Venba isimli bu yeni video oyunu içerisinde yırtık pırtık bir yemek kitabındaki eksik adımları çözerken, Güney Hindistan’dan gelen tarifleri lezzetli bir bulmaca olarak görüyoruz. Yine de hikaye temelli bu oyunun kalbinde, çözülmesi o kadar da kolay olmayan daha karmaşık bir sorun var. Oyunun içerisinde bir çift olan Venba ve Paavalan, yeni bir hayat arayışıyla Hindistan’dan kalkıyor, Kanada’ya göç ediyor. Bu durum, beklenmedik bir şekilde üçüncü bir aile üyesinin gelişiyle hızla karmaşık bir hal alıyor. Oyunumuzun hikayesi de net bir şekilde başlıyor.
Venba, mali güvensizlikle uğraşmanın yanı sıra, her geçen yıl Tamil köklerinden daha da uzaklaşan oğlu Kavin ile bağ kurmakta zorlanıyor. Ben bir çocuk sahibi değilim ama bu durumun çözmesinin çok da kolay olmadığını tahmin edebilirim; çocuğunuzu boğmadan ona nasıl tutunacağınızı açıklayan adım adım bir rehber yok. Bu temel çatışma oyunun hem keskin bir şekilde yazılmış görsel roman bölümleri, hem de ağzınızı sulandıracak nefis yemek pişirme araları ile ortaya çıkan güçlü – ama çok aşırı da güçlü olmayan – hikayesinin temel bileşenidir.
Bir annenin ailesinin kültürel kimliğini koruma çabası ve bir oğlun bunu kendi kimliğine uydurma mücadelesini anlatan bu mükemmel terbiye edilmiş bu bağımsız video oyununda tek bir an bile boşa gitmiyor. Venba oyununun hikayesi, kırk yıl boyunca merkez aileyi belgeleyen kağıt üzerinde geniş kapsamlı görünse de başarısı, kısıtlamasından geliyor. Bu sessiz destan, her bir karakterin hayatına ve birbirleriyle gelişen ilişkilerine hayattan bir kesit sunan yedi küçük bölümden oluşuyor. Bu kompakt yapı, birkaç karakterin ve anın eksik hissetmesine neden olsa da görsel roman sekanslarının her saniyesi yoğun bir şekilde ayrıntılarla dolu.
Çiftin oğlu olan Kavin’in doğumundan önce, 1988’de geçen ilk birkaç dakika içinde hem Venba, hem de Paavalan hakkında tam bir fikir ediniyoruz. Sahne, midesi bulanan geleceğin annesi, öğretmenlik işine gitmek için kapıdan çıkmaya çabalamasıyla açılıyor. Paavalan, yemek yemeden kendi yarı zamanlı işine koşarken onu hasta olduğunu söylemeye ikna ediyor. Kocasının kendine bakamadığını hisseden karakterimiz, annesinin yırtık yemek kitabını kullanarak ikisi için biraz idli yapmak için kalkar. İkili, Güney Hindistan’daki ailelerini ziyaret etmek için yeterli zamanları ve paraları olup, olmadığını tartışırken hızlı bir yemeği paylaşırlar…
Venba, hiçbir anı boş geçmeyen, şahane ve ilgi çekici bir hikaye anlatıyor
Yukarıdaki paragraflarda anlatmış olduğum bu anlar, çoğu oyunun beş saatte kurduğundan daha fazlasını beş dakikada kuran, zarif bir şekilde hazırlanmış bir sekans. Her iki karakter de bir saniyelik işi bile kaçırmaktan çekindikleri için finansal bir acillik hissi var. Venba isimli karakterimizin ailesiyle olan yakın ilişkisini ve Güney Hindistan’daki annesinin yemek kitabı gibi bozulmakta olan hayatını öğreniyoruz. En incelikli olanı ise Paavalan’ın gelişimi; kahvaltıyı atlama eğilimleri çok daha ciddi bir öz bakım sorununa işaret ediyor. Bu konuların her biri, sahneleri tekrar gözden geçirdikçe daha belirgin hale gelen ince yollarla çözülerek sonunda tamamen keşfediliyor.
Venba oyununun hikayesi, 1990’lı yıllara doğru ilerlediğimiz ikinci bölümde gerçekten pişiyor. Artık küçük oğulları Kavin’i büyütmekte olan çiftin kaygıları daha da derinleşiyor. Paavalan hala tam zamanlı bir iş bulmakta zorlanıyor; bu da onun sessizce kötüleşmesini daha da körüklüyor ve bu sırada karakterimizin Tamil kökleriyle temasını kaybetme korkusu, hızla uyum sağlayan Kanada doğumlu oğlunda somutlaşmaktadır. Kavin, ailesine akşam yemeğinde yine ev yapımı Hint yemeği yerine pizza istediğini söylediğinde karakterimizin ne kadar acı çektiğini hissedebiliyorsunuz.
Bahsi geçen geleneksel yemeğin, Kavin’i roket gemisi yapmak gibi bir şey olduğuna ikna ederek, onunla birlikte annesinin puttu tarifini yapması için kandırmak zorunda kalıyor. Bu sevimli bir ebeveynlik anı, ancak çocuk büyüdükçe tekrarlayamayacağı bir numara. Gerilim, en küçük ayrıntılarda bile kendini gösteriyor. Venba, Tamilce konuştuğunda bu, onun kelimeleriyle sürekli olarak dolan net bir metin balonuyla temsil ediliyor. Net ve takip etmesi kolay bir şekilde sunuluyor bana yabancı olan bu dil. Ayrıca bu, İngilizce diyalogların gösterilme biçimiyle bir tezat oluşturuyor.
Kavin, telefonda İngilizce konuştuğunda, metin hızı iki katına çıkıyor ve baloncuğun kendisi lekeli, lekeler bazı kelimeleri gizliyor. Bu, kendisi için çok şey ifade eden bir mirası reddettikçe oğlunu anlama yeteneğini kaybeden Venba isimli karakterimizin acısını yansıtmanın güzel ve abartısız bir yolu. Hatta, bundan daha iyisi de muhtemelen yapılamazdı diye tahmin ediyorum. Oyun, kültürler ve diller arasındaki farkı, karakterimizin neler hissettiğini ve çok daha fazlasını inanılmaz bir şekilde ortaya koyuyor; kullanıcı ara yüzünde bile bunu hissedebiliyorsunuz.
Hikayede ve oynanış anlarında hiç beklemediğiniz kadar fazla detay bulunuyor
Venba oyununun hikayesi, Tamil halkının kendi ülkeleri dışında karşılaştığı belirli kültürel sorunlara da ışık tutuyor. Dokunaklı bir anda, artık yetişkin bir hale gelmiş Kavin, bir film yapımcısıyla okul kafeteryasındaki bir sahnede Tamil bir öğrencinin nasıl temsil edilmesi gerektiği konusunda kavga ediyor. Yapımcı onu diğer öğrencilerle birlikte baharatlı vindaloo gibi bir şeyi mutlu bir şekilde yerken göstermek istiyor. Kavin bunun neden yanlış olduğunu açıklayan ve çocukken evde pişirdiği öğle yemeğini okula getirirken hissettiği utancı anlatan bir metin yanıtını kısaca yazıyor. Bu, işine devam etmek istiyorsa, istemeyerek de olsa silmek zorunda olduğu bir kendini yansıtma anı.
Bu dokunaklı hikaye, Güney Hintlilerin en küçük mikro saldırganlıklara kadar sık sık karşılaştıkları zorlukları ciddiyetle irdeleyen bunun gibi yumuşak yumruklarla dolu. Yine de Venba, bu mücadele boyunca, bir anne ve oğlun birbirlerinin miraslarıyla ilgili karmaşık duygularını kucaklamanın bir yolunu bulduğu son derece incelikli bir sonuca ulaşıyor. Tüm bunlar, bir saatten biraz fazla bir sürede birçok tematik konuyu ustalıkla işleyen dürüst ve içten bir hikâye ortaya çıkarıyor. Kavin, köklerini saklamaya çalışsa da Visai Games ekibinin geliştiricileri onları gururla taşıyor.
Venba, her bölümde döneme uygun müzik ve her Güney Hindistan nesnesini ve kıyafetini öne çıkaran renkli bir sanat stili ile Tamil kültürünün renkli bir kutlaması gibi hissettiriyor. Ancak buradaki gerçek yıldız, her parçası masaya getirdikleri interaktif yemek pişirme oyunlarının ötesinde daha derin bir anlatı amacına hizmet eden mutfaktır. Basit bir naatu kozhi kulambu sekansı, Kavin’in annesiyle yeniden bağlantı kurmasına yardımcı olan önemli bir ana dönüşüyor. Ayrıca bu sırada bizler de yepyeni yemeklerin varlığını öğreniyoruz, yeni bir kültür tanıyoruz.
Venba oyununun yemek pişirme sahneleri, oyuncuların bazı adımları gizleyen lekeli yemek kitabı sayfalarını kullanarak bir yemeği başarıyla oluşturmaları gereken hızlı bulmacalar olarak oynanıyor. Karakterimiz bir puttu yaptığında, yemek kitabı doğru sırayla yerleştirilmesi gereken alternatif malzemelerden oluşan bir kule gösteriyor. Ne yazık ki gerçek malzeme isimleri karalanmış. Doğru şekilde bir araya getirmek biraz mantık gerektiriyor ve oyuncuları Güney Hint yemeklerinin neden bu şekilde bir araya getirildiğini anlamaya zorluyor. Bu mantık daha sonraki tariflere de taşınıyor; domateslerin sularını salma şekliyle ilgili bir an, sonra bir başka tarifi bulmama yardımcı oluyor.
Venba, ufak bir problemine rağmen oynanmayı hak eden bir deneyim sunuyor
Visai Games, Venba isimli bu yeni video oyununun canlı sanat tarzında yiyecekleri yeniden yaratmak için büyük çaba sarf ettiğinden, her yemek mümkün olduğunca otantik bir şekilde hayata geçiriliyor. Pişirme sesleri bile doğrudan gerçek dünya tavalarından kaydedilen gerçekçi cızırtılarla oyunun içerisinde düzgün bir şekilde yakalanıyor. Bu detaylar beni karakterimizin mutfağına sokuyor ve yarattığı her yemekle olan yakın bağını daha somut hale getiriyor. Her yemeği hissedebiliyor ve duyabiliyorum, bu da bana yemeklerin yapımında harcanan emeğe yeni bir saygı duymamı sağlıyor.
Venba, güçlü bir interaktif kurgu eseri… Hem belirli bir Tamil deneyiminin empatik bir sunumu, hem de kendimizin ve birbirimizin benzersiz kültürel kimliklerini kucaklamaya dair evrensel bir hikaye. Dünyamıza lezzet veren de işte bu bileşenlerin karışımı. Tabii ki belki bunu kültürün daha çok kendi içinde değiştiği Türkiye gibi bir ülkede görebilmek, anlayabilmek zor olabilir ama annesi ve babası farklı kültürlerden gelen, çocuk olarak da bu kültürlerin arasında kalmış olan oyuncular sanıyorum ki bu oyundan biraz daha fazla şey çıkartabilecektir. Diğer herkesin ise empati yapması gerekecek.
Yani, Venba isimli bu yeni ve bağımsız oyunu özetlemek gerekirse, bu yapıtın tek bir kötü yanı bulunuyor, bu da oyunun bazı noktalarının çok kısa hissettirmesi. Bu kısa anlar o kadar hızlı geçiyor ki sanki hikaye elementleri ve karakter gelişimleri yarım bırakılmış gibi hissettiriyor. İşin iyi yanı ise oyunun içerisinde bundan fazla problem bulunmuyor. Evet, oyunun hikayesine ve karakterlerine bir tık daha fazla zaman ayrılsaydı, bu güzel olabilirdi ama şu haliyle de oyun çok sıkmıyor ve kesinlikle eğlenceli bir deneyim yaşatmayı başarıyor.
Durumu özetlemek gerekirse Venba, öncelikle anlattığı muhteşem hikaye ile dikkatleri üzerine çekiyor. Bu hikayede ve oynanış anlarında hiçbir boşluk bulunmuyor ve her şey yağ gibi akıyor oyunun içerisinde. Yani, zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz bile. Hikayenin ilgi çekici olduğu gibi oynanış da bulmaca ve yemek yapma elementleri ile ayrı bir eğlence sunuyor. Sunum kategorisi de kesinlikle kusursuz; görsellik, sanat tasarımındaki kreatif yapı, performans, sesler ve müzikler kesinlikle muhteşem. Bu yüzden de ilginizi çektiyse, bu oyuna bir şans vermenizi çok isterim.