Video oyunu dünyasındaki Battle Royale pazarına, S.T.A.L.K.E.R.: Shadow of Chernobyl benzeri yapısıyla giren Fear the Wolves içerisinde bazı sorunlar bulunuyordu. Bu sorunların başında optimizasyon ve performans dengesizlikleri geliyordu. Oyunun geliştirici ekibi, hazırladıkları güncellemelerle oyunu nispeten daha oynanabilir hale getirdiler. Peki, sorunlarından büyük ölçüde arındırılmış bir Fear the Wolves oyunu, Battle Royale yarışına dahil olabilecek mi, yoksa tren çoktan kaçtı mı? Bu soruların yanıtlarını beraberce arayalım.
Fear the Wolves farklı yapısıyla daha fazla ses getirebilirdi
Resmi en baştan ele alırsak, henüz erken erişim sürecinde olan Fear the Wolves, kendine has yapısıyla dikkat çekmesi gereken bir oyundu. Özellikle, çıkışını gerçekleştirdiği dönemin efsane oyunlarından S.T.A.L.K.E.R.: Shadow of Chernobyl ile olan benzer yapısı, Metro serisini anımsatan unsurları, bu oyunu diğer Battle Royale oyun modu temelli yapımlardan farklı bir yere koyuyordu.
Ayrıca, benzer yapımların aksine, dairesel daralan alan sistemini kullanmaması da oyunu farklı hissettiren unsurlardandı. Bilmeyen okurlarımız için kısaca anlatayım: Fear the Wolves oyununda daralan bir dairesel yapı yerine, kare şeklinde daralmalar gerçekleşir. Gerçekleşen bu daralma alanı, büyük bir karenin küçülmesi değil, kare olarak ayrılan küçük bölgelerin sırayla radyasyona maruz kalmasıyla olur. Haritayı açtığınızda radyasyonun rastlantısal olarak etkilediği alanları görürsünüz.
Durumun böyle olması da mücadelenin nerede sonlanacağını hızlı olarak anlamayı engeller. Haritada rastlantısal olarak oluşan radyoaktif bölgeler, birbirine bağlı temiz alanlar bırakacak şekilde daralınca, oyunculara farklı stratejiler belirleme imkanı sunulur. Belirli bir sayıdan az oyuncu hayatta kaldığındaysa, gelen helikoptere ilk çıkabilen oyuncu mücadeleyi kazanır.
Bir de dinamik hava koşullarının da oyunda bulunduğunu yeri gelmişken söyleyeyim. Güneşli bir havada başlanılan bu oyunun devamında, bir anda başlayan sağanak yağmurla karşılaşabilirsiniz. Görüş alanını bir hayli etkileyen hava koşullarındaki değişim de oyunu diğer rakiplerden farklı kılar. Tabii burada diğer rakiplerden kastım PlayerUnknown’s Battlegrounds ve Fortnite değil. Atı alan Üsküdar’ı geçti. Geride kalanların mücadelesinde ayakta kalmasından bahsetmek istedim. Yine de genel Battle Royale oyun modu temelli video oyunu piyasasındaki gelişmelere de bir göz atalım.
İki kralın taht mücadelesinde, kalan ganimetleri kim toplayacak?
Bundan bir süre önce kaleme aldığım benzer konulu bir yazıda, artık Battle Royale oyun modu temel alan yeni yapımlar için yolun büyük ölçüde kapandığını yazmıştım. PlayerUnknown’s Battlegrounds ve Fortnite tarafından elde edilen başarıların, benzer türdeki yapımlarla gerçekleşeceğini düşünmüyorum. Bir de bu oyun modunun daha ne kadar oyuncu tutacağı sorusunu da sormak gerekiyor.
Oyuncular sonsuza kadar yalnızca Battle Royale oyun modunu oynamak istemeyeceklerdir. Büyük bir hayran kitlesi sabit kalsa dahi, bu oyun türünden sıkılan ve soluğu başka oyunlarda olan oyuncular çıkacaktır. Bir de Battle Royale oyun modu, bir süre sonra tek başına yetmemeye başlayacağı gibi önemli oyun serilerinde bu modun kullanıldığını kısa süre sonrasında görmeye başlayacağız.
Call of Duty: Black Ops IIII – Blackout oyun modunun gelişi, çıtayı farklı bir noktaya çekebilir. Gerçi yapı olarak fazla bir yenilik getirmese de arkasında güçlü bir geliştirici ekip bulunan Call of Duty serisi karşısında, az deneyimli veya bağımsız geliştiriciler çok güçlü duramayabilirler. Hatalarını süratle gözden geçiren ve içeriğinde pek çok farklı oyun modu bulunan; Call of Duty: Black Ops IIII, Battlefield V gibi yapımlardan sonra oyuncuların bakış açılarında değişim gözlenecektir.
Burada esas anlatmak istediğim nokta ise tek bir oyun modunun sonsuza kadar ayakta duramayacak olması. Daha doğrusu, tek bir oyun modundan oluşan video oyunlarının, farklılıklara gitmemesi halinde işlerinin her geçen gün daha fazla zorlaşacak olmasından bahsediyorum. Fear the Wolves, farklılıklar, içeren, gayet iyi bir fikir üzerine inşa edilen bir yapım ama henüz erken erişim döneminden çıkmadan, video oyunu dünyasının bakış açısında değişiklikler yaşanabilir.
Fear the Wolves sorunlarını çözse de zorlu bir zemine iniş yapıyor
Yazımın ilk kısmında Fear the Wolves oyununun benzerleriyle arasındaki farklılıklardan, ikinci kısmındaysa zorlu bir alanda yarıştığından bahsettim. Tabii ikinci bölümde yazdıklarımdan sonra oyunun önünün kapandığına dair bir düşünce oluşabilir. Öyleyse biraz da olumlu tarafından bakmayı deneyelim.
Öncelikle henüz erken erişim sürecinde olan bir yapım Fear the Wolves. Oyunun tam sürümü çıkana kadar boşluklarının çoğunu tamamlayacaktır muhtemelen. Şu anda ücretli olarak Steam platformunda bulunuyor. Eğer tam sürümüyle birlikte ücretsiz bir yapıya geçebilirse, alternatif olarak akla ilk gelen seçeneklerden olabilir. Tabii bunun için Free to Play tarzında bir yapıya sahip olması gerekir ki şu aşamasında görsel ögeler konusunda çok zayıf durumda.
Zamanında S.T.A.L.K.E.R.: Shadow of Chernobyl ve Metro serisi gibi yapımlar da ilgi çekmeyebilirdi ama farklılıklarını öne sürdüler. Fear the Wolves için de aynı unsur geçerli olabilir. Gerçek dünyada rastlanabilen radyoaktif unsurlar, oyunculara genelde farklı gelmiştir. Rastlantısal olarak bölge daralmalarının da ayrı bir heyecan oluşturduğunu, oyunun geneline katkı sağlayacağını söyleyebiliriz.
Önünde aşılması gereken büyük engeller bulunan bir video oyunu Fear the Wolves. Henüz erken erişim aşamasında, gelişimine devam ediyor ama bir yandan da treni kaçırmak gibi bir derdi var. Treni kaçırmak kavramını, yukarı kısımlarda anlatmaya çalıştım. Video oyunu dünyasındaki değişim ve güçlü rakiplerin yarışa girmesiyle Fear the Wolves oyununun işi oldukça güç olacaktır. Tabii farklılıklarıyla birlikte, özellikle sorunlarından günden güne arınmasının da etkisiyle, kendine has bir hayran kitlesi edinme ihtimali de bulunuyor. Önemli olan kısım bu hayran kitlesinin miktarı olacaktır.