Halo: Reach oyununun kreatif direktörü olan Marcus Letho isminin önderliğindeki V1 Interactive tarafından geliştirilen bir yapıtın incelemesiyle karşınızdayız. FPS ve strateji türlerini bir araya getiren Disintegration, Take-Two Interactive tarafının çatısı altındaki Private Division tarafından yayımlandı. Böylesine önemli kişi ve firmaların bir araya geldiği bir video oyunu da ilgi çekiyor açıkçası. Okumakta olduğunuz bu inceleme yazısında, bahsi geçen video oyununda; bizlere neler sunulduğundan, oyunun ilgi çekici yapısından, senaryo ve çoklu oyunculu modlarından ve daha pek çok konudan bahsedeceğiz. Sizler de hazırsanız, ilgi çekici fikirlerin iyi bir video oyununu dönüşüp dönüşmediğine beraberce bir göz atalım.
Disintegration ile farklı bir lezzetin peşinden gidiyoruz
İnceleme yazısı boyunca pek çok konuya değineceğim fakat öncelikle bu oyunu benzerlerinden ayıran özelliklerle değinmek istiyorum. Aslında bu özellikler öyle çığır açıcı yenilikler barındırmıyor fakat farklı türleri bir araya getirme girişiminden ötürü ilgi çekiyor. Şöyle ki, Disintegration temelde bir FPS oyunu. Karakterimizin gözünden bir araç kullanıyoruz ve düşmanlara hemen her FPS oyununda olduğu gibi ateş ediyoruz.
Araç kullanma kısmı bana Titanfall serisini hatırlattı fakat öyle büyük robotları kontrol ettiğimiz zannedilmesin. Bir çeşit uçabilen motosiklet benzeri, silahları olan bir aracı kontrol ediyoruz. Bu araç uçabiliyor ama fazla yükselemiyor. Oyun alanından belirli bir yüksekliğe kadar çıkıp geri yüzeye inebiliyoruz aracımızla. Tüm bunlardan daha önemlisi ise oyunun pek çok alanında komutlarımızı bekleyen dostlarımızın bize eşlik etmesi oluyor.
Belirttiğim ve detaylarıyla anlatacağım bu özellikten ötürü Disintegration oyununu gerçek zamanlı strateji oyunlarına benzetenler oluyor ama bu özellik bana biraz daha farklı bir oyun serisini çağrıştırdı. Aklıma gelen oyun serisi Brother in Arms idi. İncelediğim oyunda da yanımızdaki arkadaşlarımızı kontrol ediyoruz ve taktiksel anlamda onlardan yararlanmaya çalışıyoruz. Bazı istisnalar haricinde bu yapıtın genelinde takım çalışması odaklı bu durum mevcut oluyor.
Takım arkadaşlarımıza verdiğimiz komutlar ise şahsım için Brother in Arms serisini çağrıştırmasına karşın bazı noktalardan strateji oyunlarına da benziyor. Sayılarında farklılık gösteren bu takım arkadaşları, bizimle birlikte savaştıkları gibi çevredeki cisimlerle etkileşime geçebiliyorlar. Böylelikle, Disintegration oyununun ilerleyişinde takım arkadaşlarımız önemli bir yere sahip oluyor.
Tüm bunlarla birlikte, hem kendi karakterimiz, hem de takım arkadaşlarımız geliştirilebiliyorlar. Geliştirme aşaması bölümler bittiğinde gerçekleşiyor ama bu durum oyunun hikaye modunda yer alıyor. Dilerseniz, zihinlerin bulanmaması adına öncelikle Disintegration oyununun hikaye modundan ve bu oyun modunda bizi nasıl bir maceranın beklediğinden bahsedeyim. Hikaye modunu anlattığımda, bu oyunun mekanikleri hakkında genel bir kanı ortaya çıkacaktır diye düşünüyorum.
Dünyayı kurtarmak için yine klavye başındayız
Gelecekte geçen ve dünyayı kurtarmakla hükümlü olduğumuz video oyunlarından olan Disintegration, kötü bir adama karşı direnişin hikayesini anlatıyor. Bu yapımda bölümler sıralı halde geliyor ve üst kısımda belirttiğim gibi her bir bölümün sonunda bir güvenli alanda toplanıyoruz. Bu toplanan alanda, diğer yapay zeka karakterlerle konuşabiliyoruz ve çeşitli meydan okuma görevlerini aktif edebiliyoruz.
Bununla birlikte, aynı bölgede bulunan bir bilgisayar vasıtasıyla da görev başlangıcı yapabildiğimiz gibi karakterimizi ve takım arkadaşlarımızı özelleştirme imkanı buluyoruz. Geliştirme sistemine geçmeden önce bölümlerin genel yapısından ve ilerleyişe biraz değineyim izninizle. Bahsettiğim bilgisayara gittiğimizde bir sonraki bölüme geçebildiğimiz gibi kazandığımız bölümleri de yeniden oynayabiliyoruz.
Yeniden oynamanın faydası ise karakterimizi ve takım arkadaşlarımızı biraz daha geliştirecek puanlar toplamayı sağlıyor. Puanlar demişken, Disintegration oyununda öldürülen düşmanlardan düşen parçaları toplayıp seviye atlamaya çalışıyoruz. Bir diğer deyişle, aracımızın çıkabildiği en yüksek noktadan savaşları yönetmek genel çerçevede fazla işe yaramıyor. Yüzeye inerek parçaları toplamalı, canımızı doldurmalı ve düşen arkadaşlarımızı ayağa kaldırmalıyız.
Hikaye modunun büyük bir kısmında takım arkadaşlarımızla birlikte hareket etmemiz gerekiyor. Her bir takım arkadaşımız kendine özgü yetenekler barındırıyor ve bu yetenekleri bizim komutumuzla kullanıyor. Diğer yandan, ekibimizin gideceği yeri ve yapması gerekenleri kontrol edebiliyoruz. Tabii, böyle deyince gerçek zamanlı strateji oyunlarındaki gibi noktasal olarak bir kontrolden bahsettiğimi düşünmeyin lütfen.
Şöyle ki, takım arkadaşlarımız genelde bizim baktığımız yöne doğru gidiyorlar ve düşman gördüklerinde otomatik olarak savaşıyorlar. Farenin sağ tuşuyla bir noktaya geçmelerini seçebildiğimiz gibi aynı tuşu kullanarak belirli bir düşmana saldırmalarını da seçebiliyoruz. Disintegration için bundan daha özel olan kısım ise ekiptekilerin yetenekleri oluyor. Bu yetenekler ise sayı tuşlarıyla takım arkadaşını seçtikten sonra yine farenin sağ tuşu vasıtasıyla gerçekleşiyor.
Yetenekli takım arkadaşlarına sahibiz
Takım arkadaşlarımızın farklı yetenekleri olduğu gibi bu yetenekler takım arkadaşlarımızla birlikte geliştirilebiliyor. Aslında, genel olarak kendimiz için nasıl bir karakter geliştirme sistemiyle karşılaşıyorsak, ekibimizin diğer üyeleri için de benzer hamleler kullanıyoruz. Oynadığımız bölümlerin farklı noktalarında gelişimimizi sağlayan parçalar bulunuyor. Bu parçaları, hem kendimizin, hem de takım arkadaşlarımızın gelişimi için harcayabiliyoruz.
Bu arada, ne kadar çok parça bulursak o kadar çok gelişme imkanımız bulunmuyor. Karakterimizi geliştirirken arttırabileceğimiz bölümlerin kilitleri, biz seviye atladıkça açılıyor. Sonrasında ise istersek kontrol ettiğimiz karakterin, istersek de takım arkadaşlarımızın yeteneklerinde geliştirme yapabiliyoruz. Unutmadan, bu basit karakter geliştirme kısmının bile bir rol yapma oyunu gibi detaylı olmadığını da sözlerime ekleyeyim.
Bizim ve diğer arkadaşlarımızın beş civarında geliştirilebilen özelliği bulunuyor ve bunlar da dört ya da beş kademe arttırılabiliyor. Ne yazık ki, Disintegration oyunundaki karakter geliştirme mekanikleri anlattığım kısımla sınırlı kalıyor. Bir de savaşlarda toplanan parçalarla genel seviyemizi arttırıyoruz ve seviye arttırmak da anlattığım geliştirme kısımlarının kilitlerini açma vazifesini üstleniyor.
Bu arada, karakterimizi dilediğimiz gibi geniş bir havuzda geliştiremesek bile, senaryo modunun her adımında farklı bir deneyime ulaşıyoruz. Sürekli aynı silahları kullanmıyoruz ve Disintegration oyununda yer alan savaş mekaniklerini, biraz mecburi de olsa kullanma imkanına erişiyoruz. Bu durum da oyunun çeşitliliğini arttırıyor. Örnek vermem gerekirse, hikaye modunun ilk görevlerinde makineli tüfek benzeri silahlar kullanıyorken, sonrasında farklı deneyimlerle tanışıyoruz.
Birebir aynısı olmasa da kullandığımız silahlar; pompalı tüfek, piyade tüfeği, bomba atar ve pek çok farklı özellikteki silahın özelliklerini yansıtıyor. Takım arkadaşlarımız olmadan başladığım bir bölümde kullandığım ve bomba atar olarak adlandırdığım silahı kullanmak oldukça farklı bir histi mesela. Düşmanın üzerine tekli ya da çoklu olarak patlayıcı mermiler fırlatıp, sonrasında onları Q tuşuyla patlatmak, oyun mekaniklerine bambaşka bir yorum getiriyordu.
Disintegration oyunundaki bölümlerde neler yapıyoruz?
Yeni bir fikir üzerinde çalışıyorsanız pek çok riski ilk günden kabul etmişsiniz demektir. Disintegration için de benzer bir durumun söz konusu olduğunu söyleyebilirim. Kendine özgü bir oyun mekaniğinin üzerine kurgulanan bu yapıt, bazı yönleriyle farklı olduğunu hissettirirken, bazı yönleriyle eksik kalabiliyor. Mesela, üst kısımda anlattığım karakter geliştirme aşaması oldukça sığ görünüyor ve sınırlı bir yapıyı oyunculara sunuyor.
Tabii ki her oyunda geniş karakter geliştirme seçeneklerinin bulunması zorunlu değildir fakat Disintegration oyununun mekanikleri Borderlands, Destiny gibi oyun serilerini andırıyor. Bölümlerde yaptıklarımız genel olarak düşmanları öldürmek oluyor. Bazı etkileşim anlarında, takım arkadaşlarımızın yardımıyla ilerliyoruz. Ayrıca, takım arkadaşlarımızla gizli olan bölgeleri ve eşyaları da açığa çıkarabiliyoruz ama genel anlamda yaptığımız rakiplerle hunharca savaşmak oluyor.
Yanlış anlaşılmasın, bu durumu eleştirmeyeceğim. Ben şahsen Disintegration oyununun genel bölüm tasarımlarını eğlenceli buldum. Farklı mekaniklerle ve stratejik anlamda bize yardım eden bir ekiple hareket etmek, bölümlerin biraz fazla uzun olmasının dışında oldukça keyif vericiydi. Bir bölgeye girerken E tuşuna basarak bölgeyi taramak, düşmanın durumuna göre gerekirse ekip arkadaşlarından yararlanmak Disintegration oyununun farklı olduğunu en azından bana hissettirdi.
Tüm bu söylediklerimle birlikte iyi bir fikrin tam manasıyla sunulamaması gibi bir durumun oluştuğunu söylemek istiyorum. Görevlerin genelinde üzerimize akın akın gelen düşmanlarla mücadele ediyoruz. Strateji anlamında yaptıklarımız ise çok mecburi olmuyor. Şöyle ki, ekip arkadaşlarımızın yeteneklerini kullanarak düşmanların üzerine füzeler yağdırabiliriz veya onların daha yavaş hareket etmelerine neden olan bir alan ortaya çıkartabiliriz ama bunları yapmasak da ilerleyebiliyoruz.
Elbette takım arkadaşlarımızın desteği ve yetenekleri işimize yarıyor. Disintegration oyununun pek çok bölümünde oldukça zorlu savaşların ortasında kaldım ve takım arkadaşlarım olmasaydı bu bölümleri defalarca oynamak zorunda kalırdım, kabul ediyorum. Bununla birlikte, eğer takım arkadaşlarım olmasaydı daha tedbirli bir biçimde hareket etmenin yollarını da arayacaktım. Nihayetinde strateji unsurlarıyla harmanlanmış olan bu yapıtın, beni memnun etmesine karşın potansiyelini gerektiği ölçüde kullanmadığını düşünüyorum.
Bölümlerde yoğun bir Halo etkisi görülüyor
İnceleme yazısını kaleme aldığım bu yapımım bölüm tasarımlarından da bahsetmek istiyorum izniniz olursa. Açık konuşmak gerekirse, Disintegration oyununun hikaye moduna başlamadan önce karanlık mekanlarda sıkıcı mücadelelerin içerisinde kendimi bulacağımı zannediyordum. Oysa ki oyunun ilk bölümlerinin hemen hepsinde açık alanlarda, doğayla iç içe olarak mücadeleye başladım. Bu durum beni oldukça memnun etti.
İlk iki bölümde bu ortamları gördüğümde oyunun tamamının benzer mekanlarda geçeceğinden korktum ki neyse ki bu düşüncem de doğru çıkmadı. Oyunun ilerleyen bölümlerinde mekan tasarımlarındaki farklılıklar vardı. Gecenin karanlığında, kapalı alanlarda geçen bölümler de vardı, açık alanları kullandığımız, yıkık yerleşim alanlarında geçen bölümler de. Genel anlamda bir Halo etkisini Disintegration oyununda gördüm.
Öte yandan, oyundaki görevler birbirine benzemesine karşın, mekanların göreve uygun biçimde tasarlandıklarını söyleyebilirim. Uzun bir savaş anında bir köprünün kenarında kalmak veya bir meydanda düşman akınlarına karşı mücadele etmek zorlu ve taktiksel düşünceyi gerektiren durumlardı. Bir yandan kendi canımızı korurken, diğer yandan takım arkadaşlarımızı korumak ve onların yeteneklerinden faydalanmak gerektiğinde mekanlar bu atmosfere uyum sağlıyordu.
Disintegration oyununun grafiklerini de benzer anlamda beğendiğimi söyleyebilirim. Çok etkileyici, akılda kalıcı bir görsellik bulamasam da bu oyunun grafiklerinin öyle yadırganacak bir tarafı bulunmuyor. Ayrıca, savaşlar sırasında pek çok yapının yıkılması ve oyunun bu durumu performans kaybı yaşatmadan sunmasını takdir edebilirim. Fazla sayıda düşmanla sıkıntı oluşturmayan bir performansın sunulması başarılı bir durum fakat bahsettiğim durumun PC için geçerli olduğunu unutmamak gerekiyor.
Oyunun seslerine gelirsek aynı hoşgörüyü pek gösteremeyeceğim. Savaş mekaniklerini destekleyen sesler fena değillerdi fakat karakterlerin seslendirmeleri bana biraz yapay ve yetersiz geldi. Özellikle, bölümlerin arasındaki bekleme alanlarında, bazı meydan okumaları aktif etmek adına mecburi olarak girdiğimiz diyaloglar bir hayli sıkıcı göründü. Buradaki seslerin başarısızlığı, oyunun zaten klişelerle dolu olan hikayesini bir kademe daha aşağıya itiyor, şeklinde bir yorum yapabilirim.
Çoklu oyunculu olarak oynamak yada oynayamamak
İncelemesini gerçekleştirdiğim Disintegration oyununun belki de en iyi yanının çoklu oyunculu kısmı olduğunu söyleyebilirim. Bununla birlikte bu oyunun çoklu oyunculu modunun çok önemli bir sorunu var ki bu sorun da oyuncu bulunamaması. Defalarca denedikten sonra ve uzun bekleyişlerin ardından birkaç müsabakaya girebildim ve yeterince bu oyun modunu maalesef deneyimleyemedim. Kısacası, herhangi bir sunucu problemi olmamasına karşın PC tarafında müsabaka yapacak oyuncu bulunmuyor.
Oynandığında oldukça eğlenceli olan Disintegration oyununun ana ekranındaki çoklu oyunculu seçeneğine girdiğimizde karşımıza uzunca bir menü çıkıyor. Bu yapımın ana menüsüne benzeyen çoklu oyunculu kısmın menüsündede, müsabakalara girmekle birlikte bazı özelleştirme, dükkan ve ayarlar seçenekleri yer alıyor. Üç farklı çoklu oyunculu oyun seçeneği karşımıza çıkıyor ki bunlar oyundaki orijinal adlarıyla; Zone Control, Collector ve Retrieval olarak sıralanıyorlar.
Zone control bildiğimiz alan işgal etme türündeki müsabaka şekli oluyor. Collector yine bilinen bir çoklu oyunculu oyun tarzı olan ölüm maçı oluyorken, Retrieval kısmında bomba parçaları toplayıp belirli noktalara taşımaya çalışıyoruz. Bu çoklu oyunculu oyun türlerinin hepsinde 5’e 5’lik bir mücadelenin ortasında kalıyoruz. Bunların tamamı oynanabildiğinde, gayet eğlenceli zaman geçirilebiliyor ama ne yazık ki oyuncu sayısında ciddi bir boşluk bulunuyor.
Özelleştirme seçenekleri kısmında da çok geniş bir seçenek havuzunun olduğunu söyleyemiyorum. Bu kısım oyuncu ve ekip görünümleri olarak iki kısımda sunuluyor. Oyuncu görünümlerinde; amblem, oyuncu kartı ve oyun içi ifadeler alınabiliyor ve ayrıca kendi amblemlerimizi de yapabiliyoruz. Ekip görünümü kısmındaysa 9 farklı sınıfın özelleştirme seçeneklerine ayrı ayrı ulaşılabiliyor. Buralardaysa; oyunda kullanılan aracın, pilotun ve aksesuarların görünümlerinde çeşitli değişiklikler yapılabiliyor.
Bir de Disintegration oyununun dükkan kısmı bulunuyor. Bu kısımda, video oyunlarında görmeye alıştığımız bir ürün havuzu yer almıyor. Dükkan kısmına girildiğinde yalnızca gerçek para karşılığında oyun içi para alınabiliyor ve bu paralar da üst kısımda belirttiğim görsel ögeleri satın almakta kullanılıyor. Genel olarak, özelleştirme seçeneklerinin biraz daha detaylandırılabileceğini düşünüyorum fakat oyuncu sayısı genel durumun karşısında bir engel olarak kalabilir.
Disintegration, kötü bir oyun değil
İnceleme yazısının sonlarına gelirken Disintegration oyununa yaklaşımım konusunda kararsız kaldığımı belirtebilirim. Bu yapıt, kesinlikle kötü bir oyun değil. Hatta bu oyunu deneyimlerken gayet eğlenceli anlar yaşadığımı söyleyebilirim. Şahsi görüşüme göre ortalamanın üzerinde bir kalite sunuluyor ve bu kalite sunulurken farklı oyun mekaniklerinden yararlanılıyor.
Öte yandan, elde büyük bir potansiyel varken bunun yeterli kullanılmadığını da düşünmüyor değilim. Bazı basit dokunuşlarla ortaya başarılı bir video oyunu rahatlıkla çıkarılabilirdi. Oysa Disintegration, belirli yönlerden çeşitlilik sağlarken olması gerekenleri eksik bırakıyor. Kişiden kişiye görüş farklılıkları olabilir tabii yalnız bana kalırsa karakter geliştirme sistemi daha detaylı olabilir, bölümlerin yapısında bazı değişiklikler yapılabilirdi.
Tüm bunlardan daha önemlisi ise oyunun iyi taraflarının başında gelen çoklu oyunculu kısımlarda oyuncu bulunamaması. Saatlerce bir müsabakaya bağlanmak için bekleniyor ve çoğu zaman çoklu oyunculu olarak oyuna girilemiyor. Bu durum da oyuncuları haliyle küstürüyor. Geliştirici ekip bu sorunu çözemezse elde kocaman bir çöp kalacak ki bu durum da beni oyunun kalitesini gördüğümden ötürü üzdü.
Belirttiğim gibi Disintegration kesinlikle kötü bir oyun değil. Farklı fikirleri, çok da iyi olmayan bir hikayeyle birlikte bir şekilde sunuyor. Oyun mekanikleri ve görsel açıdan da gayet sağlam duruyor bu oyun fakat eksik bıraktıkları yüzünden bir nevi bindiği dalı da kesmiş oluyor. Disintegration oyununun puanını verirken hikaye modundaki çeşitliliği ve PC tarafındaki çoklu oyunculu modun genel yapısını hesaba katacağım. Geliştirici ekip tarafından hamle yapılmadığı takdirde, başarılı olmaya aday bir oyunun hızlı bir biçimde çöküşünü de görebiliriz.