Station to Station oyununun voksel temelli demiryollarına ilk adım attığımda, daha çok basit bir tren simülasyonu deneyimi bekliyordum. Belki işin içine biraz da şehir inşası elementleri girebilirdi. Gerçek ise çok farklı. Bu oyun, daha çok simülasyon tarzı oyunların bazı mecazları etrafında inşa edilmiş bir bulmaca oyununa benziyor; kaynak ve para yönetimi gibi şeyler oyun döngüsünde bir sonraki olasılığın kilidini açıyor. Açıklaması aslında basit: Haritanızdaki bazı binalar kaynak üreten endüstrilerdir. Bunları, kaynaklara ihtiyaç duyan diğer binalara bağlayın. Daha sonra da endüstrileri şehirlere bağlayın. Ardından paranın akışını izlemeye başlayın.
Her şey ihtiyaçlarına ve üretim kabiliyetlerine göre bağlandığında kazanırsınız. Oyun en basit haliyle bu. Başka bir deyişle, bağlanması gereken her şeyi nasıl bağlayacağınızı bulmanız lazım. Demiryolu yönetiminin inceliklerine pek girmese de yine de kendimi akıllıca tasarlanan bölümlere ve muhteşem tarzına aşık buldum. Oyunun beklediğim gibi olmaması aslında beklenmedik bir zevk kattı yaşadığım deneyime. Station to Station yapıtına girerken tam olarak oyunun ne hakkında olduğunu bilseydim bile, sunulan deneyim o kadar ilginç ki yine de gerçekten keyif alırdım. Grafikler, tempo, atmosfer ve zorluk muhteşem bir şekilde birleşiyor.
Station to Station, kendisini demiryolu bağlantıları kurmakla ilgili rahatlatıcı ve minimalist bir oyun olarak tanıtıyor ve oyunu daha iyi ifade edebilmek mümkün de değil. Daha iyi bir terim olmamakla birlikte, her biri beş ya da altı farklı seviyeye bölünmüş altı farklı dünya var. Seviyelerin boyutları farklılık gösterse de hepsi tematik olarak içinde bulundukları dünyadan izler taşıyor. Örneğin, Sunforge Sands ve Golden Dunes dünyalarında bir çöl biyomunda raylar döşerken, Eveningstar Valley ve Greendale içerisinde Amerikan batısına selam gönderiliyor.
Bu farklı temaların bulmacalar üzerinde pek bir etkisi yok, daha sonra değineceğim birkaç bonus görev dışında. Bu yüzden dünyalar arasında daha fazla çevresel farklılık görmek isterdim, her bir seviyenin çözümünde yer alan strateji üzerinde gerçek bir etkiye sahip olmalılardı. Bu biraz kaçırılmış bir fırsat gibi görünüyor, potansiyele çok yaklaşılmamış. Bazı seviyelerde kaldırmak için para ödemeniz gereken ormanlar ve diğerlerinde dikkate almanız gereken uçurum yüksekliklerindeki farklılıklar gibi farklı biyomlarda önemli olan birkaç unsur var ve bu da aynı şekilde çok ilerletilmeyen bir mekanik. Daha fazlasını görmek isterdim.
Station to Station, şahane bir görselliğe sahip
Station to Station yapıtının dünyaları, gördüğüm en güzel voksel sanatı kullanılarak inşa edilmiş. İnanılmaz üç boyutlu pikselli görünüm, dünyaların her yerinde, daireler çizen kuşlara, gezinen atlara ve çok daha fazlasına kadar mevcut. Bu tıknaz küçük dostlar yeterince çekici ama her şehir, kasaba ve endüstri, oralara taşınmanızı istemenize neden olacak kadar güzel olan kendi vokselli modellerine de sahip. Yürek ısıtan voksel modeller kendi başlarına harika ama oyundaki ışıklandırma, cazibeyi daha da artırıyor. Nehirler ve göller güneşte parlıyor ve birçok seviyede sürekli bir altın saat sıcaklığı var.
Yollarınızı inşa ettikçe ve işleri birbirine bağladıkça, manzara renklerle dolmaya başlıyor ve birbirine bağlı her endüstri haritadaki yerinden altın bir yaşam halkası yayıyor. Henüz hiçbir kaynak bağlanmamış olsa bile her seviye hala güzel ama haritayı doldurdukça davetkar, renkli bir dünyaya dönüşüyor. Trenler rayları üzerinde ilerliyor, kuşlar gökyüzünde uçuyor ve diğer hayvanlar huzur içinde dolaşıyor. Bu küçük dünyaların üzerine yerleştirilmiş ilginç demiryolu yönetimi oyunu olmasaydı bile haritanın etrafında dolaşmaktan filan memnun olurdum.
İnceleme yazımın geri kalanında da Station to Station yapıtının görünümü hakkında övgüler yağdırabilirim ve bunun tek nedeni arkasındaki oyun tarzına mükemmel bir şekilde uyması. Bulmaca benzeri aşamaları neredeyse bir tür sihirbaz tarafından hayata geçirilmiş bir masa oyunu gibi hissettiriyor. Konsept oldukça basit: Her seviyeye haritanızdaki birkaç binayla başlıyorsunuz ve ardından bunları birbirine bağlıyorsunuz, böylece her kaynak ona ihtiyaç duyan bina veya şehre bağlanıyor. Örneğin, Golden Dunes içerisindeki ikinci seviyede sizi bir kağıt fabrikası, bir tomruk kampı ve bazı su kulelerinin bulunduğu bir haritaya bırakıyor.
Kağıt fabrikası, kağıt yapmak için tomruklara ve suya ihtiyaç duyuyor, bu nedenle her birine bir tren istasyonu ekleyerek ve ardından bu istasyonları bir demiryoluyla birbirine bağlayarak bu binaları birbirine bağlamanız gerekecek. Şehrin kendisinin de suya ihtiyacı var (diğer şeylerin yanı sıra), bu nedenle birbirine bağlı istasyonlar hattından bir ray döşemek, büyüyen şehrin ihtiyaç duyduğu suyu sağlayacaktır. Kaynaklarınızı istifleme mekaniği ile mantıksal olmayan yollarla birbirine bağlamaya teşvik ediliyorsunuz, bu da beni kutunun dışında düşünmeye iten harika bir küçük değişiklik.
Başarısızlık kötü hissettirmiyor
Mesela, şehrinizin aletlere ihtiyacı varsa, bağlantıları neredeyse ters sırayla yaparsınız. Aletler bir alet fabrikası gerektirir, bu da çelik gerektirir, bu da hem kömür, hem de demir cevheri gerektirir. Kömür ve cevheri, alet fabrikasına bağlayın, çelik fabrikasını şehre bağlayın, ardından şehre bir yük hattı döşeyin ve bonusların birikmesini izleyin. Kaynaklar sürecin bir adımından diğerine akar ve ardından para kasanıza akar. Neredeyse bir kumarhanede büyük ikramiyeyi kazanmak ve fişlerin hızla çıkmasını izlemek kadar tatmin edici ve her seviyenin sonunda Station to Station oyununun nakit bazlı bonus hedefine ulaşmaya çalışmak eğlenceli.
Bir seviyeyi nakitle dolu bir şekilde tamamlamak da tek bonus hedefi değil. Her haritada, 1200 dolar değerinde bir deste ile bir seviyeyi tamamlamak gibi şansınızı deneyebileceğiniz bir yıldız hedefi var. Ana hikâye diyebileceğimiz bölümü tamamlamam yaklaşık sekiz saatimi aldı ama şimdi dikkatimi bonus hedeflere ulaşmak için bölümleri daha dikkatli bir şekilde tekrar oynamaya verdim. Bunları tamamlamak için birkaç ek başarının ötesinde özel bir şey var mı, bilmiyorum ama sadece geri dönüp bu ekstra zorlukların eğlencesi için seviyeleri tekrar oynamak benim için yeterli.
Station to Station, zorluğu nedeniyle kafanızı duvara çarpmanıza neden olmayacak ama ileriyi planlama ihtiyacı ile kendi ayakları üzerinde durma ihtiyacını dengelemek için mükemmel bir iş çıkarıyor. Her seviyeye, her bina yerindeyken hemen başlamıyorsunuz, bunlar her aşama için farklı olan belirli bir parasal hedefe ulaştığınızda açılıyor. Böylece, bir kaynaktan diğerine ve şehrinize geri dönmek için mükemmel demiryolu hattını planlayabilirsiniz ama artık yeni açılan iki harita özelliğini birbirine bağlamak için daha pahalı bir köprü ile mevcut bir demiryolu hattını geçmeniz gerektiğini keşfedebilirsiniz. Böyle şeylerle karşılaşabilmek mümkün.
Birçok kez bir seviyenin sonuna yaklaştım ve yeni demiryolu hatları inşa etmek için param kalmadığı için yeniden başlamak zorunda kaldım ama bu beklenmedik başarısızlıklar beni hiçbir zaman hayal kırıklığına uğratmadı. Aslına bakılırsa, bu gerçekleştiğinde biraz heyecan hissettim; bu, geriye dönüp, bakmanın getirdiği ek faydayla büyüleyici seviyeyi tekrar oynamam gerektiği anlamına geliyordu. Station to Station, tek seferlik nimetler sunan bir ışıklı kart sistemi de gösteriyor bizlere ama bunları çekme sırası pek rastgele durmuyor.
Station to Station içerisinde ilgi çekici çok şey var
Station to Station içerisindeki kartları, yeni binaların kilidini açtığınız gibi para kazanarak kazanırsınız ve yeni bir demiryolunu tamamlamadan önce bunları kullanırsınız. Bunlar, yeni rayların maliyetini düşüren ucuz raylar veya belirli rotada %50 daha fazla para kazandıracak ağır yük trenleri gibi şeyler olabilir. Mevcut kaynaklar, kumarhane benzeri ödeme sistemine daha da fazlasını ekliyor. Demiryollarını dikkatli bir şekilde düzenlemenin yanı sıra, kartlarımın faydalarını en üst düzeye çıkarmak için kartlarımı ne zaman ve nerede harcayacağım konusunda seçimler yapmamı gerektirdiğinden, bu ek seçenek katmanını gerçekten sevdim.
Station to Station içerisindeki kart sistemi şehirler ve kaynaklar arasında yygulaması çok basit ama takdir ettiğim ekstra güzel bir katman sağlıyor. Hatta oyunu sonsuza kadar tekrar oynanabilir hale getiren, en baştan itibaren bir özel oyun seçeneği bile var. Bu modda seviye büyüklüğünüzü, biyomunuzu, uçurum yüksekliklerinizi, endüstrilerinizi ve zorluk derecenizi seçin ve yola çıkın. Hatta biyom ve endüstri seçimlerini rastgele hale getirerek her yeni oyunu, tamamen yeni bir oyun haline getirebilirsiniz. Böylece tekrar oynanabilirlik kazandırabilirsiniz.
Ben şahsen mümkün olan en büyük harita boyutunun hayranıyım; bu, zorluğu biraz artırıyor ama aynı zamanda büyük yığınlar için inanılmaz fırsatlara da yol açıyor. Özel haritaların önceden oluşturulmuş seviyelerden daha eğlenceli olabileceğini düşünüyorum; endüstrileri ve biyomları rastgele ayarlarsanız bir kaos unsuru ortaya çıkıyor. Station to Station; net hedeflere, bunları gerçekleştirme şeklinizde esnekliğe ve kesinlikle mükemmel miktarda mücadeleye sahip, rahatlatıcı bir demiryolu planlayıcısıdır. Oyun, başka bir şey olmaya çalışmıyor ve seviyeleri rastgele ayarlayıp, zorluklarını biraz artırabilmeniz, her oturuma nasıl yaklaşacağınıza dair güzel bir çeşitlilik sağlıyor.
Voksel tabanlı grafiklerini o kadar çok seviyorum ki üzerine gelen müzik rahatlatıcı ve çekicilik saçıyor. Bir seviyede başarısız olmak bile beni hayal kırıklığına uğratmadı; bu sadece bloklu kırsal bölgede ilerlemek ve biraz daha iyisini yapmak için bir fırsat daha bulduğum anlamına geliyordu. Station to Station oyununun en büyük gücü basitliğinde yatıyor ve başlangıçtaki oynanış öncülünden çok fazla uzaklaşmıyor. Bu oyunu herkese önerebilirim.