PlayStation 4 nesli için ilk orijinal God of War oyunu olan God of War, adından da anlayabileceğiniz üzere seriye büyük bir değişiklik getirmeye hazırlanıyor. Serinin eski oyunlarını çok büyük bir zevkle oynamış olan bir tanrı öldürme makinesi olarak, aslında bu oyunu oldukça garipsedim. Aynı zamanda da bayıldım. Aynı zamanda da bir hüzün, bir eksiklik hissettim. Gelin, oyunu oynarken yaşadığım tüm duyguları, inceleme yazımın devamında sizlere aktarayım.
God of War hakkında bildiğiniz her şeyi unutun
Bu oyunu oynamadan önce seri hakkında bildiğiniz her şeyi unutmanız gerekiyor. Çünkü dediğim gibi, bu oyun seride çok büyük bir değişikliğe gidiyor. Bu değişikliğin en temeli ise oyunun türünde yaşanıyor. Çünkü en son çıkmış olan God of War, serinin eski oyunları gibi Hack and Slash türünde değil, aksiyon-macera tipinde. Artık oyunda otomatik kontrol edilen sinematik bir kamera yerine, üçüncü şahıs bakış açısına sahibiz. Dünyayı ilk defa Kratos’un omzunun üstünden görüyoruz yahu.
Açıkçası tüm bu değişiklikler için ben kaygılanmıştım. Eminim ki oyunu geliştiren ekip de zaman zaman kaygılanmıştır. Fakat bu kaygıların hepsi boşa çıkabilir, çünkü oyun efsane bir seviyede. Öncelikle değişen oyun tipinden ve kamera açısından bahsedeyim. Oyunun kamera açısının üçüncü şahısa çekilmesi artık oyunun çevre detaylarını daha net bir şekilde görmemizi sağlıyor. Bu da oyuncuya bence görsel açıdan bir şölen yaşatıyor. Oyunun değişen türü de bizlere güzel bir deneyim yaşatıyor kısaca.
2018’in Kratos’u size kesinlikle serinin önceki oyunlarını aratmıyor. Çünkü bu oyun, serinin diğer oyunlarına göre daha detaylı, daha derin, daha yavaş, daha ayakları yere basan bir video oyunu. Mesela serinin eski oyunlarında karşınıza ne kadar büyüklükte bir varlık çıkarsa çıksın, öldürebileceğinize emin hissediyorsunuz. Çünkü oyun size bunu hissettirmeye çalışıyor. Aslında yeni oyunda da durum benzer ama oyun artık daha ağır ve yere basan bir tipe sahip olduğu için, her karşılaşmanız zorlu, ama çok zorlu geçecekmiş gibi hissediyorsunuz. Öyle de oluyor.
Oyunun açılışı, aslında benzersiz bir deneyim yaşayacağımızın işaretçisi
God of War, oldukça kusursuz bir şekilde açılıyor. Oyun hakkında çok detaylı bilgi vermeden, Kratos’un karısının cenazesini yakmak için ağaç kesiyoruz, diyebilirim sanırım. Ardından da karımızın küllerini alıp, en yüksek tepeden atmamız gerekiyor. Çünkü kendisinin son arzusu bu yönde idi. Oyun da zaten bir süre boyunca bu temel amaca sadık kalıyor. Bu amacı gerçekleştirebilmek için bir maceraya çıkıyoruz. Yolda başımıza gelmeyen de kalmıyor.
Açılış sahnesinde aslında God of War oyununun, serinin diğer oyunlarına göre ne kadar farklı olduğu hemen anlatılıyor oyuncuya. Mesela tamamen yenilenmiş bir dövüş sistemi çıkıyor karışımıza. Elimizde farklı farklı silahlar değil, sadece büyülü bir balta var. Balta gerçekten efsanevi görünüyor. Kratos da aynı şekilde. Her neyse, oyunun başlarında yenilenen dövüş sistemi oyunculara sıkıcı gelebilir, bunu çok rahat anlarım. Çünkü başlarda sadece hafif saldırı, ağır saldırı, balta fırlatma ve yumruk saldırısı yapabiliyoruz. Bunların hepsi de temel hareketler ile gerçekleşiyor. Fakat yeni yetenekler açtıkça, kombolarımız da farklılaşıyor, güzelleşiyor.
Evet, oyunda bir yetenek sistemi var. Oyunda yetenek sisteminden daha fazlası var. Çünkü bu oyun artık içerisinde RYO ögeleri de bulunduruyor. Silah üretme yok ama silahımızı geliştirme var, yeni zırh üretme, üretilen zırhları geliştirme var. Bu zırhlara özel rünleri ekleyebiliyoruz, kendimizi daha da güçlendiriyoruz. Efsunlar seçebiliyoruz, farklı yetenekler seçip, karakterimizi farklı yönde geliştirebiliyoruz. Çünkü oyunda saldırı, can, şans, runik gibi değerler bulunuyor ve Kratos, hepsini aynı anda geliştiremiyor. Yani her RYO içerisinde olduğu gibi işte, durum hiç de yabancı değil. En azından bize yabancı değil. Kratos mutlaka yabancılık çekiyordur.
Oynanış daha da derinleşiyor
2018 senesinin God of War oyununda keşif ve bulmacalar da oldukça önemli bir yer tutuyor. Hatta oyunun tamamı bunlardan oluşuyor bile diyebiliriz. Oyun çıkmadan önce her ne kadar God of War için daha açık bir çizgisel oyun denmiş olsa da, bence oldukça açık dünya oyunu bu. Zorunlu bir görevde olmadığınız zaman istediğiniz yere, istediğiniz gibi, istedğiniz zaman gidebiliyorsunuz. Farklı görevleri yapabiliyorsunuz. Görev yapmayı bırakıp, sadece keşif bile yapabilirsiniz çünkü oyunda keşfedilmesi gereken çok fazla yer var. Tüm bu keşiflerin sonucu da oldukça tatmin edici.
Sizler bu keşifleri gerçekleştirirken de karşınıza sürekli olarak bulmacalar çıkacak. Bu bulmacalar öyle zor şeyler değil. En zoru için birkaç dakika kafa yormanız gerekiyor sadece. Zaten genel olarak da bu bulmacalarda, bazı şeyleri arıyorsunuz bölüm üzerinde. Oyunda ciddi anlamda çok fazla bulmaca var, neredeyse hepsi opsiyonel ve çok da zor değiller. Bu yüzden bulmaca sevmeyen oyuncular bile çok rahatsız olmayacaktır bundan. Ayrıca siz oyunun senaryo görevinde ilerledikçe, haritada yeni yerler, yeni diyarlar bile açılıyor. Bu da daha fazla keşif ve bulmaca demek.
Bir de Atreus var. Bizim oğlumuz. Yaşadığımız macerada bize yardım ediyor ama öyle lafta değil; hem senaryo açısından, hem de oynanış açısından Atreus gerçekten gerekli bir karakter gibi hissettiriliyor oyuncuya. Bunu birçok video oyunu başaramıyor. Atreus bize birçok konuda yardımcı olduğu için, bizim de ona iyiliklerimiz dokunuyor tabii. Mesela, Kratos’u geliştirebildiğimiz gibi Atreus da geliştirilebiliyor. Fakat Kratos kadar detaylı değil.
Atreus ile devam edelim
Atreus karakterinden bahsetmeye devam edelim. Dediğimiz gibi, kendisi hem oynanışta, hem de senaryo tarafında oldukça önemli bir role sahip. Yani kendinizi bebek bakıcısı gibi hissetmiyorsunuz hiçbir zaman. Öncelikle, Atreus size dövüş sırasında farklı hareketler ve kombolar ile yardımcı olabiliyor. Hatta bazı düşmanları öldürebilmek için Atreus’a ihtiyacınız bile oluyor. Senaryo tarafında da Kratos, İskandinav Mitolojisine uzak bir varlık olduğu için, doğal olarak oraların dilini, kültürünü filan bilmiyor. Bu konuda da yine Atreus yardıma koşuyor.
Düşman demişken, oyundaki düşman çeşitliliğinden bahsetmem gerek sanırım. Çünkü bu konuda pek memnun kalamadım. Tabii, normal tip düşmanlar eski oyunlarda da az çeşitli idi, bu konuda problem yok ama bu oyunda savaştığımız bölüm sonu canavarlarının birçoğu aynı, troll adı altında. Evet, senaryoda bu durumu olumluya çekecek birçok farklı olay bulunuyor. Bunlardan bir tanesi ve en önemlisi, oyunda karşımıza çıkan her trollün farklı bir yapıya, farklı bir inanca sahip olması. Bu da, o trolleri oldukça farklı yapıyor. Fakat temelde aynı olduklarını biliyoruz. Bu bana biraz kolaya kaçılmış gibi göründü ama oyundaki diğer bölüm sonu canavarlarına bakınca, bu olayı hemen affedebiliyorum.
Bir kusur daha var ve bu kusur da diğer kusur gibi bir senaryo ögesi ile hemen kapatılabiliyor. Bu oyunda Kratos artık çok vahşi değil ve açıkçası bu beni rahatsız etti. Yani, düşmanları öldürüyoruz, bölüm sonu canavarlarını özel sinematik sahnelerde yerin dibine sokuyoruz ama bu sahnelerdeki vahşet, eski God of War oyunları ile kıyasla My Little Pony seviyesinde kalıyor. Peki, oyun bunu nasıl açılıyor? Şu şekilde: Kratos artık yaşlı ve vahşi yönünü oğluna çok fazla göstermemeye çalışıyor. Geçmişini, oğlunun bilmesini istemiyor karakterimiz. Bu vahşet eksikliği, bu şekilde açıklanıyor. Bu yüzden yine affedilebilir bir şey ama ben yine vahşeti tercih ederdim.
Bizi bir de böyle çek
God of War, günümüzde yavaş yavaş görmeye başladığımız bir çekim tekniği ile karşımıza çıkıyor. Oyundaki olay şu: Tüm oyunu, en baştan en sona kadar tek bir kamera çekimi ile oynuyorsunuz. Rastgele yerlerde farklı yerlere kesen kamera yok, oynanış sırasında her şey Kratos’un omzundan görünüyor. Sinematik sahnelerde ise herhangi bir kesme olmadan, sanki karakterlerimizi tek bir kameraman takip ediyormuş da onları çekiyormuş gibi görünüyoruz. Bu açıkçası çok zor bir sistem olmalı. Fakat oyuna kesinlikle yakışmış ve piyasadaki diğer video oyunlarından çok daha benzersiz yapmayı başarmış.
Tabii tek bir kamara ile oyunu oynarken, ekranımızda genelde Kratos ve Atreus görünüyor. Baba ve oğul yani. Oyun boyunca bu ikilinin ilişkisinin nasıl ilerlediğini, ne hal aldığını görüyoruz ve bu inanılmaz bir his bırakıyor oyunu oynayan oyuncunun gönlünde. Aynı The Last of Us’daki Ellie ile Joel arasındaki gibi yani. Oyun ilerledikçe, karakterlerin ilişkisi seviye değiştiriyor, sürekli ilerleyen bir bağ görüyoruz. Zaten oyun senaryo açısından bu duruma oldukça bağlı. Hatta senaryodaki ana şeylerden bir tanesi de bu diyebiliriz.
Karakterlerimizin yaşadığı bu macera boyunca tabii ki farklı karakterlerle, tanrılarla karşılaşıyoruz. Birbirinden farklı insanlar, ruhlar ve tanrılar tanıyoruz. Onlarla ya savaşıyoruz, ya konuşuyoruz. Ne yaparsak yapalım, oyun gerçekten sizlere bir video oyunu olduğunu hissettiriyor. Bu güzel bir şey. Çünkü God of War kesinlikle sinematik bir yapıt değil. Bu yapıt, bir video oyunu ve kesinlikle kendinizi bir ray üzerinde hissetmiyorsunuz macera boyunca. Bu da bence çok önemli bir şey, özellikle de günümüzde çıkan bu video oyunu için. Çünkü birçok insan bu oyunu basit bir sinematik deneyim olarak tanımlıyordu.
Karşımızda yeni bir Kratos var ama eski deneyimler duruyor
God of War oyununun seriye çok büyük yenilikler getirdiğinden bahsetmiştik. Buna rağmen oyun içerisinde, serinin eski oyunlarından kalma birçok alışkanlık bulunuyor. Mesela bu video oyununda da can barımızı veya diğer değerlerimizi, belli başlı ögelerden, belli bir sayıda bularak geliştirebiliyoruz. Bu ögeleri de oyunun açık dünyasını dolaşarak, hazine kutularını yumruğunuz ile parçalayarak buluyorsunuz.
Tabii açık dünya içerisindeki maceranız boyunca farklı farklı aktiviteler ile de karşılaşıyorsunuz. Tüm oyun elma toplamakla geçmiyor yani. Bu yönden oyunun klasik bir açık dünya oyununa benzediğini söyleyebiliriz. Nereye giderseniz gidin, keşfedecek bir yer karşınıza çıkıyor. Keşfedecek bir şey yoksa da, yapacak bir şey, çözecek bir bulmaca mutlaka vardır. Ayrıca oyunda keşfettiğiniz yerlere zaman zaman birkaç kez gelmeniz gerekiyor çünkü oyunun başlarında keşfettiğiniz bir kapıyı, belli bir yeteneğiniz olmadığı için açamıyorsunuz. O yeteneği alıp, oraya geri dönmeniz gerekiyor. Bu da sizi aynı haritayı en az 3 veya 4 kez dolaşmanızı sağlatıyor.
Oyunun diyarlarını dolaşırken de birçok kez düşman çıkıyor karşımıza. Oyunu hem orta seviyede, hem de ortanın üstünde olan seviyede deneyimledim. En zor ve en kolay seviyeye ne yazık ki bakmadım çünkü başıma geleceği biliyorum. Her neyse, denemiş olduğum iki zorluk seviyesi de beni çok memnun etti. Hem zorluk açısından, hem de yapay zekaların yapay zekaları açısından. Yani, karşınızdaki düşmanlar genelde akıllı davranıyor. Sizleri zorluyorlar. Bir Souls oyunu seviyesinde değil tabii ki. Olmasına da gerek yok çünkü biz Kratos’us. Basit bir iskelete mi öleceğiz?
Kulaklarımıza ve gözlerimize inanamıyoruz
Şimdi dilerseniz oyunun grafiklerinden, performansından ve seslerinden bahsedelim. Öncelikle grafikler: Oyun kesinlikle şahane görünüyor. Ben bu yapıtı PlayStation 4 Pro üzerinde oynadım, çözünürlük ve performans şeklinde iki seçenek çıktı karşıma. Tahmin edebileceğiniz gibi oyun çözünürlük ayarında çok daha güzel görünüyor. Buna rağmen performans modunun da çok güzel göründüğünü söyleyebilirim. Yani oyunun genel grafikleri, çevre detayları, tasarımı, karakter detayları, her şeyi bana kusursuz göründü.
Kusurlu olan yer ise performans. Koskoca God of War, beni bu konuda çok büyük bir hayal kırıklığına uğrattı. Öncelikle, oyunu çözünürlük modunda açarsanız, 20 FPS ile 30 FPS arası bir deneyim alıyorsunuz. Performans modunda ise bu değerler 40 FPS ile 60 FPS arasında değişiyor. Yani oyunun performansı asla sabit değil. Eğer oyunu yüksek zorluk seviyesinde oynuyorsanız, biraz keskin reflekslere sahip olmanız gerekiyor. Eminim ki stabil olmayan FPS değerleri sizin keyfinizi kaçıracaktır. Zorluk seviyesine de gerek yok aslında, oyunun hiçbir şekilde 30 FPS veya 60 FPS değerlerine kilitlenemiyor olması, her şekilde deneyimi kötü bir hale getiriyor. Oyunda beni ciddi anlamda üzen tek konu bu oldu.
Beni üzmeyen bir konuya geçelim şimdi de. O konu ise oyunun içerisinde duyabildiğiniz her şey. Karakterlerin seslendirmeleri, çevre sesleri, ses efektleri, arka planda çalan müzik, özellikle arka planda çalan müzikler, gerçekten çok başarılı. Zaten daha God of War ilk duyurulduğunda, duyurudan önce çalan müzik hala kulaklarımda. O başarılı besteden belliydi oyunun sesle alakalı her şeyinin kusursuz olacağı.
Özetle God of War budur işte
Sonuçla, 2018 senesinin bu God of War oyunu, gerçekten oynanması gereken bir video oyunu. Oyun sizlere çok hoş bir senaryo, karakter kadrosu, uzun bir deneyim ve yapacak çok fazla şey sunuyor. Oyuna şöyle bir dönüp baktığım zaman, genelde kötü olan FPS değerlerinden başka kötü bir şey göremiyorum. Evet, Sony genelde birinci parti oyunlarında bu başarıyı yakalıyor ama bu başarı, şimdi bu video oyunu için çok daha önemli. Çünkü God of War dediğimiz gibi yılların serisini temelden değiştirdi ve bambaşka bir şekle soktu. Bizler bu şekle bayıldık ve gördüğümüz kadarıyla dünya üzerindeki neredeyse tüm oyuncular da bayılmış. Tebrikler Sony ve Sony Santa Monica ekipleri. Elinize sağlık.
Bu oyunda beni endişelendiren bir şey ise, oyuncuların çok fazla ve karışık bir içeriğe boğulması. Yani, ben daha bu duruma gelmedim, bu yüzden inceleme yazımın en sonuna yazma gereği duydum. Sadece bir his. Çünkü dediğim gibi, oyunda yapacak çok fazla şey var ve buna rağmen daha önce keşfettiğimiz bölgelere en az birkaç kez daha gitmemiz gerekiyor. Bu, oyunun ilk 5-10 saatinde eğlenceli gibi gözükse de, şöyle bir 20-30 saat olduğunda da aynı zevki alabilecek miyiz? Umuyorum ki alırız. Çünkü bir video oyununa içerik doldurmak tek başına olumlu bir şey değil. O içeriklerin zengin olması gerekir. Aksi taktirde, oyuncular için ve özellikle de benim için güzel bir deneyim olmaz.