Sid Meier’s Civilization sanıyorum ki bugüne kadar en uzun zaman boyunca oynadığım serilerden bir tanesi. Ben açıkçası bu seriye çok klasik oyunlardan giriş yapmadım; Sid Meier’s Civilization V ve Sid Meier’s Civilization VI oyunlarını deneyimleyebildim ama ne deneyimlemek… Özellikle de altıncı oyunu bilgisayarda yüzlerce saat oynadıktan sonra, bir de PlayStation 4 üzerinde satın alıp, orada oynamıştım. Buna rağmen, Sid Meier’s Civilization serisinin ait olduğu oyun türünden ziyade, markanın kendisi ilgimi çekiyordu. Bu durum, Humankind ile değişti. İlk defa, bahsettiğim serinin haricindeki bir 4X oyunu için heyecanlandım.

Aslında bu duruma pek şaşırmamak gerekiyor; Humankind, Sid Meier’s Civilization serisine ciddi anlamda benziyor. Yalnız, bu benzerliği daha en temelden bozan şey, aslında oyunun gerçekçiliğe bakış açısı oluyor. Bu gerçekçiliğe bir grup insan ile başlıyoruz. Oyunun en başlarındaki amacımız, aslında amaçsız bir şekilde dünya üzerinde dolaşmak oluyor. Zamanla, farklı şeyler keşfediyoruz, daha fazla insana sahip oluyoruz ve kısa bir süre sonra da artık ilk şehrimizi kurmanın vakti geliyor. Şehir diyorum ama daha ilk zamanlarda tabii kabile seviyesinde oluyoruz. İlk şehrinizi kurduktan sonra ise oyun, resmi olarak başlıyor.

Sid Meier’s Civilization serisinde olduğu gibi Humankind oyunundaki amacınız da insanlığı sürekli olarak ileriye götürmek. Taş devrinden, uzay dönemlerine kadar ilerlemek, yeni keşifler yapmak ve bu sırada tabii ki dünyayı kendi etkiniz altına almak, hedefleriniz oluyor. Yol boyunca, takip edebileceğiniz farklı dallara yönelebiliyorsunuz. Aynı zamanda, şehrinizde yaşayan insanlar da sizin varlığınızı etkiliyor. Mesela, dövüşmek popülerlik kazandığı zaman, insanlarınıza bunu yasaklayabiliyorsunuz veya dövüşmeyi iyi bir şeymiş gibi gösterebiliyorsunuz. Bu, sizin gelecekte bütünleşecek olan ülkenize bir kişilik kazandırıyor.

İnsanlarınız, kendi arasında bir dövüş kulübü kurarken, sizler de hangi teknolojilerin araştırılacağı konusuna yönelebiliyorsunuz. Oyunda, tahmin edebileceğiniz gibi her şeyi, aynı anda araştırabilmek mümkün değil. Bu yüzden, vereceğiniz her kararın hem kısa vadede, hem de uzun vadede olumlu ve olumsuz sonuçları oluyor. Neye öncelik tanırsanız, mutlaka bir yanınız güçlü oluyor ama aynı zamanda da bir diğer yanınız güçsüz kalıyor. Olması gerektiği gibi yani her şey. Bu arada, komşu ülkeler ile olan ilişkilerinizi de tabii ki siz yönetiyorsunuz. Onlarla ticaret yapmak veya direkt savaşa girmek, sizin elinizde olan bir şey.

Humankind

Humankind, gözünüzü korkutan bir oyun olmamalı

Sid Meier’s Civilization, benim en sevdiğim markalardan bir tanesi olsa bile yeni oyuncular için bu markanın biraz kafa karıştırıcı bir deneyim sunduğunun farkındayım. Yani, oyunda yapılabilecek o kadar çok şey var ki, bunların üzerine kurulan öğretici ögeler ne yazık ki yeterli kalmıyor ve yeni oyuncular için olumsuz bir deneyim yaşatıyor. Humankind oyununda ise böyle bir durum söz konusu değil. Oyun, ilk defa strateji oyununa adım atacak olan oyuncuları bile düşünerek hareket ediyor. Siz eğer inanılmaz deneyimliyseniz, unutulmuyorsunuz da. Yani, her oyuncuya en uygun deneyim sunulmaya çalışılıyor gibi hissediyorum.

Bu arada, Humankind oyununda galip olabilmek için tek bir kural var: Ün. Oyunda yapacağınız birçok şey size ün kazandırıyor. Mesela, yeni bir kıtayı keşfetmek, yazıyı keşfetmek, belli bir alanda en iyisi olmak ve benzeri diğer birçok şey, ün sahibi olmanızı sağlıyor. Bu sırada, kültürleri de alabiliyorsunuz. İlk kültürünüzü seçtiğiniz zaman bir sonraki döneme geçiyorsunuz ve kültürlerin ana özelliklerini keşfediyorsunuz. Bu sırada, yıldızlar kazanarak da hem ün kazanıyorsunuz, hem de kültürlerinizi güçlendiriyorsunuz. Oyunda tabii ki diplomasi de yapabiliyorsunuz ama burada sunulan sistem, Sid Meier’s Civilization serisindeki kadar detaylı ve uzun vadeli işlemiyor.

İdeoloji de Humankind oyununda yer alıyor ve oyun boyunca yapmış olduğunuz seçimler, sizi diğer ülkeler ile otomatik olarak dost veya düşman olarak belirleyebiliyor. Malum, ideolojinizden memnun olmayan bir tarafın, size sıcak bakmaması normaldir. Yalnız, normal zorluk seviyesinde oynarken, ideoloji sistemi oyunu pek etkilemedi gibi hissettim. Daha zor seviyeleri bilmiyorum ama ideoloji, sadece oyuna tekrar oynanabilirlik katıyor gibi görünüyor. Mesela, bir sonraki oyununuzda, daha farklı bir ideolojiye sahip olursanız, oyunda hangi hikaye olaylarının gelişebileceği, tekrar oynama için zengin bir eklenti benim gözümde.

Yalnız, Humankind oyununun en büyük özelliği, bir kere daha kültürlerden geliyor ve aslında 1’den fazla kültürü karıştırmanızı sağlıyor. Bu sayede, Sid Meier’s Civilization serisindeki gibi statik ülkeler değil, tamamen kendinize ait bir varlık oluşturabiliyorsunuz. Zaten, ülkelerin başında da tarihten gelen isimler değil, sizin özel karakteriniz duruyor. Yani, siz aslında tarihte bambaşka bir medeniyet yaratıyorsunuz. Bu sayede, oyunun hem başı, hem ortası, hem de sonu sürekli olarak eğlenceli geçebiliyor ki bu 4X türündeki oyunlarda genellikle sadece baş ve son eğlenceli olur; orta kısımlarda deneyim sıkmaya başlar. Bu oyun, o problemi kökünden çözüyor.

Humankind

Sanki tempoda hafif bir problem var

Humankind, ne yazık ki kusursuz bir video oyunu değil; ciddi anlamda büyük bir tempo problemi yaşıyor. Yalnız, ona gelmeden hemen önce, “Hadi, bir tur daha oynayayım da öyle bırakım.” düşüncesi ile oyunun en sonuna kadar geldiğimi belirtmek istiyorum. Yani, aynı Sid Meier’s Civilization serisinde olduğu gibi o tur mantığı, oyuncuları ciddi anlamda bilgisayarın başına bağlayabilecek bir güce sahip. Yalnız, bu güç sonsuza kadar sürmüyor ve 300. turdan sonra oyunun doğal sonuna ulaşıyorsunuz; en ünlü olan medeniyet kimse, o kazanıyor. Yalnız, doğal sona ulaşmak, her zaman final dönemi görebileceğiniz anlamına gelmiyor. Bazen oyun, endüstri döneminde bile bitebiliyor. Ayrıca, oyunun içindeki ikincil finaller de biraz kafa karışıklığı yaratıyor.

Humankind oyununda ikincil finaller bulunuyor. Bunlar, oyunu kazanmanızı sağlamıyor ama erken final sunuyorlar. Yani, asıl final yine ün ile veriliyor. Yalnız, bu ikincil finaller, bahsetmiş olduğum tempo problemini yaratıyor. Bazen, ikincil finaller olmadan bile bir sonraki döneme ulaşmanız çok kısa veya çok uzun sürebiliyor. Bu da sağlıklı bir oynanış deneyimi sunmuyor. Ayrıca, oyunu erkenden bitirmek de hiç mantıklı değil; sonuçta sonuna kadar ilerleyip, medeniyetinizin diğer dönemlerde, uzay çağında filan neler yapacağını haklı olarak merak ediyorsunuz. Yalnız oyun, ikincil finallerle bunu engellemeye çalışıyor gibi hissediyorum.

Bununla birlikte, oyunun içerisinde bazı iletişim temelli problemler de bulunuyor. Mesela, oyun size bazen savaşta olduğunuz bildirimini gösteriyor ama baktığınız zaman aslında kimseyle savaşta olmadığınızı görüyorsunuz. Aynı şekilde, bazı şehirlerinizin açlıktan sorun çektiği belirtilirken, bahsi geçen şehirlerin aslında yemek ile alakalı hiçbir problemi olmadığını da fark edebiliyorsunuz. Buna benzer birkaç tane daha oyun içi iletişim hatası bulunuyor ama bunların dışında aslında kullanıcı arayüzü, oyuncu deneyimi için olumlu bir etki bırakıyor. Yani, arayüzdeki birçok şey, deneyiminizi sadece detaylı hale getirmiyor, aynı zamanda da kolaylaştırıyor.

Bir başka problem ise Humankind oyununun aslında potansiyeline ulaşamamış olması. Tanıtım videolarına, geliştirici günlüklerine, yayımlanan bilgilere ve daha fazlasına göz attığınız zaman, bu oyunun aslında Sid Meier’s Civilization serisi için adeta bir yedinci oyun olduğunu hissedebilirsiniz. Kültürleri karıştırmak, dünyada gerçekten bir iz bırakmak filan heyecan verici bir şekilde gösteriliyor ama oyunun içerisine girdiğiniz zaman bunların hiçbirini, etkileyici şekillerde göremiyorsunuz. Evet, oyun kesinlikle eğlenceli ama tanıtıldığı kadar da benzersiz olduğu söylenemez. Bu noktada bir hayal kırıklığına uğradım.

Humankind

Humankind, oldukça renkli bir deneyim sunuyor

Humankind, sunum tarafında güzel bir başarı yakalamayı sağlıyor. Oyun, görsel açından da aslında Sid Meier’s Civilization serisine benziyor. Bu yüzden yabancılık çekeceğinizi sanmıyorum ama o seriye göre çok daha renkli ve yaşından ötürü de daha detaylı bir görsellik sunuyor. Sanat tasarımı da işin içine kültür temelli ögeler girdikçe kendisini belli ediyor. Açıkçası bu oyunun görselliği ile alakalı herhangi bir problem bulabilmenin mümkün olduğunu sanmıyorum; her şey gayet güzel ve kaliteli görünüyor. Bu arada, görsellik ile alakalı olarak kullanıcı arayüzü de çok güzel bir şekilde işliyor; görsel filtreler filan bayağı işe yarıyor.

Performans tarafında ise özellikle Humankind oyununda ilerledikçe, güçlü bir işlemciniz yoksa problem çekeceğinizi düşünüyorum. Malum, bu tip video oyunları ekran kartından ziyade işlemcilere yükleniyor ve oyunda zaman geçtikçe, işlemcinin daha çok çalışması gerekiyor. Özellikle ortalama seviyede bir işlemciye sahip olursanız, büyük çaplı oyunların final kısımlarında filan rahatsız edici deneyimler yaşayabiliyorsunuz. Önerilen sistem gereksinimlerinde işletim sistemi için 6. nesilden Intel Core i5 veya daha iyisi deniyor ama bu kesinlikle yanıltıcı; çok daha kaliteli bir işlemciye sahip olmanız gerekiyor oyun sonu kısımlar için.

Sesler ve müzikler ise Humankind oyununun başarılı olduğu bir başka kategori. Farklı medeniyetlere, kültürlere, dönemlere ait müziklerden tutun da kaliteli ses efektlerine kadar her şey, oyunun kulağınıza da hitap etmesini sağlıyor. Bu noktada Sid Meier’s Civilization serisi benim gözümde oldukça başarılıydı ama bu oyun da en azından Sid Meier’s Civilization VI kadar zengin bir duyusal deneyim ortaya koyuyor. Yani, bu oyunun sunumunu genel olarak ele aldığımız zaman gayet kaliteli bir deneyim yaşayabileceğinizi söyleyebiliriz. Sadece performans tarafında işlemcinize dikkat etmenizi öneriyorum. Onun haricinde bir problem yok.

Humankind, kesinlikle başarılı bir 4X ve strateji oyunu. Eğer bugüne kadar Sid Meier’s Civilization serisini oynamaktan sıkıldıysanız, bu oyuna kesinlikle bir şans vermenizi öneriyorum. Ayrıca, bu türe ilk adımını atmak isteyen oyuncular da Sid Meier’s Civilization yerine Humankind markasını tercih etmeli diye düşünüyorum. Daha önce de dediğim gibi bu oyun, yeni oyuncular için daha kolay bir deneyim sunuyor. Yalnız, satın alma kısmında oyun, Steam üzerinde 300 TL gibi bir fiyat ile satılıyor. Belki indirim döneminde oyunun 200 TL civarına düşmesini bekleyebilirsiniz. Malum, PC tarafındaki oyuncular böyle fiyat etiketlerine alışık sayılmaz.

Humankind
Humankind
Olumlu
Ün temelli kazanma şartı, oynanış tarzlarına büyük bir özgürlük katıyor.
Kültürleri birbiriyle karıştırabilmek çok büyük bir zevk veriyor.
Hikaye temelli anlar ve medeniyet ilişkileri tekrar oynanabilirliği yükseltiyor.
Yeni oyuncular için çok iyi öğretici içerikler sunuluyor; kıdemliler unutulmuyor.
Olumsuz
Kazanma şartlarıyla alakalı çok fazla tempo problemi bulunuyor.
Oyun içi iletişim ve bildirim hataları birazcık can sıkabiliyor.
Yapay zekanın yol bulma çabaları biraz zayıf kalıyor.
Bazı oyun tarzları çok daha ön planda yer alıyor.
8

Etiketler: