Son yıllarda aralarından seçim yapabileceğiniz çok sayıda çiftçilik temelli rol yapma oyunu var. Her zaman var olmalarına rağmen, bu rahat oyunlar çağı şimdi gerçekten başladı ve bununla birlikte bu özel tür büyük ölçüde büyüdü. Ne zaman bu türde bir oyun çıksa, bir çiftçilik simülasyonu hayranı olarak gözüme çarpıyor. Fae Farm, bu türe en son eklenen oyunlardan biri. Daha doğrusu, kendisi PC için daha önce çıkmıştı ve ben de incelemiştim ama şimdi konsollar için de çıktı, PlayStation 5 üzerinden bir kere daha aynı deneyimi yaşadım. Peki, bu oyun, bu türün kaymağını mı yiyor, yoksa rahat oyunların engin denizinde kaybolup gidiyor mu?
Şişedeki bir mesaj sizi gizemli Azoria diyarına davet ettikten sonra, kısa süre içinde buranın sıradan bir ada kaçamağı olmadığını keşfediyorsunuz. Garip girdaplar – ki şans eseri hayatta kalmayı başardınız – hem kimsenin adaya ulaşmasını hem de adadan ayrılmasını engelliyor. Daha da kötüsü, dikenler ve sis ülkeyi kaplıyor ve büyülü bir şeyden kurtulmanın tek yolu biraz sihir kullanmak…
Hikaye, adayı eski ihtişamına kavuşturmak ve insanlara yardım etmek, insanları ve Fae’leri yeniden bir araya getirmek; aynı zamanda evinizi geliştirmek etrafında dönüyor. Bölümler, doğrusal bir şekilde ilerliyor ve oynadığım diğer benzer oyunlardan daha önemli bir hikayeye sahip. Konsept ise aynı türdeki ortalama bir oyundan farklı değil. Büyülü unsur ise benzersiz. Büyü yapabiliyor, madenlerde Jumbles adı verilen garip yaratıklarla savaşabiliyor ve Fae alemiyle bir olabiliyorsunuz.
Bu, büyünün diğer benzer oyunlarda yer almadığı anlamına gelmiyor, ancak Fae Farm dünyasında sadece çiftçiliğin ötesinde geliştirildiğini düşünüyorum. Spoiler vermek istemem ama girdapların nedeni de yol boyunca karşılaştığınız varlıklar gibi tatlı bir sürpriz. Elbette, bir çiftçilik oyunu kendi ürünlerinizi yetiştirmeden ve çiftlik hayvanları yetiştirmeden tamamlanmış sayılmaz. Mevcut meyve ve sebzeler gerçek hayattakilerden pek farklı değil; şalgam ve fasulye gibi tanıdık ürünlerin yanı sıra farklı büyüme ve mevsim dönemleri de mevcut.
Ektiğini şeyleri suladığınızdan emin olun. Ürünleriniz kendi başlarına satılabilir, tariflerde malzeme olarak kullanılıp satılabilir ya da enerji barınızı doldurmak için bendeniz tarafından yenebilir. Enerji çubuğunuz biterse aletlerinizi kullanamazsınız – örneğin, ağaç kesmek için baltanızı veya maden çıkarmak için kazmanızı kullanamazsınız. Ancak bu oyunun öne çıktığı yer çiftlik hayvanlarıdır. Bunlar, bildiğiniz inekler ve domuzlar değil, bunun yerine Cottontails ve Mamoos gibi yaratıklar.
Dünyamızdaki çiftlik hayvanlarıyla benzerlikler taşısalar da şirin, fantastik tasarımlara sahipler ve isimlerini çok sevdim. Onlara her gün iyi bakın ve satmak için hayvan ürünleri sağlıyorsunuz. Ekinlerinize ve hayvanlarınıza bakmak gibi madencilik de Fae Farm oyununun bir parçası. Burada topaz ve akuamarin gibi cevherler ile kil ve taş gibi kaynaklar bulabilirsiniz. Bunlar, evinizi ve çiftliğinizi dekore etmek için çoğu zanaat tarifinde kullanılır; madene düzenli olarak gitmek gerekir.
Madenler, gördükleri anda saldıran sıra dışı yaratıklar olan kurnaz Jumble’ların yaşadığı yer. Yüzen çapalar, yürüyen cep saatleri ve fil benzeri toplar gibi gerçekten harika tasarımları var. Oldukça ısrarcı oldukları için madencilik yaparken eğlenceli bir meydan okuma ekliyorlar, ancak yenmeleri inanılmaz derecede zor değil. Fae Farm oyununun madencilik unsuru bana Stardew Valley oyununu hatırlatıyor; sadece bekleyen düşmanlarla değil, aynı zamanda madendeki seviyelerde nasıl ilerlediğinizle de. Mesela, Tuzlu Su Madeni içerisinde geçmeniz gereken 25 seviye var.
Bir sonraki kapıyı açmak için cevherlerden birinin altına gizlenmiş bir düğme bulmalı ya da gerekli malzemeleri topladıktan sonra kapıları sonsuza kadar açmak için mühürler yapmalısınız. Daha sonra seviyeler arasında hızlı seyahat edebilirsiniz, bu da yolculuklar için çok kullanışlı – özellikle de belirli malzemeleri yalnızca belirli seviyelerde elde edebileceğiniz için. Azoria, her biri size kendi yöntemleriyle yardım etmek için bekleyen ve karşılığında sizden yardım isteyen çok çeşitli insanlara da ev sahipliği yapmakta. Tohumlar, eşya yükseltmeleri, kıyafetler ve daha fazlası dahil olmak üzere mal satın alabileceğiniz birçok insanlı dükkan var.
Bu dükkanlar ayrıca ana hikaye görevlerine ek olarak birçok yan görev de sunuyor. Yapacak bu kadar çok şey olması beni şaşırttı. Ana görevler genellikle bir tür malzeme elde etmek için biraz grind yapmak gerektiriyor, bu yüzden zaten oldukça zaman alıyorlar. Bu da o kadar çok yan görev olduğu anlamına geliyordu ki her zaman yapacak bir şeyler vardı. Çiftçilik simülasyonlarının tekrarlayan doğası, sevmeme rağmen, bazen günlük görevlerinizi yaptıktan sonra oyun gününün sonunda sıkılmanıza ve yeni bir tane getirmek için uyumayı tercih etmenize neden olabilir.
Fae Farm, hiç de böyle hissettirmedi, zamanınızı nasıl geçireceğinize dair seçenekleriyle neredeyse bunaltıcı ama iyi anlamda! Kurbağaları seven Argyle’den maceracı Cleo’ya kadar her karakterin kendine has bir kişiliği ve havası var. Hepsinin saç rengi, ırkı ve hatta türü gibi benzersiz bir görünümü var ki bu çok ferahlatıcı. Her karakterle her gün sohbet ederek ve onlara hediyeler vererek onlarla arkadaş olabilir ve size arkadaşlık görevleri sunabilirler yada ilişkinizi bir adım öteye taşıyabilir ve sonunda biriyle evlenme seçeneği ile onlar için romantizm görevlerini yapabilirsiniz.
Bu sadece oyunda yapılacak şeylerin sonsuz listesine ekleniyor. Ayrıca, Fae Farm oyununun keyfini dört arkadaşınızla birlikte çıkarabilirsiniz. Ne yazık ki bunu test etmek için oyuna sahip başka birini tanımıyordum ama çok oyunculu destek bu tip oyunlarda nadir bir seçenek olduğundan, bunun çok eğlenceli olabileceğini hayal ediyorum. Fae Farm oyunundaki kontroller ise özellikle daha önce benzer oyunlar oynadıysanız, basit ve hızlı bir şekilde kavranabilir. Aletler arasında geçiş yapmak, aletinizin ihtiyacınız olana otomatik olarak geçebilmesi gibi kullanışlı. Hevesli bir çiftçilik simülatörü oyuncusu için belki de en önemli mekaniklerden biri ise oyunun balık tutma mekaniği.
Fae Farm içerisinde balık tutmak için oltanızı atar ve bir balığı çekmek için sallarsınız. Balık, yeminizi ısırdıktan sonra onu çekmeye başlayabilirsiniz, ancak balık kaçmaya çalışacaktır. Eğer çok fazla sararsanız, misinanız beyazdan kırmızıya dönecektir. Eğer bu olursa, makarayı bırakınız, aksi takdirde avınızı kaybedersiniz. Her balığın yüzerek kaçmaya çalışma sıklığı farklıdır, bu nedenle bazılarını yakalamak diğerlerinden daha zordur. Zaman zaman zorlayıcı olsa da bu mekaniği kesinlikle diğer oyunlara tercih ediyorum. Gayet eğlenceli idi.
Fae Farm oyununun grafikleri ise PlayStation 5 üzerinde güzeldi; PC kadar olmasa bile belli bir kalite var. Dünya şekil ve renk bakımından yumuşak, ancak çevresel detaylar açısından zengin. Etrafa saçılmış pek çok farklı malzeme ve karşılaşabileceğiniz kurbağa ve kelebek gibi pek çok farklı yaratık var. Oyun dünyasındaki sihir de Azoria’nın canlı hissetmesini sağlıyor. Bunu karakterlerin ve yaratıkların şirin tasarımıyla birleştirdiğinizde “rahat oyun” diye bağırıyor. Oyunun dünyasının en sevdiğim yanı ise ne kadar akıcı hissettirdiği. İ
ster harita boyunca koşup mantarların üzerinde zıplayın, ister güzel animasyonlu suda yüzün, karakterinizin hareketleri inanılmaz derecede akıcı. Boş bir sulama kabını kullanmaya çalışırken veya karakterinizin yağmurun soğuğunda titreyip kaşlarını çatması gibi daha küçük animasyonlar bile son derece iyi yapılmış. Çiftçilik oyunlarında grafiklere her zaman öncelik verilmez ve oynanış eğlenceliyse harika olması gerekmez. Ancak bu küçük ayrıntılar Fae Farm oyununu bu türdeki diğer benzer oyunlardan ayırıyor. Muhteşem görsellerin yanı sıra oyun, ara sahnelerinde hikaye kitabı benzeri illüstrasyonlar da içeriyor. Ayrıca, oyunun gerçekten fantastik ve büyülü hissettirmesini sağlayan, gösterişli flütlerle neredeyse ortaçağ müziğine sahip.
Kullanıcı arayüzü de güzel tasarlanmış ve menülerdeki ikonlara bayıldım. Her şey net bir şekilde anlaşılıyordu ve bazı RPG’lerde olduğu gibi ekranın etrafında çok fazla bilgi yoktu. Fae Farm, yapılacak ve öğrenilecek şeylerin çokluğu nedeniyle ilk başta bunaltıcı görünse de yapılacak şeylerin bolluğu onu satın almaya değer kılıyor. Henüz yüzeyi çizmediğimi hissediyorum ve daha fazla oynamaya hevesliyim. Çiftliğimi genişletmek ve Azoria’nın her küçük sırrını keşfetmek için yapılacak çok şey var.
Bazı kısımları bu türle eşanlamlı olsa da, benzersiz hissettirecek kadar kendine has bir cazibesi var. Sevimli ve etkileyici bir stil, çözülmesi gereken bir hikaye, arkadaşlarla oynama seçeneği, zengin görevler ve işçilik ile Fae Farm, rahat oyunların zirvesidir. Özellikle yeni ek paketler de sunulmuşken, büyüyen istek listenize eklemeniz gereken bir başka çiftçilik simülasyonu kendisi. İleride daha da fazla içeriğe sahip olabileceğimizi bilmek heyecan verici.