Başarılı olan şeyler her zaman kopyalanır. Video oyunu dünyasında da bu cümlenin örneğini sayısız kez gördük, görmeye de devam ediyoruz. Bu şeylerden bir tanesi de tabii ki Battle Royale isimli oyun modu. Battle Royale, senelerdir hayatımızda ve karşımıza birçok farklı şekilde çıktı. Bazı oyun geliştiricileri, elimize silah verdi ve bizlere gerçekçi bir deneyim yaşatmaya çalıştı. Bazı oyun geliştiricileri ise yaratıcı olmayı tercih etti, Battle Royale türüne bambaşka yollardan yaklaşmaya çalıştı. Belki yaratıcı denmez ama şimdi de karşımıza bu oyun türüne farklı bir şekilde yaklaşan Spellbreak bulunuyor.
Hemen yukarıdaki paragraftan da anlayabileceğiniz üzere Spellbreak, bir Battle Royale oyunu. Bu oyunda haritaya bir takım olarak atlıyorsunuz, ekipmanlar topluyorsunuz, büyüler yaparak düşmanlarınızı yeniyorsunuz, hayatta kalan son takım oluyorsunuz ve karşılaşmayı kazanıyorsunuz. Oyunumuz öncelikle ufak bir soru ile başlıyor. Bu soruda, çapraz platform desteğini aktif edelim mi, şeklinde bir cümle ile karşılaşıyoruz ve evet diyoruz; kim istemez ki daha hızlı karşılaşma bulabilmeyi? Ardından da bu oyunun öğretici bölümü ile karşılaşıyoruz. Bölüm, kendi içerisinde dokuz farklı başlığa sahip.
Spellbreak oyununun sizlere dokuz farklı başlık altında ders verecek olması korku yaratmasın; oyun bizlere öncelikle yürümeyi öğretiyor, ardından büyü yapmayı öğreniyoruz, yeteneklere değiniyoruz ve diğer sistemleri öğreniyoruz. Eğer bu öğretici bölüme önem verdiyseniz, savaş alanına ilk defa atladığınız zaman aslında oyunun mantığını anlamış oluyorsunuz; yapmanız gereken tek şey, oyundaki ganimetlere ve haritadaki bölgelere alışmak oluyor. Yani, oyunun öğretici bölümü, bazı oyunların tam tersine oyunu çok güzel bir şekilde öğretmeyi başarıyor ki ben emek verilen öğretici bölümleri severim.
Öğretici bölüm bittiği zaman kendimizi ana menüde buluyoruz ve burada da sade bir tasarım karşımıza çıkıyor. Oyuna başlayacağımız temel bir sekme, karakterimizi özelleştirebileceğimiz bölüm, seviyemizi kontrol edebileceğimiz başka bir kısım ve mağaza filan derken, ilk bakışta anlaşılabilir bir kullanıcı arayüzü karşımıza çıkıyor. Bu arada evet, bu oyunda bir mağaza var; günümüzde piyasaya sürülen hangi oyunda mağaza yok ki? Doğal olarak Spellbreak oyununda mikro ödemeler de var. Bu mikro ödemeler tamamen kozmetik temelli görünüyor ve beni rahatsız etmediğini en baştan söylemek istiyorum.
Spellbreak, bizleri fantastik bir evrenin içine sokuyor
Daha önce de dediğim gibi Spellbreak, büyülerin öne çıktığı bir Battle Royale oyunu. Karakterimiz, sağ elinde kendi sınıfına ait bir büyü sistemi bulunduruyor; R1 ve R2 tuşları ile bu büyüleri kullanabiliyoruz. R2, genelde temel büyü saldırısı yapıyor. R1 ise büyü temelli bir yetenek kullanmamızı sağlıyor. Karşılaşma sırasında sol elimize de büyü yapabileceğimiz başka bir ekipman takabiliyoruz. Bu sayede de farklı bir elementte, farklı büyüler yapabiliyoruz. O büyüler de aynı şekilde işliyor, L1 ve L2 tuşlarını kullanıyor DualShock 4 üzerinde. Sol elinizdeki büyüler, savaş sırasında farklı elementlerle de değişebiliyor.
Dediğim gibi Spellbreak oyununda sınıflar bulunuyor. Şu anda oyunda altı farklı sınıf var ve bu büyü sınıfını her karşılaşma öncesinde seçmemiz gerekiyor. Her büyü sınıfı, farklı bir elementi kontrol etmemizi sağlıyor ve her element de farklı bir oynanış tipine hitap ediyor. Mesela, buz temelli büyüler yapmak isterseniz, uzak menzilli saldırılar yapabiliyorsunuz. Aynı anda bir de ateş temelli büyüler hoşunuza giderse de onları savaş alanında bulup, sol kolunuza takabiliyorsunuz. Büyü ve yetenekler olduğu için tabii ki oyunda canın yanında bir de mana değeri bulunuyor ki büyü yaparken, bir gözümüzün de onda olması gerekiyor.
Sağ kolumuza geçirilen büyü tipi ne yazık ki değiştirilemiyor ama en azından yetenekler değiştirilebiliyor. Farklı büyü elementleri, yetenekler, nihai yetenekler, kabiliyetler ve çok daha fazlası ganimet olarak bulunabiliyor ki bunlar da farklı nadirliklerde karşınıza çıkıyor. Yaygın, seyrek ve nadir derken en değerli ganimet türü, efsanevi oluyor ve kendileri turuncu renkte görünüyor. Bu nadirlikteki ögeler de tabii ki her şeyden daha güçlü oluyor; savaş alanında onları kullanmanız büyü şiddeti ile tavsiye ediliyor. Ayrıca, yeteneklerin ve nihai yeteneklerin sınıflara bağlı olmaması da hoşuma giden bir şeydi.
Temel oynanış ise gayet sıradan göründü bana. Yani, haritanın bir noktasında karşılaşmaya başlıyorsunuz, adeta bir yürüme simülasyonu gibi sağa sola koşturuyorsunuz, düşman görürseniz öldürüyorsunuz veya ölüyorsunuz. Oyunda etrafta dolaşmayı ilginç kılan tek şey, kısa bir süreliğine olsa da uçabiliyor, süzülebiliyor olmamız ki o da birkaç saniyeliğine kullanılıyor, çok da bir etkisi olmuyor. Oynanış hissi ise neredeyse hiç bulunmuyor; büyü yaptığınızı hissedemiyorsunuz, o büyülerde ağırlık diye bir şey bulunmuyor. Hatta, düşmanı vurduğunuzu filan bile hissetmek imkansız geldi bana.
Yine sıradan bir Battle Royale oyunu var karşımızda
Spellbreak, bence sıkıcı ve sıradan bir Battle Royale oyunu. Yani, oynanışın kendisinde herhangi bir şey hissetmeniz imkansız. Büyüler ve yetenek çeşitliliği güzel ama onlar da temel oynanış zayıf iken oyunu çok uzun süreler sırtında taşıyamıyor. Aynı zamanda oyunda sadece takımlı karşılaşmaların bulunuyor olması da hayal kırıklığı yarattı benim için; tekli ve çiftli karşılaşmalar kilitli görünüyor ve neden kilitleri açılmadı, bilmiyorum. Verilen sanıyorum ki haftalık görevler oyunu oynamak için bir amaç oluştursa da aslında ben bu tip yapıtlarda kozmetiklere önem veririm ama ne yazık ki buna da oyun önem vermiyor.
Karakter ve profil özelleştirme, aslında çeşitliliğe baktığınız zaman hoş görünüyor. Yani, profiller için başlıkların olması, logolar, arka planlar, farklı karakterleri kullanma filan gayet hoş ama özellikle karakter özelleştirme kısmındaki sanat tasarımı, aynı oyun kadar sıradan. Yani, mağazadan baktığım zaman ilgi çekici hiçbir karakter bulamıyorum; en nadir karakter bile yaygın seviyesindeki karaktere benziyor. Ustalık sistemi ve ödülleri de ne yazık ki tatmin edici bir yapı oluşturmuyor bunun üzerine. Anladığım kadarıyla bu oyunda bir de sezon sistemi olacak ama şimdilik o da kilitli görünüyor; erken erişime mi denk geldik?
Spellbreak oyununu PlayStation 4 Pro konsolumda, 4K/HDR destekli televizyonumda denedim. Oyunun görselliği, çizgi film tadında ve yoğun bir şekilde The Legend of Zelda: Breath of the Wild oyununa benziyor. Görsellik açıkçası benim hoşuma gitti. Yalnız, sanat tasarımı yine çok zayıf olduğunu belli ediyor ama karakter tasarımları kadar kötü değil oyunun görselliği. Performans ise buna karşılık gayet başarılı idi. Yani, böyle bir oyun 30 FPS olsa zaten kabul edilmezdi, kendisi zaten 60 FPS olarak çalışıyor. Müzikler ise bence ortalama üstünde ama sesler ve ses efektleri başarısız, hatta eksik bile diyebilirim.
Spellbreak, oynaması ücretsiz olan bir video oyunu ve mikro ödemeleri de size zorlamaya çalışmıyor. Bu sebepten ötürü oyunu indirip, deneyebilirsiniz ama beklentinizi kesinlikle düşürmeniz gerekiyor. Oyun, çok basit ve sıradan bir deneyim sunuyor. Yani, büyülere ve fantastik evrenlere filan yoğun bir ilginiz yoksa, bu oyunu sevebileceğinizi pek düşünmüyorum. Ne yazık ki bu oyunda çok sevdim diyebileceğim hiçbir şey yok. Hatta, inceleme yazımı bitirdikten sonra konsolumu açacağım, kendisini bir kere daha oynayacağım veda etmek adına. Ardından da oyunu sileceğim ve muhtemelen bir daha da geri dönmeyeceğim.
elinize sağlık güzel bir inceleme olmuş, bu güzel incelemenin ardından siteye bir göz atacağım