olumsuz olarak bahsedebileceğim bir diğer şey ise en azından sunucuların şu andaki durumu. Diablo IV oyununun çıkışı için Blizzard Entertainment ekibini tebrik etmek gerek aslında; bu sanıyorum ki son zamanlarda gördüğümüz en problemsiz çevrim içi servis çıkışıydı ama özellikle oyun, 6 Haziran 2023 tarihinde piyasaya sürüldüğünden beri sunucularda zaman zaman gecikmeler yaşanmaya başladı. Ben bu satırları 8 Haziran 2023 tarihinde yazıyorum ve çıkış gününden, bugüne kadar zaman zaman oyunda gecikmeler yaşandı ve bunların sunucu temelli olduğunu biliyorum. Ayrıca, benzer problemler erken erişim döneminde mevcut değildi.
Diablo IV, tam da oyuncuların istediği bir video oyunu
Diablo IV hakkındaki inceleme yazımı bitirmeden önce bu yapıtın sunum elementlerine de değinmek istiyorum ki öncelikle de görsellikten bahsedeceğim. Bir kere daha Diablo III oyununa göre bu dördüncü yapıt, serinin önceki iki oyununa daha çok benziyor. Yani, oyunun atmosferi çok daha karanlık ve çok daha şeytani şeyler görüyoruz. Yüksek fantezi temasından uzaklaşan bu yapıt, görsel kalitesi ile de etkileyici olabiliyor. Karakter modelleri, çevre detayları, ışıklandırmalar ve çok daha fazlası oldukça yüksek kaliteli görünüyor. Oyunda ziyaret ettiğiniz her mekanı, bu mekanlar kendilerini tekrar etmeye başlamadan önce detaylıca incelemek istiyorsunuz.
Diablo IV, görselliğinde şahane bir deneyim sunduğu gibi aynı deneyimi performansa da aktarıyor. Oyun, PlayStation 5 konsolunda 4K/60 FPS olarak çalışıyor ve saniye başına kare hızı oranı hiçbir şekilde düşmüyor. Ekranda sayısız düşman ve görsel efekt varken bile oyun 60 FPS olarak kalmaya devam ediyor. Oyunda ayrıca benim karşıma herhangi bir hata da çıkmadı ve yükleme ekranları da hem sayıca çok az, hem de sadece 1-2 saniye sürüyor. Teknik açıdan beni hayal kırıklığına uğratan tek şey, oyunun DualSense üzerindeki yeni nesil teknolojileri hiçbir şekilde kullanmıyor olması. Oyun o kadar güzel ki DualSense ile benzersiz bir deneyim sunabilirdi ama sunmuyor.
Diablo IV aynı şekilde ses ve müzik kategorisinde de ayrı bir başarıya imza atıyor. Her şeyden önce oyunun müzikleri harika. Bazı bölge müzikleri kendisini biraz fazla tekrar etse bile oyunun genel atmosferine çok güzel bir şekilde uyuyor her bir parça. Ses efektleri ve seslendirmelerin bir kısmı da aynı kaliteye sahip. Sadece, daha da önce dediğim gibi önemsiz karakterlerin çoğunun seslendirme performansları bana oldukça zayıf geldi. Yine de bu eski nokta, benim için sesleri ve müzikleri genel anlamda olumsuz etkilemiyor. Aslında bunu, inceleme yazım boyunca bahsettiğim tüm eksi yönler için söyleyebilirim. Artılar o kadar güçlü ki eksileri gölgesinde bırakıyor.
Diablo IV, tarif edilemeyecek seviyede kaliteli ve eğlenceli bir video oyunu. Evet; zindan tasarımları kendisini tekrar edebiliyor, seslendirmeler keyif kaçırabiliyor veya mikro ödemeler biraz pahalı kaçabiliyor ama inceleme yazım boyunca bahsettiğim bu eksi yönlerin hiçbiri, olumlu olan şeyleri gölgelendirmiyor. Ayrıca oyunun Türkçe olması da ayrı bir cabası. Ben açıkçası oyunu İngilizce oynamayı tercih ettiğim için çeviri kalitesini değerlendiremiyorum ama her ne olursa olsun, ilgi duyuyorsanız bu oyunu mutlaka satın alıp, oynamanızı öneriyorum. Eğer bütçeniz dahilindeyse indirim filan beklemenize gerek yok; hiç durmayın, oyunu alın ve maceraya atılın.