Belki hatırlarsınız, bundan seneler önce I Am Bread isimli bir oyun çıkmıştı. Kendisi, YouTube ve Twitch gibi platformlarda bir süre boyunca oynanmıştı ve hoş bir başarı da yakalamıştı. Adından da tahmin edebileceğiniz gibi I Am Bread oyununda bir ekmek dilimi olarak hareket edip, hedefinize ulaşmanız gerekiyordu. Bossa Studios, bu oyundan sonra daha farklı markalara yöneldi ama şimdi sıra, bir devam oyununu piyasaya sürmeye geldi. Evet, ekmek olmaktan sıkılanlar artık bir balık olarak hayatlarına devam edebilecek; I Am Fish oyunu çıkışını birkaç gün önce gerçekleştirdi ve bizler de oyun için incelememizi sonunda bitirdik.
I Am Fish oyunu içerisinde öncelikle karşınıza bir hikaye çıkıyor. Bu hikayede dört farklı balık bulunuyor. Bu balıklar, bir akvaryumda yaşıyor ve I Am Bread oyunundaki ekmek ile besleniyorlar. Bir süre sonra balıklar, bu ekmek yüzünden ciddi anlamda bir zeka kazanıyor ve yine o ekmek gibi daha özgür bir şekilde hareket etme isteği içlerinde doğuyor. Yine de balıklar birbirinden ayrılmak zorunda kalıyor ve oyunun içerisinde de bu balıkları tekrardan birbiriyle buluşturmanın macerasını yaşıyoruz. Yani, böyle bir oyuna göre gayet yeterli bir hikaye sunuluyor ki zaten önemli olan hikaye de değil, oynanış.
I Am Bread oyununda cansız bir ögeyi kontrol ettiğimiz için aslında işimiz kısmen kolaydı. I Am Fish oyununda ise sadece suda yaşayabilen balıkları kontrol ediyoruz. Bu da aslında oyuncular için en büyük tehlikelerden biri. Oyunda, hedefimize ulaşmak için çoğu zaman sudan çıkmamız gerekiyor ve suyun dışında da çok kısa bir süre boyunca hayatta kalıyoruz. Durum böyle olunca, suyun içinde momentum kazanıp, o gazla dışarı çıkıp, bir an önce tekrar suya girebilmemiz gerekiyor. Temel oynanış, bu tehlike sayesinde hem bir aksiyon, hem bir heyecan, hem de bir risk kazanmış oluyor. Peki, bu balıklar tam olarak nereye gidiyor?
I Am Fish oyunundaki her balığın hedefi, okyanusa ulaşabilmek. Yalnız, başlangıç noktasında oyuna giriş yaptıktan sonra nereye gitmeniz gerektiği oyun tarafından söylenmiyor. Sizin dikkatli davranıp, çevreye göz atıp, hatta keşif yapıp, o şekilde hareket etmeniz gerekiyor. Yine de tüm bunların birer gizem ögesi olarak sunulmadığını belirtmek isterim. Yani, eğer video oyunlarındaki bölüm tasarımı mantığını basit bir seviyede anlayabiliyorsanız, nereye gitmeniz gerektiğini de zaten en fazla 20-30 saniye içerisinde rahatlıkla çözebiliyorsunuz. Diğer oyuncular ise bölümlerdeki ipuçlarını kullanabilirler hedefin nerede olduğunu öğrenmek adına.
I Am Fish ile nereden geldik, nereye gidiyoruz?
Tahmin ediyorum ki I Am Fish oyununda zorlanacağınız ilk nokta, nereye gideceğinizi çözmek olacaktır. Özellikle de oyunun son bölümlerine doğru işler daha karışık bir hal aldığı için bölümlerin içinden çıkmak normalden daha da zor olacaktır. Yine de oyun içerisinde bu çok büyük bir problem olmuyor; sıkça kontrol noktaları içinden geçtiğiniz için yanlış bir yere sapsanız bile önceki noktaya hızlıca geri dönebiliyorsunuz ve bunu yaparken de minimum seviyede ilerleme kaybetmiş oluyorsunuz. Bu belki çok zorlu bir oyun deneyimi isteyen oyuncuların hoşuna gitmeyebilir ama bu oyunun amacı da Dark Souls olmak değil zaten.
Asıl problem ise ne yazık ki oyunun kamerasında. I Am Fish oyununda gerçek dünya temelli fizikler ile uğraşıyoruz. Yani, I Am Bread oyunundaki gibi ama belki ondan birkaç tık daha kaliteli ve eğlenceli olan sistemler karşımıza çıkıyor. Yine de fizik motorunun verdiği eğlenceyi net olarak alamıyoruz; bozuk kamera açıları, kamerayı net olarak kontrol edemiyor olmamız ve benzeri şeyler bu eğlencenin önünde duruyor. Özellikle de oyunda ilerleyip, pirana ile alakalı bölümlere geldiğiniz zaman kamera üzerinde hiç emek harcanmadığını rahatlıkla hissedebilirsiniz. Bu da oyunun zevkinden ciddi bir parçayı koparıp, atıyor.
Mesela, I Am Fish oyunu içerisinde balığı hareket ettirmek de zaman zaman sinir bozucu olabiliyor ama bu durum, hiçbir zaman kamera açısı ve kontrolleri gibi oyunun eğlencesinin önüne geçmiyor. Sonuçta, fizikler gerçekçi olunca, balığın da ayak oluşturup, yürümesini bekleyemeyiz. Birbirinden farklı şekillerde, birbirinden farklı mekanlarda ilerliyoruz ve hedefimize ulaşmaya çalışıyoruz. Bu hedefin önünde, balığın rahatça hareket edemiyor olması değil, alakasız kamera açıları duruyor. Bu arada, oyunun içerisinde Surgeon Simulator markasından bazı bölümler filan da bulunuyor. O oyunu da zaten aynı stüdyo yapmıştı.
Bölüm tasarımları ve oyunun genel dünyası ise çok başarılı. Zaten bu geliştirici ekibin I Am Bread ile neler yapabileceğini görmüştük; I Am Fish oyununda da bundan çok daha fazlası, çok daha kaliteli bir şekilde sunuluyor. Birbirinden benzersiz bölümlerde, birbirinden farklı şekillerde hedefe ulaşmaya çalışıyoruz. Bu sırada, oyunun yaşayan dünyasını da anlamaya çalışıyoruz. Oyun, ne yazık ki çok ama çok yüksek bir kalitede değil ama I Am Bread ve bu oyun ardından, seri için bir başka yapıtın da belki seneye değil de, 2-3 sene içerisinde geliştirilmesini istiyorsunuz. Tabii, ekmek ve balıktan sonra artık kim olabiliriz, bilemiyoruz.
Böyle bir dünyada balık olmaya değer mi?
I Am Fish, sunum tarafında da kısmen başarılı bir deneyim ortaya çıkartıyor. Mesela, görsellik tarafında her bölümün birbirinden farklı ve benzersiz temaları oluyor. İşin içine farklı renk yelpazeleri, farklı atmosferler ve çok daha fazlası giriyor. Oyunun genel grafik kalitesi ise kesinlikle fena değil ama en iyi görünen oyunlardan bir tanesi de değil. Zaten bu stüdyonun önceki oyunlarını oynadıysanız, grafik kalitesi ve sanat tasarımı hakkında kolayca bir fikir sahibi olabilirsiniz. Oyun, genel anlamda I Am Bread ve stüdyonun diğer daha güncel olan oyunlarından pek fazla uzaklaşmıyor, tanıdık görünüyor.
Performans tarafında ise işler bayağı bir karışıyor. Bu video oyununu oynayabilmek için en azından bir NVIDIA GeForce GTX 960 ve Intel Core i5-3470 sahibi olmanız gerekiyor ki böyle bir yapıt için bu minimum sistem gereksinimleri biraz fazla hissettiriyor. Eğer oyunu en yüksek kalitede, net bir çözünürlükte, 60 FPS olarak oynamak istiyorsanız ise NVIDIA GeForce RTX 2060 Super ve Intel Core i7-6700 ile ilerlemeniz gerekiyor. Bu arada, oyunu Xbox konsollarında da oynayabiliyorsunuz. Xbox One üzerindeki durumu bilmiyorum ama I Am Fish, Xbox Series X/S ise 60 FPS olarak çalışıyor. Oyun, PlayStation konsollarında bulunmuyor.
Sesler ve müzikler ise çok fazla ön plana çıkamıyor ne yazık ki. Yani, her şeyden önce oyunda akılda kalıcı veya oyun sırasında dinlerken bile hoşunuza gidebilecek çok etkileyici parçalar bulunmuyor. Bunun üzerine gelen ses efektleri filan da pek etkileyici bir seviyede değil. I Am Fish, çok yüksek bütçeli bir oyun değil ve belli ki en büyük bütçe kısıntısı da müzik ve ses kategorisinden yapılmış. Genel anlamda bu oyununun sunumu bana yeterince ortalama geldi. Belki oyunu konsollarda deneseydim, durum daha farklı olabilirdi ama Xbox markasına ait herhangi bir konsola da şimdilik sahip değilim efendim.
I Am Fish, benim gözümde kesinlikle ortalama üstü bir oyun. Yalnız, Bossa Studios ekibinin en iyi oyunu değil. Hatta bazı oyunculara göre I Am Bread çok daha kaliteli ve eğer sizler de böyle düşünecek olursanız, kesinlikle anlam verebilirim düşüncelerinize. Aradan bu kadar sene geçtikten sonra, hala temel oynanış özelliklerindeki problemlerin çözülemiyor olması, kamera açılarının tutturulamıyor olması büyük bir hayal kırıklığı yaratabilir. Eğer daha önce I Am Bread oyununu sevdiyseniz, bu yapıt da kısmen hoşunuza gidebilir ama onun haricinde, indirime girmediği sürece bu oyunu, meraklılarına pek önermiyorum.