Persona 3, 2006 senesinde PlayStation 2 için piyasaya sürülmüştü ve kendi serisinin dördüncü ana oyunu idi. Bu oyun zamanında oldukça sevilmişti ve daha sonra da Persona 3 Portable adı altında PlayStation Portable için iyileştirilerek tekrar çıkışını gerçekleştirmişti. Aradan tam 14 sene geçti ve şimdi çok sevilen bu yapıt; PC, PlayStation 4, Xbox One ve Nintendo Switch için bir kere daha iyileştirilerek piyasaya sürüldü. Bu sefer platformlar daha çok olduğu için seri daha fazla oyuncuya ulaştı. Ayrıca, bu sefer çok daha fazla oyuncu Persona serisine hakim; Persona 5 oyununun başarı sağ olsun diyebiliriz bu noktada da sanıyorum ki.
Persona 3 Portable oyunundaki maceramız, kendi erkek veya kadın karakterimizi seçtikten sonra, Tatsumi Port Island içerisindeki Gekkoukan High School ile başlıyor. O okula yeni geçiş yapan bir öğrenci olarak işler daha en baştan karışıyor ve kendimizi bir grup garip öğrencinin de içerisinde yaşadığı bir odada buluyoruz. Bundan hemen sonra da gölgelerin canlandığı The Dark Hour ile tanışıyoruz. Bu durum, her gece yaşanıyor ve sadece Persona sahipleri bu anlar içerisinde dünyayı dolaşıyor, diğer herkes tabutların içine yerleşiyor ve The Dark Hour bittikten sonra hiçbir şeyin farkında olmadan yaşamaya devam ediyorlar.
Persona serisine hakim birisiyseniz, zaten tüm bu söylediklerim size tanıdık gelecektir. Hatta, oyunun geri kalanı da oldukça tanıdık durabilir. Serinin diğer oyunlarında olduğu gibi Persona 3 Portable içerisinde de gündüzleri okulumuza gidiyoruz, iyi bir öğrenci oluyoruz; geceleri ise dünyayı kurtarmaya çalışıyoruz. Tabii bu sırada arkadaşlıklar kuruyoruz ve Social Link sistemi üzerinden ilişkilerimizi geliştiriyoruz. Bu oyundaki her karakter ile olan arkadaşlık bağlantınız, o karakterlerin burçlarına göre farklılık gösterebiliyor. Arkadaşlıklarınızı geliştirdikçe, savaş sırasında alakalı burçlar üzerinden çok daha güçlü Persona varlıkları ile tanışabiliyorsunuz.
Persona 3 Portable oyununda belli başlı, özellikle de çok güçlü olan Persona varlıkları sadece belli bir burç üzerinden yeterince güçlü bir arkadaşlık bağlantısı kurarsanız oluşturulabiliyor. Bu noktada da işin içine zaten derin rol yapma elementleri giriyor. Hatta bu güçlü varlıkları birbirleriyle birleştirip, istediğiniz yeteneklerle en iyi kombinasyonları yapabiliyorsunuz. Bu da işin biraz “min/max” kısmı oluyor sanırım. Ayrıca, Persona sadece kendilerini oluşturup, onları birleştirmek için kullanılmıyor. Bir noktadan sonra her karakter için benzersiz silahlar ve diğer eşyaları, Persona varlıkları ile takas yapabiliyorsunuz. Böylece diğer karakterleri de güçlendiriyorsunuz.
Persona 3 Portable ile ölüm her yerde
Persona 3 Portable, kendi serisindeki diğer oyunlara göre biraz farklı bir temaya sahip. Aslında diğer oyunlarda da ölüm bir tema olarak kullanılıyor ama kendisini genellikle arka planda görüyorduk. Özellikle de serinin modern oyunları aileye, arkadaşlığa ve gençliğe odaklanırken, ölüm biraz özlettirmişti kendisini. Bu video oyunu, her noktasında ölüm ile karşınıza çıkıyor ve bu sayede oyunun hikayesi, diğer yapıtlara göre çok daha fazla karanlık olabiliyor. Bunu seviyorsanız, kesinlikle çok güzel bir deneyim sunuluyor ama ölümün üzerine çok gidildiği için ne yazık ki bazı karakterlerin üzerine hiç gidilmiyor; kendilerinin karakter gelişimlerini göremiyoruz.
Persona 3 Portable, iyileştirilmiş bir sürüm ama bu sürümde oyunun hikayesi ve teması dahil birçok elementi hiçbir değişiklik yapılmadan karşımıza çıkıyor. Bunu zaten oyuna ilk adım attığınız andan itibaren hissedebiliyorsunuz. Hatta, bu oyunun daha önce PlayStation Portable için piyasaya sürülmediğini bilseniz bile ilk saniyeden itibaren oyunun bir portatif/mobil cihaza ait olduğunu anlarsınız. Asya sınırları içerisinden gelen oyunlar ve onların iyileştirilmiş sürümleri zaten estetiklerini pek değiştirmiyor. Bu oyunda da tam olarak bunu görüyoruz. Eğer nostalji hoşunuza gidiyorsa, bu görsellik sizi rahatsız etmeyecektir bence.
Görsellik kendisini bir tık ileri atarken, sesler ve müziklerde pek bir şey göremiyoruz. Aslında bir şey görmemize de pek gerek yok; orijinal oyundaki birkaç seslendirme performansı hariç tüm çalışmalar gayet başarılıydı. Müzikler de bambaşka bir seviyedeydi. Bu arada, müziklerde yine lisans problemlerinden ötürü birkaç değişiklik bulunmuyor değil. Oynanış tarafında da oldukça tanıdık bir deneyim sunuluyor. Bu oyunda Tartalus isimli zindanlara giriyoruz ve sürekli olarak rastgele oluşturulan kule katlarını temizliyoruz. Zindanlarda sadece bölüm sonu canavarları ve hikaye anları önceden belirlenmiş oluyor; geriye kalan her şey rastgele oluşturuluyor.
Tartalus içerisinde farklı görsel tasarımlara sahip olan 6 adet blok var ve bu blokların toplamı da 264 bölüm sunuyor. Bu zindanların tamamında geceleri savaşıyorsunuz ve gündüz olduğunda da okul hayatınızı yaşıyorsunuz. Yalnız, gündüz anları Persona 4 ve Persona 5 oyunlarındaki gibi şehir içinde dolaşma ile sunulmuyor. Bunun yerine haritanın üzerindeki imleci, belli ikonlara getiriyorsunuz ve çevre ile öyle etkileşime geçiyorsunuz. Eğer serinin modern oyunlarındaki gündüz vakitleri biraz sıkıcı geldiyse, Persona 3 Portable bunu kesinlikle değiştiriyor. Oyun çok daha hızlı ilerliyor ve akıcı bir deneyim sunuluyor bence.
Seriye daha farklı bir açıdan bakmanız sağlanıyor
İnceleme yazımın başında da söylediğim gibi Persona serisi, özellikle Asya haricindeki bölgelerde daha çok Persona 5 ve ondan sonra piyasaya sürülen oyunları ile ün saldı. Persona 3 Portable, tabii ki bahsettiğim o oyunun kalitesinin ve eğlencesinin yakınından bile geçemiyor ama en azından serinin geçmişine, nostaljik bir ışık tutuyor. Bu yüzden de aslında bu oyun, Persona serisine yeni katılan oyunculara değil de serinin kıdemli oyuncularına daha çok hitap ediyor. Yine de bu oyundaki çok büyük tema farkı; ölüm ve onu kabullenmek o kadar çok öne çıkıyor ki en azından kendisinin hikayesini deneyimlemenizi önermek istiyorum ama bunu yapabilmek de çok zor.
Persona 3 Portable, en azından 60-70 saatlik bir deneyim sunuyor. Yani, kendisi de serinin sonraki oyunları kadar uzun sürüyor. Bir hikaye her ne kadar güzel olsa bile onu 60-70 saatte deneyimlemek şahsen benim kabul edebileceğim bir şey değildi. Yine de oynanış tarafında daha çok oyuncuları boş yere meşgul tutması için tasarlanmış gibi içeriklerin bu oyunda basitleştirilmiş olması, gündüzleri çok daha hızlı bir şekilde oyunu ilerletebilmemiz olumlu bir tasarım kararı. İyileştirme tarafı ise asıl tartışılması gereken noktası; bu oyunda iyileştirilen tek şey, görselliğin bir tık daha keskin görünmesi. Başka bir şey değil ne yazık ki.
Persona 3 Portable, adı üstünde portatif bir oyun olduğu için de sıkıntı çıkartıyor. Yani, bu oyun PlayStation Portable için özelleştirilmiş bir deneyim sunuyor ve böyle bir deneyimi PC veya PlayStation 5 gibi konsollarda deneyimlemek biraz eksik hissettiriyor. Nintendo Switch ve mümkün olsaydı Android veya iOS gibi platformlara daha çok yakıştığını düşünüyorum bu oyunun. İşin içine zindanların biraz “grindy” olan yapısı girince, bir de ses tarafında bazı dengesizlikler olunca da bu oyun, özellikle Persona 5 Royal tarafından oluşturulmuş olan iyileştirilmiş sürüm çıtasını geçmekte zorlanıyor. Onunla karşılaştırınca bu yapıt biraz gereksiz hissettiriyor.
Yine de Persona 3 Portable hakkında söylediğim olumsuz şeylerin büyük bir kısmı, olumlu elementlerin gölgesinde kalıyor. Zaten bu sebepten ötürü oyuna 10 üzerinden 7 gibi bir puan veriyorum. Müzik listesinin şahane olması, inanılmaz stilize yapısı, birbirinden ilgi çekici karakterler, ölüm teması ve bunun başarılı bir şekilde işlenmesi, oynanış döngüsünün hala bağımlılık yapan seviyede kalması ama bu sırada sıkıcı olabilecek kısımların basitleştirilmesi ve çok daha fazlası derken bu oyun, yine de göz önünde bulundurulmalı bence. Eğer bu seri hoşunuza gidiyorsa, belki Persona 5 Royal ardından bu yapıt biraz eksik durabilir ama yine de zamanınıza değer.