Bunu daha önce duyduysanız beni durdurun ama berbat işinizi bırakıp, sıradan ve ruhunuzu ezen varlığınızı terk edip, gerçek hayatta bir rol yapma oyunu kahramanı olsaydınız ne olurdu? Evet, piyasadaki her üç kuruşluk Isekai romanının konusu bu ama genellikle bu tür romanlarda, gerçekten içine kapanık bir ezik olmanız ve önce bir kamyonun altında kalmanız gerekir. Bunun yerine Dungeons of Hinterberg, bu klasik güç fantezisinin biraz daha gerçekçi bir versiyonunu sunuyor.
Ne yazık ki gerçekçi versiyon çok daha iyi değil ama oyunun kendisinin de önerdiği gibi belki de içinde bulunduğunuz durum, sizin onu nasıl şekillendirdiğinizden ibaret. Bu hikayede başka bir dünyaya taşınmak ya da reenkarnasyon yok. Bunun yerine büyü bize geliyor ve Avusturya’nın büyük bir bölümünü ele geçiriyor. Canavarlar ve mistik zindanlara açılan portallar aniden ortaya çıkıyor ve çok geçmeden bu gizemli alanı keşfetmek ve kontrol altına almak onu ticarileştirmeye dönüşüyor.
Yaşanan bu olaylarla birlikte Hinterberg bir tatil beldesi oluyor ve dünyanın dört bir yanından maceracı adayları lüks otellerde kalmak, dolgulu taytlar ve markalı silahlarla donanmak ve özenle etiketlenmiş ve korunmuş zindanlara dalmak için geliyor. Ölüme meydan okuyan zindan gezintisi adeta bir Disneyland deneyimi oluyor yani. Bu durum 2024 yılında tema parklarına aşina olan herkes için ne kadar kötü hissettirse de Dungeons of Hinterberg, bu konseptin cazibesini anlıyor.
Bu oyun; parlak, sağlam renk parçaları, rahatlatıcı, iyi hissettiren melodiler ve tanımak için çok sayıda arkadaş canlısı ve tuhaf karakterle dolu. Oyunun kahramanı Luisa, halihazırda tükenmişlik yaşayan acemi bir avukattır ve hayatını değiştireceğine inandığı bir tatile çıkarken gözlerinde yıldızlar beliriyor artık. Tabii ki, eğitim zindanı arızalanıp neredeyse çökmek üzereyken ve dışarıdaki bir deprem tesisin çoğunu erişilemez hale getirirken işler hemen tuhaflaşıyor.
Dungeons of Hinterberg içerisindeki karakterimiz, hemen yukarıda bahsettiğimiz olaylar sonrasında hayatta kalır ve neredeyse oracıkta pes eder ama yerel insanlardan biri onu burada kalmaya ve deneyime bir şans vermeye ikna eder. Oyunun ana döngüsü de burada başlıyor; alandaki farklı bölgeleri geziyor, zindanları ele geçiriyor, yeni büyüler öğreniyor ve yerel halk ve diğer ziyaretçilerle kalıcı ilişkiler kuruyorsunuz. Oyunun geneli bu şekilde geçiyor diyebilirim.
Dungeons of Hinterberg içerisinde The Legend of Zelda serisinden tutun da Persona markasına kadar pek çok açık esinlenme var. Her gün bir bölgeyi ziyaret ediyor, birincil bir aktiviteye katılıyor, ardından alışveriş yapmak için ana merkeze geri dönüyor, seçtiğiniz bir arkadaşınızla vakit geçiriyor ve ertesi gün hepsini tekrar yapmak için yatağa dönüyorsunuz. Bunlar özellikle de Persona ve benzeri serileri hatırlatıyor bana. Oynanışın kendisi ise daha çok The Legend of Zelda.
Bu arada, gücünüz arttıkça ve en iyi maceracılardan biri haline geldikçe, çatlaklar ortaya çıkmaya başlıyor. Sizinle konuşmaması gereken insanlar yaklaşıyor ve sihrin gerçekte nasıl işlediği hakkında daha fazla şey öğrenmeye başlıyorsunuz. Yerel politikanın giderek daha fazla gözünüzün önünde oynandığını görüyorsunuz. Canavarların doğası hakkında sorular ortaya çıkıyor. Şirket çıkarları, yerel işletmelere ve onları işleten sıradan insanlara karşı giderek daha düşmanca bir hal alıyor.
Dungeons of Hinterberg oyununun hikayesinin bir kısmı ise rahat ve sevimli. Bir diğer kısmı gizemli ve rahatsız edici olsa da oynanış daha az karmaşık. Savaş, hafif ve ağır saldırıların ötesine geçmeye çalışmıyor; ara sıra bekleme süresinde donanımlı özel yetenekler var. Teçhizat, değiştiricilerle sayılara indirgeniyor ve NieR Automata oyunu benzeri bir ekipman bonus sistemi var. Üzerinde oynanacak çok şey var ama sonuçlar matematiksel kısımların ötesinde pek bir şey değiştirmiyor.
Basitten (patlayan büyük kaya), aptalcaya (büyülü bir snowboard) kadar değişen büyüler yine de harika. Büyüler, bulunduğunuz bölgeyle sınırlı, bu da o bölgedeki tüm zindanların iki özel beceri içereceği anlamına geliyor. Bu zindanlar boyut ve karmaşıklık açısından çeşitlilik gösteriyor ve geliştiricilerin kendi belirledikleri sınırlamalar etrafında yeni kurallar oluşturmanın yollarını nasıl bulduklarını keşfederken gezinmek çok eğlenceli olabilir. İlişki konusu da oldukça basit. Her gece biriyle biraz zaman geçirebiliyorsunuz ve onun küçük yıldız ölçeri yükseliyor.
Biriyle ne kadar yakınlaşırsanız, ondan o kadar fazla işlevsellik elde ediyorsunuz. Karakterler ilginç ve eğlenceli ama bu gelişmelerden büyük bir senaryo değişikliği veya yapısal değişiklik beklemeyin. Hepsi rahat döngü tarzının bir parçası; işi yap, iyi vakit geçir, sayıların artmasını izle. Basit ama iyi hazırlanmış ve sağlıklı enerji dolu ve oyun, zamanı geldiğinde biraz dişlerini göstermekten çekinmiyor. Bu oyun, olmasını umabileceğinden çok daha büyük şeylerden ilham almış olabilir ama bu parçaların küçültülmüş versiyonlarını alıyor ve kısıtlamaları dahilinde çok şey yapıyor.
Kullanıcı arayüzünden tutun da müziğe kadar Dungeons of Hinterberg oyununun sunum elementleri ile ilgili her şey tam hedefinde ve cilalı hissettiriyor. Bu oyunun ne tür bir oyun olduğu konusunda hiçbir hata yok ve asla kendi ağırlığının üzerinde yumruk atmaya çalışırken kaybolmuyor. Yine de yaratıcı bulmacalara ve renkli ortamları keşfetmenin basit harikalarına kıyasla dövüş bölümlerini daha angarya buldum. Düğmelere basma işine biraz daha sos eklense çok daha iyi olurdu ama aynı zamanda, fantastik bir boyuta çarpan gerçek dünya ortamından falan bahsediyoruz. Bunlar rol yapan normal insanlar, süper kahramanlar değil. Sakarca yapılan kaçma hareketi mantıklı.
Dungeons of Hinterberg ile geçirdiğim süre boyunca sevecek çok şey buldum ve dezavantajlar çoğunlukla sınırlamalarla veya havayı nasıl karşıladığımla ilgili. Tüm bu rahatlık olayı benim için vurucu ya da ıskalayıcı olabiliyor ve dövüşlerimin sadece boşa vuruyormuş gibi hissetmek yerine biraz dişe sahip olmasını seviyorum. Cazibesi, yaratıcı büyü yetenekleri ve bulmacaları, renkli ve tuhaf karakter çeşitliliği ve eğlenceli önermesi oldukça zarif bir şekilde bir araya geliyor. The Legend of Zelda serisinin klasik oyunlarının hayranları, benzer deneyimler arıyorlarsa burada güzel bir tatlı nokta bulabilirler diye düşünüyorum efendim.