Geçtiğimiz hafta sonu Tom Clancy’s Ghost Recon Breakpoint oyununun kapalı betasına katıldım ve izlenimlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Oyunun nasıl olduğundan ziyade, Ubisoft tarafının açık dünya oyunları üzerine gidişi ve gösterdiği gelişimin hangi yönde oluşuyla ilgili olacak. Açık dünya oyunları denildiğinde ilk akla gelen şirket olan Ubisoft; bu konuda yerinde mi sayıyor, çok mu yavaş ilerleme kaydediyor, yoksa eldeki malzemelerin hepsini kullanarak işi çorbaya mı çeviriyor, gelin beraberce bir göz atalım.
Tom Clancy’s Ghost Recon Breakpoint, bayrağı bir sonraki noktaya taşıyabilir mi?
Ubisoft tarafından piyasaya sürülen oyunlarla ilgili yapılan eleştirilerin büyük çoğunluğunda, sürekli aynı yapının cilalanarak oyuncuların önüne koyulduğuna dikkat çekilir. Kısmen haklılık payı olmasına rağmen herkesin ezbere söylediği bir eleştiriyi burada bir daha gündeme getirmek niyetinde değilim. Oyunların büyük bir çoğunluğunda açık dünya temasının kullanılıyor olması, bu yapımların aynılarının karşımıza çıktığı anlamına gelmiyor.
En azından son birkaç yıl içerisinde çıkışını gerçekleştiren Ubisoft firmasına ait oyunlarda bu durumun görülmediğini söyleyebilirim. Tamam, aynı ismi taşıyan serilerin peş peşe çıkan yapımlarında büyük benzerlikler oluyor fakat birebir aynı oyunları da görmüyoruz. Örneğin, bir değişime giderek yeni bir yapıya geçen Assassin’s Creed serisi, Assassin’s Creed Origins ile farklı bir noktaya çekildi. Bu serinin yaklaşık bir yıl sonra çıkışını gerçekleştiren oyunu Assassin’s Creed Odyssey, gerçekten de bir önceki oyunla büyük benzerlikler gösteriyordu ama aynısı değildi.
Burada pek çok kişi rahatlıkla itirazda bulunabilir. Aynı oyunu boyayıp yeniden önümüze atmışlar da diyebilir, saygı duyarım. Öte yandan, Assassin’s Creed Origins ile Assassin’s Creed Odyssey ile dünya kadar farkı da sayabilirim. Yalnız, anlatmak istediğim konu tam olarak bu değil diye araya gireyim ve asıl konumuza geçiş yapayım. Konumuz, Tom Clancy’s Ghost Recon Breakpoint oyunu ve bu yapımla birlikte Ubisoft tarafının açık dünya oyunları üzerinde kullanmaya başladığı yeni yönteme dayanıyor.
Ubisoft, açık dünyalarda yeterli gelişmeyi gösterebiliyor mu?
Tom Clancy’s Ghost Recon Breakpoint oyununun betasını oynarken bu yazıda bahsettiğim sorular zihnimden geçti. Ubisoft, her seferinde farklı bir açık dünya oyunuyla geliyor ve genellikle bu oyundan önce aynı serinin bir yapımı piyasaya çıkmış oluyor. Üst kısımda örnek verdiğim Assassin’s Creed serisine ait oyunlar gibi farklı bir yapı görürken, benzer temellerin üzerine inşa edilen video oyunları görmeye alışıyoruz.
Öte yandan Ubisoft tarafından gelen yeni açık dünya oyunlarında dikkat çeken bir noktadan söz etmek istiyorum. Aynı oyunu sunmamak adına, farklı türdeki video oyunlarının özelliklerini açık dünyaların üzerine monte ediyorlar. Mesela, bazı oyunlarda diyalog sistemi bariz ölçüde arttırılırken, bazılarındaysa eşya toplama ve karakter geliştirme mekaniklerinin üzerine gidiliyor. Bunlar yapılırken, bu oyunların mensubu olduğu serilerin özellikleri de yapımlarda sabit olarak kalıyor.
Tom Clancy’s Ghost Recon Breakpoint ile serinin bir önceki oyunu olan Tom Clancy’s Ghost Recon Wildlands arasında farklılıklara baktığımızda durum daha net bir biçimde anlaşılacaktır. Betasını deneyimlediğim bu yeni oyundaki en büyük farklılık da Gear sistemiyle karşımıza çıkıyor. Bu sistemle, Tom Clancy’s The Division serisine yaklaştırdığını gördüğümü belirtmek isterim. Gözlemlerim neticesinde de Ubisoft oyunlarının kendi serileri altında hareket etmediği ve bir bütün halinde gelişim gösterdiği sonucunu çıkartıyorum.
Tom Clancy’s The Division 2 oyununun devamı olma çabaları mı bunlar?
Biraz toparlamak gerekirse, Ubisoft oyunlarında; hiçbir değişiklik göstermemek yerine farklı türlerden özellikler toplandığını gördüğümü belirtmek istiyorum. Artık neredeyse her oyunda, rol yapma oyunu unsurlarını ve karakter geliştirme mekaniklerinin uygulandığını görüyoruz. Tom Clancy’s Ghost Recon Wildlands oyununda olmayan silah geliştirme ve yükseltme sisteminin, Tom Clancy’s Ghost Recon Breakpoint ile gelmesi bunun en büyük göstergelerinden birisi oluyor.
Genel itibariyle bakıldığında burada sakıncalı bir durumun görülmemesine karşın, her bir yapımın kendi özünü yitirdiği hissine kapıldığımı söylemek isterim. Açıkçası ben yeni bir oyunu alırken hep aynı yapıyı görmek istemiyoruz. Bazı oyunlar Far Cry serisi gibi özünde kalmalı, bazıları eşya topladıkça geliştirilebilmeli, hatta bazıları gerekirse açık dünya olmayabilmeli. Her oyunda, eşya topla, karakterini geliştir, biraz daha diyalog ekle gibi bir yaklaşımla bir süre sonra tüm oyunların birbirinin kopyası olduğu sonucu çıkıyor.
Ubisoft için kesinlikle kötü bir şey yapıyor demiyorum ama işi biraz özünde bırakmakta fayda gördüğümü ifade ediyorum. Zaten başlı başına kendine has oynanış özellikleri olan yapımlara daha fazla karmaşa eklenmesi, oyuncuları tek türde oyunlar oynamaya zorluyor. Buradaki tek türden kastımın, pek çok video oyunu türüne mensup olup da hepsinden biraz özellik barındıran fakat özünü kaybeden yapımlar anlamına geldiğini açıklayıp, izninizle sözlemi sonlandırıyorum.