The Dark Pictures Anthology serisindeki maceramız üçüncü oyun ile devam ediyor. Aslında bu oyuna karşı neredeyse hiçbir beklentim yoktu. Malum, ilk iki oyun da finalleri ile kısmen bir hayal kırıklığı yaşattığı için benzer bir adımı The Dark Pictures Anthology: House of Ashes oyununda da bekliyordum. Yine korkunç dakikalar yaşayacaktık ve final sahnesinde aslında hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını, boşuna korktuğumuzu anlayacaktık ve oyunu silip, hayatımıza devam edecektik. Açıkçası ben böyle bir şeyin gerçekleşeceğine bayağı inanmıştım ama öyle bir şey olmadı ve bu beni oldukça şaşırttı.
The Dark Pictures Anthology: House of Ashes oyunundaki hikayemiz inanılmaz geçmiş bir tarihte başlıyor. Burada oldukça antik gelenekler karşımıza çıkıyor. Özetle, kendisini tanrı veya tanrının bir eli olarak gören bir şahıs, açıklanmayan bir şey için insanların feda edilmesi gerektiğini belirtiyor. Tabii ki giriş bölümünde çok daha fazla detay var ama bu oyunun en önemli noktası hikaye olduğu için inceleme yazımda bu konuya çok fazla değinip, oyun içerisindeki detayları ve sürprizleri kaçırmak istemiyorum. Bana soracak olursanız, bu oyundaki o detayları sizin görüp, sürprizleri sizin yaşamanız gerekiyor. Benim yazımdan görmemelisiniz bunları.
Her neyse, The Dark Pictures Anthology: House of Ashes oyununun açılış bölümündeki önemli temalardan bir tanesi, iki farklı düşman gruptan, iki farklı insanın, o bilinmeyen şeye karşı birlikte savaşarak ölmesi. Yani, normal bir zamanda karşı karşıya gelse birbirini öldürmek için elinden geleni yapacak olan iki insan, bu bilinmeyen şey için güçlerini birleştiriyor ama yine de başarısız oluyor. Oyun ardından 2003 senesi civarına gidiyor. Bu senede Amerika, Irak’a bir operasyon düzenliyor. Bu operasyonun amacı ise Saddam Hüseyin’in gizli silahlarını ve hatta şanslılarsa kendisini, saklandığı yerde bulmak ve ele geçirmek.
The Dark Pictures Anthology serisindeki diğer oyunlara bakınca, The Dark Pictures Anthology: House of Ashes kesinlikle zayıf bir başlangıç yapıyor. Yani, sadece dakikalar içerisinde açılış bölümünün, Amerikan ve Iraklı askerler arasında tekrardan yaşanacağını tahmin edebiliyorsunuz. Binlerce sene önce iki antik grubun askerleri birlikte çalışmıştı. Şimdi de Amerikan askerleri ile Iraklı askerler, bu beladan kurtulmak için birlikte çalışacak. Bunun yaşanacağını görebilmek için beyninizi çalıştırmanıza bile gerek yok; oyun sizin gözünüzün içine sokuyor. Bu yüzden bence oyun inanılmaz zayıf bir başlangıç gerçekleştiriyor.
The Dark Pictures Anthology: House of Ashes, sonlara doğru açılıyor
Hikaye bakımından ele aldığımız zaman aslında benim bu serideki favori oyunum, The Dark Pictures Anthology: Little Hope idi. Ben bu oyunun finalini bile kabul edilebilir bir seviyede görebilirdim eğer serinin ilk oyununda da aynı şey yapılmasaydı. Yalnız, üçüncü oyunda gönül rahatlığı ile söyleyebilirim ki gerçek şeytanlara karşı bir savaş veriyoruz. Oyunun final sürprizlerinden bahsetmeyeceğim ama bence bunu bilmeyi hak ediyorsunuz; oyunun sonu geldiğinde aslında bir gaza maruz kaldığımızı, şeytanları bu yüzden gördüğümüzü, her şeyin hayal olduğunu anlamıyoruz. Bu şeytanlar gerçekten var ve kendileri gerçekten bir tehlike.
The Dark Pictures Anthology: House of Ashes, aslında bu gerçek yapısı ile benden büyük bir artı puan alıyor ama bu puanı anında kaybediyor. Bunun sebebi ise kesinlikle karakterleri. Bakın, beni bu tip hikaye temelli oyunlarda etkilemek çok kolaydır. En basit karakterlere bile kolaylıkla bağlanabilirim; FIFA serisinin Yolculuk isimli oyun modundan bile etkilenmiş bir insanım, o kadar söyleyeyim. Yalnız, bu video oyunundaki tüm karakterlerden gerçekten nefret ettim. Yani, serinin önceki diğer iki oyununda karakterler ne kadar iyiyse, bu oyundaki karakterlerin tamamı o kadar kötü. Nasıl bu kadar berbat bir iş çıkartılmış, anlamadım.
Amerikalı asker kadrosu, hayatınızda görebileceğiniz en klişe insanlardan oluşuyor ve tamamının, ama kadronun tamamının diyalog yazımı tek kelimeyle berbat. 5 yaşındaki bir çocuğun bile utanıp, yapmayacağı şakalardan tutun da abartılı vatanseverliğe kadar her şey inanılmaz rahatsız edici. Daha doğrusu, eğer Amerikalı askerler klasik olarak o vatanseverlik duygusunu, abartılı bir şekilde yansıtsa, yine 3-5 olumlu cümle kurulabilir ama bu vatanseverlik de değil. Sanki, Amerikan askerlerini hiç bilmeyen bir insanı almışlar, bu insan internette 5 dakikalık bir araştırma yapmış ve karakterleri o şekilde yazmış. Akıl alır gibi değil…
Oyunun açılış bölümündeki antik karakterler fena değildi ama onları zaten minimum seviyede görüyoruz. Amerikan askerleri ciddi anlamda berbat. Bu askerlerden sadece bir tanesi oyunun sonunda düzeliyor ama o zamana kadar kendisine katlanabilmek neredeyse imkansız. Yine de final sahnesinde olsa bile 1 kişiyi sevdiğimi belirtebilirim. Iraklı askerler tarafında sadece iki kişi var ve onların da bir tanesi tamamen rahatsız edici bir kişilik. Diğer asker ise zaten ana karakterlerden biri ve açıkçası oyunun tek sevilebilir ismi. Eğer bu oyunun hikayesi, The Dark Pictures Anthology: Little Hope oyununun seviyesindeki karakterlerle anlatılsaydı, her şey muhteşem olurdu.
Oyunu oynamadan önce asker temasını çok sevdiğinizden emin olun
Aslında, The Dark Pictures Anthology: House of Ashes oyununun karakterleri berbat olduğu için oyunun geneline de katlanmak normalden daha zordu. İşin içine sıkıcı mağaralar girince her şey daha da zor oldu. Yani, oyunun 4’de 3’ü boyunca Amerikan askerlerinin askeri konuşmalarını çekip, sürekli aynı görünen mağaralarda dolaşıp, hiçbir şekilde ilgi çekici olmayan bir tapınağı keşfediyoruz. Oyunun sadece son bölümünde çevre tasarımı ciddi anlamda etkileyici bir hal alıyor ama sürprizi kaçırmak istemediğim için bunun neden olduğunu söylemeyeceğim. Yalnız, oyunun son çeyreği değil de yarısı o tasarımlarda geçseydi, her şey daha güzel olurdu.
Sıkıcı karakterlerle, sıkıcı çevre içerisinde anlatılan hikaye açıkçası fena değil. Yani, The Dark Pictures Anthology serisinin diğer iki oyununa göre bu oyun çok daha yavaş ilerliyor ve hikayede aksiyon ve/veya korku dolu anlar daha nadir yaşanıyor ama yine de karşılaştığımız tehdit gerçek olduğu için sizler de hikayeye daha büyük bir merak ile bakabiliyorsunuz. Bu hikayede hem bilinmeyen bir tehditle savaşıyoruz, hem iki düşman grubun birbiriyle uyum içinde hareket etmeye çalışmasını görüyoruz, hem romantik hikayelere dalıyoruz, hem de geçmişten beri peşimizi bırakmayan kötü anılarımız ile karşı karşıya geliyoruz.
The Dark Pictures Anthology: House of Ashes, bence final sahnesinin de finaliyle çok tembelce bir adım attı. Yani, ne olduğunu söylemeyeceğim ama yaşanan her şey sadece yaşandığı ile kaldı ama yine de tüm bu yaşanmışlıklar bence deneyimlemeye değecek bir seviyedeydi. Zaten bu tip oyunları biliyorsunuz, diyalog ve aksiyon seçimlerine göre hikaye gerçekten sizin kontrolünüzde olabiliyor. Karakterler sizin sayenizde hayatta kalıp, ölebiliyor. İşte bu zengin yapı, bu hikaye ile birleştirildiği zaman, en azından ortalama üstü bir deneyim elde ediliyor. Yalnız, bu konuda da sizlere şikayet etmem gereken şeyler var.
The Dark Pictures Anthology serisindeki oyunlarda her şey sahnelerden oluşuyor. Oyun her sahneden önce seçimlerinizi değerlendirip, sahneleri ona göre seçiyor. Birçok oyunda sistem böyle ama bu serinin ilk iki oyunu da dahil olmak üzere birçok yapıt, bu sistemi size belli etmemeye çalışıyor. Oyunlarda her şey akıcı bir şekilde ilerliyor yani ama The Dark Pictures Anthology: House of Ashes, bu konuda kalitesiz bir deneyim sunuyor. Seçimlerinizle şekillenen sahneler arasındaki farklar inanılmaz bariz ve 1 saniyelik farkla gördüğünüz sahnelerin birinde karakterler gülerken, diğerinde 1 saniye içinde yüzler düşebiliyor. Çok dengesiz bir yapı var.
The Dark Pictures Anthology: House of Ashes, oynanış ile pek değişmiyor
The Dark Pictures Anthology serisindeki tüm oyunlar aynı şekilde oynanıyor. Serinin ilk iki oyunu da aynıydı; The Dark Pictures Anthology: House of Ashes da aynı. Yani, bölümlerde dolaşıp, parlayan şeylerle etkileşime geçiyorsunuz, dosyalar topluyorsunuz, geçmişe dönük sahneler izliyorsunuz, diyaloglar yaşıyorsunuz ve oyuna devam ediyorsunuz. Yalnız, bu oyunun en büyük değişikliği, kamera açısı. İlk iki oyunun kamera açısı sabitti ve karakterlerinizi o sabit kameradan kontrol ediyordunuz. Bu oyunda ise net bir şekilde, omuz veya sırt arkasından normal bir üçüncü şahıs bakış açısı sunuluyor. Bu sayede karakteri daha sağlıklı kontrol edebiliyorsunuz.
The Dark Pictures Anthology: House oyununun sunumu ise oldukça kaliteli. Öncelikle, bu oyunu 4K destekli bir televizyonda, PlayStation 5 konsolum ile deneyimledim ve karşıma çıkan görsel kalite oldukça güzeldi. Zaten bu serinin önceki iki oyunu da gayet güzel görünüyordu. İnceleme yazımdaki görseller, oyunun bilgisayar versiyonundan ama konsol versiyonu da çok farklı değil. Ayrıca, sanat tasarımı da özellikle oyunun son çeyreğinde benzersiz bir hal alıyor. O zamana kadar her şey gayet sıkıcı ama kaliteli görünüyor. Yine de nadiren, özellikle son çeyrekte bazı kalitesiz, garip doku kaplamaları görebiliyorsunuz. Onlar da çok dert değil.
Performans tarafında ise oyun gayet güzel bir şekilde, 60 FPS olarak çalışıyor. PC tarafında da pek bir optimizasyon sıkıntısı olduğunu görmedim. Sesler ve müzikler ise idare ederdi. Müzikler yine fena değil; özellikle bazı parçalar oyunun atmosferini inanılmaz olumlu bir şekilde etkileyebiliyor. Seslendirme tarafında ise aslında bazı deneyimli isimler bulunuyor ama buna rağmen bazı diyalogların arkasında herhangi bir hissin olmadığını kolaylıkla anlayabiliyorsunuz. Bu da oyunu çok olumsuz etkiliyor, o duygusuzluğun etkisinden çıkabilmeniz pek de kolay olmuyor. Yine de seslendirmeler genel olarak hoştu.
The Dark Pictures Anthology: House of Ashes, bence gerçek bir tehdit sunuyor olmasına rağmen kendi serisinin en kötü oyunu. Yani, ben açıkçası diğer iki oyunu oynamayı tercih ederim. O oyunlarda en azından kaliteli karakterler ve ilgi çekici hikaye anları sunuluyordu. Bu oyunda, benim bugüne kadar gördüğüm en kötü karakterler, en sıkıcı hikaye anları ama en azından gerçek tehditler bulunuyor. Bu yüzden, eğer serinin önceki iki oyununu oynadıysanız ve deneyiminizi devam ettirmek istiyorsanız, bu oyunu 70 TL civarına filan düştüğü zaman satın almanızı öneriyorum. Şahsen, bence bu oyunun değeri odur.