Ben artık yorgun bir insanım. Eskisi gibi Call of Duty: Modern Warfare III gibi yüksek aksiyonlu oyunlarda keyifli zaman geçiremiyorum. Yaşatılan deneyimin çok hızlı olması ve gerçek oyunculara karşı bir savaş veriyor olmam filan beni çok geriyor. Yalnız, beynimin bir yanı var ki hala çok spesifik bir tarz için elinden gelen her şeyi yapmaya hazır. Bu tarzın ne olduğunu çözebilmiş değilim… Ne olduğunu bilmiyorum, sadece ne istediğimi biliyorum ve The Finals isimli video oyunu da kısmen o istediğim tarza yakın bir deneyim sunuyordu.
The Finals oyununun beta sürümünü aslında daha önce oynamıştım ve oyundan keyif almıştım. Beni bu yapıttan uzak tutan tek şey, eşli oyunculu yapısıydı. Yani, savaş verdiğiniz takımlar üç kişilik ve bu üç kişi arasındaki iletişim inanılmaz önemli. Üç rastgele oyuncu ile iletişime sahip üç oyuncu karşı karşıya gelse, o rastgele takımın şansı yok. Bunun en büyük sebebi de bahsettiğim FPS tipi bu oyunun basitçe Team Deathmatch tipi öldürme temelli oyun modlarına değil, tamamen hedef bazlı oyun modlarına yöneliyor olması. Strateji gerekiyor ve onun için de iletişim lazım.
The Finals oyununu oynayabileceğim bir arkadaşım yok. Buna rağmen, oyunun tam sürümü sürpriz bir şekilde piyasaya sürülünce kendisini hemen deneyimlemek istedim ve bunu yaptığıma da hiç pişman olmadım. Her şeyi biraz başa alalım şimdi: Bu video oyunu, Battlefield serisinin eski kıdemli geliştiricileri tarafından açılan Embark Studios isimli oyun geliştirme stüdyosunun üç projesinden bir tanesi. Bu oyunda tamamen takım temelli üç mod mevcut ve amacımız, tamamen yıkılabilir çevre elementlerini de kullanarak en çok parayı kaçırmak/yatırmak.
The Finals içerisinde bahsettiğim bu para yatırma olayını iki farklı oyun modunda deneyimleyebiliyorsunuz ve ikisi de farklı anlar yaşatıyor. Daha önce söylediğim üçüncü oyun modu ise aynı elementlerin daha rekabetçi olduğu ve lig sisteminin devreye girdiği turnuva modu. Eğer dilerseniz, turnuva modunu derecesiz de deneyimleyebiliyorsunuz ama yapısı gereği turnuvalar çok daha rekabetçi hissettiriyor; daha günlük olan derecesiz deneyimler hızlı oyun menüsü altında yer alıyor. Yalnız, oyuna gelmeden önce bakmamız gereken başka bir şey var.
The Finals, kalitesini hemen ortaya koyuyor
Bazı oyunlar vardır ki daha ana menüsü veya kullanıcı arayüzü ile hemen kalitesini ortaya koyar; oyunun ucuz bir ürün olmadığını anlarsınız. Bunu belki gerçekten düşünürsünüz, belki de bilinç altınıza sessizce girer ama bir şekilde mutlaka o bilgiyi alırsınız. The Finals, kesinlikle kalitesini hemen, arayüzü ile ortaya koyan bir oyun. Oyunun ana menüsü, sahne arkası olarak geçiyor ve burada hemen yarışmacınız ile tanışıyorsunuz. Ekranın solunda reklam ve görevler yer alıyor. Sağında ise menü ve iletişim elementleri bulunuyor.
Ekranın ortasında duran yarışçınız, üç farklı tipten biri olabiliyor: Hafif, orta ve ağır. Esasen üç farklı karakter sınıfı var yani. Hafif karakterler daha hızlı ve gizliliğe odaklanıyor susturuculu silahlarla. Ağır karakterler ise hafif makineli tüfekler gibi ağır silahlar kullanarak tank oluyor. Orta da bu iki sınıfın tam ortasında bir yer alıyor ve destek karakteri olarak kullanılıyor. Tabii destek dediğime bakmayın, atış gücü de oldukça yüksek. Yani, Overwatch serisinden Mercy gibi değil. Orta karakterler de kendisini gayet güzel bir şekilde savunabiliyor.
The Finals içerisindeki karakterinizin 1 adet özel yeteneği, 1 adet silahı, 3 adet ekipmanı ve 4 adet yedek eşyası olabiliyor. Yedek eşyalar, maç sırasında halihazırda kullandığınız eşyalarla değişiklik yapmak için kullanılıyor. Buraya silah ve ekipman ekleyebiliyorsunuz. Özel yetenek ise görünmek olma, bariyer yapma veya can veren silah çekme gibi elementlerden oluşuyor. Oyuna ilk başladığınızda her karakter sınıfı için 10 adet eşya açılmış oluyor. Yalnız, daha fazlasının kilidini açabiliyorsunuz. Bunlar için oyun içinde kazanılan bir para birimini kullanıyorsunuz.
Mesela, orta yapıdaki karakter standart olarak AKM kullanıyor ama FCAR silahının kilidini açabilirsiniz veya gaz mayını yerine patlayıcı mayını alabilirsiniz. Anladığım kadarıyla, sezondan sezona yeni ekipmanlar, silahlar ve özel yetenekler oyuna ekleniyor. Mesela, şu anda yaşanan birinci sezonun özel ekipmanı, hafif sınıf için görünmez olma bombası… Ekipmanlarınızı seçtikten sonra sıradaki yapmanız gereken şey tabii ki savaşa atlamak değil, karakterinizi özelleştirmek. Barbar olmayın, savaş alanına doğru düzgün gidin lütfen.
Kendisini pazarlamayı çok iyi bilen bir oyun
Ben, video oyunlarında karakter özelleştirmesine çok önem veririm ve bu özelleştirmeler, ilerleme ile birleştirilince ona ayrı bir bayılırım. Bu oyun da kesinlikle bu sene gördüğüm en iyi ilerleme ve özelleştirme hislerinden birini sunuyor. Böyle düşünmemi sağlayan en önemli şey, daha önce de bahsetmiş olduğum pahalı ve profesyonel duran sunum elementleri. The Finals içerisinde karakteriniz için bolca elementi özelleştirebiliyorsunuz. Yeni ögeler seviye atladıkça açılıyor. Burada hem hesap seviyesinden, hem de savaş bileti seviyesinden bahsediyorum.
Evet, The Finals içerisinde hem ücretli/ücretsiz bir savaş bileti, hem de haftalık olarak güncellenen bir mikro ödeme mağazası bulunuyor. Ücretli savaş biletinin bedeli ise 280 TL. Mikro ödeme mağazasındaki ögeler ondan daha da pahalı. Yine de oyundaki her şeyin çok güzel göründüğünü söyleyebilirim. Yani, bazı oyunlarda savaş biletlerinde, ücretli rotalarda bile birbirinden kötü görünen ödüller bulunurken bu video oyunu, kendisini ve ödüllerini satmayı gerçekten iyi biliyor. Evet, aradığım deyim buydu. Bu video oyunu, kendisini satmayı/pazarlamayı gerçekten iyi beceriyor.
The Finals içerisindeki hesap ve savaş bileti seviyeniz, oyunlardaki performanslarınızdan ve görevlerden toplayabileceğiniz tecrübe puanları ile artıyor. Eğer görevleri yerine getirirseniz, her maçta 1 seviye filan atlamak mümkün ama görevlere odaklanmayacak olursanız, seviye atlamak gerçekten zorlaşıyor. Ayrıca, savaş biletindeki her ödül sayfası da kendisine has bir temaya sahip. Mesela, altıncı sayfa, oyuna birinci sezon ile eklenen yeni kumarhane haritasının temasına sahip. Daha doğrusu, kumar temasına sahip. Fortnite da benzer bir savaş bileti yapısına sahip.
Tahmin ediyorum ki zaten The Finals, kendisini pazarlama konusunda kesinlikle Fortnite oyunundan ders almış. Yani, o oyunu sevin veya sevmeyin, gerçekten ürünlerini satmayı çok iyi biliyor ve bu geliştirici ekibin de araştırmasını yaptığı çok açık. Yalnız, şöyle de bir detay var: Eğer bu video oyununun temelleri sağlam olmasaydı, oynanışı eğlenceli olmasaydı, gidip karakter özelleştirme elementlerini övmezdim. Ana oyun eğlenceli ki, savaşlar eğlenceli ki sürekli o anlar için daha iyi görünmek istiyorsunuz. Şimdi gelin, biraz da onlardan bahsedelim.
The Finals, takımları birbirine düşürüyor
The Finals içerisinde oynayabileceğiniz ilk oyun modunun adı Quick Cash. Burada tek bir rauntta maçlar yapılıyor ve takım yapısı da 3v3v3 şeklinde. Bu oyun modundaki amaç bir para kutusunu almak ve onu belirtilen noktalardan birine yatırmak. Yalnız, yatırma işlemi uzun sürdüğü için bir de koruma yapmanız gerekiyor. Daha sonra 3v3v3v3 tipindeki Bank It modu açılıyor. Burada da öldürdüğünüz düşmanlardan ve para kutularından para topluyorsunuz ve onları yatırmanız gerekiyor. 40 bin dolara ulaşan ilk takım, karşılaşmayı kazanıyor.
Quick Cash ve Bank It arasında daha stratejik olan kesinlikle Quick Cash. Ben de zaten bu oyun modunu tek başıma, rastgele oyuncularla oynayamadım. Bank It, rastgele oyunculardan oluşan takımlara çok daha uygun bir mod. Eğer bu iki mod da size ve takımınıza çok basit gelirse, bu sefer Tournament modu açılıyor. Burada Quick Cash tipi oyun oynanıyor ama turnuva şeklinde. Yani, gruplardan başlıyorsunuz, çeyrek final ve yarı final derken en sona kalan takım olmaya çalışıyorsunuz. Ayrıca, bu modda yeniden doğma gibi elementler çok daha sınırlı, hatta yok.
Şimdi, The Finals oyununu ben her ne kadar tek başıma oynuyor olsam ve beğenmiş olsam da zorlanmadığımı söyleyemeyeceğim. Oyun kesinlikle kolay değil; Call of Duty ve Battlefield gibi yapıtlara kıyasla gerçekten yetenek gerektiriyor. Bunun üzerine bir de takımınız olmadığı zaman gerçekten diğer takımlar tarafından ezilebiliyorsunuz. Ben bunun acısını gerçekten çekiyorum. Bazen ne kadar iyi oynarsanız oynayın, takımda ne yaptığını bilmeyen biri mutlaka oluyor ve o kişi arkadaşınız olmadığı için yaşanan deneyim gerçekten cehennem seviyelerine gidiyor.
Yani, “The Finals bence Team Deathmatch gibi modlara da sahip olsun.” demek istemiyorum ama bir yandan da bu oyunu uzun vadede oynamaya devam edebilmek için sanıyorum ki rastgele oyunculardan oluşan iletişimsiz takımlara hitap eden içeriklere ihtiyacım olacak. Eğer geliştirici ekip bunu yapmazsa ki zaten yapmalarını beklemiyorum, bu tamamen normal. Bu oyun, rekabetçi ve stratejik bir oyun. Öyle kalmak istemesi en doğal hakkı. Sadece bunu bilmenizi istiyorum. Eğer oyunu tek başınıza oynayacaksanız, diğer oyunculara kıyasla daha az eğleneceksiniz.
Kaliteli oynanış anları sizi bekliyor
The Finals oyununu isterseniz takımla, isterseniz tek başınıza oynayın; mutlaka temel oynanış elementlerinden zevk alacaksınız. Bu oyunun haritasında hızlıca hareket etmek, etrafa tırmanmak, bombalar fırlatmak ve ateş etmek kesinlikle eğlenceli. Diğer oyunculara tuzaklar kurmak, çevredeki patlayıcı varilleri binalara atıp, oyuncuların da içinde yer aldığı o binayı yerle bir etmek her zaman eğlenceli ve sonsuza dek de eğlencesini koruyacak. Eğer yanlış anlamadıysam, bu oyunun haritasındaki binaların tamamı yıkılabilir ve stratejik değişikliklere yol açabilir.
Silah ve yetenek kullanmak da etrafı yıkmak kadar eğlenceli. The Finals içerisinde hem ateşli silahlar, hem de yakın dövüş silahları var. Şimdi, AKM karşısında bir çekicin ne şansı var diyeceksiniz ama o çekiç, ağır bir karakter sınıfı tarafından kullanıldığı zaman inanılmaz ölümcül olabiliyor. Aynı şekilde, hafif karakter sınıfı etrafta görünmez bir şekilde kayarken size ninja yıldızları fırlatması hiçbir zaman eskimiyor. Yakın dövüş silahlarını kullanmak kesinlikle zor ama aynı şey bence ateşli silahlar, bombalar ve özel yetenekler için de geçerli.
The Finals oyununun temel oynanış anları hakkında eleştirebileceğim tek bir şey, yan silahınızın olmaması. Belki oyunun bu elementini ben yanlış anlamışımdır ama biriyle savaşırken, ikimizin de şarjörü bitince birkaç saniye boyunca boş boş birbirimize baktık. Bu olay birden fazla kez yaşandı. Sanki şarjör değiştirmeyi beklemek yerine ikincil silahımızı çekebilsek daha iyi olurdu ama oyunda sadece tek bir silah kuşanabiliyorsunuz. Ekipmanlar arasında da düşmana yan silah seviyesinde hasar verebilecek pek bir şey yok. Bombalar var ama onlardan sıyrılmak kolay.
The Finals, kesinlikle her açıdan kaliteli bir oyun. Savaş alanına atladığınız zaman elde edeceğiniz deneyimi günümüzdeki AAA seviyesindeki diğer FPS tipi oyunlar zor verir. Çevrenin yıkılabilir yapısı, yetenek gereksinimi, iletişimin önemi filan derken gerçekten zaman geçirilebilecek, 2023 yılının iddialı yapıtlarından birine dönüyor bu oyun. Tek problem, bu oyunun aynı zamanda çok emek gerektiriyor olması. Yani, bu oyunu oynarken rahatlamanız mümkün değil ve mutlaka da bir takım oluşturmanız gerekiyor ki oyun, oynaması ücretsiz olduğu için arkadaşlarınızı davet etmek kolay.
The Finals, her açıdan iddialı bir oyun
The Finals oyununu PlayStation 5 konsolumda deneyimledim ve karşıma çıkan sunum elementlerinden de memnun kaldım. Her şeyden önce oyunun görselliği kesinlikle oldukça kaliteli ve sanat tasarımı da ilgi çekici. Kreatif olmasa bile ilgi çekici. Oyun, Unreal Engine 5 ile geliştirildiğini görsel kalitesi ve yıkılabilir çevre elementleri ile anında gösteriyor. Silahlar güzel duruyor ve bu silahların üzerine gelen kaplamalar da kreatif tasarımlara sahip. Aynı şey karakter modelleri ve kıyafetleri için filan da geçerli. Oyunun kötü görünen bir noktası yok.
Bu kadar güzel görsellik, aynı zamanda problemsiz bir performans ile tamamlanıyor. Eğer yanlış anlamadıysam, The Finals oyununun PC sürümünde bazı optimizasyon problemleri mevcut fakat ben bu oyunun PlayStation 5 sürümünde en ufak bir teknik sıkıntı görmedim. Oyun adeta yağ gibi akıyor ve FPS tarafında herhangi bir sıkıntı bulundurmuyor. Ayrıca, oyun sürem boyunca karşıma herhangi bir hata filan da çıkmadı. Geliştirici ekibin en azından konsollar için güzel bir cila çektiğini hemen anlayabilmeniz mümkün efendim.
The Finals, ses ve müzik cephesinde biraz geri kalıyor. Öncelikle, oyunda öyle akılda kalıcı bir müzik yok. Mesela, Battlefield serisinin ikonik ana tema müziği var ama bu oyundaki her parça, herhangi bir elektronik müziğe benziyor, akılda kalıcılık oluşturamıyor. Bunun haricinde, ses efektleri fena değil ama seslendirmeler bir tık ruhsuz. Bunun sebebi ise savaş sırasındaki yorumcuların yapay zeka tarafından seslendirilmiş olması. Benim yapay zeka ile en ufak bir sıkıntım yok; sadece yorumcularda biraz daha fazla karakter görmeyi tercih ederdim.
The Finals, arkadaşlarınız ile birlikte stratejik bir FPS deneyimi arıyorsanız, kesinlikle göz önünde bulundurmanız gereken bir video oyunu. Zaten sunulan deneyim tamamen ücretsiz ve ücretli olan savaş bileti de kozmetik ögelerden başka bir şey vermiyor. Bu yüzden, oyuna karşı bir merakınız varsa, ücretsiz olduğu için, arkadaşınız olmasa bile bence indirin, deneyin, kendiniz karar verin oyunu sevip, sevmediğinize. Ayrıca oyunun boyutu da öyle modern Call of Duty oyunları gibi 200 GB değil; PlayStation 5 üzerinde sadece 10 GB.