Herkesin çocukluğunda özel bir yer edinmiş ve çok güzel anılara ev sahipliği yapmış oyunlar veya oyun serileri vardır. Benim durumumda bu özel yerin sahibi Prince of Persia serisidir ve bu seri bu yıl içerisinde önce Prince of Persia: The Lost Crown ve The Rogue Prince of Persia ile seriye can veren iki harika oyunla öne çıkmasıyla birlikte tekrar adından söz ettirmeye başladı. İki farklı türdeki bu iki oyun da kendi kulvarlarında oldukça iyi işler başarıyorlar. Özellikle oyun sektöründe açık dünya oyunları ve çevrim içi servis oyunlarının firmalar tarafından fazlasıyla öncelikli olduğu bu dönemlerde gerçekten de bir nevi niş sayılabilecek türlerde bu başarıya erişmeleri ise takdire şayan.

Açık dünya oyunları birbirine benzemeye ve çevrim içi servis oyunları da sürekli aynı şeyi tekrar tekrar yapmaya oyuncuları yönlendirmişken, serinin özüne dönülerek Metroidvania ve rogue like türündeki bu iki yapım da Prince of Persia tarafında yüzümüzü güldürdüler. Üstelik Ubisoft böyle köklü bir marka için yeni bir yol bulmuş gibi görünüyor. Assassin’s Creed serisinin başlangıcıyla birlikte, çöküşü kaçınılmaz olmuş olan Prince of Persia serisini yeniden ayakları üzerinde görmek, gerçekten de çok güzel bir his.

The Rogue Prince of Persia ise erken erişim olmasına ve içerik olarak çok fazla bir şey sunmasa da oynanış ve müzik açısından oldukça başarılı bir imaj çiziyor. Bu oyunda prensi kontrol etmek ve düşmanlarla savaşmak, son zamanlarda oynamış olduğumuz birçok oyundan çok daha keyifli bir tecrübe sunuyor. Daha önceden de Dead Cells tarafında Motion Twin ile birlikte geliştirme sürecinde çalışmış olan Evil Empire tarafından geliştirilmiş bir yapım The Rogue Prince of Persia. Özellikle Dead Cells için geliştirmiş oldukları genişleme paketleri ile tanıdığımız bu ekip, kendi oyunlarında da önceki tecrübelerinden de bolca faydalanıp, yine de kendine özgü bir oyun geliştirmişler.

İlk bakışta Dead Cells oyununun modlar aracılığıyla makyajlanmış hali gibi görünse de The Rogue Prince of Persia, gerçekten de kendisine has bir oyun. Görsel tarzıyla, çatışma mekanikleriyle, özellikle de parkur mekanikleriyle ve oyunun atmosferini ve enerjisini harika şekilde etkileyen müzikleriyle birlikte türe yeni bir soluk katmayı başarmış. Serinin orijinal üçlemesinde olduğu gibi yine bir kuşatma altındaki Pers Krallığı’nı kurtarmaya çalışan ve ailesinin intikamının peşinde koşan bir prens görüyoruz.

The Rogue Prince of Persia

Oyun, hikâye anlatımı konusunda şimdilik biraz cimri davranıyor. Ana karakterimizin duygusal yolculuğu ve intikam arzusu ön planda olsa da buna dair, en azından şu aşamada, pek bir şey görmüyoruz. The Rogue Prince of Persia, basit bir intikam öyküsünden çok daha fazlası. Aile bağları, ihanetler ve kişisel hayat üzerine inşa edilmiş bir anlatı da sunuyor bizlere ve oyunun geliştirilmeye devam ettiği süreç boyunca ileride sadece aksiyon dolu sahnelere değil, aynı zamanda duygusal olarak yoğun anlara da dikkat çekecek gibi görünüyor.

Oyunun en dikkat çekici yönlerinden biri de mekân tasarımları. Her bir bölüm, tarihi ve fantastik unsurları harmanlayarak özenle tasarlanmış. Özellikle Pers mimarisinden esinlenen yapılar, detaylı tasarımlarıyla göz kamaştırıyor. Ayrıca, her bölüm için kendine özgü bir atmosfer tasarlanmış ve bu atmosfer, oyunun harika müzikleriyle de mükemmel bir uyum içerisinde. Her bölüm için özenle hazırlanmış müzikler barındıran The Rogue Prince of Persia, Pers temalı melodilerle yöresel seslerin, modern bir şekilde yorumlanmasıyla birlikte şimdiye kadar bu tür oyunlarda görmüş olduğumuz en orijinal ve kaliteli işler arasında üst sıralarda sayılabilecek seviyede bir iş olmuş.

The Rogue Prince of Persia, geleneksel rogue-like yapısına bir de parkur mekanikleri eklemesiyle öne çıkıyor. Bir platformdan direğe atlamak, duvarda koşmak gibi mekaniklerin oynanışı fazlasıyla keyifli hale getirdiğini söyleyebilirim. Prensin çevik hareketleri, taklalar atarak ve akrobatik hareketler yaparak düşman pataklayabilmesi oyun içerisinde dinamik ve akıcı bir oynanış deneyimi sunuyor. Bu mekanikler, sadece görsel bir şölen sunmakla kalmıyor, aynı zamanda oyun içinde çeşitli bulmacaları çözmek için de kullanılıyor.

Örneğin bir dizi tuzaklı yoldan geçip bu yolda da belirli noktalardan butonlara basarak gizli kapıları bulup, içerisindeki hazineleri veya hikayeyle ilgili ipuçları bulabiliyoruz. Parkur mekanikleri, oyunun akışını hızlandırırken, oyuncuların yeteneklerini de sürekli olarak test ediyor. Çatışma mekanikleri ise oldukça stratejik. Çeşitli silahlar ve özel yetenekler kullanarak düşmanlarla savaşabiliyoruz ve her bir düşmanın kendine özgü saldırı tarzları ve zayıf noktaları var, bu da her bir çatışmada farklı stratejiler geliştirmemizi gerektiriyor.

The Rogue Prince of Persia

Standart saldırı ve düşmanları savurabildiğimiz tekme saldırı olmak üzere iki farklı saldırımızın bulunmasının yanı sıra oyun içerisinde bulabildiğimiz madalyonlarla yeteneklerimize değişkenler ekleyebiliyoruz bunları da toplamda dört adet yerleştirebileceğimiz bloklar bulunuyor. Bu madalyonları doğru şekilde yerleştirmek de yeteneklerimizi geliştirerek, belirli kombinasyonlarla yeni saldırı tarzları kazanmamızı sağlıyorlar. Hatta elde ettiğimiz bazı yetenekler, diğer yeteneklerle çeşitli reaksiyonlar oluşturabiliyorlar ve bu şekilde daha güçlü saldırılara sahip olup, oyun içerisindeki ilerleme sağlamamızı da biraz daha kolay bir hale getiriyor.

The Rogue Prince of Persia yeni başlayanlar için yeterince oynanabilir bir tecrübe sunarken, deneyimli oyuncular için de yeterince meydan okuyucu özelliklere sahip. Oyunun içerisinde barındırdığı bu özellik de her bölgenin yapılan savaşlar sırasında kullanılan müziklerle de birleştiğinde, daha gaza getiren ve oyunda gelişmek istemenize neden olan, geçtiğiniz tüm zorlukları tatmin edici bir deneyim haline getirerek beğeninize sunuyor. The Rogue Prince of Persia teknik performans açısından ufak donmalar takılmalar yaşasa da genel anlamda başarılı bir performans sunuyor.

Erken erişim sürecine en az bir yıl daha devam edecek olan oyunun, yalnızca oyun içerisinde bölümleri geçerken ekrana gelen kısımda kare sayısında ufak bir performans düşüşü yaşayabiliyoruz. Üstelik erişime açılmasının üzerinden henüz bir hafta yeni geçmesine rağmen, yepyeni birkaç içerik de beta sürüm olarak yayınlanmış durumda. Yeni bir bölge, yeni silahlar, yepyeni parkur alanları ve yepyeni düşmanların eklenmesiyle bir parça da genişletilen deneyim, gün geçtikçe daha da genişleyecek gibi görünüyor. Geliştirici ekibin ise bu konuda tecrübeli olması bir hayli güven verici.

Sonuç olarak, The Rogue Prince of Persia, serinin hayranları ve Metroidvania ile rogue-like türlerini seven oyuncular için kaçırılmaması gereken bir yapım. Grafik tasarımı oldukça canlı ve pastel bir renk paletiyle dikkat çekiyor. Oynanış, mekan tasarımları, müzikler ve tüm bunların birbiriyle olan harika uyumu açısından oldukça tatmin edici bir deneyim sunuyor. Serinin özüne sadık kalarak, modern oyun dinamikleriyle harmanlanmış bu yapım, küllerinden doğan Prince of Persia markasına daha da güç katma potansiyeline sahip.