7 senelik bir aradan sonra Saints Row serisi, aynı adı taşıyan bir video oyunu ile geri döndü. Volition tarafından geliştirilen ve Deep Silver tarafından piyasaya sürülen bu yapıt, 23 Ağustos 2022 tarihinde PC, PlayStation 4/5, Xbox One, Xbox Series X/S ve Google Stadia için sunuldu. Ben de bu oyunun PlayStation 5 versiyonunu oynama ve inceleme şansı elde ettim. Adından da tahmin edebileceğiniz üzere serinin bu yeni oyunu, “Reboot” olarak sunuluyor. Yani, seri bu oyun ile yeniden başlatılıyor. Yalnız, bu yapıtı deneyimledikten sonra “seri keşke tekrar başlatılmasaymış” diyebilmeniz mümkündür efendim.
Biraz da olsa Las Vegas ile benzerlik bulunduran Santo Ileso isimli bir şehre gidiyoruz Saints Row sayesinde. Tahmin edebileceğiniz üzere, karşımıza bir kere daha The Saints çıkıyor ve dört kişilik bir arkadaş grubu, kendi suç şirketlerini kurmaya çalışıyor. Bu şehir, en başlarda Los Panteros ve The Idols isimli iki farklı çete tarafından kontrol ediliyor ama daha sonra işin içine bu iki çeteyi de bitirmek isteyen Marshall Defense Industries giriyor. Bizler de bir kere daha The Boss karakterini canlandırıyoruz, tüm bu çetelerle savaşıyoruz ve şehrin en büyüğü olmaya çalışıyoruz. Bu arada, bizler de daha önce Marshall Defense Industries için çalışıyorduk.
The Boss, tamamen özelleştirilebilir bir karakter ve biraz önce de söylediğimiz gibi Marshall Defense Industries ile bir geçmişe sahip. Gruptaki bir diğer karakter ise Eli. Kendisi, grubumuzun birçok organizasyonunu planlayıp, yöneten bir şahıs. Kevin ise eski bir şef ve DJ; gruptaki şimdiki rolü ise soygunları gerçekleştirmek. Tanışacağımız son karakter ise grubumuzun sürücüsü olan Neenah. İşte tüm bu karakterler ile The Saints kuruluyor ve Saints Row içerisinde birbirinden farklı maceralara atılıyoruz. Bu maceralarda birbirinden farklı işler kurup, operasyonlar çevirip, paramızı kazanmaya çalışıyoruz.
Saints Row oyununun hikayesine baktığınız zaman karşınızda bu seriye ait klasik bir oyunun olduğunu düşünebilirsiniz ama durum kesinlikle öyle değil. Yani, geliştirilen bu oyunun hangi topluluk için yapıldığını anlamak mümkün değil. Bu serinin sevenlerini düşünüyorum ama bu oyun, eski yapıtlar kadar atmosfere sahip değil. Grand Theft Auto tarzı deneyim arayan oyuncuları düşünüyorum ama o oyuncular için de çok ciddiyetsiz bir oyun sunuluyor. Sonucunda ise bu oyun, daha kendi kimliğini bulamamışken, bu karmaşıklık ile kendisini oyuncuların arasında kaybediyor, olumsuz bir notta kalıyor.
Saints Row oyununun en iyi noktası, eğlenceli oynanışı
Kendi serisinin önceki oyunlarında olduğu üzere Saints Row, bir kere daha açık dünya temelli bir aksiyon-macera deneyimi sunuyor. Üçüncü şahıs bakış açısından oynanan bu yapıt, içerisinde bolca görev bulunduruyor ve bunların bir kısmı hikayeyi ilerleten ana görevler olarak sunuluyor. Bunların haricinde tabii ki bolca farklı tipte yan içerik de bulunuyor. Bu içerikleri bitirerek, oyunun haritasının 9’a bölünmüş alanlarını tek tek kendi grubunuz için ele geçirmeniz gerekiyor. Ayrıca bu bölgelerdeki boş alanlara kendi işimizi kurup, onlar üzerinden de farklı görevler tamamlayabiliyorsunuz. Bu operasyonlar hem legal, hem illegal olarak ikiye ayrılıyor.
Saints Row oyununun odak noktasında tamamen kaos bulunuyor. Oyunda yaptığınız her şey kaos oluşturma ve bu kaosun içerisinde hayatta kalmadan geçiyor. Tamamladığınız görevlerin süresi de oldukça kısa olunca, sürekli olarak “bir görev daha oynayayım, kapatırım” mantığına takılıp, saatlerinizi geçirebiliyorsunuz. Yalnız, tüm bunlar yaşanırken ne yazık ki bağımlısı olduğunuz oynanış anları, belli bir kalitenin ve eğlencenin ötesine geçemiyor. Daha doğrusu, oyunda sadece temel oynanış kalitesiz ama eğlenceli olduğu için birçok şeyin gölgesinde kolaylıkla kalabiliyorsunuz; her şey bitter hissettiriyor.
Saints Row oyununda her görevde birbirinden farklı sürprizlerle karşılaşmayı bekleyebilirsiniz. Tren soygunundan çıkıp, rakip çetenin yatına sızma, daha sonra dev gibi bir silah ile yüzlerce üzerinize saldıran düşmanı öldürme, daha sonra da bir çıkar için şehrin sokaklarında sakin sakin araba sürme gibi aktiviteleri arka arkaya yaparsanız, hiç şaşırmamanız gerekiyor. Bu arada, böylesine bir açık dünya oyununda araç sürmenin önemi de yüksektir ama geliştirici ekip sanki bu noktada sunulan deneyime pek dikkat etmemiş. Oyunda araçların özelleştirmeleri filan inanılmaz detaylı ama o arabaları kullanmak hiç eğlenceli değil.
Saints Row, sadece araba özelleştirmelerine değil, silah ve karakter özelleştirmelerine de çok önem veriyor. Oyunun tamamı aslında özelleştirmeler ile çok dikkat çekiyor ama tüm bunlar, oyundaki sayısız hatanın gölgesi altında kalıyor. Rastgele yaşanan çökme problemleri, oyunun hiçbir sebep yokken donması, karakterlerin olması gerektiği yerlerde olmaması, görevlerin içinde yaşanan sayısız problem ve çok daha fazlası derken bu oyunun içerisinde ilerleyebilmek çok sinir bozucu bir hal alıyor. Bu oyunu, böyle bir halde nasıl piyasaya sürmüşler, çok merak ediyorum. Oyun zaten duyurulduğu günden beri sevilmiyordu, oyuncular meğerse haklıymış.
Özelleştirme ögeleri bu oyunun çok büyük bir noktası
Karakter özelleştirme, Saints Row oyununun en detaylı sistemlerinden bir tanesi ve kendisiyle benzersiz karakterler oluşturmak gerçekten oldukça kolay. Bunun haricinde, araba özelleştirme de kesinlikle hoş bir seviyede. Silah özelleştirmeleri bunlar kadar detaylı olmasa bile en azından oyunda kilidini açıp, kullanabileceğiniz birçok farklı ateşli silah mevcut. Ayrıca, silahlar haricinde kullanılabilecek bolca farklı avantaj ve yetenek de bu oyunda sizleri bekliyor. Tüm bu sistemler ile kendi karakterinizi, silahlarınızı ve araçlarınızı yaptıktan sonra, tüm bunları oyundaki sayısız farklı içerik içerisinde rahatlıkla kullanabiliyorsunuz.
Yalnız, tüm bu içeriklerin arkasında yer alan hikaye, ne yazık ki hatalarla birlikte bu oyunu oldukça aşağıya çekiyor. Hikayenin en büyük problemi ise z kuşağı ve milenyumlara hitap etmek için saçmalıyor olması. Yani, tabii ki hikayenin bir kısma hitap etmesi çok doğal ama bu hitabı oyun içerisinde çalıştırmak için hiçbir yazar, beyin gücünü kullanmamış, rastgele akıllarına ne gelmişse işlenmiş gibi hissettiriyor oyunun tamamı. Yani, bu oyunun tamamı, hikaye açısından çok problemli bir anda söylenmiş, “how do you do, fellow kids?” şakası gibi hissettiriyor. Yaşadığınız çoğu andan keyif almanız çok zor bir hale geliyor.
Saints Row oyununun bir yeniden başlatma olduğu en çok hikaye kısmında kendisini belli ediyor ama bu seri eğer geçmişini unutup, bu şekilde yeniden başlatıldıysa, serinin gelecek oyunları da bu yolu izleyecekse, bu markanın artık öldüğünü kabul edebiliriz; sunulan bu oyun kesinlikle bu seriye ait bir oyun gibi hissettirmiyor hikaye tarafında. İşin içine bolca oyun hatası da girince, sırf oynanış tarafında kaostan beslenen bir eğlence var diye, bu oyunu oynamak oldukça zor bir hale geliyor. Yani, oynanış eğlenceli ve bunun sebebi sadece kaos, içeriklerin zengin olması veya çok yüksek kalitede sunulması değil ne yazık ki.
Saints Row ayrıca günümüzdeki birçok açık dünya oyununda olduğu gibi kontrol listesi tamamlama simülasyonlarına benziyor. Yani, açık dünyaya bolca aynı tipte içerik bırakılıyor ve onların hepsini, “grind” temelli bir mantık ile tamamlamanız bekleniyor; Ubisoft şirketinin kendi açık dünya oyunlarında kullandığı sistem gibi yani. Bu serinin eski oyunları da kesinlikle kontrol listesi tamamlama simülasyonu idi ama bunları yaparken en azından gerçekten eğleniyorduk ve benzersiz bir oyun hissi elde ediyorduk. Seri, şu andaki hali ile ne eğlendiriyor, ne de benzersiz bir oyun hissi veriyor. Bu yüzden, bu oyunu oynamak çok zor bir hal alıyor.
Saints Row, pek de etkileyici bir video oyunu değil
Saints Row oyununun sunum tarafında da net bir başarının olduğunu söyleyemeyeceğim. Öncelikle, bu oyunu PlayStation 5 konsolumda, 4K çözünürlüklü bir televizyon ile deneyimledim ve elde ettiğim görsellik beni pek de etkilemedi. Oyun, normal halinde bile bana biraz kalitesiz görünürken, doku kaplamalarının zaman zaman geç yükleniyor olması, bu durumu pek de iyileştirmedi. En azından oyunun renkli hali bazı oyuncuların dikkatini çekecektir diye düşünüyorum ama bu strateji de birkaç sene öncesinin malı bence. Bu renklere ve şehrin hoş tasarımına rağmen oyun zaman zaman bakması çok sıkıcı bir hal bile alabiliyor.
En azından performans tarafında pek bir sıkıntı yok. Oyunu yeni nesil konsollarda gayet rahat bir şekilde, 60 FPS olarak oynayabiliyorsunuz. Bu durumda oyunun çözünürlüğü filan da pek etkilenmiyor; gayet net bir şekilde sunuluyor oyun. Yalnız, 60 FPS gibi değerlerin rahatça ulaşılmasına şaşırmamak gerekiyor bu detaysız görsellik mevcut iken. FPS değerinin haricinde, oyunun yükleme ekranları da rahatsız edici olmayacak kadar uzun ve DualSense üzerinden verilen destek de oldukça zayıf. Yani, yeni neslin gücü biraz daha kullanılabilirmiş gibi hissediyorum ama bir yandan da bu oyun, eski nesil konsollar için de çıkmıştı zaten.
Ses ve müzik tarafında ise işler biraz karışıyor. Karakterlerin seslendirmeleri tarafında bazı çok başarılı performanslar mevcut ama bunların sayısı, başarısız performanslara kıyasla oldukça az. Yine de ses efektleri ve özellikle de radyo müzikleri harika. Ne olmuş, nasıl olmuş, bilmiyorum ama Saints Row, ses ve müzik konusunda benim beklentilerimi aşmayı başardı. Tüm bu bilgilerin ışığı altında bu oyunun sunumuna genel olarak baktığımız zaman pek de ilgi çekici olmayan bir sonuç görebiliriz. Şahsen ben görselliğe pek dikkat etmeyen bir insanım ama bu oyun, öyle bir görsellik ile sunuluyor ki bakmaktan sıkılıyorsunuz.
Saints Row, büyük bir hataya benziyor. Aslında bu hatanın geldiğini de daha oyunun duyurulduğu ilk günden itibaren herkes anlamıştı. Geliştirici ekip buna rağmen projede net bir değişiklik yapmadan devam etti, oyunu piyasaya sürdü ve kimsenin şaşırmaması gereken bir başarısızlık elde etti. Eğer kaos dolu bu tip oyunlardan hoşlanıyor olsanız bile hikayenin kalitesiz yapısı ve bolca oyun hatası yüzünden büyük bir indirim dönemini beklemenizi öneriyorum. Bu oyunu 250 TL civarındaki bir fiyat etiketinden almalısınız; 600-700 TL değil. Ne yazık ki daha fazlasını hak etmiyor seriyi yeniden başlatan bu yapıt.