Dead by Daylight, oldukça popüler bir video oyunu ve evreni de her geçen sezon genişliyor. Durum böyle olunca, özellikle de günümüzde, bu evrenin farklı şekillerde genişlemesi oldukça muhtemeldi. The Casting of Frank Stone da tam olarak bu noktada devreye giriyor. Dead by Daylight oyununun dağıtımcı şirketi olan Behaviour Interactive, interaktif oyunları ile ünlü olan Supermassive Games ile anlaştı ve bahsi geçen evrenin genişlemesi için The Casting of Frank Stone oyunu ortaya çıkartıldı. Bu arada, Supermassive Games ekibini de Until Dawn, The Dark Pictures Anthology serisi ve The Quarry oyunlarından hatırlayabilirsiniz efendim.

The Casting of Frank Stone, üçüncü şahıs bakış açısından oynanan ve hikaye anlatımına önem veren bir macera ve korku oyunu. Dead by Daylight evrenini eğer biliyorsanız, oyun zaten otomatik olarak size hitap ediyor ama bilmiyorsanız da bağımsız olarak oynanabilecek bir oyun. Bu yapıt, 1963 senesinde geçen bir prolog bölümü ile başlıyor ki bu zaten Supermassive Games ekibinin artık bir imzası oldu. Ülke, Amerika Birleşik Devletleri ve eyalet de Utah. Kendimizi, Cedar Hills isimli bir kasabanın içerisinde buluyoruz. Bir bebek kayboluyor ve polise haber veriliyor. Polis ekibinden Sam Green, olay yerine varıyor ve Frank Stone ile ilk olarak orada karşılaşıyoruz.

Bir seri katil olan Frank Stone, bebeği öldürmeden önce yakalanıyor ve oyunun sinematik ve oldukça heyecan verici olan prolog bölümü burada bitiyor. Daha sonra modern zamanlara geçiyoruz ve Madison ile tanışıyoruz. Bu sefer de Birleşik Krallık sınırları içerisindeyiz ve karakterimiz, bir korku filmi yönetmeni olan Linda ve onun finansçısı olarak tanıtılan Stan ile tanışıyor. Meğerse bir koleksiyoncu olan Augustine Lieber, bu üç ismi de bilerek bir araya getirmiş ve kendilerinin Murder Mill isimli bir korku filminin kasetini bulmalarını istiyor. Daha sonra yine zamanda yolculuk ediyoruz, 1980’lere gidiyoruz ve o aranan filmin çekilişine şahitlik ediyoruz.

The Casting of Frank Stone, anlattığım bu açılış kısmı ile kafa karıştırmış olabilir ve böyle düşünmekte haklısınız da. Oyunun geneli her ne kadar 1980’lerde geçiyor olsa da zaman dilimlerinin sürekli değişiyor olması, sürekli olarak geleceğe ve geçmişe gidiyor olmamız, bu deneyimin temposunu ne yazık ki yerle bir ediyor. Zaman dilimleri paralel bir şekilde hareket ediyor. Geçmişteki gençler filmi, suç malinde çekerken, modern zamanda da karakterlerimiz içerisinde bulundukları köşkü keşfediyor. Tahmin edersiniz ki iki zaman diliminde de işler hiç beklendiği gibi gitmiyor ve karakterler, korku filmi çekerken, kendilerini bir korku filminde buluyor.

Daha önce de söylediğim üzere The Casting of Frank Stone oyununun hikayesi paralel bir şekilde ilerliyor ve oyunun en büyük problemi de ne yazık ki bu. Oyunun aslında hikayeyi paralel olarak ilerletmesi için bolca sebebi var ve bunu net bir şekilde görebiliyorsunuz ama uygulamaya geldiği zaman ne yazık ki sağlıklı bir şekilde işlemiyor hiçbir şey. Özellikle de oyunun sonlarına doğru geçiş sayısı fazlalaşıyor ve sürekli olarak tempo bozuluyor. Kendinizi tam aksiyona alıştırmışken, bir anda her şey duyuluyor ve yükselen doruk için “pay off” anı hiç yaşanmıyor paralel bir zamana geçtiğimiz için. Elimizde bir korku oyunu var ama geçişler yüzünden gerilim neredeyse hiç yaşanmıyor.

Bir diğer problem ise The Casting of Frank Stone yapıtının ilk yarısı boyunca gerçekten bir korku veya gerilim anı yaşanmıyor olması. Oyun zaten çok yavaş bir şekilde başlıyor ve benim aslında bu tip oyunlarla hiçbir sıkıntım yok. Yani, sonucu güzel olduktan sonra istediği kadar yavaş başlayabilir oyun ama o başlangıçtan sonra bir şey verilmesi gerekiyor. Bu oyun, ne yazık ki onu veremiyor. Oyundaki ilk gerçek tehdit, 1980 dönemindeki zaman diliminde, oyunun ortalarında filan çıkıyor. Bu ana kadar oyuna ne bir korku, ne bir gerilim, ne de bir macera hissi bulunmuyor. Oyun, herhangi bir tehdit çıkartmadan, karanlık oda ve korkutucu müzik ikilisi ile korkutmaya çalışıyor sizi…

Bu arada, oyunun adında da ismini geçiren Frank Stone, oyunun prolog kısmında gerçekten hikayeden kaldırılıyor, zamanla ölüyor. Kendisini bir daha asla görmüyoruz. Mecazi anlamda onun ruhu ve laneti ile uğraşıyoruz ki bu da oyunun heyecanını gerçekten öldürüyor. Yani, zaman dilimi, kendisin bir şekilde geri dönmesi için veya yeni birinin Frank Stone gibi davranıyor olması için çok uygun ama oyun sadece bir yokluk veriyor size. Bu noktada biraz da Far Cry 4 oyununun durumunu hatırlayabilirsiniz eğer o oyunu oynadıysanız. Açıkçası bu oyunun probleminin çok büyük bir kısmının temeli oyunun programlanmasında değil, yazılan senaryoda ne yazık ki.

The Casting of Frank Stone, 6-7 saatte kolaylıkla bitirilebilecek bir video oyunu. Eğer hızlı davranırsanız, bu süreyi 5 saate bile indirebilirsiniz. Oyun, bu kısa süreye rağmen her şeyi çok uzatıyormuş gibi hissettiriyor. Hikayede bazı noktalara daha hızlı kesinlikle gelinebilir ama bu da maceranın ne kadar zayıf bir ipliğe bağlı olduğunu ortaya koyacaktır. Bunu özellikle oyunun ilk yarısında rahatlıkla hissedebilirsiniz. Bu yarıda yaşanan diyalogların ve olayların çok büyük bir kısmı boş hissettiriyor. Oyun, hiçbir şeye doğru ilerlemiyor ve ikinci yarıda da her şey o kadar hızlı gelişiyor ki herhangi bir ögeye tepki vermeye vaktiniz kalmıyor sanki.

The Casting of Frank Stone, en azından sunum cephesinde sıkıntı çekmiyor. Ben bu oyunu PlayStation 5 Pro konsolumda deneyimledim ve elde ettiğim görsellik gayet güzeldi. Bu arada, oyunun o konsol için sunduğu özel bir destek filan da yok. Oyundaki yüz animasyonları özellikle gerçekçi ve detaylı. Bu, kaliteli seslendirme performansları ile birleştiği zaman çok daha şahane bir sonuç ortaya çıkartıyor. Bu seslendirmelerin temelinde yazılan diyaloglar da bence yeterince güzel. Bu diyalogları aşağıya çeken şey sadece olay örgüsü. Yalnız, karakterlerin vücut animasyonları kesinlikle biraz zayıf ve müzikler de aynı şekilde birazcık daha ilgi istiyor gibi görünüyor.

Oynanış cephesinde ise The Casting of Frank Stone, Supermassive Games ekibinin önceki oyunları ile aynı bir deneyim ortaya çıkıyor. Size sunulan bölümleri etrafta yürüyerek keşfediyorsunuz, sinematik ve interaktif bir deneyim yaşıyorsunuz, arada sırada karşınıza QTE anları çıkıyor ve basit bulmacalar çözüyorsunuz. Oyunda herhangi bir diyalog seçimi bile yapmadığınız çok uzun sinematik anlar var ki benim bunlarla alakalı bir sorunum olmadı. Oyunda var olan diyalog seçimleri pek bir şeyi etkilemiyor ve mevcut ilişki sistemi de manipüle etmesi inanılmaz kolay, zevksiz bir sistem. İnsanlara insan gibi davrandığınız sürece başınıza kötü bir şey gelmeyecek.

Oyunun içerisinde ayrıca Cutting Room Floor isimli bir sistem de bulunuyor. Bu sistem aslında oldukça basit; önceki bölümlere dönüp, farklı seçimler yapıp, hikayeye o şekilde devam edebiliyorsunuz. Özel olarak, verdiğiniz ve vermediğiniz seçimlerin nasıl sonuçlara ulaşabileceğini gösteren bir tablo da bulunuyor ki benzer sistemler de zaten daha önce bu ekibin oyunlarında kullanılmıştı eğer yanlış hatırlamıyorsam. Oyun ayrıca yerel işbirlikçi oyunu da destekliyor. Bu destek de yanınızdaki arkadaşınız başka bir karakteri kontrol edebilir ama herkes aynı anda 1 karakteri kontrol edebiliyor. Yani, sıra arkadaşınıza geldiği zaman kontrol cihazını vermeniz lazım.

Söylemeye çalıştığım şey şu ki The Casting of Frank Stone, kötü değil ama boş bir video oyunu. Supermassive Games, geçmişte de zaman zaman kaliteli, zaman zaman başarısız oyunlar geliştirmişti, bu oyun da başarısız olanlardan bir tanesi ne yazık ki. Yalnız, bu başarısızlığın sebebi teknik sorunlar filan değil; direkt olarak senaryo sıkıntılı ve oyun korku/gerilim deneyimini vermekte başarılı olamıyor. Ayrıca oyunun bu deneyim karşılığında istediği 1.400 TL de fazla. Dead by Daylight evrenine bayılıyorsanız ve mutlaka bu oyunu oynamak istiyor olsanız bile en azından %50 gibi bir indirim beklemenizi şiddetle öneriyorum efendim.

The Casting of Frank Stone
The Casting of Frank Stone
Olumlu
Dead by Daylight için bir aşk mektubu olduğu açık.
Seslendirme performansları şahane.
Görsel kalite başarılı; özellikle de yüz animasyonları çok gerçekçi.
Olumsuz
Oldukça kısa bir oyun ve bu kısalığa rağmen hikaye inanılmaz zayıf ve sıkıcı bir yapıya sahip.
Oynanış adına bahsetmeye değer pek bir şey yok; interaktif ögeler bile etkili hissettirmiyor.
Türünün hiçbir özelliğini taşımıyor; oyunun büyük bir kısmında korku, gerilim veya macera hissi yok.
5