Bethesda Game Studios, bugüne kadar neredeyse sadece The Elder Scrolls ve Fallout markaları için yeni oyunlar geliştirdi. Hatta şirketin geleceğinde de aynı markalar yatıyor ama şimdi onların arasına bir yenisi daha katıldı: Starfield. Evet, bu şirket, 20 seneden daha uzun bir aradan sonra ilk defa oyuncuların karşısına yepyeni bir evren ile çıktı. The Elder Scrolls serisi ile büyülü bir geçmişte yaşamıştık. Fallout serisi de bize kıyamet sonrasını göstermişti. Geçtiğimiz haftalarda piyasaya sürülen Starfield ise tüm bunları kısmen bize unutturuyor ve uzaya çıkıyor. Uzay keşfine odaklanıyoruz demek isterdim ama bu oyun için “keşif” kelimesi biraz büyük kalır.
Neyse, şimdi işin o kısmına gelmeden önce Starfield oyununun hikayesine biraz odaklanalım. 2330 seneleri civarlarındayız ve uzaydayız. Dünya artık yok olduğu için insanlık uzayda ve bu yaşam alanına da Settled Systems deniyor. Bizler de kendi yarattığımız bir karakterle, bir madenci olarak hayatımıza başlıyor. Bethesda Game Studios, daha ilk anlarından itibaren hala Fallout ve The Elder Scrolls markalarından elementleri bu oyuna koyduğunu belli ediyor. Hatta şöyle söyleyeyim, bu oyun öyle farklı bir yapıt gibi hissettirmiyor. Eğer daha önce bu şirketin diğer iki markasından herhangi bir video oyununu oynadıysanız, bence kendinizi evinizde hissedeceksiniz.
Fallout serisini ben her zaman, “The Elder Scrolls serisinin silahlı versiyonu.” şeklinde tanıtmıştım bilmeyen arkadaşlarıma. Starfield da bence, “The Elder Scrolls serisinin uzayda geçen versiyonu.” şeklinde tanıtılabilir. Ben bunu oyunu küçültmek veya orijinalliğini elinden almak için söylemiyorum. Sadece, Bethesda Game Studios ekibinin kendi yolunu terk etmediğini belirtmeye çalışıyorum. Belki birçok oyuncu, 20 sene sonra ilk defa yeni bir marka üzerinde çalışıldığı için oyunun da bambaşka hissettirdiğini düşünebilir. Bu düşüncede bence haklısınız; ben de aynı şekilde düşünüyordum ama durum öyle değil. Bethesda Game Studios, üç markasını da birbirine güzelce bağlamış.
Starfield oyununda bu bağları hemen karakter oluşturma ekranından itibaren hissedebilirsiniz. Oyunun ufak bir başlangıç sahnesinden sonra kendi karakterimizi oluşturuyoruz. Bu oluşturma işlemleri detaylı bir şekilde yapılabiliyor ama uğraşmak istemeyen oyuncular için hazır karakterler de var. Ayrıca bu sahnede, karakterimizin geçmişini belirlememiz gerekiyor ve opsiyonel olarak üç özellik de seçebiliyoruz. Geçmişimiz, asker veya şef gibi mesleklerden oluşuyor. Bunlar, yeni diyalog opsiyonları filan açabiliyor. Karakter özellikleri ise tamamen kendilerine ait avantajlar ve dezavantajlar ile oyunculara sunuluyor efendim.
Starfield, karakterinizi benzersiz hissettiriyor
Starfield oyununda seçtiğiniz geçmiş, oyunda duyacağınız önemli ve önemsiz tüm diyalogları değiştirebiliyor. Aynı şekilde, daha önce dediğim gibi özel diyalog seçenekleri de ekliyor. Ayrıca bu geçmişler, önceden açılan üç yetenek de sunuyor. Yalnız bunlar daha çok hızlı bir başlangıç yapabilmek için varlar; seviye atladıkça istediğiniz yetenekleri açabiliyorsunuz, karakter geçmişi önünüze bir engel koymuyor. Karakter özellikleri ise işleri tamamen değiştiriyor. Mesela, Dream Home özelliği sayesinde oyunda hemen kendinize ait bir eviniz olabilir. Bu bir avantaj. Dezavantaj ise evin 125 bin kredilik bir ipotek ile geliyor olması.
Size şöyle söyleyeyim, Starfield oynarken kendimi karakterimin rolüne öyle bir kaptırdım ki oyunun ilk saatlerinde koskoca uzayı keşfetmek yerine ipotek kaldırmak için çalışıyordum. Bence oyunun en büyük artısı da bu. Sizi, kendi evreninin içine anında çekiyor ki rol yapma oyunlarının da bunu en iyi şekilde yapması gerekiyor zaten. Bana soracak olursanız, son zamanlarda bu işi en iyi şekilde yapan oyunlardan biri bu, diğeri de Baldur’s Gate 3. Bu yapıt, özellikler ve geçmiş sayesinde karakterinizi benzersiz yaptıktan sonra ve sizi, onun rolüne kusursuz bir şekilde soktuktan sonra yüzlerce saat oynamalık bir deneyim sunuyor ama ondan önce hikayeye dönmek istiyorum.
Starfield oyununda karakterinizi oluşturmadan önce bir madenci olarak maden kazıyorsunuz. Yalnız, bu kazdığınız madenlerden biri evrenin tüm gizemlerini içerisinde bulunduruyor. Ona dokunduğunuz an kendinizi evrenin derinliklerinde birkaç saniyede seyahat ederken buluyorsunuz ve sonra yine anlık olarak gizemli bir yapıya bakıyorsunuz. Uyandığınız zaman ise artık bir madenci değil, uzayın en gizemli gruplarından biri olan Constellation ile çalışıyorsunuz. Bu gruba bir üye olarak giriyorsunuz. Hedefiniz ise oradaki insanlarla birlikte uzayı keşfetmek ve bu eserin sırrını çözmek. Aslında sorunlardan biri de tam olarak burada yatıyor.
Eğer daha önce uzay temalı oyunlar oynadıysanız, Starfield oyunun o açılış bölümündeki esere dokunduktan sonra oyunun sonunu az-çok tahmin edebilir hale geliyorsunuz. Hikayeyi öldürmüyorum tabii; sadece sonunu tahmin edebiliyorsunuz, sırrın ne olduğunu hemen anlıyorsunuz. Emin olun, o sona ulaşana kadar birçok sürpriz sizleri bekliyor ki bunların hiçbirinden inceleme yazımda bahsetmeyeceğim. Ayrıca hikaye kesinlikle tek boyutlu da değil. Bethesda Game Studios, Fallout ve The Elder Scrolls serilerindeki gibi hikayeye abanıyor ve minnacık gördüğünüz bir yan görev bile çığ gibi büyüyüp, epik bir hikayeye dönüşebiliyor.
Önemsiz içerik diye bir şey yok
Starfield içerisinde birkaç ana görevi tamamladıktan sonra kendinizi tamamen özgür bir şekilde bulacaksınız. Karşınıza çıkan ilk yaşam bölgesi New Atlantis ve burası görev kaynıyor. Ana görevler, yan görevler, grup görevleri ve çok daha fazlası belki sizi ilk anlarda boğabilir ama sakın endişe etmeyin. Bu oyunun güzelliği, önemsiz içerik bulundurmaması. Mesela, “10 tane demir topla.” diye başlayan ve ayak işi yaptırıyor gibi görünen bir görev bile bir gezegenin başkanını şantajlayacağınız bir noktaya ulaşabiliyor. Hatta bazı görevler bundan çok daha yüksek seviyelere ulaşıyor. Mesela, insanlığın geleceğini kurtarmak bir oyunda final görevi olurdu. Burada bir yan görev.
Starfield, görevleri inanılmaz bir doğal bir şekilde veriyor. Ubisoft şirketinin oyunlarındaki gibi haritanız alınabilecek görevlerle veya soru işaretleriyle filan dolmuyor. Bunun yerine görevleri, yanınızda arkadaşıyla konuşan güvenlik görevlisinden, televizyonda dönen haberden, sesli anonslardan filan alıyorsunuz. Hatta, çok önemsiz gibi duran bir karakterle konuştuğunuz zaman bile kendisinin görev verdiğini keşfedebiliyorsunuz. Bu anlarda da diyaloglarda büyük büyük görev yazmıyor; konuşarak siz görevi anlıyorsunuz. Tabii ki oyun bu görevleri bir günlükte not olarak tutuyor ama beni etkileyen şey görevlerin inanılmaz doğal bir yolla alınıyor olmasıydı.
Starfield oyununda her görevin böyle doğal yollarla alınması ve ikonlarla gösterilmemesi, bazı görevleri kaçırabileceğiniz anlamına gelebilir ve bu ne yazık ki doğru. Ben açıkçası oyunlarda içerik kaçırmaktan aşırı derecede rahatsız olan bir kişiyim ama Bethesda Game Studios ekibinin bu oyunda yapmaya çalıştığı şeyi anlayıp, kendimi akışa bıraktım, oyundaki karakterimin rolüne büründüm ve huzuru buldum. Bu arada, oyundaki görevlerin birden fazla ilerleyiş şekli ve hatta sonu da olabiliyor. Bunlara genellikle diyaloglarınız ve/veya aksiyonlarınız sebep oluyor. Ayrıca oyunda prosedürel olarak oluşturulan ve hiç bitmeyen kontrat görevleri de mevcut.
Prosedürel içeriklerden bahsetmişken, sanırım şimdi oyunun uzay kısmına da değinmemiz gerekiyor. Starfield içerisinde 1000’den fazla gezegen var ve bu gezegenlerin yörüngesinde de bir o kadar ay ve/veya uzay istasyonu buluyor. Tahmin edebileceğiniz üzere bunların neredeyse tamamı elle yapılmış şeyler değil. Özellikle de gezegenlerin çok büyük bir kısmı prosedürel olarak oluşturuluyor ve onların üzerine elle birkaç içerik inşa ediliyor. Mesela, X gezegeni prosedürel olarak oluşturuluyor, onun üzerinde 2-3 farklı keşfedilebilir mekan elle tasarlanıyor, gezegenin geri kalanına ise prosedürel olarak oluşturulan mekanlar ekleniyor.
Starfield oyununda keşif diye bir şey de yok
Starfield oyununun görev keşfini övdüm ama oyunda ne yazık ki keşif, bunun ötesine geçmiyor. Oyunun teması uzay keşfi ve biz de oyunda uzay keşfinde ustalaşmış insanların grubundayız ama oyunda keşif duygusu sıfır. Prosedürel olarak oluşturulan hiçbir şey keşfetmeye değer değil. Yani, gezegenlerin tamamını listeden çıkartabiliriz. Onların üstünde elle hazırlanan sadece birkaç mekan var ki onlar da her gezegende yok. Olanlar da keşfi ödüllendirmiyor. Varsa, görevinizi yapıp, çıkıyorsunuz. Oyun hiçbir şekilde ne keşfi teşvik ediyor, ne de sizi keşif yaptığınız için doğru düzgün bir şekilde ödüllendiriyor. En zor kilitli kasalardan bile değerli hiçbir şey çıkmıyor.
Daha işin en güzel kısmına da gelmedik. Starfield, uzayda geçiyor ama uzay geminizi kullanmanız için birkaç görevden başka sebebiniz yok. Zaten oyunun kendisinde de gezegenler arasında hızlı seyahat ediyorsunuz. Mesela, Elite Dangerous oyununda olduğu gibi bir uzay yolculuğu yok veya No Man’s Sky kadar bile değil oyun. Şimdi, bu çok tartışılan bir konuydu ve ben de oyunun tabii ki öyle olmasını beklemiyordum ama Bethesda Game Studios şirketinden bahsediyoruz ya… Fallout 76 bile bu oyundan çok daha zevkli keşif anları sunuyor. Evet, uzay geminizle savaş yapabiliyorsunuz ama oyun bunun ötesine gitmiyor. Savaşmak da keşif değil zaten.
Starfield oyununda keşfin sadece görevler üzerinden sunulması benim neredeyse aklımı oynatacaktı. Tamam, görevlerdeki keşif hissi mükemmel ve belki de benim bu oyunu oynamamdaki en büyük neden ama bu şirketin geçmişine bakıp, The Elder Scrolls V: Skyrim ve Fallout 4 gibi oyunların açık dünya keşiflerini hatırlayınca, bu oyun benim ağzımı gerçekten açık bırakıyor. Oyunda uzay geminizi kullanmanız için tek bir sebep var, o da nadiren uzayda rastgele olayların yaşanıyor olması. O olaylar da kayda değer bir şey sunmuyor. Gezegen, evrenin öbür ucundaki bir başka gezegene hızlı seyahat yapabilirsiniz ki oyun da zaten bunu yapmanız için size her kısa yolu sunuyor. Bu yani gizli bir şey de değil; oyun bunu yapmanızı istiyor.
Starfield oyununun keşif tarafında hiçbir şey yapmadığını ve yapmayacağını kabullenirseniz, oyunun tadını gerçekten çıkartabilirsiniz. Daha önce de söylediğim gibi bu oyun hiçbir zaman Elite Dangerous veya No Man’s Sky gibi bir yapıt olma sözü vermedi. Hatta eğer aklımızı biraz çalıştırsaydık, bu oyunun çok büyük yenilikler sunmayacağını, The Elder Scrolls V ve Fallout ile yakınlık hissettireceğini de tahmin edebilirdik. Sonuçta, keşif yok fakat zevk hala mevcut. Bethesda Game Studios beni özellikle de oyundaki silah kullanımı hissi ile şaşırttı ki bundan biraz daha ayrı bir noktada bahsetmem gerekiyor sanırım.
Silah kullanımının bu kadar iyi olmasını beklemiyordum
Fallout ve The Elder Scrolls serilerini her zaman sevmiş olsam da bu oyunların hiçbirinde silah ve büyü kullanma mekanikleri tam olarak benim hoşuma gitmemişti. Hepsi bence oyuna belli bir zayıflık katıyordu. Yani, düşünce güzel ama verilen his eksikti. Starfield oyununda neleri farklı yaptılar, bilmiyorum ama bu oyunda her bir silahı kullanmak, stüdyonun geçmişine göre inanılmaz hoş bir hisse sahip. Günümüzün standartlarına göreyse fena değil. Yani, gidip de bir Destiny 2 deneyimi yaşamayı beklemeyin silah kullanımı tarafında ama o deneyime de çok uzak sayılmaz oyun. Sadece, gizlilik bana biraz az düşünülmüş geldi.
Belki henüz yeteri kadar yetenek açmadığım/güçlendirmediğim için olabilir ama Starfield oyununun temel oynanış elementleri arasında beni en çok üzen şey gizlilik elementleri oldu. Yani, susturuculu bir silahla, gizlenmiş bir haldeyken, benden düşük seviyeli bir düşmana kafadan vurduğum zaman bile düşman ölmüyor ve ölmediği için de herkesi alarma geçiriyor, gizliliğin anlamı kalmıyor. Bazen tek atabiliyorum tabii ki ama genel olarak sıkıntı, bunun tutarlı olmaması. Açıkçası, sadece ilk saldırının gizlilik ile olması da hiçbir şey ifade etmiyor, eğer tüm görevi gizli bir şekilde bitirmem mümkün değilse. Yine de dediğim gibi belki yeteneklerle alakalı bir şey olabilir bu.
Normalde bir video oyunundaki yetenekler, ek mekanikler filan açar veya halihazırda var olanları güçlendirir ama Starfield oyunundaki yetenekler, temel mekanikleri arkasında kilitli tutuyor. Çift zıplama, zor kilitleri açma, büyük gemileri kullanabilme ve daha benzer birçok şey yeteneklerin arkasında kitli. Seviye atlamak bana biraz uzun sürüyor gibi geldi, bu yüzden bazı temel mekaniklerin halihazırda oyunda olmasını beklerdim, yeteneklerle açmak biraz yavaşlatıyor oyunu ama bu yine de çok canımı sıkmadı. Ayrıca oyunda silahlar, zırhlar ve benzeri ganimetler de mevcut; her şey klasik bir Bethesda Game Studios oyunu gibi yani.
Bu arada, Starfield içerisinde yine klasik bir Bethesda Game Studios oyunu gibi sizi takip edebilecek ve savaşta yardımınıza koşabilecek karakterler var. Hatta bu karakterlerden bazılarıyla romantik ilişkiler yaşayıp, evlenebiliyorsunuz bile. Bazı karakterlerle bunu yapabilmek mümkün değil. Bazı diğer karakterler de üssünüze veya uzay geminize çalışan elemen olarak alınabiliyor. Evet, klasik oyunun üzerine bir de uzay gemisi ve üs mekanikleri giriyor. Onlardan birazdan bahsedeceğim. Bu arada, diyaloglar için de ikna etme, yalan söyleme veya rüşvet verme gibi opsiyonlar da mevcut; yine klasik bir Bethesda Game Studios oyunu gibi yani.
Kendi üssünüzü veya evinizi yapmak istemez misiniz?
Starfield oyununun tanıtım videoları filan yayımlanırken en çok dikkatimi çeken şeyler aslında üs kurmak ve uzay gemisi yapmak için oluşturulan mekaniklerdi. Yani, bunlar sanki oyunun üstüne ek bir oyun getirilmiş gibiydi. Oyunun içinde ise aslında öyle hissettirmiyorlar. Hatta hepsi tamamen opsiyonel sistemler. Bunu tabii ki iyi anlamda söylüyorum. Üs kurmak veya uzay gemisi yapmak isteyen oyuncular için kısmen detaylı ve eğlenceli bir deneyim sunulurken, bununla uğraşmak istemeyen oyuncular da cezalandırılmıyor. Yalnız, üs kurma konusunda Fallout 4 ile karşılaştırıldığı zaman oyunun birkaç adım geriye gittiğini söyleyebilirim olumsuz bir yorum olarak.
Starfield oyununda her gezegende materyaller bulabiliyorsunuz ve üssünüzü de gezegenlerdeki herhangi bir noktaya inşa edebiliyorsunuz. İnşa ettiğiniz yerde hangi materyal varsa, onu madencilik ile otomatik bir şekilde çıkartabiliyorsunuz. Tabii bunun için öncelikle yakıt çıkartmanız, onu otomatiğe bağlamanız, daha sonra o yakıtla diğer sistemlerinizi canlandırmanız gerekiyor. Oyunda, üsler arasında bağlantı kurup, kolay bir şekilde materyal aktarımı yapabiliyorsunuz. Elde ettiğiniz ve yaptığınız kaynaklar ile de araştırmalar gerçekleştiriyorsunuz. Bu araştırmalar, yeni silah modları, yeni materyal tarifleri ve mobilya gibi şeylerin kilidini açıyor.
Üssünüzden elde edebileceğiniz materyalleri de toplayıp, Starfield oyununda yine istediğiniz bir gezegende ev yapabiliyorsunuz. Oyunda aynı zamanda ev de satın alabiliyorsunuz. Yalnız, aynı gerçek hayattaki gibi ev piyasası uçmuş durumda. Yerin altında uyduruk bir daire için bile 30 bin kredi istiyorlar…. Neyse, kurduğunuz materyal çıkartma üsleri yeni tarif ve mod açtığı için gerekli görünebilir ama aslında değiller. Evet, zırhlarınızı ve silahlarınızı kendi istediğiniz gibi özelleştirebilmek çok önemli ama bunları yapmak hiçbir zaman mecburi hissettirmiyor. Oyunda ev yapmanın amacı ise rol yapmaktan öteye geçmiyor.
Starfield oyununda yemek tarifleri açmak mümkün ama zaten can konusunda pek sıkıntı çekmiyorsunuz. Yemeklerin verdiği diğer avantajları da yine yağmalama yoluyla bir şekilde elde edebiliyorsunuz. Silah modlama aslında güzel ama oyunun açık evreninde sayısız modlu ve farklı nadirliklerde silahlar bulabiliyorsunuz. Oyunda bunun gibi birkaç araştırma sistemi var ve uğraştığınız zaman kesinlikle apayrı bir oyuna dönüyor bu yapıt. Yalnız, daha önce de dediğim gibi eğer uğraşmak istemezseniz de cezalandırılmış hissetmiyorsunuz. Oyun, aradaki dengeyi güzel bir şekilde kuruyor. Şimdi sıra geldi uzay gemisine.
Starfield sayesinde yaratıcılığımızı konuşturuyoruz
Biraz önce de söylediğim gibi Starfield oyununda kendi uzay gemimizi yapabiliyoruz ama oyun bunu bir kere daha zorunlu tutmuyor. Oyunda üç farklı seviyede uzay gemisi var ve başlangıç seviyesinin üstündekileri kullanabilmek için biraz emek harcamanız, yetenekleri açmanız gerekiyor ama o zamana kadar hem uzay gemileri satın alabiliyorsunuz, hem görev ödüllerinden 1-2 tane elde edebiliyorsunuz, hem terk edilmiş uzay gemileri bulabiliyorsunuz, hem de gördüğünüz diğer gemileri çalabiliyorsunuz. Tabii bunların her biri ayrı ayrı yetenek gerektiriyor. Uzay gemilerinin kargo kapasitesi, kalkanı, saldırı gücü gibi birçok farklı değeri de var.
Starfield içerisinde sıfırdan uzay gemisi yapabilmek mümkün değil. Sadece, sizde var olan bir uzay gemisini alıp, parçalarını silip, öyle sıfırdan başlıyormuş gibi yapabiliyorsunuz. Oyunun uzay gemisi parça seçme olayları oldukça zengin. Yani, her kategori için oldukça fazla opsiyon var ve renk özelleştirmesi filan da özgürce yapılabiliyor. Yani, size şöyle söyleyeyim, yaratıcı oyuncular bu oyundaki uzay gemisi oluşturma sistemi üzerinde dilediği her şeyi yapabilecek güce sahip. Ayrıca, halihazırda var olan uzay gemilerinizi de düzenleyebiliyorsunuz ve/veya onları güçlendirebiliyorsunuz. Uzay gemileri, kargo taşıma olayı yüzünden daha işe yarar hissettiriyor.
İşte bu yüzden, Starfield oyununun uzay keşfine vermediği önem daha da can acıtıyor. Yani, oyunda gezegenler arasında atlama yapmamızı sağlayan “Grav Drive” var ve bunlar belli ışık yılları kapasitesine sahip. Yalnız, ben eğer evrenin bir ucundan, diğer ucuna zaten direkt ışınlanabiliyorsam, bunun ne önemi var? Yani, bunu menülerden yapmayı geçtim, uzay gemisiyle de yapabiliyorsunuz. Grav Drive parçasının bizi ne kadar uzağa atlatabileceğinin hiçbir önemi yok. Yalnız, bunun haricindeki kalkanlar ve farklı silah tipleri güzel bir şekilde çalışıyor. Uzayda savaşmak, güç dağıtımı özelliği sayesinde bana direkt Elite Dangerous oyununu hatırlattı.
Uzay gemileri üzerinde beni hayal kırıklığına uğratan bir diğer şey ise gemi yaparken içlerini özelleştiremiyor olmamız. Yani, iç tasarımı farklı olan parçalar mevcut ama bu tasarımları, gemiyi tamamlamadan önce göremiyoruz ve bu tasarımları da değiştiremiyoruz. Ayrıca, uzay gemimize koyduğumuz şeyler de yok olabiliyor. Gemide bir kişisel kasa, bir de depo kasası var. Bunlara koyula şeyler yok olmuyor ama mesela “Armory” kısmı yaparsanız, burada silah stantlarına koyduğunuz silahlar yok olabiliyor. Bazen rastgele silahlar beliriyor oralarda, bazen de yok oluyorlar… Bu belki bazıları için ufak bir detay olabilir ama ben efsanevi silahlarımı sergilemeyi çok istiyordum.
Uzayın derin boşluğunda kaybolmak isteyebilirsiniz
Starfield aynı zamanda hoş görünen bir video oyunu. Size şunu söyleyeyim: Manzaralar haricinde Bethesda Game Studios tarafından geliştirilen oyunları ben genellikle çirkin buluyorum ve aynı durum kısmen bu oyun için de geçerli. Yani, uzay kesinlikle kusursuz görünüyor. Gezegenlere dışarıdan baktığınız zaman her şey mükemmel ve içinizdeki o uzay keşfi hissini güzelce uyandırıyor ama gezegenlerin içine girdiğimde ben o hissi kaybediyorum. Yer yüzü bence çoğu gezegende çamur gibi duruyor. New Atlantis de lanse edildiği kadar güzel ve canlı görünmüyor. Neon ve Akila City kesinlikle daha güzel duruyor ama onların da kendilerince problemleri var.
Yalnız, yeryüzü haricinde Starfield oyununun görselliği muhteşem. Yani, uzayın zaten şahane göründüğünü söylemiştim; karakter modelleri, üstümüze geçirdiğimiz zırhlar ve kıyafetler, silahlar, o silahları modlu halleri, uzaylılar ve diğer her şey çok güzel görünüyor. Ayrıca, elle oluşturulan mekanlar da kesinlikle hoş ve gerçekçi bir tasarıma sahip. Oyun, “NASAPunk” tarzı bir görsel tasarıma sahip ve bunun ne olduğunu direkt bilmeseniz bile oyundaki sahneleri gördükçe, o kelime anlam kazanıyor. Aynı şekilde oyundaki animasyonlar da görselliği olumlu bir şekilde etkiliyor; şirketin eski oyunlarına kıyasla bu yapıt, yüz animasyonlarında adeta nesil atlıyor.
Starfield oyununun görselliği hakkında söylediğim olumlu şeyleri, performansı için söyleyemeyeceğim. PC tarafında optimizasyon problemleri olduğunun farkındayım ve benim deneyimlediğim konsol sürümü ise 30 FPS… Eğer bir önceki nesilde oyun oynuyor olsaydık, bu benim için problem olmazdı; her oyun 30 FPS idi. Fakat şimdi The Crew Motorfest, Baldur’s Gate 3 ve oynadığım diğer tüm oyunlardan çıkıp, bu yapıta girdiğim zaman performans çok göze batıyor. Sırf bu yüzden açıkçası bu oyunu oynamak istediğim zaman tüm günümü sadece kendisine ayırıyorum; 60 FPS olan diğer oyunlara girmeyince göz alıştığı için 30 FPS çok rahatsız etmiyor.
Starfield içerisinde sesler ve müzikler ise iyi ki performans kadar sıkıntılı değil. Oyundaki karakter seslendirmelerinin her biri başarılı. Özellikle de ana hikaye ile alakalı olan Constellation ve oyundaki diğer gruplardaki karakterlerin seslendirmeleri üst düzey. Geriye kalan karakterler de kesinlikle fena değil. Sadece, oyunda bu kadar seslendirme varken, ana karakterimizin de konuşuyor olmasını tercih ederdim. Yalnız, konuşmamasını da bir eksi olarak görmüyorum. Seslendirmeler haricinde, oyundaki her bir ses efekti de kesinlikle üst düzey ve müzikler tek kelimeyle birer şaheser. Yani, bu müzikleri YouTube Music üzerinden filan açıp, bütün gün sıkılmadan dinlersiniz.
Starfield, muhteşem bir rol yapma oyunu
Hiçbir video oyunu kusursuz değildir; sadece kusursuz hissettirebilirler. Starfield da onlardan bir tanesi. Oyunun kesinlikle problemleri var. Mesela, ben 30 FPS olarak çalışan bir oyunu bu nesilde kabul edemiyorum. Aynı şekilde, oyunun uzay keşfi temasını birinci planda tutup, daha sonra keşif üzerinden hiçbir şey sunmuyor olmasını da kabul edemiyorum. Fakat aynı zamanda, performans konusunda olmasa bile keşif konusunda oyunu suçlayabilmek biraz zorlaşıyor. Sonuçta bu oyun bir rol yapma oyunu, uzay simülasyonu değil. Bu yüzden, Elite Dangerous içerisindeki gibi bir uzay yolculuğu sistemi olmaması tam olarak bir suç değil oyun için.
Elite Dangerous değil, No Man’s Sky desek bile Starfield ile bu oyunlar arasında çok büyük bir yapı farkı var. Evet, temalar aynı ve oyundaki ana amacımız da uzayı keşfetmek ama Bethesda Game Studios, bu uzay keşfini bir simülasyon yerine rol yapma oyunu olarak yaptırıyor. Yani, evet, gezegenler arasında 1-2 saniyede, yükleme ekranları ile yolculuk ediyoruz. Keşfi bu anlar değil, hikaye veriyor. Geliştirici ekip ve bu oyun da tam olarak o noktada güçlü noktalarını ortaya koyuyor. Bir rol yapma oyunu olarak, bir Bethesda Game Studios oyunu olarak bu yapıt kesinlikle muhteşem. Oyunun başarısız yönleri tamamen farklı alanlarda karşımıza çıkıyor.
Starfield belki bir The Elder Scrolls V: Skyrim veya Fallout: New Vegas değil ama aynı zamanda bir Fallout 76 de değil. Bu oyun, tamamen yeni bir marka ve tamamen yeni bir evren olarak oldukça güçlü bir giriş yapıyor dünyamıza. Bethesda Game Studios, bu oyunu seneler boyunca destekleyeceğini belirtti ve bu beni çok mutlu ediyor. Tahmin ediyorum ki 20-30 sene içerisinde bir devam oyunu bile görebiliriz. Daha doğrusu, dünya görür ama biz görür müyüz, bilemiyorum. Ayrıca bu oyun da senelerce kendisini oynatabilecek seviyede. Özellikle de New Game Plus benzeri modu sayesinde; “spoiler” vermemek için bundan daha fazla bahsetmeyeceğim.
Starfield, kesinlikle muhteşem bir rol yapma oyunu. Ana hikayesi bir yana, tek bir yan görevin odaklandığı hikaye bile başlı başına bir video oyunu olacak kapasiteye sahip. Karakterler, gittiğiniz mekanlar, oyunun arka planda kalan hikayesi, “lore” elementleri, temel oynanışı… Yani, aklınıza gelebilecek neredeyse her şey bu oyunda muhteşem. Bethesda Game Studios, The Elder Scrolls ve Fallout serisinin ana oyunları ile kendisini kanıtlamış bir şirket ve eğer o bahsi geçen oyunları sevdiyseniz, eminim ki bu oyuna bayılacaksınız. Yalnız, eğer o oyunları sevmediyseniz, sırf uzay temasını seviyorsanız diye bu oyundan zevk alabileceğinizi sanmıyorum.