Hideo Kojima gibi önemli bir ismin önderliğinde geliştirilen Death Stranding oyununun PC sürümü çıkışını gerçekleştirdi. Bu oyunun PlayStation 4 sürümü daha öncesinde çıkışını gerçekleştirmişti ve internet sitemizde bu oyunun bir inceleme yazısını kaleme almıştık. Bu yapıtın PlayStation 4 sürümünü oynayabilme imkanım olmamıştı ama PC üzerinden kendisini deneyimleme şansını buldum. Bu deneyimleme sürecinde de izlenimler edindim ama birazdan yalnızca bu oyuna dair genel izlenimlerimden veya farklılıklardan bahsetmeyeceğim.
PC sürümünün detaylarından çok daha fazlasına, bir eserin görünen yüzünün ötesinde sunabildiklerine değineceğim. Değineceğim konuların başında ise bahsi geçen yapımın sunduğu yalnızlık ve çaresizlik hissi gelecek. Issız bir sokakta, gece yarısı yürürken yaşanılan o ürperti durumunun veya yalnızlığın getirdiği yitiklik hissinin bir video oyunuyla nasıl insana aktarılabildiğini anlatacağım. Tüm bunlarla birlikte, ilgi çekici bir hikayenin bu hislerle yoğrulması da okumakta olduğunuz fikir yazısının içeriklerinde yer alacak.
Death Stranding ve gizemli geliştirme süreci
Sanatsal eserlerin yapısı kolay anlaşılır olacağı gibi bazı eserlerin vermek istedikleri duygular da ilk bakışta görülmeyebilir. Bir resim bazen sadece manzarayı aktarmak ister. Bu resimleri değerlendirmek isteyenler çizim kalitesine, renk kullanımına bakarak yorumlarda bulunabilir. Bazı resimler ise anlatmak istediğini açık açık göstermezler. Benzer tercihlere; edebiyat eserlerinde, filmlerde, şarkılarda, farklı sanatsal çalışmalarda da rastlanabilir.
Hideo Kojima ise bahsettiğim o görünmeyen etkiyi karşı tarafa aktarma durumunu bir video oyunu aracılığıyla sunmak istemiş. Bu oyunun adı da malumunuz olduğu üzere Death Stranding. Hatırlanacağı gibi Hideo Kojima ile Konami arasındaki soğuk savaşın ardından, bu önemli video oyunu geliştiricisi, Sony Interactive Entertainment tarafından desteklenmişti ve bahsi geçen oyun, geliştirme sürecine girmişti. Bu süreç ise pek çok kişi tarafından merakla beklenmesine karşın yıllar içerisinde net bilgilerle desteklenmemişti.
Video oyunlarıyla ilgili olan kişiler, özgür çalışma ortamını yakalamış olan Hideo Kojima ve ekibinin neler yaptığını merak ediyor, gelen açıklamalar ve ortaya çıkan görüntüler bu merakı gidermekten ziyade adeta körüklüyordu. Her şeyden önce geliştirilmekte olan oyunun türü tam olarak belli değildi. Bu yapımın hikayesine dair bilgiler kısıtlıydı ve yayımlanan videolar açıklayıcı olmaktan ziyade zihinlerin daha da bulanmasına neden oluyordu.
Dünya üzerinde gelişmeleri merakla bekleyen kişilerden birisi de bendim. Özgür bir alan bulduğunda Hideo Kojima ve ekibi tarafından ortaya çıkarılan eserin yapısının nasıl olacağı ilgimi çekiyordu. Nihayetinde Death Stranding oyunu çıkışını gerçekleştirdi ve çıkış döneminde tartışmaların odağına yerleşti. Kimileri, yıllardır bunun için mi bekledik derken, bazıları ise daha önce denenmemiş özellikler barındıran bu oyundan övgüyle bahsetmekteydiler.
İnternet sitemizde Death Stranding oyununun incelemesini ben gerçekleştirmemiştim. Gelen yorumlar zihnimi yorduğundan ve ortada bir kargo simülasyonuna benzer bir yapı olduğundan ötürü oyuna dair merakım da törpülenmişti. Bir süre beklemeye, zamanı geldiğindeyse farklı olarak lanse edilen bu oyunu deneyimlemeye karar vermişti. Nitekim, bahsi geçen video oyunu PC için çıkışını gerçekleştirdi ve karşımda vermek istediğini doğrudan sunmayan bir sanat eserini buldum.
İnsanın ruhuna dokunan sanat eseri
Japon edebiyatına özel bir ilgim vardır. Fantastik unsurları, gerçek hayat olgularıyla birlikte sunmayı gelenek haline getiren bu bölgenin edebiyatı gibi video oyunlarında da benzer bir etki sunulur. Video oyunları açısından sadece Japonya genelinde değil, dünyanın her noktasında sıklıkla bilim kurgu ve fantastik unsurların kullanıldığını görürüz. Yalnız, burada önemli bir fark vardır ki bu fark da gerçek dışı olayların gerçek hayata dair duygulara yedirilmesidir.
Hideo Kojima da temelinde Japon edebiyatının izlerini barındıran senaryosunu, Death Stranding oyununda uygulamış vaziyette. Oyunun hikayesinden uzun uzadıya bahsetmek istemiyorum. Video oyunu açısından bakarsak, karşımızda kıyamet sonrası temasının uygulandığı bir kargo simülasyonu oyunu duruyor. Haliyle bu durum da herkesi memnun etmedi fakat verilmek istenenin sadece görünen kadar olmadığına dikkat çekmek istiyorum.
Evet, Death Stranding ile oldukça yoğun sinematikler eşliğinde bir yolculuğa çıkıyoruz. Genelde amacımız tek başına hareket ederek doğru noktalara yanımızdaki paketleri ulaştırmak oluyor. Yalnız başına yolculuklara çıktığımız andaysa, Hideo Kojima tarafından verilmek istenen yoğun bir duyguyla karşılaşıyoruz. Herkes aynı duyguyu tadabilir mi bilmiyorum ama ben Death Stranding oynarken yalnızlık ve çaresizlik gibi duyguları yoğun bir biçimde hissettim.
Bu yapımda, bir yerden diğerine doğru ilerlerken tek engelimiz zorlu doğa koşulları olmuyor. Bu koşulları tek başımıza aşmaya, doğru yolları kullanarak hedefe ulaşmaya çalışırken çeşitli güçlüklerle karşılaşıyoruz. Karşılaşılan güçlüklerden bir tanesi ise belki çok basit gelecek ama yağmur oluyor. Pek çok video oyununda yağmurun yağması üzerinde durulacak bir durum olmazken, Death Stranding oyununda yağan yağmurun henüz ilk damlalarında gerçek hayatta yağmurda kalmış gibi hissettim.
Gerçek hayatta yağmura aniden yakalandığımızda aklımıza giysilerimizin ıslanması, onları istediğimiz noktada kurutamamak, belki hasta olmak gelebilir. Bazen yağmura yakalandığımızda evimizden çok uzakta olabiliriz. Bazen sığınacak bir nokta bile yakınımızda bulunmayabilir. Death Stranding oyununda da yağmura yakalandığımızda taşıdıklarımızın zarar gördüğünü bilmek, yağmurda yürüdükçe hasar oranlarını görmek benzer bir etki bırakıyor. Sonundaysa, bir an önce yağmurun durmasını ve güneşe ulaşmayı istiyoruz.
Yalnızlık ve çaresizlik hissi bize aktarılıyor
Anlatmak istediğim duygu geçişi yalnızca bahsi geçen yapıtta yağan yağmurla sınırlı değil tabii. İnsanlardan arındırılmış, kaybetmiş bir dünyada yürürken, yalnızlığın hüznünü de duyabildim. Hiçbir oyunda peşimden koşan düşmanları gördüğümü bu kadar sevindiğimi hatırlamıyorum. Belki bu düşmanlar beni öldürmek, yakalamak istiyorlardı lakin ortamdaki yalnızlığı da bir şekilde yok ediyorlardı.
Dolayısıyla, düşmanların varlığı bile bir nebze olsun oyundaki yalnızlığa ilaç olabiliyor. Öte yandan, BT kavramının tehdidiyle yol almanın sıkıntısı da oyunun atmosferine farklı bir yön veriyor. Oyunda nerede bulundukları görülebilen ve kestirme olan yollarda karşımıza çıkan bu karanlık güçlerin varlığı büyük bir rahatsızlık oluşturuyor. Bitsin artık şu yol derken çömelerek ilerlemek ve nefesimizi tutmak zorunda kalmak durumuyla baş başa kalıyoruz.
Bu durum da insana sabretme kavramını algılatıyor şahsi görüşlerime göre. Boş kaldığımız her anda bilgisayarlarımıza veya akıllı telefonlarımıza sarıldığımız şu günlerde böyle bir kavramın varlığını da Death Stranding oyunuyla hatırlamış oluyoruz. Dengede kalmak, taşıdıklarımızı geride bırakmamak, vazifemizi tamamlamak gibi unsurlar da işin içine girdiğinde Death Stranding ile bir duygu karmaşasının içine çekiliyoruz.
Bir taraftan da bu yapımda muhteşem bir sinematik dünyaya çekildiğimizi belirtmek istiyorum. Hideo Kojima imzalı projelerin olmazsa olmazı olan sinematiklerle hikaye anlatımı, Death Stranding oyunuyla adeta zirveye vuruyor. Kıyamet sonrası temasının yansımaları, oyundaki kavramlarla ilgili bilgilerin aktarımıyla birlikte bizlere verilirken o merak hissinden arınamadığımızı hissediyoruz. Bir diğer deyişle, bu yapımın duyurusuyla başlayan merak kasırgası, oyunu deneyimlerken de devam ediyor.
Son yıllarda böylesine bir duygu geçişine sahip olan pek video oyunu oynayamamıştım. Çok ama çok başarılı yapıtları deneyimledim ve bu oyunlardan oldukça etkilendim. Bununla birlikte, Death Stranding oyununun farklı bir noktada olduğunu kendi adıma söyleyebiliyorum. Tabii bir video oyununda böylesi geçişleri herkes yaşayabilir mi, sıkılmadan bu macera sonlandırılabilir mi gibi soruların yanıtları oyuncuların kişisel tercihlerinde saklı kalıyor.
Death Stranding artık daha ulaşılabilir bir halde
Okumuş olduğunuz fikir yazısında görüşlerimi ne kadar aktarabildiğimi bilemiyorum ama anlatmak istediğimi anladığınıza inanıyorum. Özetle, Death Stranding ile görünenin çok ötesinde hisler barındıran bir video oyunu bizlere sunuluyor. Oyunun hikayesini ve sürprizlerini baltalamamak adına yazı boyunca çok fazla detay vermekten kaçındım. Bu macerayı merak ediyorsanız, PlayStation 4 konsolunun kullanıcıları gibi PC sahiplerinin önünde de bir engel artık bulunmuyor.
Sözlerimi sonlandırmadan önce küçük bir tavsiyede de bulunmak istiyorum. Eğer bir PC sahibiyseniz ve Death Stranding oyununu deneyimlemek istiyorsanız bu oyunu Türk Telekom şirketinin bünyesinde olan Playstore platformundan satın alabilirsiniz. Steam ve Epic Games Store platformlarından daha uygun fiyata bahsi geçen oyunun PC sürümü burada yer alıyor. Türk Telekom internet aboneleri de 12 ay taksitle bu oyunu satın alabiliyor.
Diğer siteler gibi oyunun ilk saatlerini oynayıp, sponsor için birkaç satır karalamışsınız. Sizden beklemezdim derdim ama bu yazarın diğer paylaşımları da farklı değil.