Uzayın derinliklerinde bir sinyalin peşinden giderken, hiç bilmediğiniz bir gezegenin içerisinde mahsur kalıyorsunuz. Sadece mahsur kalsanız iyi, belki sizi kurtarmaya gelenler olabilir veya siz bir şekilde kendinizi kurtarabilirsiniz ama bunun üzerine bir de içinden çıkamadığınız bir zaman döngüsü girince, işler iyice farklı bir hal alıyor. Bu anlattıklarım sadece birkaç dakika içerisinde Returnal oyunundaki ana karakterimizin, Selene, başına geliyor. Ardından da hızlı bir şekilde oyunumuz başlıyor. Oyun bu kadar hızlı bir şekilde ilerlerken, ben de inceleme yazıma hızlı bir şekilde, hikayeden bahsederek giriş yapmak istiyorum.

Sony Interactive Entertainment tarafından piyasaya sürülen birinci parti oyunlarda hikayenin ve hikaye anlatımının ön planda olmasına, aksiyon-macera türünde bir deneyim yaşatılmasına alıştık artık herhalde. Yalnız, Returnal öyle bir oyun değil. Tabii ki bu oyunda da bir hikaye bulunuyor; oyun, biraz önce anlattığım gibi başlıyor ve zaman döngüsünü yaşamaya devam ettiğimiz sürece de hem ses kayıtları, hem de oyunun türünün bir anda psikolojik korkuya döndüğü bölümlerde hikaye anlatılmaya çalışılıyor. Yine de karşımızda hikaye açısından bir God of War, The Last of Us veya Uncharted bulunmuyor. Bunu en baştan söyleyeyim.

Returnal, daha çok oynanışa önem veren bir video oyunu ve bu yüzden hikaye ile ilgili tüm ögeler de biraz arka planda kalıyor. Yine de karakterimizin seslendirmesi çok başarılı olduğu için uzaylı gezegende bulduğumuz ses kayıtları, hikayeye olumlu bir katkı sağlıyor. Bunun haricinde, daha sonra detaylandıracağım o psikolojik korku temalı bölümlerde de hikaye yeteri kadar ilerletiliyor. Bu arada, oyundaki amacımız da içerisinde sıkışıp kaldığımız zaman döngüsünü anlayabilmek ve mümkünse bundan kurtulabilmek. Yalnız, hikayede neler olduğundan bahsetmeyeceğim; bu kadarını anlatmak bile bence fazlaydı.

Açıkçası, Returnal oyununun hikayesi hakkında daha fazla söyleyebileceğim pek bir şey de bulunmuyor; hem oyundaki birkaç sürprizi size söylemek istemiyorum, hem de anlatılacak şeyler gerçekten bu kadar. Bir video oyununun hikayeye çok önem vermemesi tabii ki doğal bir şey ama size şöyle söyleyeyim: Ben normalde her inceleme için not tutarım, bazen 30-40 maddelik notlar bile olur elimde. Bu oyun için de aldığım notlar 20-30 madde civarında ama arasında hikaye ile alakalı hiçbir şey yok. Bu benim için bir hayal kırıklığı oldu; oyunun evreni gerçekten ilgimi çekti ama bundan da puan kırmak, oyuna haksızlık olacaktır.

Returnal
Bütün maceramız White Shadow isimli bir sinyali takip etme merakımızdan ötürü başlıyor.

Returnal, PlayStation 5 ve DualSense için en iyi açılışlardan birini yapıyor

PlayStation 5 konsolunuzda Returnal oyununu ilk açtığınız zaman karşınıza birkaç basit ayar çıkıyor. Parlaklığı, alt yazıları ve oyunun dilini filan ayarlıyorsunuz. Bu noktada açıkçası oyunda Türkçe metin desteğinin olmaması çok ilgimi çekti. Yani, bu benim için yine eksi bir puan değil, Türkçe desteği olsa bile ben İngilizce olarak oyunu oynamaya devam ederim ama Ratchet & Clank: Rift Apart gibi çok daha fazla diyalog içeren bir oyun, Türkçe metin desteği ile geliyorken, daha az kaynak ve emek gerektiren bu video oyununda neden dilimiz desteklenmiyor, biraz kafamı karıştırdı. Belki de oyunun ülkemizde pek oynanmayacağı düşünülüyor olabilir.

Returnal oyunundaki ilk birkaç basit ayarı yaptıktan sonra, kendimizi hızlı bir şekilde oyunun içerisinde buluyoruz. Sinematik bir sahne ile açılan bu oyunda öncelikle uzay gemimizi, uzayın derinliklerinde, bir gezegene doğru ilerlerken görüyoruz. Eğer yanlış anlamadıysam, bizim kontrol ettiğimiz karakter olan Selene, Atropos isimli bir gezegene doğru bir keşif uçuşu yapıyor ve White Signal isimli bir sinyalin peşinden koşuyor. Bunun tam olarak ne olduğunu daha sonra öğreniyoruz ama merakımız, bizim yine başımıza birbirinden farklı belalar açıyor ve kendimizi Atropos gezegeninde, uzay gemisi mahvolmuş bir şekilde buluyoruz.

Uzay gemimizin neden düştüğünü tam olarak çözemiyoruz ama bu düşüş sahnesini tekrar, tekrar, tekrar ve tekrar yaşamak isteyeceksiniz; DualSense üzerinden müthiş bir his veriliyor. Ben açıkçası DualSense kontrolcüsünün bu özellikleri için yapılan reklamların boş olduğunu düşünüyordum ama Returnal, sadece açılış bölümünde verdiği titreşimlerle bile benim ağzımı açık bıraktı. Yani, uzay gemimizin düşüşü esnasında ciddi anlamda her şeyi hissedebiliyorsunuz. Mesela, sağ veya sol kanadınız vurulduğu zaman, bunun hissini DualSense, muhteşem bir şekilde vermeyi başarıyor. Oyunun devamında da DualSense için verilen destek devam ediyor tabii ki.

Returnal oyununun dünyasında birbirinden farklı silahlar kullanabiliyorsunuz, bu silahlarla alternatif atışlar gerçekleştirebiliyorsunuz, hayatta gibi görünen uzaylı mimarileri ile karşılaşabiliyorsunuz, onların kalp atışlarını hissedebiliyorsunuz… Tüm bunlar, DualSense ile inanılmaz etkili bir şekilde aktarılıyor. Kendimi tekrar edeceğim yine, ben kontrolcüdeki bu özelliklerden pek bir şey olmayacağını düşünüyordum ama DualSense, bu oyunda gerçekten gezegeni, içerisinde bulunduğumuz atmosferi, düşmanları, silahları ve çok daha fazlasını kusursuz bir şekilde hissettiriyor. Yani, bu desteği ne kadar övsem, azdır efendim.

Returnal
Yabancı bir uzaylı gezegeninde kendi cesedinizi görmenizden daha normal ne olabilir ki?

Artık hazırsak bu oyunun içinden çıkılmaz zaman döngüsüne girelim

Returnal, içerisinde iki farklı oynanış mantığını bulunduruyor. Bunlardan ilki, üçüncü şahıs nişancı türü. Oyunun çoğunluğunu bu şekilde oynuyoruz. Düştüğümüz gezegen, sürekli kendisini değiştiren ve içine hapseden bir zaman döngüsüne sahip. Bizler de elimize silahımızı alıyoruz ve peşinde olduğumuz sinyali takip etmeye, bu sırada da cevaplar aramaya başlıyoruz. Yalnız, bu gezegen pek de cennet sayılmaz; içerisinde birçok farklı uzaylı tehdit bulunduruyor ve bizlerin de onlarla savaşması gerekiyor. Üçüncü şahıs nişancı oyunumuz, bu noktada Roguelike ve Bullet Hell dediğimiz türlerle birleşiyor.

Returnal oyunundaki dünya yapısı, Roguelike türündeki oyunların yapılarına oldukça benziyor. Yani, geçitlerin içerisinden geçerek yeni oyun alanları oluşturuyoruz. O ufak alanları keşfediyoruz, düşman varsa onları öldürüyoruz ve sıradaki geçitten geçerek, yolumuza devam ediyoruz. Bu noktada hem ana geçitler, hem de yan geçitler bulunuyor. Mavi ikonlarla gösterilen yan geçitler, sonu olan ve sizi yine orijinal oyun noktasına gönderen alanlar. Bu geçitlerden geçip, farklı şeyler keşfedebiliyorsunuz ve ardından kaldığınız yere geri dönüyorsunuz. Ana geçitler ise maceranızı devam ettirmenizi sağlıyor.

Sayıyı net hatırlamıyorum ama Returnal oyununda 5-6 civarında bölüm yer alıyor. Her bölüm birbirinden farklı temalara sahip. Mesela, ilk bölüm orman iken, ikinci bölüm çöl oluyor. Ondan sonra sıra sıra karşınıza çıkan diğer bölümler de farklı yapılarda oluyor. Bu arada, bölümlerin de oldukça büyük olduğunu söyleyebilirim. Her bölümü, %100 olarak bitirebilmek mümkün ama oyunda ilerleyip, yeni aletlerin veya yeteneklerin kilidini açıp, önceki bölümlere geri dönmeniz gerekiyor. Yani, ilk bölümü %100 olarak bitireyim, daha sonra ikinci bölüme geçeyim diye bir düşünce uygulayamıyorsunuz ki ilk bölüme dönmek de oldukça kolay.

Returnal, dediğim gibi Roguelike tipi bir video oyunu. Bu yüzden de ölmek, tam olarak başarısızlık sembolü değil. Siz, zaman döngüsünde olduğunuz için her öldüğünüzde kaza anına geri dönüyorsunuz, uzay geminiz düşüyor ve en baştan oyuna başlıyorsunuz. Dünya ise her öldüğünüzde değişiyor. Tabii buna tam olarak değişme denemez, daha çok bir bölümün içinde karşınıza çıkan alanların sırası değişiyor ve siz o bölümü %100 yapana kadar da yeni oyun alanları ile tanışabiliyorsunuz. Yani, sabrınız varsa, oyun deneyiminiz çok uzun bir süre boyunca taze kalabiliyor. Tabii bu sürekli ilerleme kaydedebilenler için geçerli olacaktır.

Returnal
Maceranız boyunca anlam veremediğiniz şeyler görebiliyorsunuz ama merak etmeyin; her şey zamanla anlam kazanıyor.

Returnal, kolay bir deneyim sunmuyor, Souls serisindeki oyunlar gibi zorluyor

Returnal oyununu ilk açtığınız zaman karşınıza bir uyarı yazısı çıkıyor. Bu yazıda oyunun zorlu ve rekabetçi bir yapıda olduğu belirtiliyor. Öldüğünüz zaman her döngüde farklı meydan okumaların, bölümlerin, dünya değişikliklerinin ve daha fazlasının karşınıza çıkacağı söyleniyor. Aynı zamanda, oyunda öldüğünüz zaman ve oyunu kapattığınız zaman döngünün de sıfırlandığı açıklanıyor. Burada belirtilen üç farklı uyarıdan iki tanesi, ne yazık ki benim gözüme bir problem olarak görünüyor. Öncelikle, ölmek aslında bu oyunda büyük bir problem olabiliyor; ilerleme kaydetmeden ölürseniz, sadece yerinizde sayıyorsunuz.

Returnal, ciddi anlamda zorlayıcı bir oyun. Eğer bu zorluk, tek başına oyunda yer alsaydı, problem olmayacaktı ama işin içine Roguelike temelli sistemler girince, ne yazık ki benim düşüncelerim de olumsuz tarafa kayıyor. Şöyle ki oyunda her öldüğünüz zaman anlamlı değişimlere rastlamıyorsunuz. Öldüğünüz zaman başlangıç kısımlarında tamamen yeni şeyler görebilmek için ölmeden önce belli bir ilerleme kaydetmiş olmanız gerekiyor. Yalnız, bu oyun oldukça zor olduğu için hiç ilerleme kaydedemeden ölmek oldukça mümkün. Bunu yaşadığınız zaman da psikolojik olarak darbe alıyorsunuz; her şey başa sarmış gibi hissediyorsunuz.

Mesela, daha önce hiç görmediğiniz bir bölüm sonu canavarı ile olan ilk savaşınız mutlaka zorlu geçecektir. Eğer yeteri kadar hazırlanmadıysanız, ölme riskiniz de oldukça yüksek. Sonuçta o canavarın saldırı düzenini filan bilmiyorsunuz. İşte böyle bir noktada ölüp, her şey en başa döndüğü zaman, anlamlı bir ilerleme de kaydedemediyseniz, önceki yarım saatiniz veya 1 saatiniz tamamen çöp oluyor. Evet, birkaç kalıcı birim elde edebiliyorsunuz, kendilerinden sonra bahsedeceğim ama o birimler de benim 1 saatlik zamanımı karşılamıyor ne yazık k i. Returnal, bu noktada benden büyük bir eksi alıyor.

Bir diğer can sıkıcı durum ise oyunda kaldığınız yerden devam etme özelliğinin olmaması. Yani, oyunu tabii ki durdurabiliyorsunuz ama oyunu tamamen kapatırsanız veya konsolu kapatırsanız, döngü sıfırlanıyor, sanki ölmüşsünüz gibi en başa dönüyorsunuz. Bu durum en başlarda problem olmayacaktır ama siz oyunda ilerledikçe, belli noktalara gelebilme süreleriniz de uzayacak. Bu sefer de, “Ya benim yarım saatlik vaktim var, Returnal da 1-2 saat ister en az. En iyisi başka bir oyun oynayayım.” mantığı giriyor. Sonuçta, yarım saatlik vaktim varken bu oyuna girsem, hiçbir şey kazanmayacağımı, ilerleme kaydedemeyeceğimi biliyorum.

Returnal
Birinci bölüm ile ikinci bölüm arasındaki kapı, sadece 1-2 saniyelik yükleme ekranı sunuyor.

Sayısız özellik, yetenek, silah ve çok daha fazlasıyla karşılaşmaya hazır olun

Returnal, Roguelike mantığını çok iyi bir şekilde uyguluyor. Birçok güçlendirmenin kalıcı olmaması can sıkıcı olsa bile aslında bu sayede her ölümünüz daha anlamlı olabiliyor. Sonuçta, yeniden başladığınız zaman daha farklı yeteneklere veya güçlendirmelere yönelebiliyorsunuz. İlla sürekli aynı şeyleri uygulamak zorunda kalmıyorsunuz. Yalnız, bu noktada oyun ne yazık ki boğucu olabiliyor; herhangi bir Roguelike tipi oyuna göre karşımızda çok daha fazla çeşitlilik var gibi hissediyorum. Bu aslında normal şartlar altında güzel bir şey olabilirdi ama oyunun sunduğu çeşitlilik, çoğu zaman pek bir anlam ifade etmeyebiliyor.

Öncelikle, oyunun temelinde üç farklı birim bulunuyor: Obolite, Key ve Ether. Obolite dediğimiz birim, öldüğünüz zaman sıfırlanan bir para olarak geçebilir. Bu birimi farklı noktalarda kullanarak yeni iyileştirmeler veya yetenekler elde edebiliyorsunuz. Key ise yine öldüğünüz zaman sıfırlanan, oyun alanında bulunan bir anahtar birimi. Bu anahtarı kullanarak da bazı özel ganimet kutularını açabiliyorsunuz. Ether ise daha nadir olan bir para birimi. Kendisi nadir; öldüğünüz zaman sıfırlanmıyor. Ether birimini kullanarak kalıcı iyileştirmeler elde edebiliyorsunuz ve yeni ekipmanların, iyileştirmelerin veya yeteneklerin kilidini açabiliyorsunuz.

Bunların haricinde, yine temel oyunda canımız, silah yeteneğimiz ve adrenalin seviyemiz bulunuyor. Canımız, dünya üzerinde bulabileceğimiz bazı ögelerle 100 puanın üstüne çıkabiliyor ama ölünce yine kendisi 100’e geri dönüyor. Aynı şey silah seviyesi için de geçerli. Bu arada, oyunda bolca farklı silah bulunuyor ve her silahın kendisine ait rastgele çıkan yetenekleri ve alternatif atış özellikleri bulunuyor. Son olarak, adrenalin seviyesi de siz düşmanları öldürdükçe artıyor; her seviye artışında ufak bir özellik kazanıyorsunuz ama aldığınız ilk hasarda, adrenalin seviyesi sıfırlanıyor. Tüm bunlar, oyuna güzel ve dinamik bir hava katıyor.

Bir kere daha temel oyunda karakterimizin iyileştirebileceğimiz istatistikleri de yer alıyor. Silah hasarı, koruma değeri, silah seviyesinin yükselme değeri, tamir yeteneği ve alternatif atış özelliğinin geri dolma hızını oyun boyunca iyileştirebiliyorsunuz. Yalnız, tüm bunlar da öldüğünüz zaman sıfırlanıyor. Oyun boyunca kalıcı ekipmanlara da sahip olabiliyorsunuz. Bunlar genellikle yeni oynanış mekaniklerinin kilidini açıyor. Mesela, daha önce gidemediğiniz bir rotaya, bu kalıcı ekipmanlardan birini keşfedince gidebiliyorsunuz. Bu ekipmanların tamamı oyunda ilerleme kaydettiğiniz zaman otomatik olarak size veriliyor.

Returnal
Kendi cesedinizden sonra evinizin de bu uzaylı gezegenine taşındığı sizi pek şaşırtmamalı herhalde.

Returnal sayesinde parazitleri hem sevip, hem de onlardan nefret edeceksiniz

Returnal oyunundaki temel oynanışı etkileyen bir diğer özellik ise parazitler. Üzerinizde en fazla 5 adet parazit bulundurabiliyorsunuz ve bunlar özetle, size hem avantaj, hem de dezavantaj veriyor. Mesela, bir parazit can değerinizi ciddi anlamda yükseltirken, aynı zamanda da düşmanlardan elde edebileceğiniz para birimlerini azaltabiliyor. Bununla birlikte, oyunda virüs benzeri bir sistem de bulunuyor. Bunlar da yine avantaj ve dezavantaj sağlıyor ama parazitlerin aksine, zırhımıza virüs sokan bu ögeleri temizleyip, sadece avantajlarının kalmasını sağlayabiliyoruz. Bu da yine anlık oynanışa güzel bir dinamik hava katıyor benim gözümde.

Tüm bunların haricinde, daha önce de söylediğim gibi Returnal oyununda bolca farklı silah bulunuyor. Bu silahların temel seviyesi, ek hasar değeri, ateş hızı ve sersemletici vuruş değeri özellikleri bulunuyor. Seviye yükseldikçe, bu değerler de yükseliyor. Ayrıca her silahta iki adet yetenek de bulunabiliyor. Bu yeteneklerin kilidini açmak için silahı kullanmanız gerekiyor. Sonucunda da düşmanları delip, geçebilen mermilere sahip silahlara, hasarı arttırıp, bunun karşılığında isabet oranını düşüren özelliklere sahip olabiliyorsunuz. Açıkçası, bu video oyununda en sevdiğim sistemlerden bir tanesi, silahlarla alakalı her şey oldu.

Sanıyorum ki Returnal oyunundaki her silahın 9 farklı ek özelliği bulunabiliyor. Tabii bunlar rastgele olarak, her silahta en fazla 2 adet bulunabiliyor. Belki 3 de olabilir, şu an hatırlayamadım. Ayrıca her silahın DualSense üzerinden verdiği his de gayet güzel. Sanıyorum ki oyuncular en son Call of Duty: Black Ops Cold War oyunundaki destekten etkilenmişti ama bence o destek pek de pratik değildi. İncelemekte olduğum bu oyun, R2 ile ateş etmeyi çok daha rahat ama aynı zamanda da gerçekçi bir hale getirirken, L2 tuşunu da kreatif bir şekilde kullanıyor: L2 tuşuna az basarsanız standart atış modu aktif oluyor, çok basarsanız da alternatif atış moduna geçiyorsunuz.

Peki, bu silahlarla kimleri öldürüyoruz? Returnal oyununda bolca uzaylı düşman bulunuyor. Her temada düşman tipleri değişiyor ama genelde kendilerinin mimari yapıları aynı oluyor. Yani, ilk temada havadan ateş edebilen bir düşman varsa, ikinci temada da aynı sistemi kullanan ama farklı davranan bir düşman karşınıza çıkabiliyor. Oyun, oldukça hızlı hareket ettiği için düşmanları çok inceleyemedim ama özellikle büyük olan düşmanlar, bölüm sonu canavarları ve mini bölüm sonu canavarı tipindeki düşmanlar gayet etkileyici görünüyor. Bu arada, Bullet Hell dediğimiz oyun türü de zaten burada aktif oluyor.

Returnal
Kendi evinizi ziyaret edip, orada olmaması gereken eşyalarla istediğiniz kadar da oynayabilirsiniz tabii ki.

Bir saniye, bu oyun ne zaman psikolojik korku türüne döndü böyle?

Returnal oyununda beni şaşırtan en büyük olay, oyunu aslında birinci şahıs bakış açısından da oynayabiliyor olmamız. Yalnız, bu oynanış tipi her zaman aktif olmuyor; içerisinde bulunduğumuz gezegen mutlaka bizimle oyun oynuyor, gezegenin içinde kendi evimiz yer alıyor. Bu evin anahtarını bulduktan sonra oyunun belli noktalarında o evi ziyaret edip, keşif yapabiliyoruz. İşte o evin kapısından içeriye adım attığımız andan itibaren oyun, birinci şahıs bakış açısına dönüyor ve bir anda psikolojik korku türünü benimsiyor. Tabii ki karşımızda öyle çok ağır bir korku ve gerilim deneyimi yok ama yine de yaşatılan deneyim oldukça kaliteli.

Birinci şahıs bakış açısına sahip olan oynanış anları bence oldukça etkileyici ama ne yazık ki sayıları az. Yani, oyun boyunca sadece 6 kere evimizi ziyaret edip, olayları çözüyoruz. Bununla birlikte, birinci şahıs bakış açısındaki görüş alanı değeri de bana çok düşük geldi. Özellikle de kendi geminizin içinde dolaşırken, oyun sanki çok yakınlaştırılmış ve bakış açınızı sınırlandırmış gibi hissettiriyor. Oyunun ayarlarında da ne yazık ki görüş alanını genişletebilmek adına herhangi bir ayar bulunmuyor. Returnal, bu noktada beni biraz üzdü ama yine de birinci şahıs bakış açısı temelli oynanış anları, oyunun sadece %20’si filan. Bu yüzden çok dert etmemek lazım.

Bunun haricinde, Returnal oyununda günlük meydan okuma görevleri de yer alıyor. Bu görevlerde oyuncular, belli bir içeriği oynuyor ve sıralama tablolarında en yüksek sırayı elde etmeye çalışıyor. Oyunun kendisinde yeteri kadar tekrar oynanabilirlik değeri var ama ekstra rekabet istiyorsanız, günlük meydan okuma görevlerini de deneyebilirsiniz. Kendileri benim hiç ilgimi çekmedi ama yine de oyuna güzel bir ek içerik olabilirler. Ek içerik demişken, oyunda aynı zamanda ufak bir çevrim içi özellik de yer alıyor. Bu özellik dahilinde, ölmüş olan diğer oyuncuların hologramlarını görüp, onların öcünü alabiliyorsunuz. Bu, size Ether kazandırıyor.

Bahsedebileceğim bir başka olay ise oyun bittikten sonra aslında oyunun bitmiyor olması. Yani, oyunun ana hikayesini bitirdiniz ve emeği geçenler sahnesini izlediniz diyelim. Bu sahneden sonra Returnal oyununu oynamaya devam edebiliyorsunuz ve aslında hikaye adına yeni ögelerle karşılaşabiliyorsunuz. Aynı zamanda oyunda bulabileceğiniz birkaç farklı gizem de yer alıyor. Tabii ki oyunu bitirmeden önceki kadarki gibi bir yoğunluk yok ama yine de oyunun öyle kolay kolay tamamen bitirilmeyeceğini söylemek istiyorum. Yapıt, tekrar oynanabilirliğe normalden çok daha fazla önem veriyor.

Returnal
Kapınızı delice çalan bir astronot herhalde sizi korkutmuyordur.

Returnal, yeni neslin gücünü gerçekten hissettirebilen bir video oyunu

Returnal hakkındaki inceleme yazımı bitirmeden hemen önce oyunun sunum tarafına da değinmek istiyorum. Tabii ki öncelikle oyunun görselliği geliyor. Ben bu oyunu doğal olarak PlayStation 5 konsolumda, 4K/HDR destekli bir televizyonda deneyimledim. Açıkçası karşıma çıkan görsellik, beni memnun etti ama ağzımı açık bırakmadı. Yani, aslında sinematik sahnelere bayıldım ama konu görsellik olduğu zaman oynanış anları sanki daha önemli. Zaten oyunda çok da fazla bir sinematik sahne bulunmuyor. Ayrıca, bu demek değil ki oyunun görselliği kötü. Tam tersine, oyun gayet güzel görünüyor, sadece diğer noktalara göre beni etkilemeyi başaramadı.

Returnal oyununda herhangi bir çözünürlük, performans veya gerçek zamanlı ışın izleme ayarı bulunmuyor. Oyun, direkt olarak gerçek zamanlı ışın izleme teknolojisi aktif iken 4K/60 FPS değerlerinde çalışıyor. Bu noktada, performans tarafında da herhangi bir sıkıntı yaşanmıyor. Ben bu oyunu oynadığım süre boyunca FPS değerinin düştüğünü hiçbir şekilde hissetmedim. Performans ile alakalı olarak oyundaki hızlı seyahat özelliğinin de oldukça etkileyici olduğunu söyleyebilirim. Oyunda çok az yükleme ekranı var, bunlardan bir tanesi de hızlı seyahat özelliğinde ama bu sahneler sadece 1 saniye filan sürüyor; oyun inanılmaz hızlı çalışıyor.

Returnal, ses tarafında ise olağanüstü bir iş çıkartıyor. Ben video oyunlarında seslere ve müziklere ciddi anlamda önem veririm ve belki de bu sebepten ötürü birçok oyunda sesleri ve müzikleri olumsuz olarak değerlendirdim ama bu video oyunu, ciddi anlamda muhteşem bir ses sunuyor. Oyundaki seslendirmeler, ses efektleri ve alakalı diğer her şey muhteşem. Ayrıca, ayarları ziyaret edecek olursanız, benim bugüne kadar bir video oyununda gördüğüm en detaylı ses ayarları da sunuluyor. Müzikler de gayet iyi fakat kendileri diğer her şeye göre çok arka planda kalıyor. Kendilerinin de ön planda olmasını açıkçası isterdim.

Her şeyi özetlemek gerekirse, Returnal oldukça güzel bir oyun. Yalnız bu güzellik, oyun ilerledikçe hızlı bir şekilde düşebiliyor. Mesela, ön incelemelere dahil edilen sadece ilk iki bölümü oynasaydım ve sadece o kısımları inceleseydim, muhtemelen bu oyuna tam puan bile verebilirdim ama en azından benim için eğlence, oyun ilerledikçe düştü. Dark Souls serilerindeki gibi bir zorluk olan Roguelike tipindeki kaliteli bir oyun arıyorsanız ve oyuna seans başına verebileceğiniz saatler varsa, bu yapıta bir göz atabilirsiniz. Eminim ki oldukça kaliteli bir deneyim elde edeceksiniz ama onun haricinde bu oyundan istediğinizi elde edemeyebilirsiniz.

Returnal
Returnal
Olumlu
Oldukça derin Roguelike mekanikleri ve Bullet Hell tipiyle eğlenceli bir oyun.
Psikolojik korku bölümlerinin sayısı az olsa bile yaşatılan deneyim etkileyici.
Benzersiz bölümlerin, düşmanların, yeteneklerin ve daha fazlasının yer alması.
DualSense ile verilen destek ve ses tasarımı muhteşem ötesi bir seviyede.
Olumsuz
Konsolu bekleme moduna almak haricinde oyunu kaydetme gibi bir durum yok.
Birçok yetenek ve özellik büyük etki bırakmadığı için çeşitlilik boğucu olabiliyor.
Birinci şahıs bakış açısındaki görüş alanının düşük olması çok rahatsız edici.
Sesler için bolca ayar olsa bile oyunun geriye kalanında çok az ayar var.
8

Etiketler:

,