The Bridge Curse: Road to Salvation ismi size çok yabancı gelmeyebilir; 2020 senesinde Tayvan temelli bir korku filmi vizyona girmişti. Film de oyun ile aynı ada sahipti. Film, işlerin ters giden bir drama prodüksiyonu etrafında şekilleniyordu. Bir grup üniversite öğrencisi, hiç istemedikleri halde, doğal bir köprüde gerçekleşen trajik bir intiharın son anlarını yeniden canlandırmaya çalışıyor. Söylentilere göre kalbi kırık bir kadın, erkek arkadaşının gelmemesi üzerine gece yarısı canına kıyıyor. Öğrenciler de bu durumu prodüksiyonları adına araştırmak istiyor.
The Bridge Curse: Road to Salvation içerisinde hiçbir şey beklenildiği gibi gitmiyor tabii ki. Öğrencilerin, orijinal materyale olan sadık canlandırması o kadar kaliteli ki kızın huzursuz ruhunu öfkelendiriyor ve ardından gelen çılgınlığı durdurmanın tek yolu, gün doğmadan önce bir şeytan çıkarma ayini yapmak olarak sunuluyor. Açılış sırasında hiç zaman kaybedilmiyor – yeniden canlandırma kısmı ilk 15 dakika içinde gerçekleşiyor ve öncesinde sadece kısa bir eğitim bölümü veriliyor. Karmaşık bir öğretici de gerekli değildi; bu basit, savaşsız bir video oyunu.
Zekice bir şekilde, karakter tanıtımları olaylı drama provasından sonra gerçekleşiyor. Oyuna dahil olan altı öğrencinin yerine geçerek, kişilik özelliklerini keşfederken, öfkeli bir ruhu serbest bırakmakla nasıl başa çıktıklarını ilk elden deneyimliyorsunuz. Karakterlerin her biri, grup sohbet mesajlarıyla düzenli olarak güncellenen bir akıllı telefon taşıyor. Kendileri, yaşadıkları durum göz önünde tutulduğu zaman oldukça sosyal kişilikler olduklarını hemen belli ediyor. Neyse, grubumuz, neler olduğunu anladıktan sonra söz konusu şeytan çıkarma ayinini gerçekleştirmeye koyuluyor.
The Bridge Curse: Road to Salvation oyununun 5-6 saatlik süresi araştırma yapmayı, gerekli öğeleri toplamayı ve sonunda planlarını uygulamayı içeriyor. Sigorta kutusu üzerinden verilen zorunlu bir bulmaca da dahil olmak üzere oyun boyunca hafif bulmaca çözme, eşya bulma ile çok sayıda yavaş tempolu keşif ve ayrıca canlanmadan önce ürpertici oyuncakları bulmak için çılgınca bir koşuşturma da dahil olmak üzere birkaç korku sahnesi var. Tüm bu olaylar çok katlı yurtlarda, çeşitli sınıflarda, güvenlik ofisinde ve halka açık bir parkta geçen sahnelerle üniversite çevresinde gerçekleşiyor.
The Bridge Curse: Road to Salvation, basit ama etkili bir korku deneyimi sunuyor
Ruhun üniversite arazisinde gezmesi, özellikle de başkalarını ele geçirmekten hoşlandığı düşünüldüğünde, eldeki görevi çok daha fazla zorlaştırıyor. Bu, her biri birkaç saat arayla gizlilik gerektiren kovalamaca sekanslarını başlatıyor. Atmosfer çok uygun ve kaliteli hissettirse bile zorluk seviyesi burada genellikle hayal kırıklığı seviyesine kadar ulaşabiliyor. Yakalandığınızda, ele geçirilmiş saldırganın korkunç bir dondurulmuş kare yakın çekimine maruz kalıyorsunuz. Buradaki fikir, sürünerek sessiz kalmaya çalışırken ruhun görüş alanından kaçınmaktır.
Bunu yapmak ne kolay bir iş değil. Portatif tuvaletler ve dolaplar güvenli bölgeler olarak işlev görüyor, ancak ruh ikisine de girdiğinizi görürse sizi anında dışarı sürüklüyor. Kovalamaca sahneleriyle ilgili yaşadığım temel sorun, fazla bir başlangıç yapılmaması oldu – dışlanan ruh en başından itibaren peşinizde. Bu da labirent benzeri ortamlarda başarılı bir şekilde gezinmek için çok fazla deneme yanılma yapmanıza neden oluyor. The Bridge Curse: Road to Salvation için köşelerden bakma veya bir tür savunma mekaniği, hayal kırıklığını hafifletmeye yardımcı olabilirdi.
Geliştirici ekibin ve dağıtımcı şirketin kataloğundaki daha büyük bütçeli oyunlardan biri olarak PC ardından konsollar için sunulan The Bridge Curse: Road to Salvation, sunumu ile anında dikkat çekebiliyor. Bahsettiğim şirketlerin normal bağımsız oyunlarından şaşırtıcı olmayan bir şekilde daha cömert bir sunum ile karşımıza çıkıyor oyun. Unreal Engine tarafından desteklenen oyun, gerçekçi ışıklandırma ve gölge efektlerinin bir arada kullanılmasına olanak tanıyor – her karakterin eline bir meşale tutuşturulmuş gibi göründüğü düşünüldüğünde iyi bir eşleştirme bence.
The Bridge Curse: Road to Salvation oyunundaki çevre detayları, etrafa saçılmış çöpler, dağınık raflar ve kampüs duvarlarını süsleyen çok sayıda yırtık poster dahil olmak üzere oldukça fazla ayrıntıya sahipken, karakter modelleri makul derecede gerçekçi. Yine de yatakhaneleri ve sınıfları çevreleyen asfalt alan biraz düşük kaliteli ve detaysız görünüyor. Ayrıca bazı alanlar görünmez bariyerlerle kapatılmış olsa da, bunun oyuncuları yolda tutmak için olduğu görülüyor. Yine de görünmez duvarlar yerine daha gerçekçi engeller görmeyi tercih ederdim.
Filmden etkilenen ama tamamen onu kopyalamayan başarılı bir oyun
Görselliğin haricinde, The Bridge Curse: Road to Salvation oyunundaki seslendirmeler bu tür oyunlara özgü bir havaya sahip – 1990’ların korku oyunlarından çok daha iyi ama yine de biraz sıradan kalıyor. Yazım hataları, yazılı diyaloğun biraz kalitesiz durmasını sağlıyor. Konuşma ağırlıklı sahneler de biraz sıkıcı olmanın yanı sıra sürükleyici hissettirebiliyor – çoğunlukla erkek karakterler söz konusu olduğunda, özellikle de gerçek renklerini gösterme söz konusu olduğunda. Taşan bir tuvaletten dışkı sızan bir sahne var ve bunun iğrenç mi, şok edici mi olduğuna karar veremedim.
Filmi taklit etmeye çalışan bir oyun olarak, The Bridge Curse: Road to Salvation yapıtının temposu şaşırtıcı derecede iyi ve önemli film sahnelerini araya sıkıştırmaktan da kaçınıyor. Farklı karakterler olarak oynarken işler kökten değişmiyor – bu bir birinci şahıs oyunu, unutmayın – ancak sık sık farklı alanlara taşınıyorsunuz. Bir an küçük ve dağınık yatakhane odalarını keşfederken, bir sonraki sahnede pisliğin içinde sürünüyorsunuz. Bulmacalar doğru karmaşıklık seviyesine sahip, asla çok anlaşılmaz değil ve mevcut görev hedefleri her zaman açık.
Yine de The Bridge Curse: Road to Salvation içerisindeki bir görev harita okuma becerisi gerektiriyor ve ilerlemek için biraz daha fazla düşünmenizi gerektiriyor. Birçok yönden, bu video oyunu, yakın zamanda çıkan hoş korku yapıtlarından biri gibi hissettiriyor. Benzer diğer oyunlara kıyasla grup sohbeti ve canlı yayın gibi modern dokunuşları daha yetkin bir şekilde kullanırken, Asya folklorunu korkularının temeli olarak kullanıyor. Eğer benzer oyunlarda sunulan heyecanı sevdiyseniz, bu oyunu da sevebileceğinizi düşünüyorum açıkçası.
Bu video oyunu, çoğunlukla yapmacık bir yapıya sahip gibi hissettiriyor. Malum, oyunda tipik korku oyunu bulmacaları, keşif ve ilkel gizlilik mekaniklerinin sade bir karışımı kullanılıyor. Öyle çok da benzersiz mekanikler ve sistemler var diyemeyiz ama sunulan üniversite ortamı, başarılı görseller ve Tayvanlı yaşam tarzına dair içgörü, oyuna kişilik kazandırmaya yardımcı oluyor. Ayrıca oyun, PC sürümü gibi konsollarda da çok bir performans sıkıntısı olmadan, güzel bir şekilde çalışıyor. Bu yüzden de türü seven oyunculara bu yapıtı öneriyoruz.