Son birkaç yıldır Sony Interactive Entertainment ve PlayStation Studios cephesinden sürekli olarak bir “Remastered” veya “Remake” projeler gördüğümüz için bazı oyuncular doğal olarak söylenmeye başladı. İnsanlar sonuçta orijinal projeler görmek istiyor. Yeniden yapımlar için benim bir lafım yok fakat iyileştirilmiş sürümler gerçekten biraz fazla olmaya başlamıştı. Buna rağmen, iyileştirilmek için seçilen oyunlar da fena değildi ve gerçekten iyileştirilmeye de ihtiyaçları vardı. Yalnız, sadece birkaç gün sonra çıkacak olan The Last of Us Part II Remastered bence o oyunlardan biri değildi. Bu oyun piyasaya sürüleli daha dört sene bile olmadı.
The Last of Us Part II oyununun PlayStation 4 sürümü bile günümüzdeki çoğu video oyunundan daha iyi görünüyor ve The Last of Us Part II Remastered da zaten görsel açıdan bunun üzerine bir şey koyamıyor. Ortada koyacak bir şey yok çünkü… Evet, oyunun PlayStation 5 sürümü seçeceğiniz grafik/performans moduna göre daha yüksek çözünürlüğe sahip olabilir ve ayrıca oyun genel anlamda daha temiz ve net bir görselliğe sahip ama arada öyle ilgi çekici bir fark kesinlikle yok. Hatta bazı oyuncular var olan grafik ve performans farklılıklarını da algılayamayacaktır bence. Yine de benim deneyimleyemediğim ama ilgi çekici olan bir element var bu noktada.
The Last of Us Part II Remastered, grafik modunu seçtiğiniz zaman doğal 4K çözünürlük veriyor ve 30 FPS olarak oynanabiliyor. Performans modunda ise dinamik çözünürlük ile 60 FPS hedefleniyor. Ben oyunun tamamını performans modunda oynadım. Elde ettiğim görsellik, eski nesil sürümüne göre daha net ve temiz hissettirdi. Işıklandırma konusunda da bazı iyileştirmeler sezdim. Ayrıca, grafiksel detay seviyesinin limiti uzak mesafelerde biraz daha iyiydi ve doğal olarak doku kaplamaları da gölgelerle birlikte daha yüksek bir çözünürlüğe taşınmıştı. Animasyonlar da bir tık daha akıcı hissettirdi. Yine de bunlar dikkatli bakmadığınızda fark edebileceğiniz şeyler değil.
The Last of Us Part II Remastered ayrıca Variable Refresh Rate (VRR) desteği ile geliyor ama benim oyunu deneyimlediğim televizyonda bu özellik olmadığı için kendisi hakkında yorum yapamıyorum. Bu arada, oyunun bu iyileştirilmiş sürümü DualSense için de bir destek sunuyor ve ayrıca konsolun arayüzündeki aktivite kartları da destekleniyor fakat buralarda da öyle yenilikçi şeyler yok. DualSense üzerinden verilen özel desteği fark etmedim bile. Aktivite kartlarını da kullanma ihtiyacı hissetmedim. Yine de hem hızlı ulaşım, hem de rehber görevi görebiliyor kendileri. Yani, kontrolcü üzerindeki desteğin aksine, aktivite kartları desteğini kullanmasam bile sevdim.
The Last of Us Part II Remastered, hiç oynamadığımız içerikleri gözler önüne seriyor
Daha önceden The Last of Us Part II oyununu oynayıp, bitirdiğim için The Last of Us Part II Remastered içerisindeki deneyimime de eski kayıt dosyamı aktararak başladım. Ben normalde bu tip video oyunlarını bir kere oynamayı seviyorum. Sanki oyunu tekrar başlatınca, ilk yaşadığım deneyim değer kaybediyor gibi hissediyorum. Yine de karşımızda iyileştirilmiş bir yapıt olduğu için New Game Plus modu ile hikayeye tekrardan başladım. Eğlenceli olsun diye arada sırada ekstralar kısmından birkaç hile de aktif ediyorum veya karakterlerin/silahların görünümlerini değiştiriyorum. Bunlar zaten orijinal oyunda da vardı eğer yanlış hatırlamıyorsam.
The Last of Us Part II Remastered içerisinde eski kayıt dosyanızı aktarmak, PlayStation Plus abonesi iseniz aslında kolay. Yapmanız gereken tek şey, oyunun PlayStation 4 sürümüne ait olan dosyanızı buluttan, konsolunuza indirmek. Daha sonra, oyun içerisinde kayıt dosyasını seçip, yolunuza devam edebiliyorsunuz. PlayStation Plus abonesi olmayan oyuncuların konsollarından USB ile bu kayıt dosyasını taşıması gerekiyor. Sony Interactive Entertainment, ne yazık ki nesiller arası kayıt dosyaları taşıma konusunda Microsoft/Xbox cephesinden çok geride ama hiç yoktan iyidir. En azından eskisi gibi oyunu da indirmemiz gerekmiyor dosya taşımak için…
The Last of Us Part II Remastered yapıtının eğer sadece hikayesini oynayacaksanız, grafik ve performans iyileştirmelerinden başka bir şey görmeyeceksiniz. Asıl yenilikler diğer içeriklerde yer alıyor. Mesela, “Making of” kısmında birkaç yeni konsept tasarım, yeni geliştirici yorumları ve en önemlisi de “Lost Levels” kısmını bulabilmeniz mümkün. Açıkçası bunların Türkçe isimlerini bilmiyorum; oyunda tamamen Türkçe desteği mevcut fakat ben İngilizce seslendirmeler ve altyazı ile oyunu deneyimledim. Yine de menülerde bu dediklerimi bulmanız zor olmayacaktır. Neyse, Lost Levels açıkçası benim en çok sevdiğim yeni içerik oldu.
The Last of Us Part II oyunu geliştirilirken, ana hikaye içeriğinden çıkartılan üç farklı bölüm burada oynanabiliyor. Bu bölümlerin tamamı bitmemiş halde, hatta birinde seslendirme bile yok. Buna karşılık, bölümler oynanabilir olarak sunuluyor ve hatta geliştiricilerin yorumlarını da aktif edip, bölümler hakkında bilgiler elde edebiliyorsunuz. Video oyunu sektörüne karşı derin bir ilginiz varsa, bu oyunun veya genel anlamda oyunların geliştirilme süreçlerinden parçalar görmek hoşunuza gidiyorsa, Lost Levels kesinlikle sizin de favoriniz olacaktır. Keşke bunun gibi içerikleri diğer video oyunlarında da görebilsek ve hatta keşke bu oyunda da daha fazlası olsaydı…
Artık özgürce ve yepyeni seçenekler ile gitar çalabilir veya sonsuz savaşlara katılabiliriz
The Last of Us Part II Remastered içerisinde karşınıza çıkabilecek diğer yenilikler de Extras kısmında görebileceğiniz Guitar Free Play ve Skins. Bu kısımda filtreler, oynanış modları, model galerisi filan da bulunuyor fakat eğer yanlış hatırlamıyorsam bunlar orijinal oyunda da vardı. Serbestçe, farkı mekanlarda, farklı karakterlerle, farklı gitarlar çaldığımız Guitar Free Play modu yeni ve ayrıca karakterler için gelen bazı yeni görünümler yeni. Oyunda ayrıca artık ana hikayede kullanabileceğiniz bir Speedrun modu ve yine ana hikaye boyunca aktif edebileceğiniz yeni ulaşılabilirlik ayarları ve geliştirici yorumları da var.
Tüm bunlar tabii ki yan elementler. The Last of Us Part II Remastered içerisindeki en büyük yenilik, No Return isimli ve benim hiçbir şekilde ilgimi çekmemiş olan “Rogue-like” modu. Evet, bu modları oyunlara getirmek herhalde moda oluyor. Kendisini öncelikle God of War Ragnarök içerisinde ücretsiz bir ek paket olarak gördük. Açıkçası o modda hikaye ön plana çıktığı için ilgimi çekmişti ama No Return içerisinde en ufak bir hikaye kırıntısı yok; karakterler için yeni diyaloglar filan bile kaydedilmemiş. Moda giriyorsunuz, insan ve zombi öldürüyorsunuz, bu sırada kendinizi bir tık güçlendiriyorsunuz, bölüm sonu canavarı ile savaşıyorsunuz ve her şey başa dönüyor.
The Last of Us Part II Remastered içerisindeki No Return şu şekilde işliyor: İlk olarak yeni bir koşu başlatıyorsunuz. Bu noktada standart modu, özel modu veya günlük modu seçebiliyorsunuz. Standart, modun ana deneyimi. Özel mod, yaşayacağınız deneyimi özelleştirmenize imkan sağlıyor. Günlük mod ise diğer oyuncularla sıralama tablolarında yarışmanızı istiyor. Örnek olarak, standart modda arka arkaya rastgele olarak oluşturulan savaş senaryolarını oynuyorsunuz. Bölümler ve düşmanlar rastgele olarak seçiliyor ama önceden nereye gideceğinizi, kimle savaşacağınızı görebiliyorsunuz ve hatta bazen iki seçenekten birini seçebiliyorsunuz.
The Last of Us Part II Remastered içerisindeki No Return modundaki amacınız, her savaşı olabildiğince hızlı ve kusursuz bir şekilde bitirmek. Düşmanlar öldüğünde puanınızı görüyorsunuz, üssünüze gidiyorsunuz ve ödüllerinizi alıyorsunuz. Bu ödüllerle yeni silahlar, bombalar veya güçlendirmeler alıyorsunuz, daha sonra onları ve karakterinizi geliştiriyorsunuz ve savaş senaryosuna geri dönüyorsunuz. Eğer ana oyunun temel oynanışı inanılmaz kaliteli olmasaydı, ben bu moda 15 dakikadan fazlasını ayırmazdım. Mod bu kadar ve meydan okuma görevlerinden başka hiçbir derinliği yok. O görevler de zorluk sağlamaktan ziyade ilerleme hissi veriyor.
The Last of Us Part II Remastered, No Return ile beni pek de heyecanlandırmadı
The Last of Us Part II Remastered oyununun No Return modunda ilk altı koşunuz, önceden belirlenmiş bölüm sonu canavarları ile bitiyor. Bu karşılaşmaların tamamını yendikten sonra artık bölüm sonu karşılaşmaları rastgele olarak seçiliyor. Bu sırada Ellie ve Abby ile başlayan karakter kadrosunda Dina, Lev, Jesse, Yara, Tommy, Mel, Joel ve Manny karakterlerinin kilidini açabiliyorsunuz. Her karakterin kendi içinde birkaç meydan okuma görevi var ve onları bitirmek de karakterler için yeni görünümlerin kilidini açıyor. Ayrıca oyunda aktif olan her mod ve savaştığınız her alan için de ayrı meydan okuma görevleri mevcut.
The Last of Us Part II Remastered içerisinde No Return, meydan okuma görevleri sayesinde oynadıkça genişliyor. Açılabilecek ufak tefek yeni özellikler ve oyun modları mevcut ama bu içerikler açıkçası bana hiçbir zaman Valhalla kadar ilgi çekici gelmedi; o ücretsiz oyun modunun içerisinde deneyimlenebilecek bir hikaye, dinlenecek yeni diyaloglar, görülecek tamamen yeni düşmanlar vardı. Ayrıca bir seriye son noktayı koyuyordu. Bu ücretli oyun modunun içerisinde ise bunların hiçbiri yok, sadece aynı düşmanları öldürüp, duruyorsunuz. Yeni olan şey sadece ufak tefek mekanikler ve oyun modları. Bu beni biraz hayal kırıklığına uğrattı.
The Last of Us Part II Remastered, No Return içerisinde kesinlikle ilgi çekici bir ilerleme sistemi sunuyor. Ona bir şey diyemem ama içeriklerin tamamının arkası boş gibi hissettiriyor. Ayrıca, ben normalde de “Rogue-like” tipi içerikleri sevmediğimi belirtmek istiyorum. Buna rağmen Valhalla hoşuma gitmişti ve kendisini bitirmiştim ama No Return içerisinde tüm özellikleri inceleme için açtıktan ve deneyimledikten sonra bir daha kendisini oynamayacağım. Yalnız, bu beni pek üzmedi; bu oyun modu için hiçbir zaman en ufak bir beklenti oluşmamıştı içimde. Ayrıca, fiyat olarak baktığımız zaman da diğer tüm içeriklerle ve iyileştirmelerle birlikte 10 USD gayet uygun.
The Last of Us Part II Remastered bence ihtiyacımız olan bir oyun değildi ama geliştirici ekibin ve dağıtımcı şirketin de bu büyük oyunu yeni nesil konsola, yeni içeriklerle taşımasını ve tüm bunlar için sadece 10 USD talep etmesini olumsuz karşılayamam. Oyunun hikayesini New Game Plus ile deneyimlemek güzeldi. Görsellik ve performansın bir tık iyileşmesi güzeldi. Yeni içerikler de ilgimi çekti. İyileştirmenin odak noktasında yer alan No Return beni etkileyemedi ama türü seven bir başka oyuncuyu etkileyebileceğini rahatlıkla görebiliyorum. Bu yüzden de bu iyileştirilmiş sürümü sizlere önerebilirim. Eğer oyunun eski nesil sürümüne sahipseniz, sadece yükseltme ücreti ödemeniz gerek.