Ekibimizle birlikte farklı gezegenlerdeki hayatı nasıl canlandırabiliriz, bunu araştırırken, karşımıza bir gezegen çıkıyor ve Distant Bloom maceramız burada başlıyor. Ember Trail tarafından geliştirilen ve Kinda Brave tarafından piyasaya sürülen bu oyun, yeni bir gezegeni hayata döndürürken oldukça sakin ve rahat bir oynanış da sunmayı vadediyor. Hayata döndürmeye çalıştığımız gezegene giderken birdenbire işler istediğimiz gibi gitmiyor ve gezegene çakılıyoruz. Çakıldığımız için de geminin içindeki ekibimiz gezegende bir yerlere savruluyor. Ana karakterimiz Asistan ve yardımcımız Kei.ki ile birlikte maceraya başlıyoruz. Önceliğimiz elbette ki ekip üyelerimizi bulmak.
Kapsülümüzden çıkarak oldukça kötü durumdaki gezegende dolaşırken, yardımcımız Kei.ki bize yol gösteriyor. Ekip üyelerimizi ararken bu harabe gezegeni de keşfediyoruz aynı zamanda. İlk yaptığımız şey ise çöp toplamak oluyor. Yardımcımız bunun kötü bir fikir olduğunu ve çöplerle bir şey yapamayacağımızı söylese de biz toplamaya devam ediyoruz. Oyunun başı ne yazık ki fazla sıkıcıydı. Gitmemiz gereken yere bu kadar uzun sürede gitmemiz ve çevrede etkileşime geçmemiz gereken çöp dışında bir şeyler olmaması oldukça sıkıcıydı. Neyse ki, acil iniş yapmak zorunda kaldığımız gemimize varıyoruz ve burada ekibimizin yetkili üyeleriyle karşılaşıyoruz.
Distant Bloom, oyunda ilerledikçe aslında ne kadar kapsamlı olduğunu bize gösteriyor. Fazla seçenek sunmamasına ve kısıtlı bir alanı kullanmamıza izin veriyor olmamıza rağmen, keyifli bir oynanış sunuyor. İlk olarak kullanabileceğimiz herhangi bir eşya bulunmuyor ve ben çöp toplayarak ilerlemeye devam ettim. Sonrasında hem haritamız açılıyor hem de bize bir tarayıcı veriliyor. Sağ üstte bulunan harita aslında bize çok bir şey göstermiyor. Boş bir yerde görev yerimiz işaretli oluyor yalnızca. Harita bu noktada bana çok gereksiz geldi; gideceğimiz yeri gösterse de gideceğimiz yere dümdüz gidemiyoruz. Oyun adeta bir labirent gibi. İlerlemek için öncelikle yolları açmanız gerekiyor.
Yolları açmanın tek yolu ise kurumakta olan bitkileri canlandırmak. Bu sayede bitkiler bize geçebileceğimiz yollar açabiliyor. Öncelikle çöpleri toplayarak belli bir noktadaki bitkileri canlandırıyoruz. Bu sayede köprü görevi gören büyük kütüklerin üstlerinden geçebiliyoruz. Görevleri yaptıkça gezegeni de yavaş yavaş keşfedebiliyoruz. Öncelikli görevimiz olan ekip arkadaşlarımızı bulma konusunda ise ne yazık ki oyun bize pek ipucu vermiyor. Oyunda ilerledikçe tohumlar da topluyoruz ve bize bir de kürek veriliyor. Bu sayede, canlandırmak istediğimiz noktadaki yerlere tohum ekebiliyoruz. Yolu geçmemize yardımcı olarak kütüğü de açabilmemiz için tohumları uygun bir sırayla, birbirlerine uyumlu şekilde ekmemiz gerekiyor ancak oyun bize burada ipucu vermiyor.
Distant Bloom daha açıklayıcı bir oyun olsaydı eğer, gerçekten rahat ve keyifli bir oynanış sunduğunu söyleyebilirdim. Bunun dışında oyun sürekli bir tekrar içerisinde. Bir yere gidiyoruz, ekip arkadaşımızı kurtarıyoruz, ya da almamız gereken şeyi alıyoruz ve sürekli aynı noktaya geri dönüyoruz. Dediğim gibi yapabileceklerimiz fazlasıyla sınırlı kalabiliyor. Evet, üs gibi kullandığımız yere sürekli dönmemiz mantıklı olabilir ama uzun yollardan tekrar geçmek biraz sıkabiliyor. Oyunun sonlarına doğru ancak üsse dönmeden birkaç şeyi yapabiliyorsunuz.
Oyundaki en hoşuma giden şey ise, ekip arkadaşlarımıza verdiğimiz hediyelerin etrafta belirmesiydi. Bu hediyeleri ya geminin içinde herhangi bir yerde görüyorsunuz ya da geminin yanında kurduğunuz kamp çevresinde görebiliyorsunuz. Normalde verilen hediyeler oyun içerisinde yok olur ya da kullanılır ancak ekip arkadaşlarımız hediyelerimize oldukça değer veriyor.
Bu arada Distant Bloom, gezegeni canlandırmaya çalışırken size bir sürü alternatif de sunuyor. Önce tohum ekerek başladığınız bu canlandırma işlemine, tohumlardan elde ettiğiniz ve oyun içerisinde ‘’jel’’ denilen yemekleri kullanarak adeta bir gübre mantığıyla bitkilerinizi güçlendirebiliyorsunuz. Çevredeki bitkileri güçlendirdiğinizde ise size verdikleri materyaller de artıyor. Yalnız şunu eklemeliyim ki istediğiniz yere tohum ekemiyorsunuz. Belli bölgelere ekebiliyorsunuz ve onları da yukarıda bahsettiğim gibi belli bir düzen içerisinde yapmanız gerekiyor. Bu sayede kestirme yolları da açmış oluyorsunuz.
Bütün ekosistemi canlandırmaya odaklı oyunda bir zaman sonra tekrara düşebiliyorsunuz. Yaptığımız tek şey yönlendirilen yerlere gitmek ve tohum ekmek. Tohumları düzgün sırayla ekmeye çalışırken belki biraz kafa yorabilirsiniz. Bir zaman sonra Distant Bloom gezegen hakkında da değişik bilgiler toplamaya başlıyor. Gezegen nasıl bu hale gelmiş, canlandırmak için ne yapmak gerekiyor falan gibi. Aslında oyun başta vermesi gereken bilgileri sona saklamış ama o zamana kadar zaten gezegenin neden bu halde olduğunu o kadar da merak etmiyorsunuz.
Distant Bloom oyununda en hoşuma giden şey oyunun sonlarına doğru bazı hayvanları da evcilleştirebiliyor olmamızdı. Bu hayvanlar, daha doğrusu gezegene özgü yaratıkları kurtarıyoruz ve onları ya doğada bırakıyoruz ya da evcilleştirebiliyoruz. Bazıları bizim ekmiş olduğumuz tohumlardan büyüyen ağaçlardan besleniyor. Bu sayede hangi hayvanın hangi meyveyi sevdiğini de tespit edebiliyorsunuz. İstersek topladığımız tohumlardan yaptığımız yemekleri de hayvanlara götürebiliyoruz. Çoğu zaman yemek yapma işini ekip arkadaşlarımızdan biri de yapıyor ve ondan da yemek alabiliyoruz.
Geceden gündüze geçişlerde değişen manzara oyuna ayrı bir renk katmış. Özellikle gece olmasına yakın çok tatlı manzaralar ortaya çıkabiliyor. Ayrıca Distant Bloom çok fazla sistem istememesi de oyunu yüksek ayarlarda oynayabilmenizi ve görsel olarak tatmin olmanızı sağlıyor. Canlı grafikler ve kullanılan çevre ögeleri çok tatlıydı. Özellikle yukarıda bahsettiğim evcilleştirebildiğimiz hayvanlar oldukça şirindi. Bunun yanı sıra ana karakterimiz ve ekip arkadaşlarımız da klasik bir uzaylı konsepti yerine adeta çizgi film karakterleri gibi görünüyorlardı.
Müzikler de oyun ile oldukça uyumluydu. Oynarken sesler tekrar etmiyor ve haritanın farklı yerlerine gittiğiniz zaman da bölge atmosferine bağlı olarak müzikler değişiyor. Bir bölgeyi tekrar canlandırdığımızda bölgenin hafif sesi yerini daha canlı bir sese bırakıyor ve bu sayede içinizin açıldığını da hissedebiliyorsunuz. Seslendirmeler de kendi dillerine has bir şekildeydi ancak rahatsız edici bir tonu yoktu. Sadece görev tamamlandığında çıkan ses adeta bir telefon bildirim sesini andırıyordu ve bunu açıkçası çok sevemedim. Onun yerine başka bir ses olsaydı oyunla daha bütün haline gelebilirdi. Bildirim sesi gibi olması Distant Bloom ile çok uyuşmadı benim kafamda.
Genel olarak Distant Bloom, hikaye olarak güzel olsa da aynı şeyi yapmaktan sıkılmazsanız bir oturuşta bitebilecek bir oyun. Oynanışı rahat ve keyifli, hikayesi merak uyandırmasa da gezegeni canlandırmaya çalışmak ve farklı şeyler yapmak oyuna renk katabiliyor. Çerezlik ve bir oturuşta bitecek bir oyun arıyorsanız Distant Bloom kafanızı rahatlatacak birkaç saat geçirmenizde yardımcı olabilir.