Video oyunlarında çok sık kullanılan temalardan bir tanesi de zaman döngüsü içerisinde hapis edilmektir. Bugüne kadar birçok oyun, bu temayı ya temeline oturtturdu, ya da içerisinde bir şekilde kullandı. Hatta, sadece 2021 senesinde ise benzer mantığa dayanan birkaç video oyunu gördük. Twelve Minutes de o oyunlardan bir tanesi. Yalnız bu oyun, her şeyden önce kadrosu ile dikkat çekiyor. Oyunda sadece 3 farklı karakter olsa bile bu karakterler, oldukça başarılı ve ünlü oyuncular tarafından seslendiriliyor: James McAvoy, Daisy Ridley ve Wilem Dafoe. Ana karakterimiz James McAvoy, ana karakterin eşi Daisy Ridley ve polis memuru da Wilem Dafoe.
İsimsiz ana karakterimiz, işinden dönüyor ve eşiyle birlikte sakin bir akşam geçirmeyi planlıyor. Yalnız bu sırada kapı çalıyor, bir polis memuru içeri giriyor ve ana karakterin eşini cinayet ile suçluyor. Eğer yaşananlara müdahale etmek istersek de polis memuru, bizi bayıltıyor veya öldürüyor. Twelve Minutes oyunundaki zaman döngüsünü de bu şekilde öğreniyoruz; karakterimiz için dünya karardıktan sonra, her şey bir anda yeniden başlıyor ve gecenin başına geri dönüyoruz. Zaman döngüsünden haberdar olan tek kişi oyuncu olarak biz de değiliz; oyundaki ana karakterimiz de bir zaman döngüsünün içerisinde olduğunu fark ediyor.
Twelve Minutes oyunundaki polis memuru oldukça tehlikeli. Kendisi, her şekilde bizi öldürüyor ve zaman döngüsünü yeniden başlatıyor. Eğer evden çıkmaya çalışırsak da döngüyü sıfırlamış oluyoruz. Bu yüzden de polis memurunun ne istediğini, ondan daha önce öğrenmemiz gerekiyor. Bunu yapabilmek için de zaman döngüsünü kullanıyoruz. İlk döngüde ihtiyacımız olan bilgileri alıyoruz, ölüyoruz, ikinci döngüde o bilgileri kullanarak daha ileri gitmeye çalışıyoruz, ölüyoruz, hatamızı anlıyoruz ve daha da ileriye gitmeye çalışıyoruz. Oyunun temel mantığı bu şekilde ilerliyor ve aslında macerayı yaşarken, bir yandan da oyunun bulmacasını çözüyoruz.
Twelve Minutes oyununa tepeden bakıyoruz ve karakterimizi yönlendirmek için de çevreye tıklayabiliyoruz. Aynı şekilde bu tıklamalar ile çevre ile etkileşime geçebiliyoruz. Oyunda ayrıca envanteriniz de bulunuyor. Böylece, bazı gerekli gördüğünüz eşyaları envanterinizde saklayabiliyorsunuz ama her döngü ile envanteriniz sıfırlanıyor. Yani, henüz boyutlar arasında eşya kopyalamayı keşfetmiş değiliz; şimdilik sadece zaman döngüsünün içinde sıkışmış gibi görünüyoruz. Oyunu deneyimledikçe, etrafınızdaki her şey sinir bozucu bir hal almaya başlıyor ve gözünüz bir süre sonra zaten envanter filan görmez hale geliyor.
Twelve Minutes, 12 dakikalık zaman döngüleri sunuyor
Zaman döngüsünü temel alan oyunlar genellikle sinir bozucu oluyor. Yani, oyunda gidebileceğiniz çok sınırlı yönler var ve siz, onları keşfedene kadar sürekli olarak zaman döngüsünü sıfırlıyorsunuz, her şeye baştan başlıyorsunuz ve aynı şeyleri yaşıyorsunuz. Twelve Minutes, bunu minimuma indirmek için diyalogları geçme opsiyonu bulunduruyor ama yine de oyun, zaman döngüsünü çok fazla sıfırladıktan sonra hafiften sinir bozucu bir hal almaya başlıyor. Bunun en büyük sebeplerinden bir diğeri de aslında seslendirmeler. Oyundaki üç isim de muhteşem bir seslendirme işi çıkartıyor ama çeşitlilik olmadığı için hemen, aynı sözleri duymaya başlıyorsunuz.
James McAvoy, Daisy Ridley ve Wilem Dafoe, Twelve Minutes oyunundaki seslendirme performansları ile gerçekten kaliteli bir iş çıkartıyor. Yalnız, belli ki oyunun bütçesi, bu ünlü oyuncular için pek de yüksek değil. Çok kısa bir süre sonra seslendirmelerin tamamı kendisini tekrar etmeye başlıyor ve zaman döngüsü halihazırda bunaltıcı bir yapı sunarken, bir de üzerine aynı sözleri dinlemek, duruma pek yardımcı olmuyor. Yalnız, bu video oyununda bahsedilebilecek çok daha büyük bir problem bulunuyor ki aslında bu problemi, Point & Click mantığını kullanan birçok farklı macera oyunu yaşıyor.
Twelve Minutes oyununda tıklayacağınız doğru şeyi, doğru zamanda bulamazsanız, yeterince hızlı düşünmezseniz, başarısız olmanız garantileniyor. Point & Click mantığının en olumsuz noktası da zaten bu. Tıklayacak doğru noktayı bulmak her zaman basit olmuyor. Ayrıca, sürekli olarak bir geri sayımın işliyor olması da deneyimi pek rahatlatmıyor. Her şeyden önemlisi, zaman döngüsü başına çok az ilerleme kaydedebiliyor olmanız. Yani, oyunu sadece 1-2 döngüde bitirebilmek mümkün değil. Her döngüde ufacık bilgiler elde edip, ufacık adımlar atıyorsunuz. Bu da oyunu kısa vadede sıkıcı bir hale sokuyor.
Bir başka kritik problem ise aslında ne yapacağınızı bildiğiniz zaman ortaya çıkıyor. Twelve Minutes, öyle çok kompleks bir video oyunu değil ve ne yapacağınızı da kolayca anlayabiliyorsunuz. Problem, anladığınız şeyi oyun dünyasında gerçekleştirmenin kolay olmaması. Eğer oyunun istediği şeyi, yine oyunun istediği gibi yapmazsanız, basit bir şekilde başarısız oluyorsunuz. Yalnız, aynı zamanda oyun sizin elinizi pek tutmadığı için neyin, nasıl yapılması gerektiğini her zaman anlayamayabiliyorsunuz. Yine de oyun içerisinde, sizin yaptığınız aksiyonlara karşı karakterler gayet güzel bir şekilde tepki veriyor.
Kimseyi bilmiyoruz ve hiçbir şeyin de ağırlığı yok
Twelve Minutes hakkındaki inceleme yazımı bitirmeden önce oyunun sunumuna da değinmek istiyorum. Eklemiş olduğum görsellerden de anlayabileceğiniz üzere oyuna tepeden bakıyoruz. Bu sayede geliştirici ekip, aslında çevreye çok da fazla detay eklemek zorunda kalmıyor. Yalnız, oyun ufacık bir dairede geçiyorken, daha fazla detay görmeyi tercih ederdim. Onun haricinde ise oyun, görsel açıdan kesinlikle fena değil. Yani, en azından başarısız bir sanat tasarımı ile düşük seviyeli bir görsellik sunulmuyor. Oyun, kendi tarzına ve seviyesine kesinlikle uygun bir görsellik ile geliyor. Yine de ortada ek olarak övebileceğim pek bir şey yok.
Görsellik gibi performans da oldukça standart. Oyunun önerilen sistem gereksinimlerinde NVIDIA GeForce GTX 1080 bulunuyor ve sistem gereksinimlerini karşıladığınız sürece pek de fazla performans problemi yaşamıyorsunuz. Yani, optimizasyon tarafında çok fazla sıkıntı bulunmuyor. Seslendirmeler ve müzikler ise güzel sayılır. Yani, seslendirmelerin zaten başarılı olduğunu belirtmiştim ama pek zengin değiller. Bu yüzden de seslendirmeler hemen kendisini tekrar etmeye başlıyor. Müzikler de pek dikkat çekici ve akılda kalıcı değil. Bu konuda, sunumun üzerine biraz daha gidilmesini tercih ederdim.
Twelve Minutes oyununun sunumu üzerindeki en büyük ve en kritik problemi ise kimseyi bilmiyor olmamız. Yani, kontrol ettiğimiz ana karakterin yüzü yok. Sürekli başına bir şeyler gelen eşimizin yüzü yok. Tüm bunların üzerine, zaman döngüsünde olduğumuz için yaşanan hiçbir şeyin de ağırlığı yok. Yani, gelen polis memuru, severek evlendiğimiz eşimizi gözümüzün önünde mi öldürdü? Bunun hiçbir ağırlığı yok; saniyeler içerisinde oyunun başına geri döneceğiz. Ayrıca, karakterler arasındaki bağları önemseyebilmek de oldukça zor; oyun yine bu konunun üzerine gitmiyor. Oyun istiyor ki şu rastgele üç insanın hikayesine 12 dakikada ısınalım.
Twelve Minutes, zaman döngüsü temelli oynanışı farklı bir şekilde sunmaya çalışıyor. Karakterlerin tamamını başarılı ve tanıdık oyunculardan seçerek, öne çıkmaya çalışıyor. Yalnız, sadece dakikalar içerisinde sıkıcı ve boş yere uğraştırıcı hale gelen oynanışı ile geri planda kalıyor. Belki çok daha yüksek bir bütçe ve oynanışa verilen daha fazla önem ile bu oyun, daha kabul edilebilir bir hale gelebilirdi ama şu anda kendisi, en iyi halinde, ortalama üstü bir deneyim sunuyor. Bu yüzden de oyunu hemen satın almanızı öneremem ama macera ve Point & Click türünü seviyorsanız, indirim döneminde kendisine bir şans verebilirsiniz.