Şöyle ayrı ayrı 5 veya 6 farklı yarış oyununun, bir tane dev açık dünya haritasında birleşiminin nasıl olabileceğini bir düşünün. Ya da düşünmeyin, çünkü düşünülmüşü var elimizde. The Crew 2; kara, hava ve deniz koşullarıyla, birbirinden farklı yarış türleriyle ve pek çok da lisanslı aracıyla nihayet karşımıza çıktı. Ubisoft tarafından vaat edilenler, fazlasıyla yerine getirilmiş. Çeşitlilik açısından gayet tatminkar olan bu yapımın, işlenişi nasıl olmuş diye bir bakmamız lazım tabii. Oyuna dair; özellikle kapalı ve açık beta süreçlerini deneme imkanı bulamayan okurlarımız için o kadar çok detay var ki anlatılacak, neresinden başlayacağımı açıkçası bilmiyorum. Böyle bir oyuna, yavaş bir giriş yapmak da yakışmayacağından hızlanıyor ve kemerlerinizi bağlamanızı öneriyorum. The Crew 2 incelemesi başlıyor.

The Crew 2 incelemesi

The Crew 2 incelemesi başlıyor, sıkı tutunun

Yazının başında hemen söyleyeyim. Video oyunu basını tarafından vasatın üstüne çıkamayan inceleme puanları alan ilk The Crew oyununu, inceleme yazısında örnek almayacağım. Onun yerine; yapısal olarak pek çok yönden benzerlikler görülen ve açık dünyada geçen, arcade tarzı yarış oyunları arasında günümüzdeki zirve noktası olarak kabul edilen Forza Horizon 3 ile bazı alanlarda karşılaştırmalar yapabilirim, haberiniz olsun. Arcade tarzı yarış oyunlarının da kendi arasında bir mücadele ettiğini var sayarsak; böylesi karşılaştırmalar olmadan, The Crew 2 oyununun, zirveye ne derece yaklaştığını ya da geçtiğini çözmemiş zorlaşır. Zaten bu inceleme öncesinde, The Crew 2 kodları henüz elimize ulaşmadan da bol bol Forza Horizon 3 oynadığımı, parantez içinde belirtip devam edeyim.

Öncelikle karşımızda devasa bir açık dünya var. Bu açık dünyaya yayılmış sayısız etkinliğimiz mevcut diyeceğim ama yalnızca açık dünyanın karasal alanlarında da geçmiyor maceramız. Devasa Birleşik Amerika haritasının semaları da denizleri de emrimize sunulmuş durumda. Böyle söyleyince, bazı okurlarımıza biraz karmaşık gelebilir. Her tarafta yarışabiliyorsak, nereye gideceğiz, ne yapacağız diye sakın düşünülmesin derim. Oyun, beta süreçlerinde olduğu gibi, önce ağzımıza kara, deniz ve hava koşullarındaki geçiş yarışıyla ağzımıza bir bal çalıyor. Sonra da en az nasıl karıştırılabilirse, öğreterek, yavaş yavaş detaylanarak başlıyor.

İnceleme yazısının devamında hepsini tek tek sayacağım ama ilk olarak; sokak yarışlarının, arazi yarışlarının, sürat motoru yarışlarının ve uçaklı akrobasi müsabakalarının karşımıza çıktığını söyleyelim. Her bir bölümün, fazla zorlanmadan geçilebilen giriş yarışları bulunuyor. Sonrasına bizlere ücretsiz bir araç seçme şansı sunularak, puan ve takipçi sayımızı arttırmamız bekleniyor. Deneyimimiz arttıkça, yani yarışları kazandıkça, diğer yarış türleri açılmaya başlıyor. Bazılarını açmamız için hem takipçi sayısı hem de o yarış türünde mücadele etmemizi sağlayacak araçlar almamız gerekiyor. Unutmadan ekleyelim, koskoca Birleşik Amerika haritasında bu yarışların hangisini oynadık, hangisini oynamadık diye karıştırma ihtimaline karşı, çok rahat bir aktivite menüsü bulunuyor.

The Crew 2 incelemesi

Nasıl bir açık dünya ile karşı karşıyayız?

Bir arkadaşımın yaklaşık 20 yıl önce söylediği bir sözü unutmuyorum. O da video oyunu basınından duymuştur muhtemelen ama benim kaynağım arkadaşımdı. Şöyle demişti; Uçuş simülasyonu oyunlarının grafikleri, FPS oyunlarının grafikleriyle aynı olduğunda, grafiksel gelişim tamamlanmış demektir. 20 yıl önce bu söz, imkansız bir hedef gibi geliyordu. Şimdi değil fakat böylesine büyük bir açık dünya vaat edilince, insan ister istemez grafiklerde bazı detay eksiklikleri görmeye hazırlıyor kendisini. The Crew 2’deki açık dünyaysa bunun tam tersi. Dopdolu, her bölgesinde farklı özellik barındıran, muhteşem ışık ve gölgelendirme efektlerinin kullanıldığı bir alan var elimizde. Eğer, donanımsal bir sıkıntınız yoksa, oyunu oynarken pek çok noktada ağzınız açık kalabilir, benim kaldı mesela.

Bir de açık dünya haritası dolu, cümlesindeki haritanın; gerçek manadaki anlamının da hayran bırakan bir etkisi olduğunu söylemeden geçmek istemiyorum. O nasıl bir yakınlaştırma yeteneğidir öyle. Ekranın tamamını kaplayan Birleşik Amerika haritasında, bir bölgeye yaklaştıkça, haritadan oyun grafiklere geçildiğinde, kaldırım taşlarına kadar görmek zorunda mıydık? Ayrıca söz konusu olan yalnızca bir şehir merkezi, biraz kasaba ve dağ taş değil. Koskoca Amerika Birleşik Devletleri; Los Angeles, New York, Miami, Chicago, Detroit, Boston, kasabalar, nehirler, akarsular, tarihi eserler, yabani hayvanlar, saydıkça sayarız haritada bulunan detayları. Hepsi mevcut, hepsi özenle hazırlanmış, hepsi de harika duruyor.

Öte yandan, tüm bu büyüklük ve detayları barındıran açık dünyanın, terk edilmiş bir alan olmadığının da altını çizmeden geçmeyeyim. Tamam, gerçekteki gibi kalabalık sokaklarla karşılaşmıyoruz, pek çok yarışta pek ortalıkta kimse de görünmüyor ama hiç yok da değiller. İnsanlara çarpamıyoruz, kaçıyor ya da arabanın içerisinden geçiyorlar, belki çok da detaylı hazırlanmamışlar ama belirtiğim gibi bir yerlerde mevcutlar. Canlı hayatın hiç olmamasındansa az da olsa var olması; hayvan türlerine bile rastlamamız, aklımızdaki takılabilecek terk edilmişlik hissini engelliyor. Daha fazla ve daha detaylı olabilirler miydi sorusuna evet olabilirlerdi yanıtını verebilecek durumda olsak da yarışlara başlandıktan sonra fazla mesele edileceğini zannetmiyorum.

The Crew 2 incelemesi

Detaylar tamam da en önemlisi oynanış nasıl?

Böylesine detaylı bir harita ve alt kısımlarda anlatacağım yoğun yarış çeşitliliğine sahip bir oyunun karşımızda olduğunu biliyoruz ama en önemli mekaniğin yanlış kurgulanmasının, yapılan her şeyi mahvedebileceği de bir gerçek. The Crew 2 oyununun oynanışından bahsederken; izin verirseniz, diğer bazı arcade tarzı yarış oyunları örneklerinden yararlanmak istiyorum. Üst kısımlarda belirttiğim gibi oynarken akıllara Forza Horizon 3 gelmemesi elde değil. Lafı fazla uzatmadan söyleyelim; açık dünya haritasına, benzer yarış türlerine ve takipçi bazlı kariyer ilerleyiş sistemine sahip olmasına rağmen, The Crew 2’nin oynanış mekanikleri, Forza Horizon 3 oyununa benzemiyor.

Forza Horizon 3, biraz daha simülasyon tipi mekanikler barındırıyor; virajlara gelirken hız kesmek, yarış çizgisini takip etmek, aracı ayakta tutmak için dikkatli olmak gibi unsurların bulunduğu bir yarış oyunu. The Crew 2 ise; aslında benim yıllardır hayalini kurduğum, Need for Speed Underground serisindeki esnek dinamiklere sahip. Yani virajları alırken hızınızı yeteri kadar kesmeseniz bile aracı kaydırarak istediğiniz ivmeyi yakalayabiliyorsunuz. Burada benim sevdiğim nokta; araçların kaydığı esnada, kontrolün oyuncuda tutuluyor olması. Bir başka değişle, kayarken yalnızca aracın arka tekerleklerine yön vermek yerine tamamının hareketini sağlayabiliyoruz.

Ben bu tip arcade unsurları 15 yıldan fazla bir süre önce seviyordum, hatta Need for Speed serisi için de yıllardır aynı dinamikleri bekledim ama değişimi tercih ettiler. Tabii ben seviyorum diye herkes sevecek diye bir görüşe de sahip değilim zira The Crew 2 oynanış dinamikleri bana bile fazlasıyla arcade tarzda geldi. Özellikle ana alanımız olan kara yarışlarında, sürüş dinamikleri yer yer gerçekçiliğin çok uzağına çıktılar. Bir tık profesyonel yarışların başlayacağını umut ettiğim Touring Car bölümlerinde bile aynı gerçekten çok uzak sürüş dinamikleriyle karşılaştım. Sokak yarışlarında idare eden, genellikle de yarışları eğlenceli hale getiren sürüş dinamikleri; özenle hazırlanan profesyonel yarış pistlerinde bir hayli tuhaf duruyorlardı. Uçuk ve deniz motoru kullanılan yarışlarda idare edildiğini, oyuncuları zorlamayacak bir oynanış sunulduğunu belirterek The Crew 2 incelemesi için yolumuza devam edelim.

The Crew 2 incelemesi

Çok övdün. Söyle o zaman, yarış türleri nelerdir?

Arcade tarzdaki sürüş dinamiklerinin her yarış türünde çok göze batmayacağının altını çizerek ve bu sürüş dinamiklerinin nasıl uygulandığını yer yer hatırlatarak oyunda bulunan yarış türlerini anlatmaya geçelim. Oyunun haritasından bahsederken de belirtmiştim. Karmaşıklığın önlenmesi adına; oyundaki aktiviteler sekmesiyle, dilediğimiz yarışa hızlı giriş yapma imkanımız bulunuyor. Aktiviteler menüsü 5 ana kategoriye ayrılmış durumda. Kara, hava, deniz diye değil de daha çok yapılacak etkinliğe göre bir sınıflandırma kullanıldığını görüyoruz. Sınıflandırmanın neye benzediğini örneklemek yerine, dilerseniz doğrudan seçeneklerde sunulanları anlatayım.

Kategorilerdeki iç seçenekleri ilerleyen kısımlarda aktaracağım. Önce ana seçeneklerin neler olduğuna kısaca değinip detaylara geçelim dilerseniz. 5 farklı ana seçeneğimizin olduğunu söyledik. Bunlar; Street Racing, OffRoad, Free Style, Pro Racing ve Live Xtrem Series olarak adlandırılıyorlar. Street Racing; bildiğimiz sokak mücadeleleri olarak görülebilir ama haritanın şehir merkezleri dışındaki bölgelerinde de geçebiliyor. Bu mücadelelerde günlük araçları; en azından trafiğe çıkmasına izin verilen araçları kullandığımızı belirtelim. Street Racing ana kategorisinin içerisinde; Street Race, Drift, Drag Race ve Hyper Race bölümleri yer alıyor. Anlatması en kolay olan yarış sınıfı buydu. Diğer ana sınıfların seçeneklerini de vererek, sonrasında detaylara inelim.

OffRoad olarak yazılan ana başlık altında; Rally Raid, Moto Cross ve Rally Cross seçenekleri bulunuyor. Free Style; Aerobatics, Jet Sprint ve Monster Truck mücadelelerini görüyoruz. Pro Racing ana sekmesiyse altında; Power Boat, Touring Car, Air Race ve Alpha GP yarış türlerini barındırıyor. 5. ve son ana seçeneğimiz olan Live Xtrem Series ise diğerlerinden biraz farklı bir özellikle inşa edilmiş; farklı koşullara geçiş yapılıyor, sırasıyla o türde yarışlar, hiç durmadan, hareketli geçişlerle sağlanıyor. Amacımız birinci olarak bitirmek, oyun başka sonucu kabul etmiyor. Bu türü kullanan oyun girişinde; sokak yarışıyla başlayan macera, deniz motoru ve hava yarışıyla devam etmişti. Mesele, bir sonraki sekmeyi açmak için yeterli şartları sağladıysanız; sokak yarışı, deniz motoru yarışı ve son olarak arazi yarışlarına geçiş yaptığımız, uzun bir alanda mücadele edeceksiniz.

The Crew 2 incelemesi

Birbirinin aynısı mı bu yarış türleri?

Aynı şartlardaki mücadelelerin birbirinin aynısı gibi tasarlandığı görüşü oluşabilir deyip hızlıca yarış türlerindeki seçeneklerden bahsedelim. Street Racing içerisindeki, Street Race; normal araçlarla yarışmamızı sağlayan, oyunun temel yarış tipi. Drift; bu da anlaşılacağı üzere araçlarımızı kaydırarak zaman sınırı içerisinde gerekli puanı toplamamızın gerektiği bölüm. Drag, o meşhur vites atma zamanlaması bölümleri, Need for Speed zamanında en sevmediğim oyun moduydu ama The Crew 2’dekinden epey keyif aldım. Hyper Race ise başka bir dünya; Birleşik Amerika haritasının bir ucundan diğerine, şehir içleri ve şehirler arası yolların tamamını kullandığımız, yüksek güçteki arabalarla yarışılan 20 dakikanın üzerinde süren özel bir oyun. Uzun sürüyor ama eğlenceli. Benim gibi 45 saniye fark yeyip, rakiplerinizi yakalar ama son virajdaki dikkatsizlikle tüm yarışı kaybederseniz zaman çok üzülebilirsiniz, söyleyeyim.

OffRoad ana sekmesinin, bizleri; şehrin hayhuyundan uzaklaştırdığını söylemeye gerek yok sanırım. Buradaki Rally Raid yarışları; arazi araçları veya Rally tipi araçlar kullanarak, haritanın bir noktasından diğerine zaman sınırıyla, hoplaya zıplaya gittiğimiz, tabiatın tadını çıkardığımız müsabakalar. Rally Cross ve Motocross seçenekleriyse; birbirinin aynısı fakat birisinde motosiklet, diğerinde Rally araçları kullanılan, kapalı parkur yarışları. Üçüncü ana seçeneğimiz olan FreeStyle da 3 bölümden oluşuyor. Bu bölümlerden, Aerobatics; uçaklarla akrobasi yaparak puan topladığımız bir yarış türü. Jetsprint; dar alandaki deniz motoru mücadelelerini, Monster Truck ise; koca ayak diye tabir edilen araçlarla, kapalı pistteki puanları topladığımız mücadeleleri konu alıyor.

Dördüncü ana seçeneğimiz olan Pro Racing de 3 farklı kategoriden oluşuyor. Bunlardan Power Boat; Birleşik Amerika sahillerini arşınlayacağımız deniz motoru yarışlarını, Touring Car; üst kısımlarda bahsettiğim güçlü araçlarla yapılan pist yarışlarını, Alpha GP; Formula 1 benzeri araçlarla yapılan yine pist yarışlarını, Air Race; ise uçaklarla gerçekleştirdiğimiz zamana karşı mücadeleleri kapsıyor. Son ana seçeneğimiz olan Live Xtrem Series, zaten yukarıda bahsettiğim şekilde çeşitli bir ilerleyiş sunuyor.

The Crew 2 incelemesi

Neler farklı, neler gereksiz, neler sıkıntılı?

Saydığım yarış türlerini arasından en farklı olanın Hyper Race olduğunu söyleyebiliriz. Oyunu diğer arcade yarış oyunlarından bariz bir biçimde ayırıyor bu yarış türü. Aynı şekilde maraton kıvamındaki bu türün örneğine, Street Race yarışlarındaki Harley-Davidson müsabakasında da rastlanabileceğini ekleyelim. Tüm ülkeyi geçtiğimiz bu anlarda, oyunun karakteristik özelliğini görebiliyoruz. Öte yandan bu yarış türleri arasında, olmasaymış daha iyiymiş dediklerimiz de bulunuyor. Bunlar da arcade tipteki bire yarış oyunun içerisindeki en profesyonel sürüş tekniklerini gerektiren yarış modları olan Touring Car ve Alpha GP seçenekleriyle karşımıza çıkıyor.

Şöyle ki; oyunun zaten gerçekçilikten uzak sürüş dinamikleri mevcut. Bu dinamikler; sokak aralarında, şehirler arası arazilerde eğlenceli olabiliyor ama işin rengi yarış pistlerine girildiğinde değişiyor. Bir anlık hakimiyet kaybının büyük sıkıntılar doğurabileceği pistleri, kay kay yaparak geçebiliyoruz adeta. Hem Touring Car hem de Alpha GP müsabakalarında, piste tutunan otomobiller göremiyoruz. Aksine; gerçekçi oynayayım dediğimiz anlarda yarışta geri sıralara düşebiliyoruz. Çeşitlilik güzel bir şey ama hiç eklenmese çok daha iyi olurmuş demek istiyorum. Onun yerine, hazır bolca arazi varken, Rally modeli yarış türleri çoğaltılabilirdi.

Bir de oyunun açılışı gereğinden fazla uzun sürüyor. Oyunu başlatıp bir işiniz varsa halledip gelebilirsiniz. Oyunun beta sürümlerinde de hem PlayStation 4 hem de PC platformlarında aynı sıkıntı bulunmaktaydı. Güncellemelerle muhtemelen düzeltilecektir ama biraz can sıkıyor işte. Bir de Ubisoft, Far Cry 5 ile yaptığı bir düşüncenin benzerini kullanmak istemiş galiba. Devasa oyun alanını çok sınırlı kullanarak, oynanış süresini kısa tutmuş. İstense, oyuncuların çok daha fazla vakti alınabilirdi. Tabii bu düşünceyle oyundan bıkılmasının önüne geçilmiş de olabilir. Bazı teknik aksaklıkların, yine güncellemelerle düzeltileceğini var sayarak tek tek saymak istemiyorum. Öylesine geniş bir alan var ki karşımızda, isteyen, sınırsız sayıda eleştiri bulabilir.

The Crew 2 incelemesi

Araç ve karakter geliştirmelerini unutmayalım

The Crew 2 incelemesi içerisinde söylemek isteyip, atladığım çok fazla nokta olabilir. Mesela araç geliştirme kısımlarına hiç giremedim. Miami’deki güzel evimizin içerisinden ulaşabileceğiniz geniş bir geliştirme havuzu bulunuyor. Burada dilerseniz, seçtiğiniz karaktere dair görsel seçeneklerle uğraşabiliyorsunuz. Araçlara gelindiğindeyse, oldukça farklı görsel seçeneklerle karşılaşacağınızı belirtelim. Kendi aralarında her birisi sınırsız sayıda olmasa da gayet geniş bir tercih alanına sahip oluyoruz. Özellikle görsel anlamda, istediğinizin fazlasını bulacağınızı söyleyebilirim. Öte yandan araçların performans geliştirmelerini parayla değil, yarışlardan kazandığımız ödüller vasıtasıyla gerçekleştiriyoruz. Bu ödüller genelde araçların performansıyla ilgili olmasının yanında bazı kozmetik kazanımlar da sağlayabiliyor.

Oyunun grafiklerinden yazımızın ilk kısımlarında bahsetmiştik ama ayrı bir paragraf da açabiliriz. The Crew 2 incelemesi içerisinde belirttiğim gibi çok daha kötüsüyle de karşılaşmayı beklerken, özellikle yarış anlarında seçilen gün saatleri, gayet tatmin edici, yer yer hayranlık uyandırıcı görüntülerle karşılaşıyoruz. Tabii donanımsal olarak da güçlü olmanın faydaları var. Mesela oyunu standart PlayStation 4 ile oynamak ile ultra ayarlarda 1080p çözünürlük ve 60 FPS hızıyla oynamak arasında eğlence farkı olduğunu ekleyelim.

Oyunu bilgisayarımız ile deneyimlerken tabii ki bir monitörden de yardım aldık. Bu oyunu genelde şu sıralarda size incelemesini hazırladığımız AOC AGON AG271QX isimli oyun monitörü ile denedik ve sonuçlardan memnun kaldık. Öncelikle, bu monitörde 1440p ve 144 Hz desteği olduğu için zaman zaman çözünürlüğümüzü 1080p yerine 1440p yapıp, kalitenin tadına doğru düzgün bakabildik. Ayrıca monitördeki 144 Hz desteği sayesinde, oyunu 60 FPS olarak oynamış olsak bile çok daha stabil bir performans aldık. Tabii monitörün genel olarak oyunu çok daha canlı yaptığını da söyleyebiliriz. Bilgisayarımızın stok ekranı yerine oyunu AOC AGON AG271QX ile deneyimleyince, yarış deneyimimiz zirveye ulaştı diyebiliriz.

The Crew 2 incelemesi

Eğlenmek isteyen varsa buyursun, alsın bu oyunu

Yazıyı defalarca kontrol etmeme rağmen eminim ki atladığım, söylemek istediğim kısımlar kalmıştır ama bir yerde de toparlamamız lazım. Neredeyse her inceleme yazımda belirttiğim gibi video oyunun ana amacının, oyuncuyu eğlendirmesi, keyifli vakit geçirtmesi olduğunu yine belirtmek istiyorum. The Crew 2 bunu ziyadesiyle başarıyor. Çok fazla gerçekçilik takıntısı olmayan yarış oyunları tutkunlarının kaçırmamasını tavsiye ederken, türle hiç alakası olmayanların bile denemesini öneriyorum. Birebir ölçülerde olmasa da tüm Birleşik Amerika’yı elimizin altına getiren, çeşitli yarış türleri ve farklılıklarıyla sıkılmamıza imkan tanımayan oyunun sıkıntılı noktalarını da yukarıda belirttik. Profesyonel yarışları fazla ciddiye almazsanız, amacınız sonuna kadar eğlenmekse, The Crew 2 es geçilmemesi gereken bir yarış oyunu.

The Crew 2; vaat ettiklerini karşılamak ile birlikte, muhtemelen bir video oyunu deneyimi de sunuyor. Ubisoft, tüm Amerika Birleşik Devletleri'ni kullanarak, oyuncuların sıkılmaması için elinden geleni yapmayı deniyor. Kara, deniz ve hava gibi farklı koşullarda birbirinden farklı yarış türleri, çeşit çeşit araç ve modifiye seçenekleri ile önemli bir yapıma imza atıldığını görüyoruz.
Olumlu
Muhteşem açık dünyası.
Çeşitli yarış türleri.
Sıkmayan, eğlenceli oynanışı.
Beklentileri karşılayabilmesi.
Olumsuz
Oyuna giriş süresi.
Pist yarışlarındaki tutarsızlıklar.
Bazı teknik hatalar.
8.8

Etiketler:

,