Total War: Warhammer oyununu ilk olarak 2016 senesinde görmüştük. Bu oyun, Total War serisini Warhammer Fantasy evreni ile buluşturuyordu ve oyunculara strateji temelli bir deneyim sunuyordu. Serinin ilk oyunu beğenildikten sonra, 2017 senesinde de hemen ikinci oyun piyasaya sürülmüştü. Daha sonra ise seri, sessizliğe gömüldü. 2021 senesinde bu sessizlik bozuldu ve Total War: Warhammer III, resmi olarak duyuruldu. Bu duyurudan neredeyse tam 1 sene sonra ise bahsi geçen yapıt, sonunda piyasaya sürüldü. Benim de bu oyunu oynama ve inceleme imkanım oldu.
Total War: Warhammer serisinin ilk iki oyununda oldukça ilgi çekici noktalara parmak basılıyordu ama Chaos konusundan sürekli kaçınılıyordu. Belki her zaman için plan buydu, belki de son dakikalarda bir değişiklik yapıldı, bilemiyoruz ama Total War: Warhammer III oyununda Chaos, sonunda karşımıza çıkıyor. Bu oyunun hikayesinde bir tanrı olan Ursun, Forge of Souls içerisinde ölüyor ve bu sırada tanrının göz yaşları, Chaos’u kilitli tutan bariyerleri yıkıyor. Bir diğer yandan da aynı tanrının bağırışları, dünyadaki herkesi kendisine çekiyor. Herkes, bu tanrının gücünü kendisi için istemeye başlıyor. Hikaye de burada başlıyor.
Sıra tabanlı strateji ve gerçek zamanlı oynanış mantıklarını harmanlayan bu oyunun hikaye modunda, dünyanın üzerinde bazı kapılar açılıyor. Oyuncular, bu kapıları dilerse kapatabiliyor, dilerse de içine girip, farklı tanrıların bölgelerini ziyaret edip, onların şampiyonlarını devirip, ruhlarını ele geçirebiliyor. Kolay yolu tercih etmeyip, ruhları yakalamaya çalışan oyuncular, asıl eğlenceyi yaşıyor ve hikayenin sonuna adım adım ulaşıyor. Eğer bunları siz yapmazsanız, diğer gruplar yapıyor ve sizin önünüze geçiyor. Total War: Warhammer III oyununun hikayesine göre Ursun’a onların değil, öncelikle sizin ulaşmanız gerekiyor.
Total War: Warhammer III oyunundaki bu kapıların arkasına geçip, Chaos ile çok erken bir şekilde savaşmaya başlamak tabii ki kolay bir deneyim olmuyor ama oyun da zaten sizin elinizden öyle çok sık bir şekilde tutmak istemiyor. Chaos, zorlu bir rakip ve zamana karşı verilen bir yarış var. Oyunun hikayesinde de bunu net bir şekilde hissedebiliyorsunuz. En büyük ve en güçlü ordularınız ile birlikte maceranızın ilk anından beri epik savaşların içerisinde kendinizi kaybetmeniz, tahmin ettiğinizden daha büyük bir eğlence sunuyor ki bu oyunun savaşları, ilk iki oyundakilere de pek benzemiyor.
Total War: Warhammer III, epik bir fantezi dünyasının kapılarını aralıyor
Daha önce de söylediğim gibi Total War: Warhammer serisinin birinci ve ikinci oyunu arka arkaya piyasaya sürülmüştü. Bu yüzden de o iki oyunun arasında aslında çok da büyük bir fark yoktu. Total War: Warhammer III ise 5 senelik bir aradan sonra piyasaya sürüldüğü için tahmin edebileceğiniz üzere içerisinde önemli yenilikler bulunduruyor. Bunlardan bir tanesi de savaş anlarının çok daha büyük ve epik hissettirmesi. Savaşların artık 1’den fazla aşaması olabiliyor ve bu aşamalarda önemli bir noktayı kontrol altına alma, o bölgeyi düşmanlardan koruma ve benzeri şeyleri yapabiliyorsunuz. Tabii destek kuvvetler de artıyor.
Total War: Warhammer serisinin eski oyunlarına göre Total War: Warhammer III içerisinde çok daha güçlü ve yeni yüzlerden oluşan destek kuvvetleri çağırabiliyorsunuz. Tüm bunlar, sizi savaş alanında üstün bir varlık gibi hissettiriyor ve bu sırada da savaş alanlarındaki farklılıklara daha dikkatli bir şekilde göz atabiliyorsunuz. Evet, bu video oyunundaki her savaş alanı, farklı temalara ve kültürlere sahip olduklarını en iyi şekilde yansıtıyor. Tabii ki bazı alanlar birbirine benzeyebiliyor ama yine ilk iki oyunla karşılaştırıldığı zaman savaş alanlarına büyük bir benzersizliğin olduğunu gözümüz kapalı bir şekilde söyleyebiliriz.
Kültürlerden ve ırklardan bahsetmişken, Chaos tarafının en başta dörde bölündüğünü söylemek isterim. Bunlar, dört farklı tanrı ile anılıyor: Khorne, Nurgle, Slaanesh ve Tzeentch. Yalnız, her tanrının kontrol ettiği bölgelerin içerisinde farklı gruplaşmalar oluyor. Bunların üzerine, bağımsız olan Daemon Prince, Kislev, Grand Cathay ve Ogre Kingdoms eklendiği zaman yaşatılan deneyim daha da zengin oluyor. Bahsettiğim tüm bu grupların farklı oynanış stilleri oluyor ve Total War: Warhammer III yapıtını ciddi bir şekilde oynamak istiyorsanız, her taraf için farklı stratejiler hazırlamanız gerekiyor efendim.
Tabii bizim kurduğumuz ordular için de aynı şey geçerli. Mesela, Kislev tarafından oluşturulan birlikler defansif bir şekilde yakın ve menzilli savaşlara ağırlık gösteriyor. Grand Cathay ise tamamen uyuma önem veriyor ve bunu doğru bir şekilde yaptığınız zaman güçlendirmeler elde ediyorsunuz. Yeni başlayanlara en uygun olabilecek olan taraf ise aslında Daemon Prince; kendisi dört farklı Chaos tanrısından da birlik çekebiliyor. Bu sayede elinizin altında çok daha fazla kombinasyon yer alıyor; ordu kurmanız daha kolay bir hale geliyor. Ayrıca, oyundaki tüm liderler farklı silahlar ve zırhlar kuşanabiliyor, yetenekler elde edebiliyor.
Daemon Prince, en benzersiz özelliklere sahip olmasıyla ön plana çıkıyor
Total War: Warhammer III oyununun içerisinde Daemon Prince olduğunuz zaman silah, zırh ve yetenek özelleştirmelerinden çok daha fazlasına sahip olabiliyorsunuz. Mesela, bu lider tüm vücudunu tamamen değiştirebiliyor. Bunlar tabii ki kendisine Chaos tanrıları tarafından hediye ediliyor. Zaten hikayenin içerisinde yaptığınız her şeyi de belli bir tanrıya veya Chaos tarafına ithaf edebiliyorsunuz. Bunu yaparak, desteklediğiniz tanrının veya tarafın farklı birliklerinin kilidini açabiliyorsunuz. Oyunda ilerledikçe bu sistem daha da derinleşiyor ve işin içine farklı tanrıları ve birlikleri kombine etme gibi şeyler giriyor.
Total War: Warhammer III, sunduğu yeniliklere gerçekten önem veriyor ama konu yenilik olduğu zaman da anlattıklarımızdan daha ilerisine gidilmiyor. Yani, oyunda yer alan 8 yeni ırk, bu ırkların sunduğu tamamen farklı oynanış imkanları ve stratejiler, geliştirilen ve büyütülen bir hikaye modu ile sunuluyor. Oyunda elde edeceğiniz yenilikler, bunlar ile sınırlı. Geriye kalan her şey, ufak tefek düzeltmeler ve iyileştirmelerden ibaret. Bu, özellikle Total War: Warhammer serisinin ilk iki oyununu oynadıysanız sizi olumsuz etkileyecektir. İlk defa bu seriden bir oyun oynayacaksanız, zaten oyundaki her şey size yepyeni gelecek.
Konu, sunum olduğu zaman ise ne yazık ki bazı problemler bulunuyor. Her şeyden önce oyun, görsel açıdan gayet güzel ama asıl sıkıntı ne yazık ki performans tarafında. Oyunda bazı optimizasyon problemleri var, bu sebepten ötürü de donanımınız yetse bile sağlıklı bir FPS değeri elde edemiyorsunuz. Bunun haricinde, oyun içinde yer alan rahatsız edici hatalar ve sıkça yaşanabilen çökme problemleri de cabası. Yalnız, bu problemler donanımdan donanıma değişiyor. Bazı oyuncular, oyunun hiç çökmediğini söylüyor ama benim deneyimimde oyun, her gün en az birkaç kere çöküyordu. Problemler genellikle NVIDIA tarafında gibi.
Bahsetmiş olduğum bu problemlere rağmen Total War: Warhammer III, kesinlikle kendi serisinin en iyi oyunu. Bazı denge problemlerini bulundursa bile oynanış tarafında sunulan zenginlik, hikaye modunun ciddi anlamda büyütülmüş olması, savaşların çok daha epik bir şekilde işlemesi ve hikaye anlatımının kaliteli olması, bu oyunu kesinlikle oldukça yüksek bir noktaya çekiyor. Eğer optimizasyon tarafında sıkıntılar olmasaydı ve tam olarak 5 senelik bekleyişin karşılığı olabilecek kadar yenilik sunulsaydı, bu oyun kusursuz olabilirdi. Eğer bu markanın strateji oyunlarını seviyorsanız, bu yapıtı kesinlikle kaçırmamanız gerekiyor.