2022’de çıkan Eiyuden Chronicle: Rising, Natsume şirketinin ana oyuna bağış toplamasıyla birlikte bir yan oyun olarak karşımıza çıkmıştı. Hedeflenen bağışa çok kısa bir zamanda ulaşan şirket, sonrasında ana oyun için hazırlıklarını tamamladı ve JRPG türünün beklenen oyunu Eiyuden Chronicle: Hundred Heroes sonunda oyuncularla buluştu. Eiyuden Chronicle: Rising, farklı bir hikâye ve karakterlerle karşımıza çıkmıştı ama oyunun ses ve müziklerinin başarılı olmaması, animasyonlarının kötü görünmesi gibi bazı sorunlar rahatsız etmişti. Yeni oyunda bunların geliştiğini ve bizi bambaşka bir serüvene çıkarttığını şimdiden söyleyebilirim.
Oyunun hikâyesi, ana karakterimiz Nowa’nın Arenside isimli bir kasabaya gelmesi ile başlıyor. Arenside kasabası, savaşın içinde olan Grum ülkesinde yer alan küçük, tatlı bir yer. Orada bizi karşılayan Garr, bize neden buraya geldiğimizi soruyor. O sırada da oyunun başında fazlasıyla vakit geçireceğimiz, farklı yeteneklere ve oynanış tarzlarına sahip olan Lian ve Mio ile tanışıyoruz. Bu noktadan itibaren bile oynayacağınız karakterler hakkında fazlasıyla fikir sahibi olabiliyorsunuz. Kendileri oldukça konuşkan olduğu için hemen her şeyi size anlatıyorlar. Garr bizi kasabanın belediye başkanına yönlendirerek ilk görevimizi vermiş oluyor.
Kasabada etkileşime geçebileceğimiz birçok oyuncu olmayan karakter de bulunuyor. Bu karakterlerden kasaba hakkında ve genel durum hakkında birçok bilgi alabiliyoruz. Oyun başında hepsiyle konuşmak çevre hakkında bilgi edinmek için oldukça yararlı olabiliyor. Aynı zamanda Eiyuden Chronicle: Hundred Heroes oyunundaki bu ülkede nerelerin olduğunu da rahatlıkla öğrenebiliyoruz çünkü çoğu karakter farklı bölgelerden gelmiş olabiliyor. Özellikle kasabanın girişinde bulunan askerler de içerisinde olduğumuz savaş hakkında yorumlar yapıyor. Bazıları durumdan oldukça mutsuzken, bazıları savaşmak için can atabiliyor. Onların söylediklerini dinlerken epey bir bilgi sahibi olabiliyoruz. Özellikle bizi kasabanın farklı yerlere yönlendirmeleri de kasabayı keşfetmemize oldukça yardımcı oluyor.
Kasabada verilen ilk görevimize doğru giderken bizi ilk olarak Milletler Cemiyeti’nin bir üyesi olan ve Grum ailesinin kızı Perrielle ile karşılaşıyoruz. Kendisi kasabanın yöneticisi, Grum ülkesinin de başındaki ailenin en genç üyesi. Babası vefat ettikten sonra meclis üyeleriyle ülkenin sorunlarını çözmeye çalışıyor ve haliyle epey gergin bir kişiliği var. Eiyuden Chronicle: Hundred Heroes, aslında tam bu noktada oyuna da hızlı bir giriş yapıyor. Karakterleri hızlı ve oyuna uyum sağlamış bir şekilde tanıtılıyor. Genel olarak konuşmaları ve kendi aralarındaki sohbetleri de oldukça akıcı görünüyor.
Eiyuden Chronicles: Hundred Heroes, bize ilerlerlerken oldukça fazla karakter seçeneği de sunuyor. Yine kasabada görevimizi yaparken bu sefer bize liderlik edeceğini öğrendiğimiz Teğmen Seign ve onun yardımcısı Hildi’yi ekibimize alıyoruz. Artık kasabadan çıkmaya hazır hale geliyoruz ve maceramız hızlı bir şekilde başlıyor. Oyun bu noktaya kadar aslında size çoğu şeyi öğretiyor. Hızlı bir şekilde kasabadan çıkarak görevinize başlayabiliyorsunuz. Yakın zamanda ormanda keşfedilen ancak yeri tespit edilemeyen Runebarrow’u bulmamız isteniyor. Aslında amacımız da buradaki bazı önemli kalıntılara ulaşmak.
Kasabadan çıktığımızda aslında bizi fazla bir şey karşılamıyor. Boş bir araziden bir ormana giriş yapıyoruz. Ormana giriş yaptığımızda toplayabileceğimiz birkaç materyal ve kayıt almak için karşımıza çıkacak birkaç yer dışında fazla bir şey görünmüyor. Önümüze çıkan kaya parçasını sihirle yok eden Teğmen Seign’i gördükten sonra hikâye aslında kafamızda tam olarak oturuyor. Aslında amacımız kalıntıları bulmaktan çok, bir lensi bulmak. Aradığımız lens, oyunda ‘’Primal Lens’’ olarak geçiyor. Bu tarz büyüleri yapmaya yarayan oldukça güçlü bir alet ve bunu da çoğu savaşçı kullanabiliyor ancak bizdeki lensler bunun daha sıradan hali gibi. Bizim ekibimizde bile neredeyse herkeste bulunuyor bu lens. Amacımız da aslında Primal Lens’in kötü insanların eline geçmemesi.
Eiyuden Chronicles: Hundred Heroes, karakterlerimizi düzenlemek için de güzel bir arayüz sunmasına rağmen bazen kafanız karışabiliyor. Birkaç karakteri yönetirken kime hangi eşyayı vermelisiniz ya da hangi karakter ne ile güçleniyor bunları öğrenmek biraz zaman alabiliyor. Ben genellikle tek bir karakter üzerinde yoğunlaşarak ilerledim çünkü zaten bir şekilde diğerleri savaşlarda bana yardımcı oluyordu. Özellikle parti kısmında karakterlerin hangi rolde oynayacağını ve nerede savaşacağını seçtiğiniz zaman, savaşları hızlıca kazanıyorsunuz. Savaşlarda ben çoğu zaman önce büyücüleri kullanıp sonra tank ile savaştım ama otomatik moda alınca da yine hemen hemen benim yapacağım şeyi yapıyordu karakterler.
Geniş bir haritası bulunan Eiyuden Chronicles: Hundred Heroes oyununun her bir bölgesi farklı şeyleri keşfetmenize olanak sağlıyor. Runebarrows’a vardığımızda, işin içine biraz da bulmaca giriyor ancak çözmesi hiç de zor değil. Gösterilen şekillerle kapıları açıyorsunuz ancak her iki adımda bir konuşmaların girmesi bazen gerçekten sıkıcı oluyor. Tam oyunu oynamaya başlayacağınız sırada sürekli kesilmesi, konuşmaları da hızlıca geçmenize sebep olabiliyor. Kontrol size verildiğinde arada bir sağ altta ekip üyelerinizin çevre hakkındaki yorumlarını da okuyabiliyorsunuz.
Eiyuden Chronicles: Hundred Heroes bize farklı karakterlerle de oynama imkanı sunuyor. Bu karakterleri oyunun farklı yerlerinde tanışarak ekibimize dahil edebiliyoruz. Bununla birlikte ekibi farklı yeteneklere ve güçlere sahip olan karakterlerle donatmak da savaşlarda ve özellikle rün lenslerinin kullanımı esnasında çok büyük avantaj sağlıyor. Dediğim gibi ben genel olarak tek bir karakter üzerinde yoğunlaşıp diğerlerinin biraz daha destek ve tank görevi görmesini tercih etmiştim.
Oyun bize geniş ve aslında hızlı giriş yaptığı bir hikâye anlatımı sunsa da bazı yerlerde gerçekten çok tıkanıyor ve bunun tamamen konulara hızlı giriş yaptığını düşünüyorum. Oyun sanki ilk başta elindeki her şeyi veriyor ve sonrasında esprili konuşmalar ve karakterlerin birbirlerine takılmaları gibi çok boş konuşmalara şahit oluyoruz. Bu yüzden de artık bu kısımlar geçsin de oyunu oynayalım demekten kendinizi alamıyorsunuz.
Eiyuden Chronicles: Rising oyununda yaşanan bazı animasyon problemlerinden sonra, Eiyuden Chronicles: Hundred Heroes oyununun animasyonları gerçekten güzel ve akıcı bir biçimde karşımıza çıkarmış. Özellikle bölüm sonu canavarlarında olan savaşımızda grafiklerin ve animasyonların akıcılığı ve rünleri kullandıklarında karakterlerin animasyonları gerçekten çok hoş duruyordu. Sadece çevre tasarımında çok büyük bir boşluk vardı oyun içinde. Kasaba ya da çevre yerlerde bu çok gözünüze batmıyor ama özellikle ormana girdiğinizde çok boş görünüyor etraf. Çevrede de fazla etkileşime geçecek bir öge bulunmadığından buralar sadece yürümeniz için var olmuş gibi duruyor.
Eiyuden Chronicles: Hundred Heroes karakterleri hikâye için çok önemli yer taşıyor. Özellikle ekibinizdeki karakterlerin gerçekten rünlerle ilgili çok hayati bağlantıları olabiliyor ve hikâye anlatımlarını bu şekilde karakterlerin neredeyse tümüne işlemesi çok güzeldi. Görevleri yaptıkça bir başka görevi hızlı ve akıcı bir şekilde yapabiliyorsunuz çünkü oyun kendini çok sık bölmüyor. Genel olarak karakter tasarımları ve oyun içi çizimler oldukça hoş ve güzel görünüyordu. Ses ve müzikler, Eiyuden Chronicles: Rising oyununda başımıza geldiği gibi oyunla uyumsuz değildi, özellikle de hareketli kısımlarda çalan müzikler oyunla oldukça uyumluydu. Eğer orta uzunlukta ve sizi uzun süre oynatacak bir JRPG arıyorsanız, Eiyuden Chronicles: Rising oyununu da daha önce oynadıysanız, serinin yeni oyununa kesinlikle bir şans vermeniz gerekebilir.