Bir süre boyunca PlayStation için oyun geliştirmiş olan Supermassive Games, Until Dawn gibi oldukça akılda kalıcı bir ürüne imza atmıştı. Aslında, akılda kalıcı diyorum ama bu benim kendi görüşüm. Bu oyun, çıkış döneminde birçok probleme sahip olmuştu ama en azından interaktif film kategorisinde kaliteli bir deneyim sunmayı başarmıştı. Stüdyo daha sonra sanal gerçekçilik kategorisine adım attı ve ondan sonra da Until Dawn ile aynı türde olan The Dark Pictures Anthology serisini sundu. Bana göre çok daha kötü bir pozisyonda olan bu seri hala aktifken Supermassive Games, büyük bir adım daha attı ve The Quarry oyununu geliştirdi.
Until Dawn için manevi bir devam oyunu olarak nitelendirilen The Quarry, bir kere daha hayatta kalma ve korku elementlerini interaktif film türü altında ele alıyor. Oyunda birkaç farklı karakterin kontrolünü ele alarak, hayatta kalmaya çalışıyoruz ve aynı zamanda da yaşanan olayları çözmek için uğraşıyoruz. Yani, temele baktığınız zaman bu oyun, The Dark Pictures Anthology ve özellikle de Until Dawn ile oldukça benzer. Bölüm yapıları, kamera açıları, oynanış elementlerinin çoğu, geleceği görebilme, havalı bir rehber karakterine sahip olma filan aynı şekilde geri dönüyor ama bu sefer her şey çok daha kaliteli hissettiriyor.
Bu kalitenin nedenleri de aslında her şeyden önce oyunun yeni nesil konsollar için geliştirilmiş olması. Evet, oyun eski nesil konsollarda da yer alıyor ama görsellik tarafında The Quarry, The Dark Pictures Anthology: House of Ashes oyununun önüne çok büyük bir rahatlıkla geçmeyi başarıyor. Sadece görsellik değil, performans ile ses ve müzik kategorilerinde de başarılı bir iş çıkartılıyor. Tüm bu kaliteli temelin üzerine koyulan karakterler ve o karakterler ile anlatılan hikayeler de ilgi çekici olduğu zaman böyle bir video oyununu sevmek çok kolay bir hal alıyor. Tabii ki yaşatılan deneyim kusursuz değil ama onlardan daha sonra bahsedeceğim.
The Quarry oyununda Skyler Gisondo, Ariel Winter, Halston Sage, Zach Tinker, Brenda Song, Evan Evagora, Justice Smith, David Arquette, Ethan Suplee, Lance Henriksen, Lin Shaye ve Grace Zabriskie gibi birbirinden deneyimli ve/veya popüler isimler yer alıyor. Bu isimlerin sanıyorum ki neredeyse tamamı, gerçek görüntüleri ve sesleri ile oyunda yer alıyor. Ayrıca bazı aktör ve aktrisler, işin hareket yakalama kısmında da emek harcıyor. Oyundaki karakterlerin çoğunluğu tanıdık simalar ve seslerden oluşunca da bu isimlerin üzerinden kurulan hikayeler en azından benim için biraz daha ilgi çekici bir hal alıyor.
The Quarry, klişelerin üzerine hikayesini güzelce kuruyor
The Quarry oyununda öncelikle Laura Kearney ve Max Brinly ile tanışıyoruz. Bu iki karakter, Hackett’s Quarry isimli bir mekanda, diğer danışmanlar ile de birlikte, yaz kampı danışmanları olarak çalışacaklar. Yalnız Laura ve Max, kamp alanına herkesten 1 gün önce gitmek istiyor ve yolda da kaybolmuşken başlarına bazı olaylar geliyor. Daha açılış bölümünden hem hayaletler, hem de canavarlar üzerinden bir hikaye kurmaya çalışan bu yapıt, aslında çok uzun bir süre boyunca klişe sahneler ile karşımıza çıkıyor ama karakterlerin diyaloglarından anlıyorum ki tüm bunlar bilinçli olarak yapılıyor. Yine de bu anların çok da zengin olduğunu söyleyemeyeceğim.
The Quarry, Laura ve Max karakterlerinin başına gelen bir olay ile açılıyor ve ondan hemen sonra, 2 ay ilerisine, yaz kampının bittiği döneme, diğer danışmanlara geçiş yapıyor. Tahmin edebileceğiniz üzere danışmanlarımız kamptan ayrılamıyor ve kendilerini korku dolu bir gecenin göbeğinde buluyor. Bu oyunun odak noktasında hikaye olduğu için tabii ki sizin keyfinizi kaçıracak cümleler kurup, hikaye hakkında önemli detaylar vermeyeceğim. Hikayeden yüzeysel bir şekilde bahsedip, sürprizleri ele vermeden söyleyebilirim ki bu oyun, aynı anda hem ilgi çekici, hem de çok klişe duran bir hikaye anlatıyor.
The Quarry, bunu tam olarak nasıl yapıyor, bilmiyorum ama oyunda yaşanan ana olay ve karakterlerin arasında yaşanan ikincil olayların tamamı çok klişe hissettiriyor. Yani, oyun sanki klasik bir yaz kampı temalı korku filminden kopyalanmış gibi hissettiriyor. Oyundaki karakterler de bunu birkaç kere vurgulayınca, biraz garipsedim açıkçası. Yalnız, hikayede neler olacağını tahmin etseniz bile karakterler üzerinden öyle bir dinamik kuruluyor ki karşılaştığınız diğer insanların iyi mi, kötü mü olduğunu çoğu zaman anlayamıyorsunuz. Bu da zaten oyuna çok ihtiyacı olan gizem hissini vermeyi başarıyor benim gözümde.
Çok etkileyici bir şekilde açılışını yapan The Quarry, hiçbir zaman temposunu düşürmüyor ve son ana kadar hikaye tarafındaki hem klişe, hem de kaliteli yapısını koruyor. Klişe yapı, bu hikayeyi çok aşağıya çekmiyor ama diyalogları her ne kadar çok gerçekçi yazılmış olsa bile karakterlerin tamamının bitmek bilmeyen geri zekalılığı ve seks şakaları biraz rahatsız edici olabiliyor. Şimdi, karakterler çok salak olmasa tabii ki yaşadıkları durumdan kolaylıkla kurtulurlar, oyun da sıkıcı bir şekilde biter ama bunun da etrafından dolaşılabilmesi lazım bence. Yani, illa beyni bir kenara mı bırakmak gerekiyor korku deneyimi yaşayabilmek için?
Birbirinden farklı elementler oynanış için devreye giriyor
The Quarry, film modu bulunduruyor ama standart deneyimde sadece ara sahneleri izlemiyorsunuz, bu stüdyonun diğer oyunlarında olduğu gibi bölümleri keşfediyorsunuz ve bazı sahneler sırasında hem diyalog seçimleri yapıp, hem de yapılacak aksiyona karar verebiliyorsunuz. Bu noktada da devreye aslında bolca oyun elementi giriyor. Her şeyden önce, oyunun size belirlediği alanları, belirlenen zamanlarda keşfedebiliyorsunuz. Bu keşif sırasında size geleceği gösterebilen tarot kartları, kamp alanında yaşananları polislere anlatabilmeniz için kanıtlar ve diğer toplanabilir ögeleri bulabiliyorsunuz.
Tarot kartları, her bölüm sonunda sizinle konuşacak olan rehber, Eliza tarafından okunuyor. Kendisi aslında The Dark Pictures Anthology serisindeki The Curator ile bire bir aynı rolü üstleniyor. Yalnız, bana soracak olursanız, kendisine ait bir giriş müziği olmasa bile kargasıyla birlikte Eliza çok daha havalı. Keşif sırasında topladığınız kanıtlar ise direkt olarak oyunun sonunu etkileyebiliyor. Malum, kampta herkesin ölebilme şansı var ve bunların bir cinayet olarak danışmanların üzerine kalmaması, gerçek sorumluların suçlu görünebilmesi için kanıt toplamanız gerekiyor. İpuçları ise oyunun dünyası ve karakterleri hakkında bilgi veriyor.
Seçimler ise The Quarry oyununun temelini oluşturuyor. Karşınızdaki karaktere ne diyeceğiniz, hem oyunun gidişatını etkileyebiliyor, hem de o karakter ile olan ilişkinizi. Tüm bunlar yaşandığı zaman oyun size mutlaka bilgi veriyor. Bazen, seçtiğiniz yolun artık belirlendiği belirtiliyor, bazen de ilişki güncellemesi bildirimleri çıkıyor. Yalnız, Until Dawn oyunundaki gibi bir ilişki istatistiği sayfası filan yok. Her şeyi aklınızda tutmanız gerekiyor. Ayrıca, karakterler ile olan ilişkilerinizin değişmesi, tahmin edebileceğiniz üzere oyunun gidişatını ciddi bir şekilde değiştirebiliyor. Tabii ki her şeyin çok kritik seviyelerde etkisi olmuyor.
The Quarry oyununda stüdyo için yeni bir element olarak araya girme sistemi de bulunuyor. Yani, bir olay yaşanırken, o olayda araya girmeyi veya girmemeyi tercih edebiliyorsunuz. Mesela, ormanda karşılaştığınız bir karaktere seslenmek veya seslenmemek, araya girme elementine dahil edilebiliyor. Araya girmek veya girmemek, yani o karaktere seslenmek veya seslenmemek tamamen sizin elinizde ve farklı sonuçlara yol açabiliyor. Açıkçası, bu niye bağımsız bir element olarak sunuldu, diyalog seçimi olarak da rahatlıkla verilebilirdi ama oyuna farklı bir renk katmış diye düşünüyorum efendim.
The Quarry oyununda ateş etmek her zaman en iyi fikir değil
Tahmin edebileceğiniz üzere The Quarry oyununda sadece diyalog seçimi ve bu sistemden türemiş olan diğer elementler yok. Bu oyunda ayrıca doğru zamanda, doğru tuşa basma sistemi de yer alıyor. Bu tuşlara basmak veya basmamak yine sizin elinizde. Tabii ki araya girme elementinin aksine bu tuşlara basmak hayatınızı kurtarabiliyor. Yani, burada en iyi seçim, tuşlara basmak oluyor. Bu sistem ile bağlantılı olarak tek bir tuşa sürekli olarak basma sistemi de mevcut. Bunların haricinde, zaman zaman elinizdeki bir silahı doğrultup, nişan alıp, ateş edebiliyorsunuz. Yalnız, birçok şeyde olduğu gibi ateş etmek de çok fazla sonuca sahip.
Diyalog seçimleri gibi silah kullanımı da hikayeyi farklı yönlere savurabiliyor. Yani, karşınıza çıkan tanımadığınız o insana ateş etmek, ateş etmemek, hatta sadece silahı doğrultmak bile farklı sonuçlar çıkartabiliyor. Sadece bu değil, elinizde pompalı tüfek olduğu zaman uzaktan veya yakından ateş etmek bile hikayede fark yaratabiliyor. Malum, pompalı tüfeklerdeki mermiler menzil arttıkça saçıldığı için hedefiniz haricindeki şeyleri de vurabilme riskiniz oluyor. Yani, The Quarry oyununda doğru zamanda, doğru tuşa basma sistemi haricindeki hiçbir şeyin olumlu bir sonuç verip, vermeyeceğini bilmiyorsunuz.
Son olarak, Supermassive Games ekibinin önceki oyunlarında da kullandığı nefes tutma özelliği de geri dönüyor. The Quarry oyununda size belirtilen zamanlarda, belirtilen tuşa basarak nefesinizi tutabiliyorsunuz. Buradaki amaç, tehlike geçene kadar nefesinizi tutmak. Yalnız, karakteriniz sonsuza dek nefesini tutamıyor ve tehlike tam olarak geçti mi, bilemiyorsunuz. Aslında tehlikenin geçtiğini oyun size güzelce gösteriyor ama bazen tehlike geri dönebiliyor. Bu yüzden, tehlikenin geçtiğini sanmak işin içine giriyor. Bu da oyuna güzel bir detay katıyor. Yalnız, nefesinizi sonuna kadar tutmak da sizi tehlikeden kurtarmıyor.
The Quarry, hikaye tarafında zengin olduğu gibi bence oynanış tarafında da yeterince zengin. Saymış olduğum tüm bu elementler, oyunu oldukça dinamik bir yapıya sokuyor ve hikayeyi gerçekten kontrol ediyormuşsunuz hissini elinize veriyor. Ayrıca, detaylı erişilebilirlik ayarları sayesinde bahsettiğim elementleri değiştirebiliyorsunuz; karar verme sürelerini uzatabiliyorsunuz veya tek bir butona sürekli basmak yerine basılı tutmayı seçebiliyorsunuz. Tek şikayetim, tepki vermeniz gereken anlardaki buton tasarımının zayıf olması; analog tuşu kullanmanız gerekiyor ama tasarım öyle ki yuvarlak tuşuna basmanız gerektiğini anlıyorsunuz.
Bu kadar sahne olunca kusurların ortaya çıkması çok doğal
The Quarry hakkında daha önce bahsetmiş olduğum oyun elementlerinin çoğunluğu oldukça hoş bir animasyon ile anlatılıyor. Çizgi film tarzında hazırlanan bu animasyonda, oyunun temasının tam tersine biraz daha sarkastik bir komedi ele alınıyor. Bu sahnelerden sadece 6-7 tane var ama bence bir video oyunu için en hoş öğretici bölümlerden birini sunuyordu bu oyun. Yalnız, her şey ne yazık ki kusursuz değil. Mesela, oyun boyunca yaşayacağınız sahne kesimleri biraz kalitesiz bir şekilde gerçekleştiriliyor. Yani, karakterlerin durduğu pozisyonlar veya duyguları bile sadece 1 saniye içerisinde değişebiliyor.
The Quarry oyununda yüzlerce farklı tipte final var ve doğal olarak o finallere giden yollar da oldukça çeşitli. Bu yüzden, izleyebileceğiniz tek bir sahnenin, birkaç alternatifinin yanında, o alternatifin de kendi içinde 4-5 tane farklı versiyonu bulunabiliyor. İşte bu alternatifler ve versiyonlar arasında geçiş yaparken, önceki sahnede mutlu olan bir karakter, 1 saniye sonrasını anlatan ikinci sahnede bir anda sinirli olabiliyor. Karakterlerin durdukları yerler, baktıkları yerler, hatta konuştukları kişi bile 1 saniyede, hiç doğal olmayan, rahatsız edici bir şekilde değişiyor. Yalnız, sahne sayısı bu kadar çokken de kusursuz bir iş başarılabilir miydi, emin değilim.
Bu arada, The Quarry oyununda Türkçe metin desteği bulunuyor. Yani, altyazıları Türkçe olarak görüyorsunuz ama sıkıntı şu ki oyun dilini değiştirebilmeniz mümkün değil. Ben açıkçası oyunun seslendirmesi İngilizce iken altyazıların da İngilizce olmasını tercih ediyorum; zaman zaman orijinal metinde yazılan şeyler, olması gerektiği şekilde dilimize çevrilmiyor. İngilizce bilgim de yeterli olduğu için kendi adıma en kaliteli deneyimi yaşamak için oyunu tamamen İngilizce oynamak istedim ama ne yazık ki dil değiştirme ayarı yok. Sanıyorum ki konsolun sistem dilini değiştirmeniz gerekiyor bunun için ama onunla uğraşmayacağım tek bir oyun için.
Bu arada, The Quarry için hazırlanmış olan Türkçe metin çevirisi de idare eder seviyede. Kesinlikle daha kötü çeviri işleri görmüştüm video oyunları arasında, bu da en kötüsü değil ama yine de benim rahatsız olmama yetecek kadar da hata mevcut. Tabii ki hiç yabancı dil bilginiz yoksa, çeviri kesinlikle iyi bir iş yapıyor ve oyunu hoş bir şekilde anlatıyor. Detaylarından tabii ki daha sonra bahsedeceğim ama çevrinin yanında duyduğunuz seslendirmeler de kesinlikle kaliteli. Her aktör ve aktris, kendi karakterlerini seslendirdi mi bilmiyorum ama en ünlü olan isimleri zaten görüntülerinden olmasa bile seslerinden tanıyabiliyorsunuz.
The Quarry, birçok farklı yönden kaliteli bir deneyim sunuyor
The Quarry oyununun içerisinde üç farklı mod sunuluyor. Bunlardan ilki, inceleme yazım boyunca bahsettiğim standart oyun deneyimini sunan tek oyunculu mod. İkinci seçenek ise film modu olarak geçiyor ki benim asıl ilgimi çeken içerik buydu. Film modunda herkesin hayatta kaldığı veya herkesin öldüğü senaryoları tamamen bir film gibi izleyebiliyorsunuz. Ayrıca, her karakterin kişiliğini belirleyip, diğer muhtemelen sahneleri ve sonları da görebilmeniz mümkün oluyor. Hatta, satılan bir ek pakette film modu için en kanlı senaryo seçeneği bile satılıyor. Diğer içerik ise yerel eşli oyun modu olarak geçiyor.
Hangi oyun modunu seçerseniz seçin, The Quarry ile muhteşem bir sunum kalitesi mevcut. Her şeyden önce, sinematik sahnelerde de, oynanış anlarında da sunulan görsellik muhteşem. Sadece, oyunun açılış bölümü bittikten sonra oyunun geri kalanındaki oynanış anlarında alan derinliği biraz çok agresif olarak kullanılıyor. Bu durum performansı da zaman zaman olumsuz bir şekilde etkiliyor; oyun her zaman 60 FPS olarak kalmıyor. Yalnız, bu durum beni tahmin ettiğim kadar rahatsız etmedi. Normalde görsellik ve performanstaki sıkıntılara çok kafayı takardım ama bu oyunda sanki birçok negatif nokta başarılı bir şekilde gölgelendiriliyor.
Görsellik ile alakalı olarak karakterlerin özellikle yüzleri, hatta gözleri çoğu sinematik anda gerçek hayat seviyesine çıkabiliyor. Yalnız, duygular biraz ekstrem seviyelere çıktığı zaman yüz animasyonları sanki abartılı bir şekilde kullanılıyor. Bu da oyunun gerçekçiliğini biraz eliyor. Yine de sonuç olarak animasyonlar, özellikle de yüz animasyonları bana oldukça kaliteli geldi. Karakterlere yapılan seslendirmeler, aktör ve aktrislerin performansları ve okunan diyaloglar da kesinlikle başarılı. Tüm bunların arkasında çalan lisanslı ve lisanssız müzikler de The Quarry oyununun atmosferini oldukça olumlu bir şekilde etkiliyor.
The Quarry, gerçekten de Until Dawn yapıtının manevi bir devam oyunu gibi hissettiriyor. Evet, oyunun bazı rahatsız edici noktaları var ama sunulan deneyim genel anlamda o kadar başarılı ki tüm negatif noktalar gölge altında bırakılabilir. Ayrıca, hikayenin de bu stüdyonun eski oyunlarına kıyasla sadece korkuya odaklanmaması hoşuma gitti. Bu belki bazı oyuncular için olumsuz bir yorum olacaktır ama bu yapıt, Supermassive Games tarafından geliştirilmiş en hafif korku oyunu bence; bu yapıtta korku haricinde birçok farklı element var ve tüm bunlar kendisini başarılı bir şekilde belli edebiliyor. Bu oyunu, türü seven herkese öneriyorum.