Daha önce burada da ön incelemesinin yapılmış olduğu Songs of Silence, 4 Haziran 2024 tarihinde Steam üzerinden Erken Erişim sürecine başlamıştı. Aradan aylar geçti ve bu oyun, tam sürümü ile karşımıza çıktı. Hatta oyun, PC haricinde konsollara da bu vesile ile gelmiş oldu. Sıra tabanlı bir strateji oyunu olan ve içerisinde Auto Battler elementleri de taşıyan bu oyun, 1.0 sürümüne geçtiğine göre kendisini puanlı bir şekilde incelemenin de vakti geldi demektir.
Sıra tabanlı strateji oyunları, doğası gereği oldukça taktiksel olur. Aynı şey Auto Battler oyunları için de geçerli. Yalnız, Songs of Silence, bu kadarı ile sınırlı da değil. Oyunun içerisinde kahraman yönetiminden tutun da kart temelli özel yeteneklere kadar birçok farklı sistem bulunuyor. Bunların hepsi, oyuna belli bir strateji katmanı ekliyor ve işin sonunda kendinizi atom parçalıyor gibi hissediyorsunuz. Oyun zaten tutku ve hırs dolu bir proje. Bunu hemen anlıyorsunuz.
Songs of Silence, temelinde oldukça ilgi çekici bir oyun gibi görünüyor ve aslında oynanıyor da. Yalnız, işin içine bu kadar strateji girdiği için tahmin edebileceğiniz bazı bariz sıkıntılar ortaya çıkıyor. Mesela, dev gibi ordular çarpıştığı zaman performans temelli problemlere sahip olmamak neredeyse imkansız. Ayrıca, oyunun zorluğu da dengeli değil. Bir an çok kolay hissettiren bu oyun, bir diğer anda sizi imkansız durumların içine zevkle sürüklüyor ne yazık ki.
Songs of Silence oyununun 1.0 sürümünü PlayStation 5 Pro ile deneyimledim ve kontroller şaşırtıcı bir şekilde güzeldi. Genelde bu tip oyunların konsol sürümlerinde yapması en zor şey, stabil bir performanstan sonra bence kontrollerdir ama geliştirici ekip, gayet kullanılabilir bir kontrol şeması sunuyor. Oyunda istediğiniz bir aksiyonu kolaylıkla gerçekleştirebiliyorsunuz. Sistemler de bir tık basitleştirilmiş. Böylece oyunu oynamak gayet akıcı hissettiriyor.
Songs of Silence, bir Auto Battler olduğu için savaş anlarında sizin bir şey yapmanıza gerek olmuyor; yapay zeka işi hallediyor. Bu anlarda sizin dikkat etmeniz gereken tek şey ordunuzun düzeni ve kullanmanız gereken yetenek kartları. İşin içine kart girince, bu oyunu bir deste yapma deneyimi gibi düşünmeyin. Kartlar, kahramanların kendilerine has olan yeteneklerini temsil ediyor ve bunlar belli bir zaman sınırı ile kullanılabiliyor. Siz, yeteneği seçiyorsunuz ve o yeteneğin nerede uygulanacağına karar veriyorsunuz. Savaş anları bu kadar ve DualSense ile güzel çalışıyor.
Bu video oyununun içerisinde üç ana mod mevcut: Campaign, Skirmish ve Multiplayer. Yalnız, bu üç modda da temel işleyiş aynı; önce krallığınızı stratejik bir şekilde büyütüp, yönetiyorsunuz, ondan sonra da savaşıyorsunuz. Krallığınızı büyütmek için yeni yerleri ele geçiriyorsunuz, kendi kalelerinizi koruyorsunuz ve bunları kahramanlarınız ile onların ordularıyla yapıyorsunuz. Yeni yerleri ele geçirirken aynı zamanda kaynak yönetiminiz de hızlanıyor. Daha fazla kaynak, daha büyük ordular demek oluyor ve krallığınız bu düzen içerisinde büyüdükçe büyüyor.
Songs of Silence, bu noktada tur bazlı bir şekilde oynanıyor ve her kahraman, tur başına birkaç kere hareket edebiliyor. Buna rağmen oyunun strateji elementleri bu noktada anlaması oldukça kolay ve yer yer de yüzeysel kalıyor. Özetle, harita üzerindeki herkesi yenmeniz gerekiyor ki tepede tek başınıza galip bir şekilde durabilin. Oyun, bu elementleri basit ve oynaması hızlı bir şekilde sunduğu için bağımlılık yaratan bir hale dönebiliyor aynı Sid Meier’s Civilization serisindeki bir tur daha oynama mantığında olduğu gibi. Bu da güzel bir övgü bence.
Oyunun içerisinde bir rakibin başkentini ele geçirmek gayet tatmin edici hissettiriyor ve hatta gizlilik elementleri bile mevcut. Yalnız, oyun bu noktada pek de pişmiş gibi hissettirmiyor. Bu, Skirmish ve Multiplayer modunda pek problem olmuyor ama Campaign içerisinde mecburen gizliliğe önem vermeniz gereken anlar ve bu anlar da ne yazık ki oyunun en yüksek noktaları değil. Ayrıca, dengesiz zorluktan ötürü bazen rakipleriniz sizden o kadar ileriye gidiyor ki gizlilik yapmanız mümkün bile olmuyor. Bir anda kendinizi ve krallığınızı yok olmuş bir şekilde bulabiliyorsunuz.
Songs of Silence içerisinde sıra savaşmaya geldiği zaman amacınız, yetenekler aracılığı ile kendi ordunuzu güçlendirmek ve karşı tarafı güçsüzleştirmek olacak. Yalnız, ordular zaman zaman o kadar büyük oluyor ki savaş sırasında neyin, ne olduğunu anlamak imkansız bir hal alabiliyor. Yapay zeka ayrıca çok dengesiz davranıyor ve kimin kazandığını anlayamıyorsunuz. Kimin, nasıl hayatta kaldığını anlayamadığınız için stratejilerinizin de ne çapta işe yaradığını veya yaramadığını anlamıyorsunuz. Bu da sizi oyunun aksiyon ve strateji katından alıkoyuyor birazcık.
Savaş anlarında stratejiyi geri plana iten bir diğer şey de genellikle asker sayısının üstün olan tarafın savaşı yenmesi. Ayrıca, sizin askerlerinizin hiçbir zaman yapay zekanın askerleri kadar güçlü hissettirmiyor olma durumu da var. Yani, yapay zekanın uyguladığı bir taktiği birebir bir şekilde siz uygulasanız, aynı sonucu alamıyorsunuz. Yapay zeka her zaman sizden üstün kalıyor gibi görünüyor. Bu yüzden ben oyunun Auto Battler temelli savaş anlarından ziyade, keşif ve strateji elementlerinin daha ön planda olduğu Overworld kısmını daha çok beğendim.
Bu arada, Songs of Silence oyununun Campaign modunda sunduğu hikaye de fena değil. Eğer dikkat ederseniz eğlenceli olabilecek bir potansiyele sahip. Daha önce bahsettiğim gibi gizlilik temelli görevleri biraz sıkıyor bu modda ama serbest bırakıldığınız zaman gerçekten eğlenebiliyorsunuz o hikayenin de verdiği motivasyon ile. Bu arada, oyunun bu modunda rastgele karşılaşmalar, yan görevler ve keşif elementleri de var. Bunların birçoğu, oyunun Lore kısmı için bir aydınlatma olarak işliyor. Eğer direkt diğer iki moda girerseniz, bazı şeyler mantıksız gelebilir.
Yalnız, performans berbatlaştığı için bunların pek de bir önemi yok. Oyundaki savaşlar ilerledikçe, kahramanların ve orduların sayısı arttıkça, PlayStation 5 Pro (ve diğer platformlar) gerçekten zorlanıyor ve FPS, o kadar düşüyor ki artık oyunu oynamanın bir mantığı kalmıyor. Tek problem FPS de değil; performans düştükçe oyunun kayıt hızı da yavaşlıyor, tek bir kayıt alma 5 dakikaya kadar çıkabiliyor ve DualSense de gecikmeli bir şekilde çalışmaya başlıyor. Ayrıca, daha önce bahsettiğim dengesiz zorluk da bununla birleşince, oyun gerçekten kanser bir deneyim haline dönüyor.
Zorluk ile alakalı problemler tahmin edersiniz ki Multiplayer içerisinde yok; Campaign içerisinde de en çok son bölümde karşınıza çıkıyor. Ortada hiçbir şey yokken, bir anda karşınıza öyle bir düşman çıkıyor ki sanki hatalı bir şekilde oraya koyulmuş. Skirmish içerisinde de rastgele olarak zorlukla alakalı bu problemle karşılaşabilmeniz mümkün. Umuyorum ki geliştirici ekip, yakında Songs of Silence içerisindeki zorluk elementlerini biraz da olsa dengeleyebilir.
Bu benim için problem olmadı ama strateji dendiği zaman sürekli daha karışık bir hale gelen bir deneyim arıyorsanız, bu oyun aradığınız deneyim değil. Oyun, elindeki her şeyi daha en baştan size açık ediyor ve sonuna kadar da öyle ilerliyor. Yani, uzun vadede size daha derin strateji yapma imkanı verilmiyor. Bu yüzden de aslında daha rahatlatıcı bir strateji deneyimi tarafında bu oyun. Benim hoşuma gitti; kendi türü içerisinde farklı bir deneyim.
Bu deneyimi farklı kılan bir diğer şey ise Songs of Silence oyununun sunum elementleri. Oyun çok güzel ve benzersiz bir görselliğe sahip. Sanat tasarımı kreatif ve göze hitap ediyor. Sesler ve müzikler de aynı seviyede başarılı. Oyun, performans sıkıntıları haricinde teknik bir probleme sahip değil. Yani, öyle oyun içi hata filan yok ama o bahsettiğim performans sorunları da öyle kolayca göz ardı edilebilecek seviyede değil. Uzun vadede sizi bekleyen başka bir problem.
Auto Battler mantığını seviyorsanız veya ilginizi çektiyse, çok ağır olmayan ve güzel görünen bir strateji oyunu arıyorsanız, bence bu yapıta bir şans verebilirsiniz. Yalnız, bahsettiğim performans problemlerinden ötürü büyük bir güncelleme ve doğal olarak indirim beklemenizi tavsiye ediyorum. Ben bu satırları yazarken, oyunun PlayStation Store üzerindeki fiyatı 1.000 TL ve bence %50 civarı bir indirim ile satın almaya değer, özellikle de bu kadar problemli bir haldeyken.