Square Enix, oyuncuları inanılmaz uzun bir süre boyunca bekletmiş olan Final Fantasy XV için yepyeni bir stüdyo kullanmıştı. Business Division 2 olarak bilinen bu stüdyo, daha sonra Luminous Productions olarak adını değiştirmişti ve kendisini Square Enix için Luminous Engine isimli oyun motorunu kullanarak AAA seviyesinde oyun geliştirmeye adamıştı. Bu stüdyonun ilk oyununa ciddi anlamda bayılmış birisi olarak, ekibin ikinci oyunu olan Forspoken için de ciddi anlamda heyecanlıydım. Bu oyun için bir demo duyurulduğu zaman da tabii ki kendisini hemen PlayStation 5 konsoluma indirdim, oynadım ve şimdi de bir ön inceleme yazıyorum.

PC ve PlayStation 5 için 24 Ocak 2023 tarihinde piyasaya sürülecek olan Forspoken için aslında bir demonun yayımlanmış olması, özellikle de çıkış tarihine bu kadar kısa bir süre kala böyle bir adım atıldığı için açıkçası geliştirici ekibin, oyunlarından emin olduğunu düşündüm. Son anda beynimde beliren bu düşünce sanıyorum ki oyuna olan beklentilerimi bir anda arttırdı; oyuna ilk adımımı attığım andan itibaren birazcık hayal kırıklığına uğradım. Final Fantasy XV, tamamen kendisine ait, benzersiz bir atmosfer bulundururken bu oyun, fantastik bir evrene sahip, herhangi bir rol yapma oyunu gibi hissettiriyordu.

Forspoken oyununun demo sürümü oyunun kısmen başlarında geçiyor; eğer yanlış hatırlamıyorsam 20. seviye civarlarında filanız. Oyunun başlarında olduğunu tahmin ediyorum; ana karakterimiz ile konuşan bilekliğimiz arasındaki diyaloglar, sanki daha yeni tanışmışlar gibi duruyor. Belki de başlangıç bölgesindeyiz ama geliştirici ekip, normalde olabileceğimizden daha fazla seviye tanımlamış da olabilir. Malum, daha çok seviye, daha çok büyü demek. Neyse, demo ufak bir öğretici bölüm ile başlıyor ama bu bölüm pek de bir şey öğretemiyor. Oyunda neler olduğunu anlamak için biraz emek sarf etmeniz gerekiyor.

Forspoken oyununun demosunda içerik açısından da ufak bir açık alan karşımıza çıkıyor. Bu alanda keşfedilebilecek birkaç bölge var ve demoyu bitirmek için de özel olarak seçilmiş olan beş farklı bölgeyi keşfetmeniz, oradaki amaçları tamamlamanız ve daha sonra da zorlu bir bölüm sonu canavarını yenmeniz gerekiyor. Bunu yaptıktan sonra demo, resmi olarak bitiyor ama daha sonra oyuna geri dönüp, diğer alanları da keşfetmeye devam edebiliyorsunuz. Sunulan açık alan da herhangi bir fantastik oyundan aklınıza gelebilecek ormanlık bölgelere benziyor; özel bir şey yok ne yazık ki.

Forspoken

Forspoken, kontrolleri biraz karışık kullanıyor

Forspoken oyununda öncelikle iki farklı sette büyü mevcut. Bu setlerin ilki kendi karakterimize ait, diğer set de bir başka karaktere ait. Hikayeyi bilmediğimiz için neden bir başka büyü setine daha sahibiz, emin değilim ama oynanış sırasında bu iki set arasında L1 + R1 ile sürekli geçiş yapabiliyoruz. Yani, iki setten birine bağımlı kalmamız gerekmiyor. Her büyü setinin içerisinde de bir adet nihai büyü, saldırı büyüleri ve destek büyüleri yer alıyor. Nihai büyü, L2 + R2 ile yapılabiliyor. Saldırı büyüleri için R2, destek büyüleri için de L2 kullanılıyor. Aktif olarak kullandığımız büyüleri değiştirmek için de L1 ve R1 kullanıyoruz.

Tüm bu tuş kombinasyonları, ben yazarken belki kolay görünebiliyordur ama yüksek hızlı aksiyonu yaşarken, gerçekten kullanışsız bir kontrol deneyimi sunuyor Forspoken. Yani, her şeyden önce R2 ile sürekli saldırı yapmak bir kere çok yorucu. Bu butona basılı tutup, standart saldırıyı otomatik olarak yapamıyorsunuz. Basılı tuttuğunuz zaman standart saldırının ağır versiyonu yapılıyor. Yani, standart bir şekilde saldırabilmek için yüksek bir tempoda sürekli tetik çekmeniz gerekiyor. Bu sırada, R1 ile saldırı büyülerini, L1 ile de destek büyülerini değiştirmek çok angarya bir iş gibi hissettirebiliyor.

Forspoken oyunundaki her düşmanın belli büyü setlerine karşı dayanıklı olma durumu olabiliyor. Mesela, bir canavarın dayanıklı olduğu büyüler, bizim ana karakterimizin setinde yer alıyorsa, L1 + R1 ile büyü setini değiştirmek en iyi seçenek olabilir. Bu arada, demo içerisinde belli bir puan birimi kazanarak, halihazırda var olan büyüleri geliştirebiliyoruz ve hatta her iki set için de yeni büyülerin kilidini açabiliyoruz. Ayrıca bana, bize ait olmayan büyü seti çok daha havalı göründü. Yani, ana karakterimizin setinde çok yorucu, ufak ufak ışıklar sıkan büyüler varken, ikinci sette yanan kılıçlar, alev çemberleri, mızraklar filan var.

Forspoken oyununun demosundaki oynanış, özellikle de ana karakterimizin büyü setini kullanırken biraz fazla sıkıcı ve yorucu olabiliyor. Bunun üstesinden bazı ayarları değiştirerek gelebilmek mümkün. Mesela, destek büyülerini otomatik olarak değiştirmenizi sağlayan bir ayar var. Bu ayarı açtığınız zaman hangi büyüyü yapacağınızı bilemiyorsunuz ama en azından sürekli olarak L1 butonuna basıp, büyü değiştirmekle de uğraşmıyorsunuz. Ayrıca, oyundaki dayanıklılığın dolma süresini hızlandıran ve benzeri şeyler yapmanızı sağlayan birkaç ayar daha bulunuyor. Yani, oyunu eğlenceli kılabilmek için biraz ayarlara dalış yapmanız lazım.

Forspoken

Geleneksel rol yapma oyunu havasından kaçılamıyor

Forspoken oyununun karışık kontrollerine alışıp, bir de güzelce ayar çektikten sonra geriye sadece demo versiyonundaki içerikleri keşfetmek kalıyor. Yalnız, bu içeriklerin pek ilgi çekici olduğunu söyleyemeyeceğim. Yani, kuleleri keşfedip, çevredeki ilgi çekici noktaları açığa çıkartmak bugüne kadar sayısız kere kullanışmış bir element. Bu oyun, o geleneksel içeriği iyileştirmek veya modern bir hale çevirmek için hiçbir şey yapmıyor. Gidiyoruz, kulenin ortasında durup, üçgen butonuna basıyoruz, etrafı görüyoruz, yolumuza devam ediyoruz. Etrafımızda gördüğümüz içerikler de kule keşfetmenin ötesine pek geçemiyor.

Forspoken oyununda bulmaca çözerek kutu açma, evlere girip ganimet toplama, kale ve köprü gibi geniş alanların içerisindeki düşmanları temizleme, daha sonra bu temizliğin aynısını bu sefer meydan okuma görevi şeklinde bir süreye karşı yapma ve benzeri şeyler var. Demo içeriğinde karşılaştığım bölüm sonu canavarları bile öyle çok ilgi çekici yapılara sahip değildi. Kendileriyle savaştığımız ortamlar ise ya ormanlığın içi, ya da bir köprüydü. Yani, öyle özel bir mekan da kullanılmıyor. Açıkçası bu oyunun içerikleri tek kelimeyle sıkıcı ve içerisinde yenilik bulundurmuyor. Yalnız, bu tam olarak kötü bir şey değil.

Ubisoft ve benzeri şirketlerin yaptığı açık dünya oyunlarını bilirsiniz. O oyunlar adeta “Checkbox Simulator” şeklinde oynanır. Yani, bir bölgeye girersiniz ve oradaki her alanı temizleyip, alınacak her şeyi alırsınız, bölümü %100 olarak tamamlayıp, bir başka alana geçersiniz. İçerikleri temizlerken, ne yaptığınızın çok da önemi olmaz. Zaten bir yapay zeka gibi otomatiğe bağlamış bir şekilde, beyninizin yarısı ölü bir şekilde bu içerikleri tamamlarsınız. Öyle görünüyor ki Forspoken da bu yolda ilerlemeyi seçmiş bir oyun olacak. Benim için sıkıntı yok; ben öyle oyunları da seviyorum ama yenilikçi bir oyun görmeyi de tercih ederdim.

Tüm bu içerikleri yaptığınız, demoda görünen açık alan da daha önce de söylediğim gibi sıkıcı bir tasarıma sahip. Tamam, arada sırada havada asılı duran taşları filan görüyoruz, bunlar hoş ama onun haricinde düz yeşillik, birkaç ağaç ve bunun ötesine geçemiyor bölüm. Ayrıca, bölüme yerleştirilmiş evler, kaleler ve benzeri yapılar da çok sahte duruyor. Yani, sanki Forspoken için bir bölüm editörü yapılmış da ben de hiç emek harcamadan, hazır yapıları haritanın üstüne bir tıkla oturtmuşum gibi duruyor. Umarım bu cümlemle ne anlatmak istediğim anlaşılmıştır. Bu yönde de oyun biraz hayal kırıklığına uğrattı beni.

Forspoken

Bu demodan sonra Forspoken için heyecan yapılır mı?

Forspoken için hazırlamış olduğum bu ön inceleme yazısını sonlandırmadan önce, demonun görselliğinden de bahsetmek istiyorum. Bu demo, PlayStation 5 için mevcuttu ve içerisinde üç farklı görsellik modu bulunduruyordu. Eğer yanlış hatırlamıyorsam bu modlar çözünürlük, görsellik kaliteli ve performansa odaklanıyor. Diğer iki mod 30 FPS olduğu için ben direkt olarak performans moduna geçtim ve demonun tamamını 60 FPS olarak oynadım. Sonucunda aldığım görsellik ise güzeldi. Yani, genel kalite gayet hoş ama konu, sanat tasarımı olunca, daha önce de söylediğim gibi oyun biraz sıkıcı görünüyor.

Performans ise problemli değildi. Yani, oyunda zaten yüklenme ekranı sadece en başta çıkıyor, bir de ölürseniz yüklenme ekranı izliyorsunuz ama oyunda ölmek oldukça zor. FPS değeri ise gayet stabildi; ekranda çok fazla düşman ve görsel efekt varken bile 60 FPS değeri kendisini korudu. Sesler ve müzikler de pek kendisini gösteremedi. Daha doğrusu, müzikler kendisini gösteremedi; ana karakterimiz ve yardımcı bilekliğimiz ise susmak bilmedi. Kendilerinin seslendirme performansları güzel ama bir düşman öldürdükten sonra bile üç cümle dinlemek biraz yorucu oluyor gerçekten.

Peki, bu demodan sonra Forspoken için heyecan yapılır mı? Ben, demodan önce bu oyun için heyecanlı sayılırdım ama demodan sonra ne yazık ki tüm heyecanım öldü. Yani, günümüzden gelen bir karakterin kendisini fantastik bir evrende bulduğu, ejderha filan içeren böyle bir oyunun, demosunda inanılmaz sıkıcı görünmesi beni şaşkınlığa uğrattı. Heyecanım ölmüş olsa bile yine de bu oyunu hala oynamak istiyorum. Büyü temelli oynanış gayet ilgimi çekti ve belki oyuna sıfırdan başlayıp, bu büyüleri yavaş yavaş açıp, oyuna öyle alışırsam temel oynanış çok daha kendisine bağlayabilir beni. Böyle bir anda oyuna atılınca her şey garip hissettirdi.

Forspoken gibi tamamen ücretsiz bir demo sunulduğu zaman aslında ön inceleme yazımda çok da son nokta koyucu şeyler söylemek istemiyorum. PlayStation 5 konsolunuz varsa bu demoyu indirin ve deneyin. Benim fikirlerimle değil de kendi fikirleriniz ile hareket edin. Yalnız, yine de oyuna başlamadan önce ve başladıktan sonra bol bol ayarlarla oynayın. Daha önce ayarlarla ilgilenmediyseniz, bu size boş bir öneri gibi gelebilir ama bana güvenin. Bu oyunda sunulan deneyimi gerçekten kendinize göre ayarlamanız gerekiyor. Aksi taktirde çok eksik hissettiren bir oyun ile karşı karşıya kalıyorsunuz.

Etiketler:

,