Domates ve havucun olmadığı bir hayat düşünebiliyor musunuz? Şahsen ben düşünemiyorum ve Harvest Moon: One World de bu konu hakkında çok güzel bir hikaye anlatıyor. Kendi serisinin beşinci oyunu olan bu yapıtta Harvest Goddess ortadan kayboluyor. Yalnız, koskoca tanrıça da böyle bir olaya hazırlıksız yakalanmıyor. Harvest Goddess, ortadan kaybolunca aslında lahana, domates ve havuç gibi sebzelerin tohumlarını tamamen kaybetmişiz havasına bürünüyor oyun ama kısa bir süre sonra aslında Harvest Goddess’ın böyle bir duruma karşı hazırlıklı olduğunu ve aslında her tohumu güvenli bir şekilde yedeklediğini öğreniyoruz.
Harvest Goddess, Harvest Wisp ögelerini kaybolmaya yakın tohumlarla aşılıyor. Böylece aslında tüm tohumların sonsuza dek varlığını sürdürebilmesini sağlıyor tanrıçamız. Yalnız, bu Harvest Wisp ögelerine de ulaşabilmek hiç kolay değil; kendileri rastgele zamanlarda ve rastgele mekanlarda, rastgele tohumlarla insanların karşısına çıkıyor. Harvest Moon: One World oyunundaki amacımız ise tüm tohumları bulmak ve dünyanın bu tohumları geri kazanmasını sağlamak oluyor. Bunun için oyun boyunca birbirinden farklı yerlere gidiyoruz ve aslında işin eğlencesi de bu gibi anlarda ortaya çıkıyor bence.
Çöller, dağlar, volkanlar ve çok daha fazlası derken Harvest Moon: One World oyunu boyunca birbirinden farklı mekana adım atıyoruz. Bu mekanlarda aradığımız tohumları buluyoruz ve tarımcılık yaparak kendilerini mahsullere çeviriyoruz. Bu noktada da aslında işin içine oyunun en temel sistemlerinden biri olan Expando-Farm giriyor. Oyunun daha en başlarında kilidini açabileceğiniz bu özellik, kendi çiftliğinizi yanınızda taşımanızı ve uygun yerlere kurabilmenizi sağlıyor. Oyunda sürekli hareket halinde olduğumuz zaten böyle bir sistem gerekiyordu; aksi halde çiftliğimizden çok da fazla uzaklaşmadan bir hikayenin yazılması lazımdı.
Harvest Whisp ise aslında ufak tefek bir mistik hayvan. Kendisi, içerisinde bazı tohumlar bulunduruyor. Bu tohumlar, daha önce de dediğim gibi belli saatlerde ve belli mekanlarda karşımıza çıkıyor. Mesela, şeker mısırın tohumu sadece Calisson’daki hayvan marketinin yanında, 09:00 ile 18:00 arasında bulunabiliyor. Oyuncular, bu mistik hayvanlarla etkileşime geçtikten sonra, saatlere ve mekanlara uygun olan tohumları elde edebiliyor. Tabii oyunda sadece tohumlar yok; aynı zamanda yabani hayvanları da toplayarak, bu sefer hayvancılık ile uğraşabiliyorsunuz. Yani, iyice bir çiftlik sahibi olabiliyorsunuz.
Harvest Moon: One World, tohumlarla birlikte hayvanları da aynı sisteme sokuyor
Harvest Moon: One World oyununa şöyle bir baktığınız zaman sadece tarımla uğraştığınız bir oyun olduğunu düşünebilirsiniz ama kısa bir süre sonra işin içine yabani hayvanlar da giriyor. Aslında, tohumlar hakkında söylediğim çoğu şey, direkt olarak hayvanlar için de geçerli. Yalnız, hayvanlar öncelikle küçük ve büyük olarak ikiye ayrılıyor. Küçük hayvanları, evcil hayvanlarınız olarak evinize sokabiliyorsunuz. Büyük hayvanlar ise ahırda yaşıyor. Yine tohumlarda olduğu gibi hayvanlar da sadece belli başlı bölgelerde, belli saatlerde bulunabiliyor. Mesela, tilkiler sadece Gabrielle’in evinin çevresinde, 10:00 ile 17:00 arasında bulunabiliyor.
Courtney veya Ryan karakterlerinden birini seçerek başladığımız bu video oyununda, tüm tohumları ve hayvanları bulabileceğiniz toplamda beş farklı bölge bulunuyor. Bu bölgelerin tamamı benzersiz ve farklı temalara sahip. Calisson, yemyeşil ve güzel bir alan olarak geçerken, Halo Halo da sahil gibi görünüyor. Oradan çıktıktan sonra da çölün sıcaklığını hissedebilmek için Pastilla’ya gidebilirsiniz. Ardından da Lebkuchen ve karlı bir dağ olan Salmiakki karşınıza çıkacaktır. Tüm bu bölgelerin kendilerine ait tohumları ve hayvanları bulunuyor. Böylece oyunda sürekli olarak keşif yapmanız gerektiğini hissediyorsunuz.
Her şeye rağmen Harvest Moon: One World oyununu oynamak planlama istiyor. Yani, tohumları ekip, bir hasat elde edebilmek bile stratejik olabiliyor. Bunun sebebi ise her tohumu ekmek için belli dönemlerin olması. Yine örnek vererek anlatmak istiyorum: Sarımsak sadece ilkbahar ve yaz aylarında ekilebiliyor. Ekilecek yüzeyin de düzlük, kumsal veya çöl olması gerekiyor. Yalnız, sarımsak da öyle kolay elde edilmiyor. Bunu ekebilmek için öncelikle soğan ekip, onun mutasyona uğraması gerekiyor ki size sarımsak versin. Ayrıca, bu tohumlardan bir tanesini büyüttükten sonra, kendilerini satın da alabiliyorsunuz.
Bu kadar çok tarımcılık ve hayvancılığın olduğu bir video oyununda tahmin edersiniz ki yemek pişirme, balık tutma ve madencilik yapma sistemleri de bulunuyor. Bu sistemlerin tamamı, aslında tohum ekme sistemi kadar detaylı. Yani, oyunun kendisi özellik bakımından yeterince dengeli görünüyor. Aynı zamanda, bu oyunda bir ilerleme hissinin yer alabilmesi adına görevler de yer alıyor ki onlar da aslında en başlarda size oyunu öğretmek için kullanılıyor. Ondan sonra da git gide zorlaşarak, oyun boyunca size eşlik ediyor. Yine de hiçbir görev sizi strese sokmuyor; oyunun asıl amacı sakin ve rahatlatıcı bir deneyim sunmak.
Her şeye rağmen karşımızda kusursuz bir video oyunu bulunmuyor
Davulun sesi uzaktan hoş gelir derler ya, aslında Harvest Moon: One World için de bu geçerli. Oyun her ne kadar uzaktan bakınca güzel görünse de işin içine adım attığınız zaman, birçok olumsuz noktayı rahatlıkla görebiliyorsunuz. Mesela, daha önce bahsetmiş olduğum tüm dünyalar aslında inanılmaz sıkıcı ve içerisinde ilgi çekici hiçbir şey bulunmuyor. Evet, her bölüm birbirinden farklı ama içleri bomboş. Aynı şeyi karakterler için de söyleyebiliriz. Oyundaki karakterlerin neredeyse tamamı, sadece birkaç hazır cümleden oluşuyor ve onunla sınırlı kalıyor. Onlara açıkçası karakter bile demek oldukça güç benim için.
Bunun yanında, ne yazık ki görev sistemi de biraz can sıkıcı olabiliyor. Ana görev serisi kesinlikle idare eder ama hiçbir karakteri olmayan o karakterler de size sürekli olarak görevler veriyor olacak. O görevlerin hiçbiri ilgi çekici değil ve sürekli kendisini tekrarlayan, X adet Y yap, Z adet Q yap seviyesinden ileri geçemeyen tipteler. Özellikle de Story of Seasons: Friends of Mineral Town gibi oyunlar ile karşılaştırdığınız zaman Harvest Moon: One World, ciddi anlamda düşük bütçeli, üzerinde pek durulmamış ve düşünülmemiş bir oyun gibi duruyor. Bu yüzden, bu oyunu satın almadan önce alternatiflerine de bir göz atabilirsiniz.
Sunum tarafında ise aslında pek etkileyici bir şey bulunmuyor. Ben bu oyunu Nintendo Switch Lite konsolumda denedim ve açıkçası çok da etkileyici bir şey göremedim. Yani, zaten görsel kalite tarafında bir şey beklemek yanlış olur ama sanat tasarımı da ondan farksızdı. Sadece hayvanların tasarımları zaman zaman bana çok tatlı göründü, o kadar. Bunun haricinde, oyunun performansı zaten belli. Sesler ve müzikler ise bana çok sınırlandırılmış geldi. Belki ses ve müziğin üzerine gidilse, aslında o noktadan da rahatlatıcı deneyime ciddi anlamda büyük bir katkı yapılabilirdi. Şu anda oyundaki müzikler kısa sürede beni rahatsız ediyor.
Her şeyi özetlemek gerekirse, Harvest Moon: One World kesinlikle ortalama üstü bir oyun. Aslında oyunun kalitesi çok yüksek değil ve içerisinde ilgi çekici bir şey de bulundurmuyor ama sadece o sunulan rahatlatıcı deneyim, puanı tek başına yükseltmeye yetiyor. O da olmasa bu oyuna vereceğim puan muhtemelen 10 üzerinden 5 olacaktı ama işin içine hisler girdiği zaman işler değişiyor. Eğer bu tip rahatlatıcı, simülasyon temelli tarım oyunları hoşunuza gidiyorsa, belki bu oyuna da şans vermek isteyebilirsiniz ama oyunun fiyatı da aynı zamanda 50 Dolar. Açıkçası, ben bu oyunu 30 Dolar değerinde bir yapıt olarak görüyorum; bu yüzden indirim bekleyebilirsiniz.