30 Mart 2020 tarihinde sadece PC üzerinden erken erişim sürecini başlatmış olan Mount & Blade II: Bannerlord, sonunda tam versiyonu ile karşımıza çıktı. Oyunun tam sürümünün çıkması ile birlikte tabii ki PlayStation ve Xbox versiyonları da oyunculara sunuldu. Bu oldukça büyük bir olay; eğer bana soracak olursanız Mount & Blade: Warband gibi bu devam oyunu da sektörde eşi ve benzeri bulunmayan bir deneyim sunuyor. Yani, başka hangi rol yapma oyununda kendi karakterinizi yaratıp, böylesine detaylı bir oynanış ile kendi klanınızı, hatta ailenizi kurup, bir dünyada varlığınızı göstermeye çalışabiliyorsunuz ki?
Mount & Blade II: Bannerlord oyununun PlayStation 5 versiyonunu deneyimledim ve diğer sürümlerde olduğu gibi burada da deneyiminiz oldukça detaylı bir karakter oluşturma ekranı ile başlıyor. Sadece karakterinizin görüntüsünü değil, ailenizi ve hatta kendi karakterinizin çocukluğu ile gençliğini de özelleştirebiliyorsunuz. Görüntü özelleştirme adı üstünde ama geri kalan kısımlarda hikayemizi oluşturuyoruz sadece. Yani, ailemizin görüntüsünü değiştirebilmek mümkün değil. Bu noktada sunulan sistem gerçekten detaylı ve eğlenceli ama keşke karakter görüntüsü oluşturma kısmında bazı hazır ayarlar da sunulsaydı, fena olmazdı.
Karakter oluşturma kısmı, bu tip alanlarla çok uğraşmak istemeyen oyunculara biraz boğucu görünecektir. Zaten bu yüzden birkaç hazır ayar olmalıydı diyorum ama hikaye oluşturma kısmı oldukça önemli. Burada oluşturduğunuz hikaye sadece kozmetik seviyede kalmıyor, karakterinizin yeteneklerini direkt olarak etkiliyor. İşte oluşturduğunuz bu benzersiz karakter ve hikaye ardından kendinizi oyunun dünyasında buluyorsunuz ve amacınız da Calradia isimli bu dünyanın hükümdarı olmak. Tabii bunu yapabilmek için oldukça çalışmanız gerekiyor; maceranıza sıfırdan başlıyorsunuz, her şey elinize hazır gelmiyor.
Calradia içerisinde farklı bölgeler, farklı şehirler, farklı ekonomik ve diplomatik yapılar bulunuyor. Bu yüzden de bu krallık içerisinde kontrol sağlamak tahmin ettiğiniz kadar kolay olmuyor; hedeflerinizi iyi tanımanız gerekiyor. Yalnız, ben böyle söyledim diye de oyunu çok çizgisel düşünmeyin. Evet, hedefimiz bir hükümdar olmak ama yüzlerce saatlik bu deneyimde karşınıza o kadar farklı olaylar ve hikayeler çıkıyor ki ilk 10 saat içerisinde bile hükümdar olmanız gerektiğini unutup, bir anda kendi hikayenizi yazmaya başlıyorsunuz. Tabii bunu yapabilmek, bunu yapabilmek için oyunu anlayabilmek öyle kolay değil.

Mount & Blade II: Bannerlord, alternatifi olmayan bir oyun
Mount & Blade serisinin ilk oyununun en büyük problemi, pek de ulaşılabilir bir deneyim sunmamasıydı. Mount & Blade II: Bannerlord ise yeni oyuncuları göz önünde bulundurarak, oyunun temelini öğreten özel bir görev serisi ile başlıyor. Yalnız, karşımızda o kadar büyük ve derin bir oyun var ki bu temeller, öğrenmeniz gereken temellerin sadece %25’i filan. Yani, yine yeni oyuncular için biraz boğucu ve pek ulaşılabilir olmayan bir deneyim sunuluyor ama en azından sabırlı olan oyuncular, açılış görevini tamamladıktan sonra bu oyunu oynayarak gereken her şeyi zamanında öğrenecektir diye düşünüyorum.
Eğer bilmiyorsanız, Mount & Blade II: Bannerlord içerisinde 1’den fazla farklı oyun türünden, farklı elementler kullanılıyor. Mesela, oyunun dünya haritasında seyahat etmek, karakterinizin ikonunun A noktasından B noktasına gitmesi ile çalışıyor. Yani, dev gibi bir açık dünyada saatlerce seyahat etmiyorsunuz. Hedefinize gittiğiniz zaman ise, mesela şehrin içine girip, insanlarla etkileşime geçebiliyorsunuz, tüccarları ziyaret edebiliyorsunuz ve görevler alabiliyorsunuz. Savaş anlarında da direkt olarak sahaya iniyorsunuz ve üçüncü şahıs bakış açısından bir aksiyon-strateji deneyimi yaşıyorsunuz, Chivalry 2 gibi.
Küçük savaş anlarında bahsettiğim deneyim sunulurken, Mount & Blade II: Bannerlord içerisinde çok daha büyük çaplı savaşlar bulunuyor ve bu anlarda da oyun, bambaşka bir hal alıyor. Kale kuşatmaları, iki ordunun büyük savaşı ve çok daha fazlası bu oyunda yaşanabiliyor ve bu anlarda da bir general olup, yüzlerce, belki de binlerce kişiden oluşan ordunuzu gerçek zamanlı bir şekilde yönetmeniz gerekiyor. Ayrıca bu savaşlara bireysel olarak da katılım gösterebiliyorsunuz. Yani, general oldunuz diye aksiyonu uzaktan seyretmek zorunda değilsiniz. İşte tüm bunlar sayesinde karşımızda inanılmaz benzersiz bir oyun var.
Mount & Blade II: Bannerlord oyununda gerçek bir özgürlüğe sahip olabiliyorsunuz. İsterseniz küçük iyilikler yapıp, hırsızları durdurmakla uğraşabiliyorsunuz; isterseniz de şehirler arasında ticaret yapabiliyorsunuz. Oyunda öyle bir sistem kuruluyor ki yaptığınız en ufak şey, oldukça tatmin edici hissettiriyor. Belki bilgisayarlarda buna yaklaşan alternatif oyunlar bulabilirsiniz ama PlayStation ile Xbox konsollarında böyle bir deneyimi, bu şekilde sunmaya yaklaşabilen bir oyun bile bulunmuyor. Ayrıca, bu oyunun dünyası inanılmaz canlı hissettiriyor. Siz hiçbir şey yapmadan bile bölgelerin kralları değişebiliyor ve diğer yüzlerce olay yaşanabiliyor.

Oyunun dünyasında muhteşem bir dinamik yapı sunuluyor
Evet, Mount & Blade II: Bannerlord oyununda siz hiçbir şey yapmasanız bile bölgelerin kralları öldürülüp, yerine bir başkası gelebiliyor. Hatta daha ufak suçlar bile işlenebiliyor. Bunların bazen büyük sonuçları, bazen küçük sonuçları olabiliyor; bazen de hiçbir sonucu olmuyor. Ayrıca, sizin yaptığınız aksiyonlara cevap olarak da oyunun dünyasında olaylar yaşanabiliyor. İşte bu yüzden, bu oyunun dünyası muhteşem bir canlılık sunuyor. Bu canlılık sayesinde oyunun ekonomisi de ayrı bir dinamik yapıya sahip. Oyundaki tüccarlar, arz ve talep sisteminde çalışıyor. Stok olup, talebi olmayan ürünlerin fiyatı zamanla düşüyor.
Mount & Blade II: Bannerlord oyununun bu elementleri sayesinde, oluşturduğunuz her yeni karakter ile kendinizi sanki bambaşka bir dünyaya girmişsiniz gibi hissediyorsunuz. Evet, belki çevre detayları değişmiyor ama geriye kalan her şey, sürekli olarak benzersiz haller alıyor. Ayrıca oyunun dünyası sizi bir ana kahraman gibi hissettirmiyor; onun yerine dünyadaki herhangi bir karakter hissi alıyorsunuz ki bu sayede de kendinizi oyunun dünyasında kaybedebilmeniz, kendinizi gerçekten orada hissedebilmeniz kolaylaşıyor. Tabii ki karakteriniz güçlendikçe, bu gücü de rahatlıkla hissedebiliyorsunuz.
Binlerce saat bile oynayabileceğiniz Mount & Blade II: Bannerlord oyununun ana modu, bu yapıttaki tek deneyim de değil. Oyunda bir kum havuzu modu bulunuyor ki adından da anlayabileceğiniz üzere bu modda, oyunun dünyasındaki istediğiniz şeyi değiştirip, tanrı seviyesinde deneyimi yaşayabiliyorsunuz. Bunlar, oyunun tek oyunculu modları; bir de farklı oyun türlerinde çok oyunculu modlar bulunuyor. Yalnız bu oyunun güçlü noktası kesinlikle ana senaryo modu. Çok oyunculu içerikler için bu oyunu satın almak, büyük bir hata olacaktır ve sizi hayal kırıklığına uğratacaktır. Yine de yan içerik olarak fena değil kendileri.
Mount & Blade II: Bannerlord, yine de kusursuz bir oyun değil. Bu oyunun iki büyük problemi, “grind” mantığı ve yapay zekası. Bu oyun öyle yoğun bir “grind” sunuyor ki oyunculara World of Warcraft ve New World gibi popüler MMORPG tipi yapıtlardaki “grin” temelli oynanış çocuk oyuncağı gibi görünüyor. Yani, bazı yetenekler var ki bütün krallığı kendi kontrolünüz altına alsanız, hiçbir düşmanınız kalmasa bile bazı savaş temelli yetenekler final seviyeye ulaşamıyor. Yapay zeka da biraz zekasız hissettirdiği için bu yıllarca süren savaşlar pek eğlenceli geçmeyebiliyor. Bu oyunun en büyük iki problemi bence bu.

Mount & Blade II: Bannerlord, sunumu ile orta seviyede kalıyor
Daha önce de söylediğim gibi Mount & Blade II: Bannerlord oyununu PlayStation 5 konsolumda deneyimledim ve sonucunda elde ettiğim görsellik pek de fena değildi. Yani, oyun ne yazık ki bir önceki nesle ait bir oyun gibi görünüyor ama en azından çözünürlük oldukça net ve performans tarafında da hiçbir sıkıntı yaşanmıyor. Bu arada oyun, grafik modu ve performans modu sunuyor. Grafik modunda çözünürlük 4K oluyor ve performans 30 FPS olarak ölçülüyor. Performans modunda ise 60 FPS değerinde bir deneyim yaşıyoruz. Televizyonunuz destekliyorsa, bu oyunda VRR teknolojisi de yer alıyor.
Görsellik ortalama bir seviyede ama dediğim gibi performansta hiçbir sıkıntı yok. Performans modunu aktif ettiğiniz zaman oyun, 60 FPS değerinden hiçbir ödün vermeden, çok akıcı bir şekilde oynanabiliyor. Oyunda öyle çok rahatsız edici hatalar da bulunmuyor ve yükleme ekranları oldukça kısa sürüyor. Sadece, DualSense üzerinde biraz daha destek verilmesini tercih ederdim. Böylece oyun hissi bir tık daha iyi verilebilirdi ama yine de performans temelli deneyim gayet kaliteliydi. Bu arada, oyunun kullanıcı arayüzü de fena değil. Aslında bu arayüz karışık ama aynı zamanda öğrenmesi de çok zor değil.
Sesler ve müzikler de belli bir kalitede. Oyunda çok fazla diyalog olduğu için her biri seslendirilmemiş ama seslendirilenler de gayet kaliteli. Geriye kalan diğer ses efektleri ve arka planda çalan müzikler de kesinlikle fena değil. Ülkemizdeki oyuncular için en büyük element ise muhtemelen bu yapıtın Türkçe arayüz desteğini bulunduruyor olması. Bu destek sayesinde oyunda yazılı olan tüm metinler Türkçe olarak sunuluyor; sadece sesli performanslar İngilizce olarak kalıyor. Bu destek sayesinde yabancı dil bilgisi daha zayıf olan oyuncular da oyunu aynı rahatlıkla öğrenebilme potansiyeline sahip oluyor.
Durumu özetlemek gerekirse Mount & Blade II: Bannerlord, özellikle de PlayStation ve Xbox konsollarında alternatifini bulamayacağınız benzersiz ve kaliteli bir rol yapma oyunu. Özellikle de binlerce saatinizi harcayabileceğiniz tek oyunculu bir rol yapma oyunu arıyorsanız, bu oyunu öğrenmek için zaman harcamak gözünüzü korkutmuyorsa ve çok yüksek kaliteli bir görsellik beklentiniz de yoksa bu yapıtı satın almanızı öneriyorum. Aslında, bu oyun için benim bir öneri yapmama gerek yok sanki. Herkes oyunu biliyor ve konsol sürümünün de PC tarafındaki kadar kaliteli olduğunu gönül rahatlığı ile söyleyebilirim.