South of the Circle, aslında oynamayı pek düşünmediğim bir oyundu. PlayStation Store gibi mağazalarda filan adını gördüğüm zaman ilgimi çekmişti ama kendimi yine de bu oyunu oynamaya ve incelemeye pek ikna edememiştim. Daha sonra ise bu oyunun “derin ve çok katmanlı sinematik hikâyesiyle bir duygusal anlatı deneyimi” sunduğunu öğrendim. Şu sıralarda da biraz duygulanmak istediğim için 11 bit studios ile şansımı denedim, inceleme için gerekli oyun kodumu aldım, 3-4 saat içerisinde bu oyunu bitirdim ve şimdi de sizlerin karşısına kısmen büyük bir hayal kırıklığı ile inceleme yazım ile çıkıyorum.
Dediğim gibi South of the Circle oyununa kör bir şekilde giriş yaptım; oyun hakkında bildiğim tek şey, “derin ve çok katmanlı sinematik hikâyesiyle bir duygusal anlatı deneyimi” sunuyor olmasıydı. Kendimi de buna hazırlamıştım. Yalnız, boşuna hazırlık yapmışım. Yine de bu kısma geçmeden önce biraz oyunun temellerinden bahsetmek istiyorum. Bu yapıt, Soğuk Savaş döneminde geçiyor ve ilk sahnede de kendimizi Antarktika’da buluyoruz. Kontrol ettiğimiz ana karakterimizin uçağı düşüyor ve yardım bulmak için İngilizlerin kamp yaptığı alana yürüyoruz. Bu sırada oyun, çok akıllıca sahneleri değiştiriyor, bir başka zaman dilimi ile tanışıyoruz.
South of the Circle oyunundaki karakterimizin adı Peter ve kendisi Cambridge’de bir akademisyen. Cambridge içerisindeki bölümler, karakterimizin geçmişini bizlere anlatırken, Antarktika içerisindeki bölümler de şimdiki zamanı sunuyor. Dinamik olarak bu iki zaman dilimi arasında sürekli olarak geçiyor yapıyoruz, neredeyse her sahne geçişi güzel bir şekilde yapılıyor ve nadiren de olsa 1-2 sahne değişimi, gerçekten kusursuz tasarımlara sahip. Bu video oyununda beni etkileyen ilk şey de bu oldu zaten. Peter ardından kısa bir süre sonra Clara ile de tanışıyoruz ki kendisi de karakterimizin aşık olduğu kişi oluyor.
South of the Circle oyununun hikayesinden tabii ki çok detaylı bir şekilde bahsetmeyeceğim; bunu sizin deneyimlemenizi tahmin ederim ama oyun, Soğuk Savaş döneminde geçtiği için tahmin edebileceğiniz üzere birçok politik olay bulunduruyor. Hatta, bana soracak olursanız, aşk biraz ikinci planda kalıyor ki bu benim istediğim bir şey değildi. Hikaye ayrıca verilen sözlerin önemine odaklanıyor, kariyer ve gerçek aşkın peşinden koşma temalarını işliyor ama oyunda ilerleme sağladıkça kurulan hikaye ögeleri tek tek düşüyor, final sahnesinde de her şey yerle bir oluyor. Bunu da pek olumlu bir anlamda söylemiyorum.
South of the Circle, güzel bir hikayeyi başarısız bir şekilde sonlandırıyor
South of the Circle, kağıt üzerinde kesinlikle güzel bir hikaye sunuyor. Hatta, oyunun çok büyük bir kısmında bu hikaye, aynı güzellikte de anlatılıyor. Sorun şu ki oyun, hikayeye yön verebiliyormuşsunuz gibi hissettiriyor ama bunların hiçbirini sunmuyor. Mesela, diyalog seçimlerini, hisleriniz arasında karar vererek yapıyorsunuz ama bunların hiçbiri, hikayenin gidişatını etkilemiyor. Özellikle de final, sadece tek bir seçim ile değiştirilebiliyor ki karşınıza çıkan değişiklik de öyle çok büyük bir şey olmuyor. Oyun size bunu açık bir şekilde söylemiyor ama daha sonra yaptığınız seçimlerin aslında gerçek olmadığını öğreniyorsunuz.
South of the Circle oyununda ne olduğunu söylemeyeceğim ama bu şey, filmlerde yaşanan tüm olayların bir karakterin rüyası olması, filmin sonunda da karakterin o rüyadan uyanması ile eş değer bir seviyede sunuluyor hikaye. Bu beni inanılmaz büyük bir hayal kırıklığına uğrattı. Politik temalardan hoşlanmasam bile oyunun hikayesine oldukça bağlanmıştım ve oyun, bu bağı tek seferde koparttı, attı. Eğer oyunun içerisinde diyalog seçimlerine benzer sistemler kullanılmasaydı, anlamlı gösterilen seçimler yaptırılmasaydı, statik bir hikayenin sunulması beni rahatsız etmezdi ama bu şekilde, kandırılmış gibi hissettim.
South of the Circle oyununu bitirmeye yaklaştığım zaman kendisine 10 üzerinden 9 verip, oldukça da olumlu bir şekilde konuşacaktım ama yaşadığım kısmen anlamsız finalden sonra bu puanı oldukça düşürdüm. Beni şaşırtan şey, internet aleminde birçok kişinin bunların hiçbirinden rahatsız olmaması idi. Ayrıca, oyunun “duygusal anlatı deneyimi” sunuyor olmasına rağmen ben bu yapıtın içerisinde neredeyse hiç duygulanmadım. Bu noktada söylemek istiyorum ki benim duygulanmam öyle çok zor bir şey değil, en ufak bir hikaye kırıntısına bile etkilenen bir insanım ama bu oyun bana hiç duygusal gelmedi ne yazık ki.
South of the Circle oyununda baskı altında kalan, gözünün önündeki çözümü aramaya çalışan ve verdiği sözlerin altında ezilen bir Peter karşımıza çıkıyor. Oyuna bu yönden, statik bir hikaye gibi baktığınız zaman kesinlikle hoş bir deneyim sunuluyor. Yani, bu oyunun hikaye tarafında yapılan seslendirme performanslarını ve diyalog yazımlarını öve öve bitiremem. Benim bu sene duyduğum en iyi seslendirmeler ve en iyi diyalog yazımları bence bu oyundaydı ama tüm olumlu noktalar, beni hayal kırıklığına uğratan yalan ve anlamsız finalin altında kaldı. Şimdi, dilerseniz hikayeden birazcık uzaklaşalım ve oynanışa bakalım.
Oynanış tarafında bir derinlik yok ama buna gerek de yok
South of the Circle, sinematik bir deneyim sunduğu için aslında oynanış tarafında pek bir derinlik bulunmuyor. Her şeyden önce, diyalog seçimleri yapabiliyoruz ve bunlar, söyleyeceğiniz şeyi seçmek yerine, bir şeyi söylerken hissedeceğiniz duyguyu seçmeniz ile yapılıyor. Yalnız, bu seçimler hiçbir şey ifade etmiyor. Ayrıca, nadiren de olsa oyun içerisinde daha genel, aksiyon seçimleri de yapabiliyorsunuz. Yalnız, diyalog seçimleri gibi yaptığınız aksiyon seçimleri de hiçbir işe yaramıyor. Ayrıca, bu seçimlerde sadece basit ikonlar kullanılıyor ve çoğu zaman bu ikonların ne anlama geldiğini bile anlamayabiliyorsunuz.
Diyalog ve aksiyon seçimi yapmak haricinde, çoğu zaman bölümlerde yürüyorsunuz ve nadiren karşınıza çıkan ögelerle etkileşime geçebiliyorsunuz. Oyun çok kısa sürüyor, 3 bölümden oluşuyor ve 3-4 saatte %100 olarak bitirilebiliyor. Yalnız, bu deneyiminizin tamamı boyunca etrafta yürümek de pek eğlenceli olmuyor. Kontrol edilemeyen kamera açısı, bölümleri keşfetmeyi çok zorluyor. Ayrıca, sinematik anlarda da kamera, karakterlerin veya duvarların içinden geçiyor. Yalnız, en azından geliştirici ekip, bu problemlere rağmen hem sinematik anlarda, hem de oynanış anlarında atmosfer dolu ortamlar tasarlamayı başarmış.
Antarktika içerisindeki bölümlerde pek bir benzersizlik bulunmuyor; malum her yer bembeyaz kar ama Cambridge içerisindeki bölümlerin çoğunluğu oldukça farklı. Şehrin sokakları, ufak bir kafe, kır evi, dağlar, bayırlar, üniversitenin içi, ders alanı filan derken aslında bolca farklı mekan tasarımı görüyorsunuz. Karakterler için de aynı şeyleri söyleyebilirim. Oyunda karşınıza öyle çok yüksek sayıda karakter çıkmıyor ama tanıştığınız herkes, tasarımları ve seslendirme performansları ile olsun, ayrı ayrı ön plana çıkmayı başarıyor. Bu da zaten South of the Circle gibi hikayeye önem veren video oyunlarında kritik elementlerden biri.
South of the Circle oyununun hikaye kategorisi beni büyük bir hayal kırıklığına uğratmış olsa bile oynanış tarafından herhangi bir beklentim olmadığı için aslında öyle çok da kötü bir zaman geçirmedim. Özellikle araba kullandığımız anlardaki rahatlık hissi benim çok hoşuma gitti. Sadece, karakterler yürürken, özellikle de tırmanma bölümünde daha akıcı ve hızlı bir şekilde ilerlemelerini tercih ederdim ama bu da ufak bir problem benim gözümde. Tüm bölümlerdeki atmosferin muhteşem olduğunu da tekrarlamak istiyorum ve inceleme yazımı sonlandırmadan önce de bu oyunun sunum kategorisine el atmak istiyorum.
South of the Circle, atmosfer dolu bir görsellik sunuyor
South of the Circle oyununu PlayStation 5 konsolumda, 4K destekli bir televizyonda deneyimledim. İnceleme yazıma eklemiş olduğum görseller oyunun PC versiyonundan geliyor olsa bile oyun, yeni nesil konsolumda da aynı bu şekilde görünüyordu. Hemen anlayabileceğiniz üzere oyun, oldukça basit bir sanat tasarımına sahip ama yine de etkili bir sunum yapılıyor. Görsel açıdan oyun çoğu zaman çok zengin ve derin hissettiriyor. Sanat tasarımında sevmediğim tek şey, karakterlerin suratları oldu ama onları da nadiren görüyoruz. O yüzden kendileri benim için pek bir önem arz etmiyor.
South of the Circle, görsel olarak beni tatmin etmiş olsa bile performans tarafında bazı sıkıntılar mevcut. Öncelikle, oyunun FPS değeri her zaman 60 FPS olmuyor. Bu problemin kaynağı ise aslında her zaman sahne değil, bazen karakter animasyonları bile sıkıntı çıkartabiliyor. Performans problemleri çok yoğun olmasa bile FPS değerinin düşmesi, animasyonların sıkıntılı olması ve çok ucuz görünmesi, ayrıca oyundaki gölgelendirmelerin inanılmaz düşük kaliteli olması ne yazık ki oyunun vermeye çalıştığı hissi olumsuz bir şekilde etkileyebiliyor. Yine de ben çoğu zaman bunları görmezden gelmeyi başardım.
Ses ve müzik kategorisinde işler hem iyileşiyor, hem de kötüleşiyor. Öncelikle, daha önce de söylediğim gibi South of the Circle, bu sene duyduğum en iyi seslendirme performanslarını içerisinde bulunduruyor. Oyundaki sadece 1 adet karakterin seslendirme performansını beğenmedim, o kadar. Onun haricinde herkes kusursuz bir performans sergiledi. Ayrıca oyundaki diğer ses efektleri de gayet kaliteliydi. Bu kategoride sıkıntı çıkartan tek şey, biraz kendisini tekrar eden ve çok akılda kalıcı olmayan müzikler idi. Böyle bir oyunun atmosferini en iyi şekilde etkileyebilecek şeylerden biri müziklerdir ama geliştirici ekip, bunu pek kullanmıyor.
Durumu özetlemek gerekirse South of the Circle, beni hayal kırıklığına uğratmış olan bir video oyunu. Bunun tek sebebi ise finali ve bu finalin ortaya çıkarttığı yalanlar. Şimdi bana burada, “oyun zaten verilen sözlerin tutulamaması ile alakalı” demeyin, bu yüzden “yalan” söyleniyor olmasını normalleştirmeyin. Daha önce örneğini vermiş olduğum, bütün filmin rüya olması durumundan bir farkı yok bu oyunun. Kendisini statik bir hikaye olarak düşünecek olursak, sunulan deneyim güzel ama bu oyun, o şekilde lanse edilmiyor. Ben yine de türü seven oyunculara, sadece indirim döneminde bu oyunu deneyimlemesini öneriyorum.