Stephanie Gingrich veya oyun içerisinde karşımıza çıkan kısaltmasıyla Steph, kendisini ilk olarak Life is Strange: Before the Storm oyununda göstermişti. Chloe Price, Drew North ve Mikey North gibi tanıdık isimlerle arkadaş olan bu karakter, Rachel Amber’a karşı boş da değildi. Yalnız, orijinal Life is Strange oyununun sonunda olan şeylerden sonra kendisinin adını pek duymamıştık. Bu durum, Life is Strange: True Colors ile değişti; kendisi oldukça önemli bir karakter olarak markanın üçüncü ana oyununda karşımıza çıktı. Hatta bu da yetmedi, ana oyunla bağlantılı olarak bir de kendisine ait, Life is Strange: Wavelengths isimli bir ek pakete sahip oldu.
Life is Strange: Wavelengths gibi bir ek pakete heyecanlanmamak oldukça zor; Life is Strange: True Colors bana göre muhteşem bir oyundu ve bu muhteşem temel kullanılarak, çok güzel bir ek paket hazırlanabilirdi. Özellikle de ek paketin vaat ettiği şeylere bakınca zaten içeriklerden eğlenebileceğinizi tahmin ediyorsunuz ama deneyimi yaşamaya başladığınız zaman bazı şeyler değişiyor. Bundan ayrıca bahsedeceğiz ama ek paketin odak noktasında hikaye olduğu için öncelikle ona bir parmak basalım. Daha önce de dediğim gibi bu ek paketin odak noktasında Steph var ve bizler de zaten Alex yerine onu kontrol ediyoruz.
Life is Strange: Wavelengths, Life is Strange: True Colors oyununda yaşanan olaylardan 1 sene öncesini anlatıyor. Steph, kendi müzik grubundan ve sevgilisinden ayrılıyor, kafa dağıtmak için Haven’a geliyor ve Gabe, onu kalması için ikna ediyor. Bir kere daha Gabe, Steph’e müzik dükkanındaki işlerini buluyor ve maceramız başlıyor. Oyunun hikayesinde dört mevsim yaşıyoruz ve Alex’in geleceği güne kadar da oyun devam ediyor. Hatta, oyunun final sahnesi de zaten ana oyunda Steph için çalınacak müziği seçtiğimiz kısım oluyor. Yani, iki oyun bence çok güzel bir şekilde bağlanıyor ve Steph hakkında da daha detaylı bilgi sahibi olabiliyoruz.
Life is Strange: Wavelengths, tamamen o müzik dükkanında geçiyor ve Steph’e ait oldukça kişisel bir hikaye anlatıyor. Kendisinin neden Haven’a geldiği, buraya alışmaya çalışırken ne gibi zorluklar çektiği, Gabe ve diğer insanlarla nasıl yakın arkadaş olduğu ve daha fazlasına parmak basılıyor. Yalnız, her hikaye direkt olarak oynanış ile anlatılmıyor. Bazı hikaye ögeleri, ana oyunda da olduğu gibi telefon mesajlarında filan yer alıyor. Bu arada, orijinal Life is Strange oyunundan Mikey North da geri dönüyor. Malum, Steph ve Mikey oldukça iyi arkadaşlardı ve masaüstü rol yapma oyunları sırasında kendisini bol bol görüyoruz.
Life is Strange: Wavelengths, biraz derinliğe mi ihtiyaç duyuyor?
İlkbahar, oyunun başladığı mevsim oluyor. Bu bölümde Steph’in umutlu haline tanıklık ediyoruz. Kendisi hem radyo sunuculuğundaki işine alışmaya çalışıyor, hem de dükkandaki diğer işinin temellerini atıyor. Yaz mevsimi ise ikinci bölüm oluyor ve sıcağın ortasında, dükkanda kapalı kalan bir Steph ile karşı karşıya kalıyoruz. Kendisi artık radyo sunuculuğunda daha deneyimli gibi görünüyor ve dükkandaki düzen de kuruluyor. Üçüncü bölüm olan cadılar bayramı döneminde oyun aslında biraz derinleşiyor; Life is Strange oyununun finalinden bahsediliyor. Zaten ek pakete başlamadan önce ilk oyunu oynayıp, oynamadığınız; oynadıysanız hangi finali seçtiğiniz soruluyordu.
Ben tabii ki Chloe’yi kurtarıp, Arcadia Bay’i hortuma teslim ettiğim için Steph, bununla alakalı panik ataklar yaşıyor. Bunun sebebi ise aslında yaşanan olayların yıldönümünün gelmiş olması. Tahmin ediyorum ki Chloe’yi feda etmeyi seçerseniz de Steph, Chloe için üzüntü duyuyor ama bundan emin değilim. İşte bu durumun verdiği üzüntü ve korku, Steph’in içindeki diğer korkuları da dışarıya çıkartıyor. Kendisi, Haven’da ne yaptığını, neden kaçtığını sorgulamaya başlıyor. Bu sırada, daha sonra değineceğim bir Tinder benzeri uygulama da var ki Steph, artık orada da sıkıntılar yaşamaya başlıyor ve genel anlamda her şey kötüye gidiyor.
Life is Strange: Wavelengths oyununda deneyimleyebileceğiniz son mevsim ise kış oluyor. Tam yeni yıl gününde Steph, kendi işlerini devam ettiriyor ama sonbahar dönemindeki umutsuzluk yerine biraz daha olumlu hislere sahip olan bir Steph çıkıyor karşımıza. Kendisi artık Haven’da kalma veya artık burada yaşama arasında tam bir fikir vermeye çalışıyor. Kış mevsiminden sonra çok kısa olarak Alex’in geldiği günü de deneyimliyoruz ve oyun orada bitiyor. Ardından da Steph’in zaten Haven’da mı kalacağı, yoksa yeni maceralara mı atılacağı biraz da oyuncunun elinde oluyor. Bunun kararı ana oyunun içinde veriliyor.
Life is Strange: True Colors ile karşılaştırıldığı zaman Life is Strange: Wavelengths, inanılmaz kişisel bir hikaye anlatıyor ve Steph karakterine karşı bir merakınız yoksa, bu ek paketi oynarken inanılmaz bir derecede sıkılabilirsiniz. Ayrıca, bu karaktere ilgi duysanız bile anlatılan hikayenin sizi sıkma ihtimali bence çok yüksek; herhangi bir Life is Strange oyununda olan birçok kritik hikaye ögesi bu ek pakette yer almıyor. Yani, herhangi bir süper güç veya benzer özellik yok, aksiyon yok, macera neredeyse minimumda… Yalnız, bunun benim için bir problem olmadığını söylemek isterim. Ben, Steph’in geçmişini öğrenmekten zevk aldım.
Oynanış tarafında neler sunuluyor?
Life is Strange: Wavelengths, hikaye tarafında sadece Steph’e odaklanırken, oynanış tarafında aslında yapılabilecek birkaç farklı şey bulunuyor. Öncelikle, bu ek pakette her mevsimde düzenli olarak yapmamız gereken şeyler var. Bunlardan ilki, radyo programını yönetmek. Yönetim dahilinde istediğimiz şarkıları çalıyoruz, bazen şarkı isteklerine cevap veriyoruz, programa katılan insanlarla telefon aracılığı ile konuşuyoruz ve program sırasında reklamları okuyoruz. Steph, sahte bir psişik rolüne sahip ve programa katılan kişiler de gelecekleri hakkında sorular soruyor. Steph, bu soruları D20 aracılığı ile cevaplamaya çalışıyor.
Aslında radyo programını sunma tarafında ilgi çekici olan sadece iki tane şey var: İnsanların geleceğini cevaplamak ve reklam okumak. Öncelikle, radyoyu arayan insanlara yardımcı olduktan sonra, kendileri gelecekte bize mektup filan gönderebiliyor. Bu sayede, seçimlerimizin nasıl işlediğini görebiliyoruz. Reklam tarafında ise reklam verenlerin isteklerine uygun bir şekilde hareket etmemiz gerekiyor. Tabii bu opsiyonel bir şey; isterseniz tam tersi şekilde de hareket edip, başarılı bir reklam sunabiliyorsunuz. Bu sırada, oyunda kendi müziğimizi de besteliyoruz ve her mevsimde 1 adım ileri gidiyoruz bu konuda. En sonda ise müziğimizi radyoda çalabiliyoruz.
Mikey ile masaüstü rol yapma oyunu oynama, şimdi adını hatırlayamadığım ana oyundaki çocuk ile birlikte resim yapma ve benzeri çok daha fazla yan aktivite bulunuyor. Yalnız bunlar sadece tek bir tık ile ilerletiliyor. Yani, ana oyundaki gibi derinleşmiyor hiçbir özellik. Bunun haricinde bir de dükkanı yönetmemiz gerekiyor. Mesela, yaz mevsiminde Pride dönemi kutlanıyor ve yazın son gününde olduğumuz için alakalı dekoratif ögeleri kaldırıyoruz. Yeni gelen müzikleri ilgili yerlere koyuyoruz ve bu sırada dükkanın her geçen sezon daha da geliştiğini ve değiştiğini görüyoruz. Bu sırada, dükkanın arka odasına erişim de sağlayabilmek mümkün.
Tüm bunların haricinde, bir de Tinder benzeri uygulamamız var. Steph, öncelikle kendi profilini oluşturuyor ve ardından da insanları sağa veya sola kaydırmaya başlıyoruz. Bazı insanlarla eşleşiyoruz ve muhabbet edip, en sonda onlara bir şans verip, vermeme konusunda seçeneğimiz oluyor. Eğer seçtiğimiz insanlarla öyle veya böyle takılırsak, ilerleyen mevsimlerde onlara ait bazı eşyaları dükkanda görebiliyoruz. Tabii bu uygulamadaki kimse ile uzun vadeli romantik bir ilişki yaşanmıyor; Steph’in yaşadığı psikolojik sorunlar buna engel oluyor. Zaten kendisi, daha sonra da Alex’e karşı bir şeyler hissetmeye başlıyor.
Life is Strange: Wavelengths ile sunulan oynanış daha iyi olabilir miydi?
Life is Strange: Wavelengths, hikaye tarafında olduğu gibi oynanış tarafında da beni biraz ikiye böldü. Ek paket boyunca yaptığınız şeyler kesinlikle eğlenceli ama bana yetersiz geldi. Yani, mesela dükkan yönetimi oldukça basit ve oldukça çizgisel bir şekilde ilerliyor. Kendisinin varlığı ile yokluğu arasında bence bir fark yok. Tinder benzeri uygulama ise çok fazla potansiyele sahip ama onun da üzerine gidilmiyor. Mesela, orada tanıştığımız kişiler ile alakalı sahneler görsek, fena olmaz mıydı? Biliyorum, bunları eklemek, aslında bu oyunu bir ek paket olmaktan çıkartacaktır, bağımsız bir oyun yapacaktır ama bu hali ile de çok yüzeysel duruyor yaşatılan deneyim.
Radyo programı sunmak ve kendi müziğimizi bestelemek ise bana bir tık hayal kırıklığı gibi geldi. Öncelikle, Life is Strange: True Colors oyununda ne zaman birinci şahıs bakış açısı kullanılsa, performans problemleri yaşanıyordu. Life is Strange: Wavelengths içerisinde de radyo programını yönetirken aynı bakış açısı kullanıldığı için ek paketin en temel oynanış özelliğini tamamen performans problemleri içerisinde deneyimliyorsunuz. Müzik besteleme kısmı ise tahmin ettiğimden çok daha basit çıktı. Her mevsim, iki seçenekten birini seçerek ilerliyoruz ve sonucunda da müzik elde ediyoruz ama ben seçeneklerden de, elde edilen müzikten de memnun kalamadım.
Life is Strange: Wavelengths içerisinde bazı önemli hatalar da bulunuyor. Şimdi, bu ek paket tamamen müziğe odaklanıyor. Steph de zaten bir müzisyen. Durum böyle olunca ek pakette birbirinden kaliteli müzikler olacağını, hikayenin de bunlarla destekleneceğini düşünebilirsiniz. Aslında güzel bir şekilde destek de sunuluyor ama mevsimler ilerledikçe, ek pakette daha fazla sinir bozucu hatalar ortaya çıkıyor. Mesela, performans problemlerinin üzerine, bazen kendi bestelediğimiz müzik, bütün bir mevsim boyunca, aralıksız bir şekilde çalıyor. Bazen, 2-3 farklı müzik üst üste çalıyor ve bu tip hatalar, oyunun bütün atmosferini bozuyor.
Tüm bunların haricinde, Life is Strange: Wavelengths sırasında Chloe ve Max hakkında da ufak bir bilgi elde ediyoruz. Steph ve Mikey arasında geçen konuşmaya göre Chloe, biriyle birlikte ki bu kişi çok büyük bir ihtimalle Max, gizli bir şekilde hayatlarına devam ediyorlar. Kendileri de muhtemelen Steph gibi ufak bir kasabada veya ıssız bir yerde kalıyor olabilirler. Bu aslında önemli bir bilgi; Life is Strange markasının sıradaki ana oyununda Chloe ve Max karakterlerine tekrar odaklanılacağı sanırım daha önce sızdırılmıştı; hatta resmi olarak açıklanmış bile olabilir. Şu anda net olarak hatırlamıyorum ve araştıramayacak kadar da yorgunum.
Her şeye rağmen oynamaya değer bir deneyim sunuluyor
Life is Strange: Wavelengths, işlediği konular ve yaşattığı deneyimler ile birlikte bence oynamaya değer bir ek paket olduğunu kanıtlıyor. Evet, ek paketin içerisinde bazı problemler var ve muhtemelen bu içerik herkese de hitap etmiyor. Özellikle de ana oyunda Steph yerine Ryan ile birlikte hareket ettiyseniz veya ikisini de seçmediyseniz, bu ek paket size istediklerinizi muhtemelen vermeyecektir. Yalnız, genel anlamda Life is Strange evreninde yer alan hikayelerini denemek sizin istediğiniz bir şey ise muhtemelen oynanış tarafında birkaç ufak problem yaşayabilirsiniz diye düşünüyorum.
Life is Strange: Wavelengths içerisindeki yepyeni müzikler gerçekten muhteşem. Ben, indie tarz müzikleri çok dinlemesem bile kendileri oyunun atmosferine çok güzel uyum sağlıyor. Ayrıca, temel oyunda olduğu gibi bu oyunda da diyalog yazımları filan oyunun her noktasında oldukça başarılı. Yani, radyo programına katılan insanlardan tutun da Tinder benzeri uygulamadaki konuşmalara kadar okuyacağınız diyaloglar bence Life is Strange: True Colors oyununda olduğu kadar kaliteli. Bununla birlikte, Mikey karakterini tekrar görmek, ilk oyunun finaline parmak basmak ve anılarda Chloe’nin sesini duymak da bence çok güzeldi.
Life is Strange: Wavelengths sayesinde aslında orijinal Life is Strange oyunundaki finalin diğer insanları nasıl etkilediğini daha net bir şekilde görebildik; o insanlar direkt olarak Steph ve Mikey. Evet, Life is Strange 2 oyununda da bu finale değinilmişti ama sadece Arcadia Bay’in yıkılmış halini göstermişti; insanlara bu şekilde parmak basılmamıştı. Tüm bunların haricinde, Steph’in geçmişi hakkında bilgi sahibi olmak da güzeldi. Mesela, geçmiş ilişkisi ve müzik grubu hakkında yeni bilgilerin sahibi olduk. Ayrıca kendisinin Seattle’a bir DJ olarak geri dönmek istediğine de bir noktada parmak basılmıştı.
Son olarak, yaz mevsiminde yer verilen Pride teması da benim çok ilgimi çekti. Dükkana koyulmuş olan alakalı dekorasyonları toplarken Steph, o dekorasyonlarla ilgili olan anılarını tekrar canlandırıyor ve bu sıralarda da aslında Pride ve LGBTQIA+ konularına çok başarılı bir şekilde parmak basılıyor. Yani, Life is Strange: Wavelengths isimli ek paket, önemli eksikliklerine rağmen bence Steph karakterine ilgi duyan oyuncular tarafından kesinlikle deneyimlenmesi gereken bir ek paket. Hikayede ve oynanışta daha derine gidilmesini açıkça isterdim ama o zaman da bu deneyimin bir ek paket olarak kalması çok zor olacaktı. Bunu da anlıyorum.