2017 senesinde Warner Bros. Games tarafından satın alınmış olan Avalanche Software, o zamandan beri oldukça sessizdi. Bu sessizliğin sebebi 2020 senesinde kendisini belli etti; stüdyo, Hogwarts Legacy üzerinde çalışıyordu ve oyun, sonunda resmi olarak duyurulmuştu. Aradan neredeyse 3 sene geçtikten sonra bahsi geçen bu yapıt, çıkışını PC, PlayStation 5 ve Xbox Series X/S için gerçekleştirdi ve ben de Warner Bros. Games ile CD Media Türkiye sayesinde bu yapıtı PlayStation 5 konsolunda deneyimleyip, inceleyebilme şansına sahip oldum. Birkaç nesildir doğru düzgün bir Wizarding World oyunu görememişken, açılan boşluğu bu oyun doldurabildi mi?
Bu sorunun cevabını verebilmek için öncelikle Hogwarts Legacy oyununun hikayesine bakmamız gerekiyor. Oyunumuz, Harry Potter isimli roman serisinin hemen öncesinde, 1899 senesinde geçiyor. Hogwarts School of Witchcraft and Wizardry, bizi bir beşinci sınıf öğrencisi olarak kabul ediyor ve büyücülük hayatımıza oldukça hızlı bir şekilde giriş yapıyoruz. Bu hızlılığın sebebi ise bizim Ancient Magic denen oldukça eski ve yanlış ellerde çok tehlikeli olabilecek bir büyüyü görebiliyor ve aynı zamanda kullanabiliyor olmamız. Tahmin edebileceğiniz üzere bu büyü, yanlış ellere düşüyor ve bizler de bununla alakalı bir hikayeye tanıklık ediyoruz.
Hogwarts Legacy içerisinde birçok dostumuz ve birkaç düşmanımız bulunuyor. Ranrok ve Victor Rookwood, düşman tarafında oldukça klişe anlar oluştursa bile kendileri gayet ikna edici bir kötülüğe sahip. Dostlarımız da profesörlerden tutun öğrencilere, hatta diğer köylülere kadar herkes adeta birer sevgi yumağı. Slytherin tarafını temsil eden öğrenciler bile birkaç diyalog sonrasında hemen yumuşayan tiplerden oluşuyor; yumuşamasalar bile gayet saygı dolu ilişkiler kuruluyor. Bu da belki uzun vadede iç sıkıcı olabilir diye düşünüyorsunuz ama insan ilişkileri hem Harry Potter tarafının romanlarına, hem de filmlerine göre farklı bir şekilde işlendiği için çok rahatsız etmiyor.
Hogwarts Legacy oyununda anlatılan hikaye gayet çizgisel bir şekilde ilerliyor ve ana hikayenin haricinde çoğu zaman karşımıza yan hikayeler ve içerikler çıkıyor. Bunlar sayesinde de oyundaki diğer öğrencileri, profesörleri ve diğer kişileri daha yakından tanıyabiliyoruz. Aslında bu oldukça önemli bir şey; oyundaki karakterler gerçekten oldukça yüksek bir kalitede sunuluyor. Karşınıza çıkan tüm karakterler inanılmaz başarılı bir seslendirmeye sahip ve tasarımlar/kişilikler de çoğu zaman akılda kalıcı olmaya yetecek kadar benzersiz. Benim zaten hikaye kategorisinde dikkatimi çeken şey, hikayenin kendisinden ziyade karakterler oldu.
Hogwarts Legacy, otantik bir dünya sunuyor
Hogwarts Legacy, hikayesini anlatırken kesinlikle ilgi çekici noktalar sunmayı başarıyor ama sunulan hikaye zaman zaman klişelere çok kaçabiliyor ve hatta çok tahmin edilebilir anlar oluşturabiliyor. Yine de hikayenin kötü olduğunu söylemek, bu oyuna yapılacak çok büyük bir haksızlıktır bence. Oyunun sunduğu hikaye, karakterler ve dünya, Wizarding World ve özellikle de Harry Potter serisini sevenler için eşi ve benzeri olmayan bir kaliteye sahip. Evet, olaylar Harry Potter ile alakalı değil; daha kendisi doğmadı bile. Bu yüzden çok da fazla tanıdık karakter ve olay göremiyorsunuz ama oyun, kendisini bu yeni hikayeler ile taşımayı başarıyor.
Bu noktada özellikle de Hogwarts Legacy oyununun dünyasını övmek gerekiyor. Her şeyden önce Hogwarts kalesi muhteşem bir şekilde tasarlanmış. Öğrenci ve profesör dolu bolca oda, sayısız gizem ve büyü dolu detaylar, sizi gerçekten Wizarding World evreninin içine almaya yetiyor. Yani, bu markayı seven oyuncular kale içerisinde boş boş dolaşsa bile ağızları açık kalacak bence. Kalenin dışına çıktığınız zaman da aynı güzelliği ve detayları görebiliyorsunuz. Hogsmeade, Forbidden Forest ve tanıyabileceğiniz daha birkaç farklı mekan muhteşem bir şekilde sunuluyor. Tabii ki karşımıza bir açık dünya ve rol yapma oyunu olduğu için buralar içerik ile dolup, taşıyor.
İçeriklere gelmeden önce bahsetmek istediğim birkaç farklı şey daha var. Bunlardan biri de mevsimler. Hogwarts Legacy oyununun hikayesinde belli noktalara ulaştıktan sonra mevsimler değişiyor. Yaz, kış, ilkbahar ve sonbahar yaşanıyor. Her mevsim değiştiğinde oyunun dünyası da tamamen alakalı renklere bürünüyor. Mesela, sonbahar olduğu zaman sarı ve turuncu ön plana çıkıyor; Cadılar Bayramı temalı süslemeler görüyoruz. Kış mevsimde de kara duyuyoruz. Her mevsim değiştiğinde sanki oyunun açık dünyasını yeniden keşfediyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz. Sadece, mevsimlerde geriye dönememek biraz üzüyor.
Ayrıca, Hogwarts Legacy oyununun dünyasını keşfederken de üç farklı yol kullanabiliyorsunuz. Bunlardan ilki tabii ki yürümek ve koşmak. İkinci yol ise tabii ki süpürgemiz. Oyunun hikayesinde belli bir ilerleme kaydettikten sonra uçan süpürgemiz açılıyor ve kendisi sayesinde dünyayı özgürce dolaşabiliyoruz. Ondan sonra da üzerine binebileceğimiz ve yine uçabileceğimiz canlıların kilidini açıyoruz. Uçan süpürgemiz zamanla güçlendiriliyor da. Bu arada, oyunda Quidditch sporunun olmadığını ama çok fazla göndermenin yapıldığını belirtmek istiyorum. Emin değilim ama Quidditch, bir ek paket olarak eklenebilir gibi geliyor bana.
Bu oyun sayesinde içeriğe doyacaksınız
Hogwarts Legacy, bir açık dünya ve rol yapma oyunu. Bu yüzden, tahmin edersiniz ki oyunun açık dünyasında “Check Mark Simulator” oynuyoruz. Oyunun içerisinde 14 bölgeden ve Hogwarts kalesinden oluşan bir dünya var ve her bölgede tamamlayabileceğiniz klasik açık dünya içerikleri yer alıyor. Mesela, 100’den fazla koleksiyon sandığı, 200’den fazla bilgi sayfası, 100 civarı bulmaca, 20 civarı Ancient Magic bölgesi, 160 adet patlatmalık balon, bir büyünüzü güçlendirebilmek için 10 civarı heykel, 20 civarı mini bölüm sonu canavarı ve toplamda 40 adet civarı, iki farklı kategoride, henüz ne olduğunu çözemediğim içerik daha bulunuyor.
Hogwarts Legacy oyununun açık dünya içerikleri tahmin edebileceğiniz gibi kendisini çok tekrar ediyor. Bu her oyunda böyle ama bu yapıt, en azından ödüllendirici bir deneyim oluşturuyor. Mesela, koleksiyon sandıklarından kozmetik ögeler elde ediyorsunuz. Merlin Trials isimli bulmacalar da envanter boyutunuzu arttırıyor. Ayrıca, bu içeriklerin her biri, tamamlama sayısına göre yeni hediyeler de veriyor. Mesela, iki set balon patlattığınız zaman yeni bir uçan süpürge elde ediyorsunuz ve belli sayılarda bilgi sayfası toplamak da yeni kıyafetlerin kilidini filan açıyor. Bundan önce oynadığım büyük rol yapma oyunu Forspoken idi ve inanın, bu ödüllerin belki %10’u vardı.
Hogwarts Legacy oyununda açık dünya içeriklerinin haricinde görevler de var. Ana görevler, tahmin edebileceğiniz gibi hikayeyi ilerletiyor. Ayrıca, okuldaki profesörler size ödevler verebiliyor. Bu ödevlerde birkaç mini görevi yerine getirmeniz gerekiyor, “üç tane iksiri arka arkaya kullan” tarzında. Ödevi bitirdikten sonra da profesörünüz, size yeni bir büyü öğretiyor. Bunun haricinde oyunda arkadaş ilişkisi görevleri ve yan görevler de bulunuyor. Bu içerikler de ikincil hikayeler anlatıyor ve genelde çizgisel oluyor. Bazı yan görevler, biraz uzun vadeli hedefler sunabiliyor, “kalenin içindeki 20 adet simgeyi topla” gibi ama bunlar, odaklandığınız zaman hemen yapılabilecek şeyler.
Açıkçası, Hogwarts Legacy oyununda hem açık dünya içerikleri, hem de görevler istemediğiniz kadar var. Yani, oldukça uzun vadeli bir deneyim yaşatıyor görevler ve kendinizi daha da güçlendirmek isterseniz, açık dünya aktivitelerine odaklanıp, ödüllendirilebiliyorsunuz. Ayrıca, tüm bunları yapmak, meydan okuma görevlerinde de ilerleme sağlıyor ki onlar da sizi ayrıca ödüllendirip, güçlendiriyor. Meydan okuma görevlerinde daha farklı şeyler de bulunuyor. Mesela, düşmanları belli şekillerde öldürmek filan da ayrı görevlere sahip. Yani, meydan okuma görevleri sadece yaptığınız ana ve yan görevler ile ilerlemiyor.
Hogwarts Legacy, bolca büyü sunmayı unutmuyor
Hogwarts Legacy oyununda tabii ki asamız ile büyü de yapabiliyoruz. Bu oyunda Control, Force, Damage, Utility, Transfiguration ve Unforgivable Curse kategorileri altında toplamda 23’den fazla büyü var. Bu büyüleri, R2 tuşuna basarak aktif edebileceğiniz büyü alanlarına yerleştirmeniz gerekiyor. Bu alanlar da Üçgen, Kare, Yuvarlak ve Çarpı tuşları ile aktif ediliyor. Yani, büyü yapmak için R2 + Üçgen gibi bir kombinasyon kullanıyorsunuz. Oyunda; Levioso, Accio, Expelliarmus, Lumos ve Avada Kedavra gibi bolca tanıdık büyü bulunuyor. Bunların hepsini zamanla öğreniyorsunuz ve büyüler hem savaşta, hem de bulmacalarda kullanılıyor.
Hogwarts Legacy, ne yazık ki bu noktada birkaç probleme sahip. Her şeyden önce, oyunda aynı anda sadece dört büyüyü yerleştirebiliyorsunuz tuş kombinasyonlarına. Daha sonradan, R2 + D-Pad kombinasyonunu kullanarak yeni boşluklar oluşturabiliyorsunuz ama savaş sırasında farklı boşluklara geçmek çok zor oluyor. Ayrıca oyunda bu boşlukları dolduran gereksiz büyüler de çok. Mesela, Transfiguration kategorisindeki tüm büyüler sadece Room of Requirement içerisinde kullanılabiliyor. Madem öyle, bunlar sadece tuş kombinasyonu olamaz mıydı? Mesela, Altering Spell, bir büyü olmak yerine, bir eşyanın yanına gelip, Kare tuşuna basarak aktif edilebilirdi.
Bu büyük bir problem; oyundaki tüm büyüleri yerleştirebileceğiniz kadar boşluk sunulmuyor size. Yani, tüm kombinasyonları açsanız bile büyülerin sadece yarısını yerleştirebiliyorsunuz. Utility, Transfiguration ve daha sonra tanışacağımız Room of Requirement içerisindeki canlılarla etkileşime geçme büyüleri, böyle bağımsız büyüler olarak değil de duruma göre beliren tuş kombinasyonları olarak sunulmalıydı. Bu arada, oyunda bir de Essential kategorisindeki büyüler var ki bunlar belirttiğim gibi belli tuş kombinasyonlarına atanıyor ve/veya belli durumlarda beliriyor. Neyse, şimdi gelin bu büyülerin etkilerinden bahsedelim.
Hogwarts Legacy oyununda R2, Basic Cast büyüsü ile saldırmanızı sağlıyor. Bu büyü, standart bir seviyede hasar veriyor ama önce Levioso ile düşmanı havaya kaldırıp, daha sonra Basic Cast yapmak, bu saldırıyı daha da güçlendiriyor. Diffindo ve Incendio gibi direkt hasar temelli büyüler de önce hasar verip, daha sonra düşmanları Basic Cast ile daha yüksek hasarlara maruz bırakabiliyor. Oyundaki tüm bu farklı Control, Force ve Damage tipi büyüleri kullanarak bolca farklı kombinasyon oluşturup, kendinizi gerçekten bir büyücü gibi hissedebiliyorsunuz. Bence, bu oyunun en iyi yönlerinden bir tanesi, büyü temelli oynanışı diyebilirim.
Zaman zaman kafalar biraz karışabiliyor
Hogwarts Legacy oyununda büyü kullanmak inanılmaz zevkli olsa bile biraz önce belirtmiş olduğum yeteri kadar büyü boşluğu olmaması ve savaş sırasında büyü seti değiştirmenin biraz zor olması, canımı sıkıyor. Ayrıca, oyundaki bulmacaların önemli bir kısmı da hangi büyünün gerekli olduğunu size pek yansıtamıyor. Bunu özellikle de Merlin Trials tipi içeriklerde görüyorsunuz. Buradaki bazı bulmacalar hangi büyünün gerekli olduğunu güzelce işaret edebiliyor ama bazıları sadece deneme-yanılma yöntemini kullanmanızı istiyor ki bu da biraz sinir bozucu olabiliyor. Yani, ben taşın çatlak olduğunu görüyorum ama o taşın neyle tamamen kırılacağı tam olarak belli olmuyor.
Aynı zamanda Hogwarts Legacy, bulmacanın veya içeriğin gerektirdiği büyüye sahip olmadığınız zaman da sizi uyarmıyor. Artık günümüzde birçok oyun bunu yapıyor; yapmaya çalıştığınız içerik için gerekli olan şeylere sahip değilseniz, oyunda ya bir uyarı çıkıyor, ya da karakteriniz, “şimdilik gerekli şeylere sahip değilim” diye söyleniyor. Bu oyundaki karakterimiz ise seslendirme performansı mevcut olmasına rağmen hiçbir şey söylemiyor. Neyse, oynanış kısmına gelecek olursak, Essential kategorisinde ilgi çekici olabilecek birkaç diğer büyüden daha bahsetmek istiyorum; kendileri de oyunu güzelleştiriyor bence. Ayrıca bir de Talent sistemi var.
Hogwarts Legacy oyununda sol yön tuşuna basarak çevrenizdeki etkileşime geçilebilir şeyleri görebiliyorsunuz ve üçgen tuşu ile de savunma yapabiliyorsunuz. Doğru zamanda savunma yapmak, saldırıları savuşturmanızı sağlıyor. Ayrıca, yuvarlak butonu ile direkt olarak kaçabiliyorsunuz da saldırılardan. Ancient Magic kullanarak da çevredeki taşları veya varilleri düşmanlara fırlatıp, yeterince Ancient Magic topladıktan sonra da L1 + R1 ile büyük bir saldırı gerçekleştirebiliyorsunuz. Oyunda bolca farklı saldırı ve büyü tipi bulunuyor. Tüm bunlar inanılmaz tatmin edici yapıda ve kendilerini daha da geliştirebilmeniz mümkün.
Hogwarts Legacy oyununda her seviye atladığınızda Talent Point kazanıyorsunuz ve bu puanlarla, Talent sisteminde yeni pasif yeteneklerin kilidini açıyorsunuz. Bu yeteneklerin büyük bir kısmı, halihazırda sahip olduğunuz büyüleri güçlendiriyor. Mesela, bir Talent, Incendio büyüsünü yaptığınız zaman etrafınızda ateşten bir çember oluşturuyor. Açıkçası bu sistem beni çok şaşırttı. Pasif yetenek değince ben “%10 hasar artışı” gibi daha istatistiksel şeyler bekliyordum ama Talent sistemi büyülere adeta seviye atlattırıyor ve bu sayede gerçekten seviye atlayıp, Talent Point elde edip, her pasif yeteneğin kilidini açmak istiyorsunuz. Oyun, bir de böyle ödüllendiriyor sizi.
Hogwarts Legacy, tarza da önem veriyor
Hogwarts Legacy oyununda kendi karakterimizi oluşturup, özelleştirebiliyoruz. Karakter oluşturma kısmı yeterince detaylı ve özelleştirme kısmında da bolca seçenek mevcut. Her şeyden önce, karakterimize eldiven, gözlük, şapka, atkı, cübbe/pelerin ve kıyafet giydirebiliyoruz. Tüm bu kıyafetler hem kozmetik açıdan farklı görüntüler sağlıyor, hem de karakterimize Defence ve Offence değerleri sağlıyor. Health ise daha önce de söylediğim gibi seviye yükseldikçe artıyor. Aynı zamanda tüm bu kıyafetler, üç kere güçlendirilebiliyor ve ayrıca Trait kazanabiliyor. Trait de belli değerlerimizi veya büyülerimizi ufak bir şekilde güçlendiriyor.
Hogwarts Legacy, ilk sürümünden itibaren kıyafetlerin görüntülerini değiştirmenize imkan sağlıyor. Yani, eğer giydiğiniz pelerinin gücünü beğenip, görüntüsünü beğenmediyseniz, daha önce kilidini açtığınız bir başka cübbe veya pelerinin görüntüsünü tanımlayabiliyorsunuz. Oyunda hem ayrıca kilidi açılan koleksiyon görünümleri yer alıyor, hem de daha önce elde ettiğiniz ganimetlerin görüntüleri otomatik olarak kaydoluyor. Ayrıca, oyunda farklı uçan süpürgeler elde edebiliyorsunuz ama bunlar sadece kozmetik olarak farklılık sağlıyor. Aynı şey uçabilen canlılar için de geçerli. Son olarak, asanızın tutacak kısmını da özelleştirebiliyorsunuz.
Asadan bahsetmişken, Hogwarts Legacy oyunu muhteşem bir şekilde açılıyor ve Hogwarts içerisindeki hem ait olduğunuz grubu, hem de asanızı kendiniz belirleyebiliyorsunuz. Bu oyun piyasaya sürülmeden önce wizardingworld.com üzerinde bazı soruları cevaplayarak hem grubunuzun ne olduğunu, hem de asanızın ne olduğunu görebiliyorsunuz. Eğer o soruları cevapladıysanız, oyuna başladığınız zaman bunları gayet güzel bir şekilde kazanıyorsunuz. Eğer soruları cevaplamadıysanız, benzer soruları oyun içerisinde soruyorlar size zaten. Ayrıca, çıkan sonucu beğenmezseniz, manüel olarak da asanızı ve grubunuzu değiştirebiliyorsunuz.
Bir de uçan süpürge konusuna geri dönmek istiyorum. Hogwarts Legacy oyununda en beğenmediğim kısım ne yazık ki uçan süpürgeyi kontrol etmek oldu. Uçarken, sağ analoğu kullanarak yukarı-aşağı, sol analoğu kullanarak da sağa-sola gidiyorsunuz. Keşif yaparken pek bir sıkıntı olmuyor da zamana karşı yarışları yaparken çok karışıyor kontroller. Uçan süpürge neden tek bir analog ile kontrol edilemiyor, açıkçası anlamadım. Ayrıca, oyunda Quidditch sporunun olmamasına da çok sevindim; bu kontroller ile öyle bir oyun modunu oynamak pek de eğlenceli olmazdı. Umuyorum ki alternatif kontroller gelecekte sunulabilir.
Nihai bir Wizarding World deneyimi sunuluyor
Daha önce de söylediğim üzere Hogwarts Legacy oyununu PlayStation 5 konsolumda deneyimledim ve görsel açıdan oyundan memnun kaldım. Yani, özellikle de Hogwarts kalesi muhteşem duruyor. Açık dünyanın geriye kalanı da fena değil. Karakter modelleri gayet başarılı ve büyü efektleri de çok tatlı. Görsellikteki tek problem, bazı doku kaplamalarının, hatta zaman zaman direkt olarak objelerinin tamamının geç yükleniyor olması. Bu açıkçası oyunun atmosferini biraz olumsuz etkiliyor ama bunun haricinde görsellik gerçekten güzel ve sanat tasarımı da sizi gerçekten bir Wizarding World veya Harry Potter oyunu içerisinde gibi hissettirmeye yetiyor.
Performans tarafında ise Hogwarts Legacy, 60 FPS olarak oynanabiliyor. Tabii bunun için performans modunu aktif etmeniz gerekiyor. Oyunun içerisinde FPS değeri gayet stabil bir şekilde kalıyor ama özellikle de kalenin içinden, dış mekanlara çıkarken kapılar direkt açılmayabiliyor, dışarının yüklenmesi için sizi 1-2 saniye bekletebiliyorlar. Bu da oyunun atmosferini olumsuz etkiliyor. Olumlu olan şey ise yükleme ekranlarının neredeyse hiç olmaması ve DualSense üzerinden inanılmaz başarılı bir desteğin verilmesi. PlayStation Studios haricinde geliştirilen oyunlarda, son zamanlarda gördüğüm en iyi DualSense desteği bence bu oyunda.
Sesler ve müzikler de ayrıca övülmeyi hak ediyor. Oyundaki her seslendirme performansının çok başarılı olduğunu zaten söylemiştim. Bunun üzerine gelen ses efektlerinin her biri de inanılmaz kaliteli. Arka planda çalan müzikler de yine Hogwarts Legacy oyununun bir Wizarding World veya Harry Potter ürünü olduğunu şahane bir şekilde ortaya koyuyor. Yani, bu evreni sevip de, bu oyundaki müzikleri sevmemek bence imkansız. Sonuç olarak, bu yapıtın sunumu genel anlamda birkaç ufak probleme rağmen inanılmaz güzel. Görsellik güzel, performans stabil, sesler başarılı ve müzikler de kaliteli. Özellikle sesler ve müziklerde bundan daha iyisi olamazdı bence.
Wizarding World veya Harry Potter, ilginizi çeken markalar/dünyalar ise Hogwarts Legacy oyununa kesinlikle bir şans vermeniz gerekiyor. Yani, sadece Harry Potter markasının film serisini izlediyseniz bile bu oyun sizi etkilemeyi başaracaktır. Özellikle içeriği, oynanışı ve sunumu ile dikkat çeken bu yapıt, eğer içerisinde biraz daha az sıkıntı bulundursaydı ve hikayesi ile de ağızları açık bırakabilseydi, benden rahatlıkla tam puan alabilirdi, hatta kendisini bu senenin en iyi yapıtlarının başına bile koyabilirdim ama mevcut olan sıkıntılar, bu oyunun kalitesini bir tık aşağıya çekiyor. Yine de ben bu oyunu indirim filan beklemeden, direkt satın almanızı önerebilirim.