RedDeer Games ekibinin sakin ve basit bulmaca oyunu Tell Me Your Story içerisinde biraz A Little to the Left esintileri içeriyor. Bulmaca dolu, biraz da eşyaları yerleştirme ve düzenleme içeren sevimli ve sakin oynanışlı oyunlar arasında yerini aldı Tell Me Your Story. Eğer çerezlik bir oyun arıyorsanız ve bu tarz bulmaca oyunlarını seviyorsanız, bu oyunu da sevme ihtimaliniz oldukça yüksek. Elle yapılmış gibi duran çizimleri ve göz alıcı renk paleti ile oyun kendisini tek oturuşta bitirmenizi sağlıyor. Bulmacalarda ilerlerken hikâyeyi anlamaya çalışıyorsunuz ve kendinizi bir anda o hikâyenin içinde buluyor musunuz, yoksa aslında git gide kayıp mı oluyorsunuz oyun bunu çok anlatamıyor size.
Sevimli bulmaca oyunu Tell Me Your Story bize genç bir kız olan Amelia ve büyükannesinin hikayesini anlatıyor. Birçok nesneyi düzenleyerek, bulmacaları çözerek Amelia’nın maceralarına ve evi karıştırırken bulduğu büyükannesinin hatıralarına ortak oluyoruz. Geçmişin birçok izini taşıyan eve geldiğimizde Amelia’nın ve bizim de maceramız başlıyor. Keyifli, tatlı ve yüzünüzü güldüren bir oyun olduğunu söyleyebilirim. Bulduğumuz her detay ya da çözmeye çalıştığımız her bulmaca adeta bir anının kilidini açıyor gibi görünüyor. Fakat oyun bize bunu ne kadar verebiliyor orası tartışılır.
Tell Me Your Story bize birçok farklı bulmaca tipi de sunuyor. İlk olarak ana karakterimiz Amelia’nın büyükannesinin evine gelmesiyle başlıyor her şey. Kapıdan girebilmemiz için kapının önündeki saksı ve kutuları kategorize etmemiz gerekiyor. İlk başta karşımıza çıkan sandıktan kendimize bir defter ediniyoruz ve bu defter büyükannemizin anı defteri oluyor. Bölüm sonlarında kazandığımız çıkartmaları yapıştırıyoruz ve büyükannemizin anılarını oluşturmuş oluyoruz. Defterde yazı ya da herhangi bir şey bulunmuyor, arada bir büyükannemizin sakladığı birkaç tren ve uçak biletini buluyoruz.
Fazla diyalog bulunmayan oyunda aslında her şeyi çizimler aracılığı ile anlayabiliyoruz. Oyunda Türkçe dil desteği bulunuyor ama menü ve birkaç yazı dışında hiçbir yazı karşımıza çıkmıyor. Bazı noktalarda hikâye oldukça açıkken, bazı noktalarda neyi anlatmaya çalıştığını anlamak zor olabiliyor. Bunun dışında eğer ki hikâye noktasında o an bir şey anlamadıysanız, bulmaca da fazla anlaşılır olmadığı için ipucu kullanmaktan başka şansınız kalmayabiliyor.
İpucunun ise güzel yani şu ki, size üç adet hak tanıyor olsa bile kırık bir bardağı onararak tekrar 3 adet ipucu hakkı kazanabiliyorsunuz. Bu sayede bütün bölümleri hiç uğraşmadan bile ipucu ile geçme şansınız oluyor. Yer yer anlaşılmayan bulmacalar olduğunu kabul ediyorum ama oyun biraz ekranda beklediğinizde bile neyi nasıl yapmanız gerektiğini söylüyor. Aslında bu durum bana çok doğru gelmedi. Oyunu oynayan ben olmalıydım, evet yönlendirme olabilir ancak bu kadar hazıra kaçma durumu gibi hissettiren olay bazı noktalarda sadece tıklıyormuşum hissi verdi bana. Tabii işin kolayına kaçmaktansa, oyunun tadını çıkararak ve bulmacaları yardımsız çözerek ilerlerseniz daha çok eğleneceğinizi düşünüyorum.
Yer yer anlamsız ya da zor bulmacalar karşımıza çıkıyor, ben sadece bunların arasından bir tanesiyle çok fazla uğraştım. Hatta öyle ki ipucu bile bana düzgün bir tüyo vermemişti. Ama bir şekilde çözüyorsunuz. Anlaşılmayan bir kısım olduğunda ise benim açımdan yapacak bir şey yoktu. Sonrasında hikâye ile bir bağlantı da bulamadım ama bulmacayı çözmüştüm sonuçta. Bir noktadan sonra bölümleri geçmeye odaklandım diyebilirim. Amacınız sadece bölümleri geçmek ise çok da bir şey kaybetmiyorsunuz aslında. Günün sonunda Tell Me Your Story çerezlik bir oyun olabiliyor kısacası.
Hikayemiz büyükannemizin evine geldiğinde başlıyor aslında ve ilk bölümlerde fazla bir bulmaca karşımıza çıkmıyor. Daha çok eşyalarımızı yerleştirme ya da eşleştirme gibi şeyler yaparak devam ediyoruz. Büyükannemizin olduğunu tahmin ettiğimiz defteri kurcalarken kendisinin zamanında çok fazla seyahat ettiğini öğreniyoruz. Bunlara göre de farklı bulmacalar çıkıyor ama ben buradaki bulmacaları konuyla fazla bağdaştıramadım. Bir kopukluk oldu diyebilirim çünkü evet hikâyeyi anlamıştım, bulmacayı çözmüştüm, ama bunun anlatılan şeyle hiçbir bağlantısı yok gibiydi.
Genel olarak görsel bir roman okuyormuşsunuz hissi veren Tell Me Your Story oyununun ilk kısmı 9 bölümden oluşuyor. Bu bölümde yukarıda da bahsettiğim gibi eve gelişimizle başlıyor. Sonrasında başlayan ikinci kısım 17 bölümden oluşuyor ve büyükannemizin Amazon Ormanları’na gitmesini anlatıyor. Hikâye kopuklukları dediğim gibi neredeyse her kısımda bir ya da iki kere karşımıza çıkıyor. Aslında hikaye kopuyor gibi de değil, gerçekten ne yaptığınızı anlamıyorsunuz yalnızca. Bu noktada neden yaptığımızı anlamadığımız bir dizi bulmacadan ya da tıklamadan sonra yeni bölüme geçiyoruz.
Oyundaki en çok hoşuma giden hoşuma giden detaylardan bir tanesi ise, defterin arasından çıkan bazı tarifleri yapıyor olmamızdı. Bulmaca ya da tıklayarak ilerleme dışında oyuna eklenen güzel bir kısımdı. Farklı olarak iki ya da üç adet tarif karşımıza çıkıyor oyun sonuna kadar. Tariflerimizi yaparak büyükannemize de ikram ediyoruz. Diğer bölüme geçtiğimizde ise bu bölüm yine hikâyenin benim için koptuğu yerdi. Büyükannemiz yine bir yere seyahat ediyordu ve bu bölümde de genellikle eşleştirme yapıyorduk ama anlatılan şeyi anlasanız bile bulmacalar çok kopuktu. Özellikle bir kısımda bardaktaki gölgeyi, masa örtüsündeki uygun bir yere yerleştirmeye çalışıyordunuz ve konuyla en alakasız ve en zor bulmacalardan biriydi bana kalırsa.
Tell Me Your Story oyununda fark ettiğim şeylerden biri de bazı bölümlerde sadece ekranda çıkan nesneye tıklamamız yetiyordu. Bu da oyunu bir bulmaca oyunundan çok tıklama oyunu gibi bir oyun yapıyordu benim gözümde. Biraz da bölüm doldurmak açısından yapıldığını düşünüyorum ancak desenleri yerleştirme, eşleştirme ve kırık bir nesneyi birleştirme gibi birçok seçenek yapılabilirken sadece tıklama olması bana mantıksız geldi. Bölümler bu şekilde ilerken bir de büyükannemizin büyükbabamızla nasıl tanıştığına dair bir hikâye izliyoruz. Bence gerek bulmacaları gerekse anlaşılması açısından en iyi kısımlardan biriydi.
Zor bir oyun değil fakat sakin bir oynanış sunması gerekirken bazı bölümlerin kötü tasarlanması, sadece tıklayarak geçilecek basit bölümlerin olması bence oynanışı bozuyor çünkü özellikle bir bulmaca oyunu olduğu için bunu belirtiyorum. Çok mantıklı olmayan birkaç bulmacanın da hikâye akışını bozduğunu hissedebiliyorsunuz. Konsepti ve hikayesi ilgi çekici olabilir hatta belki bulmacaları üzerine bile konuşabilecekken oyunun akışını bozması sadece birkaç saatinizi verip vakit geçirmenizle sonuçlanabiliyor.
Her şeyden önce çizimleri gerçekten çok güzeldi. Birazcık boyama kitabı, birazcık da resimli bir kitap gibi görünen çizimleri gerçekten ilgi çekiciydi. Karakterlerin özenle çizilmesi ve çevre ögelerinin detaylı olması hoş görünüyordu. Renk teması olarak oldukça canlı ve keyifli görünen çizimleri sayesinde gerçekten içiniz açılıyor. Genel olarak tek oturuşta bitirebileceğiniz bir oyun arıyorsanız ve daha önce sakin bulmaca oyunlarından da keyif aldıysanız bir şans verip deneyimlemeniz gereken bir oyun olabilir.