Yüksek tempolu ve/veya aksiyon tarzındaki, mevzuların hiç bitmediği video oyunlarını bir kenara bırakıp, rahatlamak gerekiyor bazen. Son zamanlarda bunu ben çok yapar oldum. Horizon: Forbidden West, oynamayı gerçekten istediğim son hareketli oyundu. Ondan sonra deneyimlediğim hiçbir oyuna pek yükselemedim ve hepsinden bir an önce uzaklaşmak istedim. Şu zamanlarda aradığım tek deneyim, Lake rahatlatıcı macera oyunları ve çalışma alanımda atmosfer oluşturabilecek oyunlar. Mesela, bu satırları yazarken arka planda Microsoft Flight Simulator ile uçuyorum ve uçağın o kabin sesi bana nedense rahatlatıcı bir atmosfer sağlıyor.
Uçağımın inmesine daha birkaç saat varken, akşamları oynadığım bir başka rahatlatıcı oyunu sizlerle paylaşmak istedim. Bu oyunun adı tabii ki Lake. Aslında kendisi daha önce PC için filan piyasaya sürülmüştü ama şimdi, sadece birkaç gün önce PlayStation 4/5 için de çıkışını gerçekleştirdi. Ben de bunu bir fırsat bildim ve oyunun dağıtımı ile sorumlu olan kişilerden bir inceleme kopyası istedim ve kendisini elde ettim. Lake, günümüzden çok daha önce geçiyor, şu anda tam seneyi hatırlamıyorum ama sanırım 1980 dönemlerine filan geri dönüyoruz. Bu dönemlerde çok sıkı çalışan bir karakterin rolünü üstleniyoruz.
Karakterimiz, yeni projesi üzerinde çok sıkı bir şekilde çalışırken, annemiz ve babamız tatile çıkıyor ve biz de doğduğumuz yere iki haftalığına geri dönüp, babamızın işini yapıyoruz. Babamız da zaten küçük bir kasabada postacı olarak görev alıyor. Bizler de hemen onun yerini alıyoruz ve Goose isimli posta aracı ile insanlara hem mektuplarını, hem de diğer kargolarını ulaştırmaya başlıyoruz. Lake oyununun olayı da zaten bu. Her gün yeni mektuplar ve kargolar geliyor, bizler de onları adreslerine ulaştırıyoruz. Bu sırada da kasabadaki yeni hikayelere tanıklık ediyoruz ve önemli bir karar vermeye çalışıyoruz.
Lake oyununda diyalog seçimi yapabiliyorsunuz ve aynı zamanda yapabileceğiniz aksiyonları seçebilmeniz de mümkün. Diyalog seçimleri aracılığı ile geçmişinizden hatırladığınız karakterlerle etkileşime geçiyorsunuz, onlarla ilişkiler kuruyorsunuz ve iki haftanın sonunda da önemli bir karar vermeniz gerekiyor: Babanızın işine devam etmek, şehirdeki yoğun iş hayatınıza geri dönmek veya tüm bunları bir kenara bırakıp, kaçmak. Bu final seçimlerini, daha ilk andan itibaren karakteriniz ile çevrenizdekilere belli edebiliyorsunuz. Yani, kasabayı sevdiğinizi ve şehri hiç özlemediğinizi filan aslında sıkça söylüyorsunuz, tabii isterseniz.
Lake, sizi bambaşka bir zamana götürüyor
Lake oyununun temel mekaniklerinden bahsetmek gerekirse, daha önce de dediğim gibi kargo dağıtmak, asıl işimiz. Oyunda bir mini harita var ve burada nerelere mektup, nerelere kargo bırakılacağını görebiliyorsunuz. Mektuplar, hep yanımızda taşıdığımız çantamızda duruyor; kargoları da kamyonumuzun arkasından almamız gerekiyor. Her adresin kargosu da adresi ile birlikte ayrı ayrı sunuluyor. Bu kargoları ve mektupları dağıtırken, farklı olaylar da yaşanabiliyor. Mesela, kasabanın yaşlı bir üyesinin kedisi hastalanıyor ve onu, bu tip hastalıklardan anlayan birine götürmeniz gerekebiliyor. Tabii tüm bunlar opsiyonel olarak sunuluyor.
Mektup taşıma, kargo götürme ve diğer işleriniz için herhangi bir süre sınırınız da olmuyor. Elinizdeki tüm işleri bitirdiğiniz zaman günü sonlandırabiliyorsunuz ve burada da gününüzün ikinci yarısını yaşıyorsunuz. Karakteriniz her gün farklı kişilerden telefon çağrıları alabiliyor, genellikle annemiz ve/veya babamız arıyor, halimizi ve hatırımızı soruyor. Bazen de iş arkadaşlarımız arayıp, işlerin nasıl gittiğini söylüyor, ricalarda bulunuyor. Gününüzün ikinci yarısında; televizyon izlemek, kitap okumak, bir arkadaşınızla buluşmak veya şehirdeki işinize ufak bir yardım eli atmak gibi aksiyonları gerçekleştirebiliyorsunuz.
Lake oyununda aslında oynanıştan ziyade hikaye ve hisler biraz daha ön plana çıkıyor. Mesela, şehre gittikten sonra tamamen unuttuğumuz eski ama en iyi arkadaşımız ile karşılaşıyoruz ve başından nasıl kötü şeylerin geçtiğini öğreniyoruz. Yeni yüzlerle tanışıyoruz, onlarla arkadaşlık ediyoruz ve iki haftayı yaşıyoruz işte. Anlatılan her mini hikaye, oyunun bize sunmaya sunmaya çalışacağı finallerin etrafında şekilleniyor. Mesela, bu küçük kasabadan dışarıya çıkamamış olan eski, en iyi arkadaşımız mı önemli? Yoksa, şehirde çok büyük bir başarıya ulaşmaya az kalmış olan yeni ürünümüz mü? İnsan ilişkileri mi, başarı ve para mı?
Lake, büyük bir oyun değil ve birkaç günde rahatlıkla bitirebilirsiniz. Hızlı oynarsanız, tek günde bile bitirebilirsiniz. Yalnız oyunda diyalog seçimleri, farklı aksiyonları yapabilme ve 3 farklı final yer aldığı için oyunu tekrar ve tekrar da oynamak isteyebilirsiniz. Ben yine de oyunu bir kere oynadım, uygun gördüğüm gibi oynadım ve ilk final de görmek istediğim asıl finaldi. Daha sonra da son günde manüel kayıt almıştım ve kupalarını kazanmak için diğer iki finali de gördüm ve 7 saat civarında filan platin kupamı almıştım ve oyunun tamamını da görmüştüm. Yani, bu oyundan öyle çok büyük şeyler beklememeniz gerekiyor.
Yine de büyük bir hayal kırıklığı yaşanıyor
Karakterler, hikaye, oynanış mekanikleri ve sunum haricinde aklınıza gelebilecek her şey, Lake oyununda bence yeterince başarılı. Yani, oyun zaten çok yüksek bütçeli bir ürün değil. Bu yüzden de Red Dead Redemption 2 oyununda olduğu gibi gerçekçi ve ağır bir oynanış beklemiyordum. Beklentilerimin çok düşük olmasına rağmen oyunun sunumu ne yazık ki beni ciddi anlamda hayal kırıklığına uğrattı ve üzdü. Oyunun yeni nesil sürümü mevcut ve ben de kendisini PlayStation 5 ile deneyimledim ama görsellik ve performans kesinlikle başarısızdı. Bunlara ekibin hiç önem vermediği çok ortada.
Oyunun genel anlamdaki çok düşük çözünürlüğü, gölgelerin rahatsız edici seviyede piksel piksel olması, kenar yumuşatmaya dair hiçbir şeyin olmaması, bunun sonucunda yeşilliklerin çok kötü görünmesi, Lake oyununu yerden yere vuruyor gerçekten. Görselliğin illa çok yüksek bir seviyede olmasına gerek yok ama manzaraların ve orman temasının ön plana çıktığı bu hoş oyunda da açıkçası biraz netlik görmek isterdim. Aynı zamanda animasyonlar için de çok olumlu konuşamayacağım. Oyunun bilgisayar sürümüne baktığım zaman daha olumlu bir sonuç görüyorum. Sanırım ekip, konsollara optimizasyonu pek yapamamış.
En azından sesler ve müzikler başarılı. Lake, tahmin ettiğinizden çok daha fazla seslendirme bulunduruyor. Oyundaki ana karakterimiz ve yan karakterler bolca konuşuyor. Diyaloglar kesinlikle güzel yazılmış ve seslendirme sanatçıları da bu yazımların hakkını gerçekten vermiş. Müzik tarafında da aracımızın radyosunda kesinlikle hoş parçalar çalıyor ama bu parçaların sayısı bana biraz az geldi. Yine de müziklerin tamamı, oyunun atmosferine %100 bir şekilde uyum gösterdiği için kendilerine karşı çok olumsuz bir yorum da yapamayacağım. Sonuç olarak, sunumda görsellik ve performans çok başarısız olsa bile, ses ve müzikler kaliteli.
Lake oyununun PlayStation 4 ve PlayStation 5 sürümü ayrı olarak satılıyor ama ikisinin fiyatı da 180 TL. Oyun, Steam üzerinde ise 32 TL. Eğer rahatlatıcı ve farklı bir video oyunu arıyorsanız, bu yapıtı sizlere her platformda önerebilirim. Yalnız, sunum tarafındaki problemlerinden ötürü konsol yerine bilgisayarlarda bu oyunu tercih edebilirseniz, sizin adınıza daha iyi olacaktır. PC tarafında hem oyun çok daha ucuz, hem de çok daha kaliteli. İlla konsolları tercih ederim derseniz de problemlerine rağmen ben bu oyunun 180 TL gibi bir fiyata değeceğini düşünüyorum efendim. Çok güzel olmasa bile kesinlikle hoş bir macera sunuyor bu oyun.