The Walking Dead: The Final Season, çok uzun zamandır bir bilinmezliğin içerisinde idi. Şimdi tüm bu durumu en başından anlatmayacağım ama ben, bu bilinmezlikten ötürü oyunun üçüncü bölümünün çok kötü etkileneceğini düşünüyordum. Broken Toys isimli bu üçüncü bölüm çıktı, oynadım ve daha önce hayatımda hiç bu kadar yanılmadığımı fark ettim. The Walking Dead: The Final Season – Broken Toys, bugüne kadar piyasaya sürülmüş en iyi The Walking Dead bölümlerinden bir tanesi. Peki, neden? Bu sorunun cevabını verebilmek için sizlere inceleme yazımı sunuyorum.
İncelemeye başlamadan önce küçük bir uyarım var
Bu inceleme yazımda oyunun sadece hikayesinden ve birkaç teknik şeyden bahsedeceğim. Eğer The Walking Dead: The Final Season oyununun temelinde nasıl bir şey olduğunu merak ediyorsanız, bu oyuna ait ilk inceleme yazımı okumanızı öneriyorum. Eğer hikaye hakkında bilgileri almaya razıysanız da bu inceleme yazımı okumaya devam edebilirsiniz. Merak etmeyin, sizin için hikayenin en küçük detayına kadar inmeye çalışacağım.
Tabii hikayeye geçmeden önce, biraz önce söylemiş olduğum teknik şeylere değinmek istiyorum. Bu bölümün neredeyse tamamı Telltale Games tarafından geliştirildi ama şu an ortada öyle bir stüdyo yok. Bu sebepten ötürü de Skybound Games, bölüme son dokunuşları yapan ekip idi ve sonuç şaşırtıcı derecede iyi. Açıkçası ben, bu kadar ani bir şekilde stüdyo değişimi sonrasında, teknik açıdan bölümün çok acı çekeceğini düşünmüştüm ama öyle olmadı.
The Walking Dead: The Final Season – Broken Toys oynarken, oyunun geliştirilme sürecinde olumsuz bir şeylerin olduğunu, yaşanan olayları bilmeyen biri bile anlayabilir. Mesela ben oyunu oynarken çok fazla animasyon, ses ve kamera hatası fark ettim. Tabii ki bunlar, benim inceleme yazımın sonundaki puanı olabildiğince minimum etkileyecek; Skybound Games ekibinin elinden geleni yaptığına adım gibi eminim. Ayrıca, şu durumda kendilerinin de üzerine gidemeyiz. Belki final bölüm için daha ağır eleştirilere izin verebilirim kendi içimde.
Beni bu bölümde hafif teknik, hafif hikaye açısından rahatsız eden son nokta ise bölümün sonu oldu. Yani, bölüm o kadar boş bir şekilde bitti ki, seçimlerin özeti gelene kadar ben bölümün bittiğini bile anlamadım, kamera açısı değişecek, o yüzden yükleme ekranı var filan sanıyordum. Ayrıca, bu kadar ortada kalan, boş bir final anından sonra, dördüncü bölümü gösteren küçük, birkaç saniyelik bir video da bekledim ama o da yoktu. Bölüm, dediğim gibi çok güzeldi ama final anları benim için tamamen hayal kırıklığı oldu.
Şimdi hikayeden bahsedelim
The Walking Dead: The Final Season – Broken Toys, bizleri ikinci bölümdeki savaşın hemen sonrasında evrene geri döndürüyor. Hatırlayacağınız gibi Abel bizim elimizde ve kendisini konuşturmamız gerekiyor. Oyunun bu bölümü çok güzel bir şekilde tasarlanabilirdi; yanlış bilgi alma, hiçbir şekilde bilgi alamama, farklı bilgi alma şekilleri filan olabilirdi ama hayır. Telltale Games, kapanmadan önce bizlere gayet sıradan bir sorgu sahnesi sundu. Yine de bu sahnenin kötü olduğunu göstermez. Bölümde Abel da, AJ de çok güzel parladı ama daha da iyi olabileceğini düşündüm.
Ayrıca bahsetmiş olduğum bu sahnede Abel ve Delta topluluğun aslında iyi insanlar olabileceği de hafiften işaret ediliyor ama bu işaret, oyunun ilerleyen noktalarında gereken hali alıyor. Yine de oyunun hikayesinde sürekli olarak bir bilinmezliğin olması gayet iyiydi. En azından bir teori kaynağım vardı. Tabii bu sırada AJ de hiç istemediğim bir hal almaya devam ediyor. Eğer önceki incelemelerimi hatırlıyorsanız, AJ ile alakalı genelde hep ortada kalıyordum. Kendisi hakkında net bir düşüncem bile yoktu ama bu bölüm ile anladım ki hem ben yanlış kararlar veriyorum, hem de o, yanlış kararlarımı uygulamak için can atıyor.
Tahmin ettiğimden daha düz ve kısa olan sorgu bölümünden sonra ise bir bot arıyoruz. Evet, The Walking Dead oyununun ilk sezonuna hoş geldiniz. Tabii aslında bunu sadece bir bot üzerinden söylemem ilginç olur; önceki bölümlerde olduğu gibi bu bölümde de sürekli ama sürekli olarak oyunun ilk sezonuna göndermeler devam ediyor. Ayrıca, bu bölümde de geleceğin, bizlere bir şekilde işaret ediliyor olma durumu var ki ilk iki bölüm sayesinde artık bunları daha rahat fark edebiliyorum ve psikolojimi bozuyorlar.
Benim psikolojimi şimdi bir kenara bırakmamız gerekiyor; bahsetmiş olduğumuz botu buluyoruz ve onun içine girip, arkadaşlarımızı kurtarmamız gerekecek. Tabii bunun için önceden keşif yapıyoruz ve bu keşif sırasında da ortada çok güzel bir çok yönlü oynanış için imkan var ama Telltale Games bunu kullanmamış. Yani, ikinci bölüm ile üçüncü bölüm arasında çok uzun zaman vardı. Ben mi bu oyunların nasıl işlediğini unuttum, anlamadım ama ben bu sefer çok fazla kaçırılmış fırsat gördüm. Yine de söylemem gerekiyor ki bunların hiçbiri olumsuz noktalar değil; bölüm şu ana kadar gayet başarılı ilerliyordu.
AJ, bana birçok farklı duyguyu aynı anda yaşatmaya devam ediyor
Biraz önce, şu ana kadar başarılı dedim çünkü sadece birkaç dakika sonra The Walking Dead: The Final Season – Broken Toys, bu güne kadar görebileceğiniz en iyi The Walking Dead sahnelerinden bir tanesine imza atacak. Yalnız ondan önce Minerva geri dönüyor. Daha doğrusu, kendisinin yaşadığını öğreniyoruz ve tahmin edebileceğiniz gibi Lilly ve Delta tarafından beyni yıkanmış kendisinin. Bu noktada, Minerva karakterinin hem üçüncü, hem de dördüncü bölümde çok büyük bir role sahip olacağını düşündüm ama kendisi tüm rol haklarını üçüncü bölümde kullandı.
Telltale Games, Minerva ve daha sonra bahsedeceğim birkaç kişi ile birlikte Delta topluluğun ne kadar berbat bir yer olduğunu oyunculara gösterdi ve bu sayede de benim, “Ya aslında Delta kesin iyi bir topluluk çıkacak da biz kötü karakter rolünde olacağız.” teorim komple suya düşmüş oldu. Fakat bu konuda çok dertli değilim çünkü Broken Toys ile suya düşen şey sadece benim teorim değil, çok daha fazla şey suya düşüyor. Gerçek anlamda.
The Walking Dead: The Final Season oyununun ilk ve ikinci bölümünde AJ, karakter gelişimi ve bazı anları ile benim beynimi yakmayı başarmıştı. Bu noktaya kadar çok beynim yanmadı, sanırım her şey güzel olacak… Bu noktalardan sonra tonumu değiştirmeden yazıma devam etmek isteyebilirdim ama AJ, benim kendisinden nefret etmem için elinden gelen konuşmaları yapmaya devam ediyor bölümün yarısından itibaren. Eğer tarafsız bakacak olursam, AJ bu oyunun en iyi tasarlanmış karakteri. Fakat o karakterin geleceği benim elimde olunca ve ben de çocuk bakma konusunda pek yetenekli olmayınca, işler bayağı kötüye gidiyor. Tabii çocuk bakmışlığım var ama bizim dünyamız henüz zombiler tarafından ele geçirilmedi.
The Walking Dead: The Final Season – Broken Toys içerisinde AJ, özellikle bölümün ortalarında bencil ve acımasız bir karakter ortaya koyuyor. Hatta ikinci bölümden geri dönen arkadaşımız James de bu şekilde düşünüyor. Muhtemelen bunu inceleme yazımın sonlarına doğru da söylerim ama AJ, bölümün sonlarına doğru artık tamamen kontrolümden çıktı diyorum ki son anda kendisi yine benim kontrolüme giriyor. AJ, sana sürekli farklı kararlar aldırdığım ve kafanı 3 bölümdür sürekli olarak karıştırdığım için özür diliyorum ama öncelikle seni gerçekten bir türlü sevemedim ama buna rağmen kötü olmanı gönülden istemiyorum. Bu yüzden de stresli anlarda yanlış kararlar verebiliyorum. Kusuruma bakma.
The Walking Dead oyununun en iyi anlarından bir tanesine hazır mısınız?
Evet, o an geldi. The Walking Dead: The Final Season – Broken Toys, bu ana kadar başarılı bir bölümdü ve birkaç rüya ve Lee sahnesi ile bölüm kolaylıkla bir üst seviyeye çıkartılabilirdi ama en azından şu an öyle olmadı. Zombilerin içinde yine de insanların olduğunu düşünen James, bana en başlarda biraz garip geliyordu. Yine de kendisine hak vermek istiyordum ve o hakkı, bu sahnede verdim.
James, zombilerin içerisinde hala insanların olduğunu anlayabilmemiz için onlarla bir olmamız gerektiğini düşünüyor ve bizlere maskesini veriyor. Bizler de zombi dolu bir ahıra giriyoruz. Bu sahnede kamera açısı, birinci şahsa dönüyor ve geri kalan her şey bu şekilde yazarak anlatılması imkansız şeyler… Ahıra girmemizdeki amaç, zombilerin bakışları, Clementine’ın tepkileri, elimizdeki kontrolcünün titremesi, müzkler, diğer ses efektleri, atmosfer, aklınıza gelebilecek her şey kusursuz. James, sadece Clementine’a değil, televizyon başında oyunu oynayan bana bile zombilerin içinde gerçekten insanların hala olduğunu gösterdi. Bu sahne, bana soracak olursanız, The Walking Dead serisinin en iyi ikinci sahnesi idi. İlk sahne tabii ki ilk sezonun finali.
Biraz önce bahsetmiş olduğum sahneye kadar gayet ortalama üstü seviyede olan Broken Toys, James’in sahnesi ile resmen zirve yaptı ve ardından da bu yüksek seviye korundu. Bölüm, sürekli olarak zirvede değildi. Bana soracak olursanız, biraz önceki anların üzerine çıkabilecek çok fazla şey bulunmuyor ama yine de bölümün devamı da gayet başarılıydı. Neden mi? Çünkü önümüzdeki sahnelerde aşk ve sevgi var.
Açıkçası aşk, yaşanan durumlara göre biraz ağır bir kelime ama iki farklı sahneyi, birbirinden ayırabilmek için bu kelimeyi kullanmayı tercih ettim. The Walking Dead serisinde bugüne kadar pek aşk görmedik, deneyimlemedik. Fakat şimdi Violet var. Bu sahnede de, hatta ilerideki bir başka sahnede de Violet ile Clementine, birkaç saniye de olsa güzel bir an geçirebiliyor. Şu anda ise kendileri sadece huzur ve sevgi dolu bir ortamda dans ediyor. Burayı biraz daha anlatabilmek isterdim ama şu zombilerle bir olma sahnesinden bile daha zor bunu anlatmak.
Tamam AJ, seni unutmadık
Violet ile Clementine dans ettikten hemen sonra tabii ki AJ geliyor çünkü kendisini unutmamıza imkan vermiyor oyun. Ben AJ tarafında pek sıcak olmasam da James’in ve Violet’in sahnesinden sonra AJ’in gelip Clementine’a sarılması, “Seni seviyorum.” demesi inanılmaz kalbimi yumuşatan bir an oldu. The Walking Dead: The Final Season – Broken Toys, o zombi sahnesi ile duyguları maksimuma çıkarttıktan sonra, bir süre boyunca hiç duyguları düşürmemeyi gayet iyi biliyor.
Sadece birkaç anlığına yaşadığım duygular kaçıyor çünkü Willy, gizlice gireceğimiz gemiye bomba koyup, onu batırmamızı teklif ediyor. Benim cevabım tabii ki hayır çünkü dördüncü bölümün giriş sahnesinde bir dere/göz/deniz/su kenarında, Clementine’ın şapkası duruyor. Muhtemelen boğulma durumuna bir gönderme yapılıyor. Deli misin sevgili Willy? Bu okuldaki patlayıcı madde merakı nereden geliyor, bilmiyorum ama oyunun bana o patlayıcı kullanmama şansı vermemesi de artık suyun dibini boylayacağımızı iyice gözümün dibine sokuyor.
Bu noktada küçük bir şeye de değinmek istiyorum. Aslında Willy ve bomba fikri sayesinde ben dördüncü bölüm için çok daha fazla heyecanlandım. O bahsettiğim tanıtım sahnesi sayesinde ben, Clementine’ın boğulma yolu ile filan öleceğini tahmin ediyordum. En azından finalde, su ile alakalı kötü bir şey olacaktı. Böyle düşünmemin daha çok fazla nedeni var ama incelememi 4000 kelimeye çıkartmak istemiyorum. Her neyse, bu bomba fikri yüzünden dördüncü bölüme olan merakım çok daha fazlalaştı çünkü belli ki o sahne, aslında üçüncü bölümün hemen sonunda yaşanan olayla alakalı.
Eskiden ortalarda başka bir teori dönüyordu. Bu teoriye göre dördüncü bölümün hemen başında Clementine ölecekti ve biz de Violet veya AJ olarak bölümü sonlandıracaktık. Aslında, benim düşüncem şu an bu teorinin gerçek olabileceğine biraz ihtimal veriyor ama ben kesinlikle böyle bir şey olacağını düşünmüyorum. Hatta, Willy ve bomba fikri sayesinde dördüncü bölümde her şeyin, tahmin edilenden çok daha iyi olacağını düşünmeye başladım. Seni de sevmiyorum ama teşekkürler Willy.
Geçmişler yine ortaya dökülüyor
İnceleme yazımda sanırım daha önce demiştim, bir The Walking Dead: The Final Season klasiği olan geçmişi öğrenme oyunu oynuyoruz parti sırasında. Bu oyun aracılığı ile Ruby, Tennessee ve Violet karakterlerinin geçmişlerini öğrenebiliyoruz. Biraz önceki bomba sahnesi ile birkaç saniyeliğine kaybolan duygularım, Violet sağ olsun geri dönüyor çünkü kendisi, neden bu okula 11 yaşında bırakıldığını anlatıyor. Artık Violet’i daha çok seviyorum.
Şu an incelemenin neredeyse 2000. kelimesini yazıyorum ve artık çok az kişinin buraya kadar gelebildiğini düşünüyorum. Bu yüzden de biraz kendi özelime gireceğim: Bazı insanlar, video oyunlarında kendilerini görebilirler. Bazen, anlatılan bir hikaye çok tanıdık gelebilir, bazen de karakterler yakındır. İşte bu oyun boyunca da Violet bana çok yakın geliyordu. Bu bölümde ise her şey bambaşka bir seviyeye çıktı.
Eğer bu bölümü oynadıysanız, Violet’in başından neler geçtiğini ve neden bu okula gönderildiğini biliyorsunuzdur. Eğer bilmiyorsanız, net olarak söylemek istemiyorum ama her zaman, her şeye beklenildiği gibi tepki veremeyebiliyorsunuz. Violet, bu söylediğimden çok daha derin bir noktadaydı küçükken. Ben de. Eğer bahsettiğim olayı biliyorsanız merak etmeyin, benim başımdan geçenler o kadar travmatik değildi. Yine de birçok insan normal görmezdi yaşananları. Kendinize benzeyen birini görmek, her zaman güzel, bazı durumlarda da benzersiz bir deneyimdir. Ben, bunu ilk bölümden beri Violet ile yaşıyorum ve şimdi de bu bölümde geçmişe inildiğinde yine kendimi görmem, garipti. Tabii ben burada gerçek bir insanım ve sanal karakterlerden derinlemesine etkileniyorum. Bunu da benim bozuk psikolojime ve kötü olan ruhuma veriniz.
Evet, bu cümleleri yazarken tahmin ettiğim kadar özelime giremedim ama benim de gücüm buna yetiyormuş, görmüş olduk. Artık başka bir incelemeye diyelim ve şimdi biraz da kulaklarımızın pasını silelim çünkü Violet’in ses sanatçısının inanılmaz bir sesi var. Tabii Violet tarafından söylenen şarkı, aslında başka bir ses sanatçısı tarafından söylenmediyse. Ardından da AJ geliyor ve bizim iki bölümdür yaptığımız, mum sönünce ekran da kararıyor mevzusunu yapıyor. Açıkçası, aynı olayın dördüncü bölümde nasıl gerçekleştirileceğini çok merak ediyorum. Sürekli tekrarlanan bu aksiyonun bence son bölümde çok daha büyük bir etkisi olacak.
Lütfen duygularıma biraz daha kibar davranın
Bu tip video oyunlarında, bana hissettirilen veya benim hissettiğim duygular çok önemlidir. The Walking Dead: The Final Season – Broken Toys, bu konuda çok başarılı idi. Bu noktaya kadar zaten birkaç andan bahsettim. O anları kelimelerle bile anlatmak mümkün değildi. Duyguların hiçbir zaman etkisi kesilmiyor çünkü Clementine şimdi rüya görüyor. Bu noktada, aslında McCaroll Ranch ile alakalı bazı şeylerin gösterileceğini tahmin ediyordum ama hayır, Lee geri dönüyor.
Yine tren sahnesindeyiz, Lee ve Clementine’ı görüyoruz. Yalnız bu sefer geçmişi hatırlamıyoruz veya geçmişten gelen cümleler, bizlere bir şeyler öğretmiyor. Lee ve Clementine, günümüzde yaşananlar hakkında konuşuyor. Clementine’ın küçüklük hali ile başlıyor bu sahne ve bir noktadan sonra da kendisinin büyümüş hali geliyor ekrana. James’in bizi zombilerle dolu bir ahıra sokmasından sonra, o duyguyu hiçbir şeyin geçemeyeceğini düşünmüştüm ama bu sahne gerçekten hiç beklemediğim bir sahne idi ve kendimi kaybettim.
Bu noktada herhalde The Walking Dead: The Final Season – Broken Toys bölümü ile verilen duygulardan bahsedebilirim. Henüz bölümün sonuna gelmedim ama bu ana kadar güldüm, ağladım, heyecanlandım, bilinmezde kaldım, kaybolmuşluk hissine ve çok daha fazlasına sahip oldum. Hatta ilerleyen sahnelerde, seçim yaparken elim ayağım bile titredi. Daha önce bu tip zirve duyguları The Walking Dead oyununun ilk sezonunda ve biraz da ikinci sezonunda yaşamıştım. Hatta bu tip zirve duyguları Telltale Games tarafından geliştirilmiş diğer hiçbir oyunda ve Life is Strange serisinde yaşamamıştım. Bu kesinlikle iyi bir şey.
Duygular haricinde artık AJ’in de seçimlerden nasıl etkilendiği, oyundaki karakterlerden, nokta atışı ile James tarafından da söylenmeye başlıyor. Zaten bu video oyununun ilk iki bölümünde AJ’in sorumluluğunun bizim üzerimizde yeterince ağır bir şeydi ama aynı sorumluluk, bu bölümde tahmin edeceğinizden çok daha ağırlaştı. İlk iki bölümde kararları genelde Clementine için veriyordum ama şimdi AJ, oyunun hikayesini benim istemediğim yönde etkiliyor ve zorunluluktan bile olsa AJ’in sorumluluğu yüzünden benim oyundaki kararlarımın da değişiyor olması gerçekten oyunun hikaye anlatımı yönünden çok büyük bir başarı.
Bu Louis size ne etti?
İnceleme yazımın bir noktasında, Delta topluluğunun ne kadar dehşet saçıcı olduğunun göründüğünden filan bahsetmiştim. İşte o dehşet, en iyi şimdi görünüyor; arkadaşlarını kurtarmak isteyen Clementine, Violet ve AJ, yakalandı. Tahmin edebileceğiniz gibi Minerva, eski dostlarını sattı ve beyninin gerçekten yıkanmış olduğunu bizlere gösterdi. Yani, benim içimde ufak bir umut vardı ama yapacak bir şey yok… Bu sırada da kaçırılan üç arkadaşımızın başına neler geldiğini görüyoruz ama keşke görmeseydik…
Louis çok konuşkan bir karakter. Kendisini de seviyorum yalnız Lilly, bu canlılığı pek sevmemiş olacak ki Louis’e çok işkence etmiş ve dilini kesmiş. Louis’i bulduğumuzda kendisi psikolojik olarak tamamen bitmişti ve bizden bile korkuyordu. Louis’in dilinin kesildiğini fark ettiğim an neye uğradığımı şaşırdım. Daha önceki inceleme yazılarımda söylemiştim, karakterini en çok sevdiğim The Walking Dead sezonu buydu ve bu sevginin temelinde de Louis, AJ ve Violet vardı. Şimdi de Louis’in bu şekilde psikolojik olarak parçalanması beni gerçekten çaresiz hissettirdi, bitirdi. Yine ayakta alkışlanabilecek bir hikaye anlatımı var diyebiliriz.
Tabii biz yakalandık ama içerisinde hapis kaldığımız gemide bir bomba var ve gemi hareket etmeye başlayınca o bomba da patlayacak. Bizler, hapis kaldığımız yerden kaçmaya çalışırken Minerva’nn kendi kardeşini öldürdüğünü öğreniyoruz, beyin yıkamadan ötürü tabii. Ardından Minerva bir şekilde vuruluyor ve biz büyük finale doğru yaklaşıyoruz. Bu noktada artık birkaç yan karakter, AJ ve James kaldı. Tabii Lilly ve kendi ekibi de var. Büyük final de hepimizin arasında geçiyor.
Artık The Walking Dead: The Final Season – Broken Toys ile o kadar çok şey yaşadım ki elim ayağım titriyor, biraz daha fazla şey yaşasam muhtemelen kendimden geçeceğim. Fakat bu noktada Telltale Games veya Skybound Games tarafından yapılan bir boş vermişlik sayesinde kendime geliyorum. Final sahnesi birçok anlamda güzeldi. O anlarda içimde hep bir korku vardı çünkü her şey olabilirdi, aynı zamanda da merakla ne olacağını merak ediyordum ve bir olay oldu, sinirim bozuldu.
Peki, bu James size ne etti?
James ile daha önce AJ’in hareketleri hakkında konuşmuştuk ve o konuşmalar, bu final anına bağlandı. AJ, yavaş yavaş insan öldürmeye alışıyordu, sinirine yenik düşmeye başlıyordu. Final sahnesinde ise AJ, Lilly’yi vurabilirdi ama vurmadı; AJ, çoğu zaman duygularına yenik düşse de hiçbir zaman bizim sözümüzden çıkmıyor. Ben de AJ’i gerçekten kaybetmek istemediğim için Lilly’yi öldürmemesini söyledim. James bunu tebrik etmek için AJ’in önüne geçti. Tam o anda, o mili saniye içerisinde ne olacağını anladım, eminim ki siz de anlamışsınızdır.
Final sahnesinde, botun en üstündeyiz ve Clementine’ın tarafından en az 3-4 kişi var. Herkes Lilly’yi rahatlıkla görebiliyor, James ve AJ hariç çünkü James, AJ’in tam önünde duruyor, sırtı dönük. Kardeşim, kimse mi o anda Lilly’ye bakmıyor. Kadın geldi ve arkadan James’i tek bir bıçak darbesi ile öldürdü. Bence bu sahne tamamen bir saçmalıktı. Bu anın sorumlusu kimse, bence ortada tamamen bir tembellik vardı.
Bu noktada ölen kişi James olduğu için sinirli değilim, Lilly’nin saçma bir şekilde başka birisini öldürmesinden dolayı sinirliyim. Aynı ilk bölümün finalinde olduğu gibi AJ bir şekilde silah alıyor, doğrultuyor ve bunu hiç kimse ama hiç kimse görmüyor. Bu saçma ölüm yüzünden kesinlikle bu bölümden küçük bir puan keseceğim. Bu kadar efsanevi bir bölümün sonunda eğer biri ölecekse, daha iyi, daha mantıklı bir şekilde ölmeliydi.
İnceleme yazımın da finaline geçmeden önce, oyunun emeği geçenler sahnesinde, istatistiklerin göründüğü yerdeki küçük bir detaya değinmek istiyorum. Bu detay, “Rossie is worried about everyone.” olarak geçiyor. Eminim final sahnesinde Rossie olsaydı, oradaki birçok kişiden daha etkili olabilirdi. Olsun Rossie, senin kıymetini de eminim son bölümde bileceğiz.
En güzel The Walking Dead bölümlerinden bir tanesi var karşımda
The Walking Dead: The Final Season – Broken Toys, kesinlikle bugüne kadar piyasaya sürülmüş en iyi The Walking Dead bölümlerinden bir tanesiydi. Bu bölüm ile hissettirilen duyguların yelpazesi oldukça genişti. Ayrıca o duygular da inanılmaz etkiliydi. Hikayenin kendisi, gittiği yönü, anlatımı; karakterlerin kendisi, gelişimleri, hikaye ile olan etkileşimleri ve daha birçok şey, bu bölümü inanılmaz başarılı bir seviyeye taşıdı. Evet, bu bölümde bazı hatalar da vardı ama bu hataların çoğunu affedebiliriz; bu bölüm, tam olarak bir krizin ortasında kaldı.
The Walking Dead: The Final Season – Broken Toys sayesinde inanılmaz şeyler gördüm, yaşadım. Yeri geldi kendi geçmişimi ziyaret ettim, yeri geldi başka birisi için ne karar vereceğimi bilemedim, dakikalarca düşündüm. Birçok farklı sebepten ötürü bu bölüm, neredeyse kusursuz bir bölümdür benim için. Ayrıca bu bölüm sayesinde oyunun dördüncü bölümünü kat ve kat daha fazla merak ile beklemeye başladım. Şimdi de önümdeki haftaların nasıl geçeceğini kara karar düşünüyorum.